Kahramanmaraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde 40 bine yakın insan hayatını kaybetmiş, binlerce bina yıkılmıştı.
Depremden sonra bazı kişilerin evlere girerek hırsızlık ya da dükkanlardan yağma yaptığı gerekçesiyle dövüldüğü anlar sosyal medyada paylaşılmıştı.
Savcılıkların başlattığı soruşturmalarda dün akşam itibariyle 319 olayda 243 kişinin adı belirlenirken, 152 kişi tutuklanmıştı.
Kısa Dalga'dan Ersan Atar'ın hazırladığı 'Nasıl Oldu?' podcast'inin 'Deprem ve yağma' başlıklı bölümüne depremden sonra Hatay'a giden Kısa Dalga muhabiri Esra Tokat ile avukat Ali Habip konuk oldu.
Avukat Ali Habip, depremden sonra 1-2 polis aracı gördüklerini, daha sonra 48 saat boyunca ambulans, polis arabası ya da devlet kurumuna ait bir araca rastlamadıklarını belirterek insanların önce giyim ve barınma, öğleden sonra da açlık sorunu yaşadığını söyledi.
'Bunlar olsaydı yağma olmazdı...'
Habip şunları kaydetti: "İnsanlar ilk başta giyim için mağazalara girmeye başladı... İnsanlar, hiçbir devlet yetkilisi, kamu görevlisi, yardım görmeyince mağazalara saldırdılar ama bunu fırsata çevirenler, öfkeyle yapanlar, özellikle devlete karşı öfkeyle yapanlar çok oldu. Maalesef ilk 12 saat, 24 saat içinde bir müdahale olsaydı, en azından birkaç çadır. Bir çadır bile 100 kişiyi idare edebilirdi. Hani böyle lüks bir çadıra kimsenin ihtiyacı yoktu. Sadece yağmurdan, soğuktan kaçınabilmek için, yani üşümemek için bir yer aradılar. Herkes çatı altlarına girdi. Herkes ekmek aradı. Bunlar olsaydı, bu yağma olayları gerçekleşmezdi. Yağmaların bir kısmına ben suç olarak bakmıyorum. Özellikle bisküvi, yemek içmek ve benzeri şeyler alanlar, zaten kanunda da yeri var. Zorunluluk, ızrar hali diye geçer. Ama bunu fırsata çeviren, Domestos alan, mağazanın klimasını söken, cep telefonu mağazalarını yağmalayan insanlar oldu. Bunlar da tabi boşluktan oldu. 48 saat buraya hiç kimse gelmedi.”
Avukat Ali Habip, Hatay’a şehir dışından yağma amacıyla gelenlerin de olduğunu, bir taraftan da kendi evinin enkazı başına gidenlere de yağmacı gözüyle bakıldığının altını çizdi. Yağma söyleminin bu eylemi artırdığına inandığını aktardı.
Avukat Habip şunları söyledi: “Özelde bu yağma meselesine gelince, münferit yağma meselelerinin abartılarak eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmak misaliyle maalesef yağma niyetinde olan insanlar da buralara çekildi. Ve yağmalama kastı olmayanların aklına dahi bunlar sokuldu. Böyle bir durum da oldu. Münferit olaylar çok abartıldı. Bu da çok büyük bir hassasiyet yarattı, çok büyük bir tehlike yarattı. Şu an bu konuda çok büyük bir hassasiyet var. İnsanlar tanımadıkları insanlara yağmacı gözüyle bakıyor. Ayrıca köylerde silahlı nöbet bekleyen insanlar var. Çocuk kaçırma olayları olduğu yönünde duyumlar alıyoruz. Bunun gerçekliğini bilmiyoruz ama bu konuda çok fazla şikayetler var. Yani devlet çocuklarına sahip çıkmadı. O da büyük bir sıkıntı. Hani eşya yağmasından daha ciddi bir problem.”
'Göçmenler sokağa çıkamadı'
Bölgedeki izlenimlerini aktaran Kısa Dalga muhabiri Esra Tokat, 5 gün boyunca deprem bölgesinde bulunduğunu, kendisinin Suriyelilerin yaptığı bir yağma olayıyla karşılaşmadığını ifade etti.
Tokat, Hatay ve Samandağ ilçesinde 5 gün boyunca orada herhangi bir Suriyeli ya da herhangi bir göçmenle karşılaşmadığını belirterek "Gerçekten şu yorumlar doğru: Suriyelilerin, göçmenlerin sokağa inmekten korktukları tablosu gerçek. Bu yöndeki yorumlar doğru" ifadesini kullandı.
'Taş üstünde taş kalmadı'
Tokat izlenimlerini şöyle anlattı: "Ben 5 gün boyunca herhangi bir göçmenle karşılaşmadım. Öte yandan bunların hepsinin Suriyeli olduğuna yönelik yorumlar var. Zaten dediğim gibi bunlar bir yağma niteliği taşımadığı için... O çamaşır makinesi... Bu deprem psikolojisi gerçekten orada olunmadığında ya da böyle bir şey yaşanmadığında anlaşılabilecek bir şey değil. İnsanlar gerçekten ne yapacağını şaşırabiliyor. Öyle değişik bir ortam var ki insanlar neye muhtaç olacağını, zamanla neye ihtiyaçları olacağını bilemiyorlar. Çünkü hiçbir şey orada ayakta kalmamış. Taş taş üstünde kalmamış ve sağlam bir şey bulunduğu zaman alma içgüdüsü doğabiliyor."
Tokat, bazı siyasi partilerin ve bazı grupların yaptığı kışkırtmaların bölgede çok tehlikeli olduğunu belirterek temkinli olunmasını istedi.
'Su ve gıda temini istiyorlardı'
Kısa Dalga muhabiri, bölgedeki insanların gıdanın kendilerine ne zaman ulaştırılacağını merak ettiğini, ihtiyaçlarını marketten karşıladıklarını belirterek "Kurtulan depremzedeler, artık ne kadar süre yaşayabilme ihtimallerinin olduğunu bilmiyor ve suyu, gıdayı temin etmek istiyor. Doğalında oradaki marketlerden gıdalarını almışlar, eczanelerden ilaçlarını almışlar. Ben buna kesinle bir gazeteci olarak yağma diyemiyorum. Çünkü insanlar önünü görmüyor, sonunu görmüyor. Bölge gerçekten çok çok kötü durumda" dedi.
Tokat, deprem bölgesinden bir de anekdot anlattı: “Şöyle ki ben yanımda şeker de götürmüştüm. Güçsüzleşirsem yolda devam edebilmek adına şeker iyi gelebilir diye. Enkazdan çıkarılan 30 yaşındaki kadının komşularına şeker verdim. 'Şeker vereyim mi' diye sorduğumda yiyecek başka bir şeyleri olmadığı için böyle mutluluk şekeri kabul etmişlerdi. Bahsettiğim gerçekten ufacık bir şeker... Hal böyleydi orada... Yardım noktaları dışında dağıtılması dışında gıdaya ulaşılması herhangi bir şekilde yok ki yardım noktalarında da artık en son gün, sadece insanlara abur cubur, kek dediğimiz şeyler dağıtılıyordu." (Kısa Dalga)