Atatürk'ün Anıtkabir'e nakline şahitlik etmişti: 'O gün, öksüz kalmış hissettim.'

Atatürk'ün Anıtkabir'e nakline şahitlik eden eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden o günü anlattı: 'Toprağa verdiğimiz gün, öksüz kalmış hissettim.'

Kısa Dalga - Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de hayatını kaybetmesinin ardından 10 Kasım 1953'te Anıtkabir'e nakledildi.

Hayatta kalan son tanık

Atatürk'ün naaşının Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e nakline şahitlik eden 10 kişiden biri Yekta Güngör Özden'di. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı da yapan Özden, "Atatürk'ü toprağa veren 10 kişiden hayatta olan son tanık benim" diyerek o günü anlattı.

‘Toprağa verdiğimiz gün kendimizi öksüz kalmış hissettim’

Özden, "Atatürk hiç ölmemiş gibi içimde bir duygu var. Atatürk 1938'de vefat etmişti. Biz, 1953 yılında O'nu Anıtkabir'e naklederken sanki o gün aramızdan ayrılıyormuş gibi ruh haline sahiptik. Acımız tazeydi. Atatürk bizim için batmayan bir güneş. Toprağa verdiğimiz gün kendimizi öksüz kalmış hissettim," dedi.

Atatürk’ün naaşını Etnografya Müzesi’nden alıp Anıtkabir’e götürülmesi sırasında çekilen fotoğraf. Soldan sağa ayaktakiler: Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Erdoğan Alıveren, Kız Teknik Öğretmen Okulu Öğrenci Birliği Başkanı Türkan Yaylalı, Yekta Güngör Özden, Nihal Tanyeri. Oturanlar: Yurdusev Arığ, Turgut Kantoğlu.

Atatürk için gençlik nöbeti

O dönem 21 yaşında olan Özden, o gün yaşadıklarını Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk'e anlattı:

"Ben o zaman Türkiye Milli Talebe Federasyonu yayın komisyonu başkanı, 'Devrim Gençleri' dergisinin yazı işleri müdürüydüm. Atatürk için gençlik nöbeti düzenlenmesi istendi. Ben hazırlık yaptım, üniversitelerden, yüksekokullardan 100 erkek, 80 kız öğrencinin Atatürk nöbetine alınmasını sağladım. 4 Kasım akşamı biz nöbete girdik. Atatürk'ün tabutunun katafalk üzerindeki fotoğrafını ben çektirdim. O fotoğraf halen bende durur.

Atatürk'ün konulduğu tabut çıkarılıp kontrol edildiğinde oradaydım. Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu, Atatürk'ün tabutu çıkarıldığında geldi, kontrol etti. Önce tahta tabut açıldı. Küflenmişti. Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencileri tahta tabutu temizledi. Madeni tabut ayna gibi pırıl pırıl parlıyordu. Hiç bozulmamıştı."

‘Atatürk, bir gün önce tıraş olmuş gibiydi’

"Tabut açıldı, içinden Atatürk'ün kefenli bedeni çıktı. Bedeni, Prof. Dr. Kamile Hanım kontrol etti. Atatürk, bir gün önce tıraş olmuş gibiydi. Atatürk'ün yüzündeki o güzellik tazeliğini koruyordu. İnsan gözyaşlarına hakim olamıyordu. Tabut saygı duruşuna açıldı. 4 Kasım 1953'ten 10 Kasım 1953 sabahına kadar Atatürk orada kaldı. Halkın saygı geçişine açıldı. 9 Kasım akşamı Kamile Şevki Hanım ve beraberindekiler Atatürk'ün tabutunu açtı ve bedenindeki ilaçları temizledi. Namaz da kılındı. Kefeniyle Atatürk normal tabutuna konuldu. 10 Kasım sabahı Atatürk'ün tabutu top arabasına konuldu. Onun arkasında Kız Teknik Öğretmen Okulu Başkanı Mualla Gökhan'ın yaptığı siyah kadifeye Atatürk'ün İstiklal Madalyası iliştirilmişti. O da camlı çerçeveli bir yastığa konmuştu. İstiklal Madalyası'nı bir albay taşıyordu.

Önde, Cumhurbaşkanı Celal Bayar vardı. Makbule Atadan, Meclis Başkanı Refik Koraltan'ın kızının kolundaydı. Onun arkasında, İsmet İnönü, Refik Koraltan, Adnan Menderes vardı."

‘Generallerin omuzlarında 220 metrelik yol götürüldü’

"Anıtkabir merdivenlerine getirilince generallerin omuzlarında 220 metrelik yol götürüldü. Tabut, 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' yazan sütunun üzerine konuldu. Celal Bayar çok güzel bir konuşma yaptı. 'Atatürk, seni sevmek milli bir ibadettir' sözünü unutamam. Bu konuşmadan sonra tabut yavaş yavaş alındı. Vinçle aşağı indirdiler. İnönü kapıda sandalyede oturuyordu.

Atatürk'ü toprağın içine yerleştirdiler. Toprak kapatıldı. Askerler mezarın üzerinin örtülmesine yardım etti. Ben bir gün önce kız ve erkek öğrenci yurtlarından kanlar aldırmıştım. O kanları mezarın toprağına sıktık. Selanik'ten, Zübeyde Hanım'ın memleketi Karaman'dan getirilen toprak serpildi. En güzel kumaş kesenin içindeki toprak da Kıbrıs'tan geleniydi. Çok renkli kırmızı, mavi, yeşil çok güzel bir kese. Onlar da serpildi. Makbule Hanım tek başına kabrin önünde hıçkırıyordu."

‘Öksüz kalmış gibi hissettim’

"Atatürk hiç ölmemiş gibi içimde bir duygu var. Atatürk 1938'de vefat etmişti. Biz, 1953 yılında O'nu Anıtkabir'e naklederken sanki o gün aramızdan ayrılıyormuş gibi ruh haline sahiptik. Acımız tazeydi. Atatürk bizim için batmayan bir güneş. Toprağa verdiğimiz gün kendimizi öksüz kalmış hissettim."

Gündem Haberleri