Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan: Çözmemiz gereken bir adil yargılama meselemiz var

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan: Çözmemiz gereken bir adil yargılama meselemiz var
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan: “Uzun yargılama ihlallerine diğer adil yargılama hakkı ihlalleri de eklendiğinde toplam ihlal kararlarının yüzde 70’nin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğunu görüyoruz. Başta uzun yargılama sorunu olmak üzere acilen çözmemiz gerek bir adil yargılama meselemiz vardır.”

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan "AYM'ye Bireysel Başvurunun 10. Yıl Dönümü Uluslararası Sempozyumu"nun açılışını yaptı.

"Türkiye’de 10 yıl önce bugün bireysel başvuru sistemi kabul edildi ve bir anlamda Anayasa Mahkemesi’nin anayasallık denetim alanı genişletilmiş oldu" diyen Arslyan şöyle konuştu:

"Türkiye’nin kronik birçok meselesi bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmiş ve Anayasa Mahkemesi bu süreç içerisinde bu kararla Türk hukuk sisteminin önünü açacak nitelikte tavırlar ortaya koymuştur.

Bireysel başvuru aslında toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatımızı Anayasallaştırmıştır. Artık git gide artan oranda anayasa hükümleri kamu kurumları tarafından özellikle Anayasa Mahkemesi dışındaki yargı organları tarafından kullanılmaya başlanmış, yorumlanmaya ve uygulanmaya başlamıştır. Bu anayasallaşma süreci bireysel başvurunun dönüştürücü etkilerinden bir tanesidir.

“ÇÖZMEMİZ GEREKEN BİR ADİL YARGILAMA MESELEMİZ VARDIR”

Bireysel başvurunun 10 yılı kolay geçmemiştir. Bu süreçte 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünün ardından olağanüstü hal ilan edilmiş, Anayasa Mahkemesi’ne sayısı yüz binleri aşan kitlesel başvurular yapılmıştır. 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren bugüne kadar Anayasa Mahkemesi’ne toplam 450 bin civarında bireysel başvuru yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bunlardan 327 binini karara bağlamıştır. Derdest olarak 123 bin bireysel başvuru bulunmaktadır. 10 yıllık dönemde Anayasa Mahkemesi yaklaşık 30 bin ihlal kararı vermiştir bunların yüzde 60’ından fazlası sadece makul sürede yargılanma hakkına ilişkindir. Uzun yargılama ihlallerine diğer adil yargılama hakkı ihlalleri de eklendiğinde toplam ihlal kararlarının yüzde 70’nin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğunu görüyoruz. Başta uzun yargılama sorunu olmak üzere acilen çözmemiz gereken bir adil yargılama meselemiz vardır. Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarında bu çözümün nasıl olması gerektiğine dair tespitlerde bulunmakta yeri geldiğinde de tespit edilen yapısal sorunun çözümü için kararı yasama organına göndermektedir.

“BİREYSEL BAŞVURUNUN İKİNCİLLİĞİ İLKESİYLE BAĞDAŞMAYAN SONUÇ”

Anayasa Mahkemesi’nin önünde bireysel başvuru bakımından iki önemli sınama var. Birincisi ağır iş yükü, ikincisi de hak eksenli içtihat birikiminin sürdürülebilmesi meselesi. Son 6 ayda verilen üç karardan bahsedeceğim. Bunlar gerçekten yapısal ve sistemik sorun tespit eden ve hukuk sisteminin bir şekilde reforme edilmesine yol açacak nitelikteki kararlar. Birinci dünkü Resmi Gazete’de yer alan Atilla Yazar kararı. Bu kararda Anayasa Mahkemesi Türkiye’nin çok önemli bir sorunu olan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumunu ele aldı. Dedi ki bu kurumda bir takım yapısal sorunlar var. Anayasa Mahkemesi’nin ilk elden HAGB ile sonuçlanan başvurulara bakması gibi bireysel başvurunun ikincilliği ilkesiyle bağdaşmayan sonuca yol açmaktadır.

BASIN İLAN KURUMU KARARINI ANIMSATTI

İkinci karar, uzun yargılamalar ilişkin karar, Nevriye Kuruç kararı. Sonuçları bakımdan en önemli kararlardan bir tanesi. Mahkememiz şunu tespit etti, Türkiye’de uzun yargılama şikayetlerini götürebileceğiniz ve etkili bir şekilde denetleyebileceğiniz bir idari yada yargısal bir yol yok. Yargılanmam çok uzun sürdü diyen her birey doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne geliyor. Buna ilişkin bir etkili yol oluşturmak zorundayız. Üçünü karar, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü açısında çok önemli bir karar. Yenigün Haber Ajansı ve diğerleri kararı. Anayasa Mahkemesi bu kararda bazı haberlerden veya köşe yazılarından dolayı Basın İlan Kurumu tarafından ilan ya da reklam kesilmesine karar verilmesi sonucu bir yapısal sorun tespit etti. Yasama işleminden kaynaklı bir ihlal tespit ederek kararının bir örneğini TBMM’ye gönderdi Anayasa Mahkemesi ve bir yıl içerisinde bu meselenin çözülmesini talep etti.

“ASIL İHLAL TESPİTİNİ YAPMASI GEREKEN DERECE MAHKEMELERİDİR”

Birincisi bireysel başvurunun mahiyetini özellikle ikincillik boyutunu hepimizin çok iyi anlaması ve uygulaması gerekir. Bireysel başvuru Türkiye’nin bütün meselelerinin, temel haklara ilişkin bütün sorunların Anayasa Mahkemesi tarafından ilk elden çözülebileceği bir hak arama yolu değildir, bireysel başvuru ikinci nitelikte bir hak arama yoludur. Asıl ihlal tespitini yapması gereken derece mahkemeleridir, genel anlamda kamu makamlarıdır. İkinci husus, bireysel başvurunun objektif etkisinin çok iyi anlaşılması ve uygulanması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi hep söylediğim gibi bireysel başvurudan tek tek sivrisinekleri öldürmek suretiyle bir mücadele yürütemez. Yapılması gereken hak ihlaline sebep olan bataklığın kurutulmasıdır. Bunun için de bireysel başvurunun objektif etkisinin kamu kurumları tarafından çok iyi anlaşılması ve uygulanması gerekir.

“ÖTEKİYLE BİRLİKTE YAŞAMAMIZI SAĞLAYACAK BİR KÜLTÜREL İKLİMİN YERLEŞMESİ”

Bireysel başvurunun başarılı bir şekilde gelecek nesillerle aktarılmasının çok önemli bir şartı var. O da ötekinin haklarını koruyacak, ötekiyle birlikte, farklılıklarıyla birlikte bir arada yaşamamızı sağlayacak bir kültürel iklimin yerleşmesidir. Bu kültürel iklimin yerleşmesi ötekinin ontolojik varlığının kabul edilmesine bağlıdır. Aslında öteki dediğimiz aynadaki yansımamız. Hepimiz bir başkasının gözünde ötekiyiz. O yüzden insan hakları bu açıdan bakıldığında ötekinin haklarıdır. Dolayısıyla farklılıklarımızla birlikte yaşama kültürü geliştikçe ve empati, hoşgörü ve uzlaşma gibi değerler hayata geçtikçe bir hak arama yolu olarak bireysel başvurunun etkililiği ve başarı şansı da aratacaktır. Esasen ötekine yönelik empati ve saygı bu coğrafyanın köklerinde sağlam bir şekilde yer almaktadır.” (ANKA)

Gündem