Belediyeler için şeffaflık neden önemli?

Belediyeler için şeffaflık neden önemli?
Türkiye'de yerel yönetimler yolsuzluğun en fazla olduğu düşünülen yerler arasında ikinci sırada. Kapalı ihaleler yaygınlaşırken kayırmacılık politikalarına ilişkin kaygı artıyor.

dw-serit.jpg

Pelin Ünker


Türkiye'de belediyeler kaynak dağıtımının önemli merkezlerinden biri. Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yaptığı son kamuoyu anketine göre, ülkede yolsuzluğun en çok olduğu düşünülen yerlerin başında siyasi partilerden sonra belediyeler geliyor. Toplumun yüzde 77'si belediye ve yerel yönetimlerde yolsuzluk var diyor.

Kamu hizmetlerinde yolsuzluğun önlenmesi ve yolsuzlukla mücadele için ise şeffaflık ve hesap verebilirlik büyük önem taşıyor.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2019 yerel seçimlerinde olduğu gibi 31 Mart seçimleri için de Şeffaflık Taahhütnamesi'ni belediye başkanlarının imzasına açtı. Başkan adaylarının şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkeleri için siyasi iradelerini beyan ettiği taahhütnameyi 2019'da Ankara, İstanbul ve İzmir büyükşehir başkanları ile 70 ayrı belediye başkanı imzalamıştı.

"Kayırmacılık alanında çok örnek var"

19 Şubat'ta imzaya açılan taahhütname için ise şimdiye dek sadece Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Başkan adayı Mansur Yavaş'a ulaşıldı. Şeffaflık Örgütü, temiz siyaset talebiyle şeffaf yönetim vaat eden adaylara imza çağrısı yapıyor.

DW Türkçe'ye konuşan Uluslararası Şeffaflık Örgütü Temsilcisi Oya Özarslan, yerel yönetimlerin halka en yakın, topluma en yakın kurumlar olması dolayısıyla buradaki kaynağın nasıl dağıtıldığı, nasıl kullanıldığının çok önemli olduğuna işaret ediyor.

Belediyelerde özellikle kayırmacılık alanında çok fazla örneğin söz konusu olduğunu dile getiren Özarslan, "Yani bir belediye başkanı geldiğinde, hangi partiden olursa olsun, birincisi zaten bir kadro değişikliği yapıp yakın, eş, dost, ahbap, parti değişikliği olmuşsa partili getiriyor. Bunların hakkaniyetle yapıldığına ilişkin bir soru işareti var herkesin kafasında. Bu aslında kayırmacılık kaygısını dile getiriyor" diyor.

Özarslan'a göre ayrıca açık ihale sisteminin uygulanmaması, pazarlık ve davet usulüyle ihale sisteminin daha çok uygulanması dolayısıyla belediyeler yolsuzluğa daha açık yerler olarak gözüküyor.

İhalelerin yarıdan fazlası kapalı usulde

Yolsuzlukla mücadelede başarılı olan ülkeler, şeffaflık ve bilgiye erişim konularında uzun süreli bir geleneğe sahip. Kamuda yolsuzlukla mücadele için kamu sözleşmesi fırsatlarına tüm firmaların erişebilir olması gerekiyor. Türkiye'de ise kamu ihalelerine bakıldığında şeffaflığın giderek azaldığı görülüyor.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün raporlarına göre Türkiye'de Kamu İhale Kurumu kapsamında olan kamu alımları arasında açık ihalelerin oranı 2022 itibarıyla yüzde 59'a düştü. Öte yandan bu kapsam dışına çıkarılan TOKİ projeleri gibi mega projeler de söz konusu. Bu projelerde eklendiğinde neredeyse her iki ihaleden biri kapalı usulde yapılıyor.

Oya Özarslan, belediyeler özelinde de yüzde 59 gibi bir oranın geçerli olduğunu söylüyor. Özarslan, "Bu konuya özen gösteren birkaç belediye var. En açık olan belediye Ankara Büyükşehir Belediyesi ki orada da yüzde 73 civarında açık ihale söz konusu" diyor.

Belediyelerde de her ihaleyi 'acil torbasına' koyarak açık ihale sisteminden çıkarmaya yönelik bir eğilim olduğunu vurgulayan Özarslan, ihaleler ile ilgili devam eden çalışmalarında belediyelerde ilgisiz konuların acil koduyla açık ihale dışında bırakıldığını gözlediklerini anlatıyor. "Hediye satın alınmış bir grup mahalleye mesela. Neden olduğu da ayrıca bir problem. Hediyelik kol saati alımı ihalesi yapılmış. Yine aciliyet ile ilgisi olmayan pazarlık ya da belli istekliler arasında davet gibi ihale yollarına başvurulan asfalt ihaleleri var. Asfalt çalışması acil değildir zaten planlayıp yapmanız gereken bir şeydir. Sayıştay raporlarında da benzer birçok hususa işaret edilmiş."

Özarslan, yolsuzlukların en çok görüldüğü işlemlerde ihalelerin ardından imar ve ruhsat işlemlerinin geldiğini belirterek burada da belediyelerin etkili olduğuna dikkat çekiyor.

Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin 2022'de KONDA Araştırma şirketi aracılığıyla gerçekleştirdiği "Türkiye'de Yolsuzluk: Neden? Nasıl? Nerede?" adlı araştırmasına göre toplumun yüzde 85'i ihaleleri en çok yolsuzluk yapılan işlemler olarak görürken, ihalelerden sonra en çok yolsuzluk yapılan işlemler yüzde 83 ile gümrük işlemleri ve yüzde 82 ile imar ve ruhsat işlemleri diye sıralanıyor.

"Denetim bacağı yeterli değil"

Kamuda yolsuzlukla mücadele için kamu harcamalarını denetleyen kurumların etkinliği ve liyakat de önem taşıyor.

Türkiye'de ise kamu idarelerini denetleyen Sayıştay'ın raporlarına yansıyan çok önemli bulgular olmasına rağmen sorumlu kamu kurumlarının çoğu zaman hesap vermediği yönünde tartışmalar var.

Özarslan da denetim bacağının yeterli olmadığı görüşünde: "Sayıştay raporlarından, denetleme yapıldığında hem mevzuatta usulsüzlük olduğunu hem de şüphe taşıyan birçok işlem olduğunu görüyoruz.

Ancak yeterli denetim yapılmadığı için aslında bildiğimizden çok daha fazla vaka olduğunu düşünüyorum. Bence sadece bu bir buzdağının görünen kısmı."

Öte yandan üst düzey kamu yöneticilerinin mal varlıkları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmadığı için sivil toplum ve medya tarafından servet transferi takibi yapılamıyor.

"Mal varlıkları kamuya açık değil"

Belediye başkanları gibi üst düzey kamu yöneticilerin kanunen seçildikten sonra bir kapalı bir zarf içinde mal varlığı beyanında bulunduklarını hatırlatan Özarslan, "Mal varlıklarının izlenebilmesi için ilk seçildiğinde kamuya açık olması lazım. Ve sonra beş yılın sonunda ya tekrar seçilirse ya da seçilmeden önce tekrar görebilir, sivil toplum denetleyebilir bunu. Beş yıl içinde ne oldu? Gerçekten kaynakları kendi lehine mi kullandı? Kendini zenginleştirmek için mi kullandı, mal varlığında belirgin bir artış var mı yok mu? Türkiye bunun yapılmadığı ender yerlerden biri" diyor.

Sivil toplumun bunu denetleyebilmesi için bilgilerin kamuya açık olması gerektiğinin altını çizen Özarslan'a göre burada bir kanuni değişiklik şart olsa da yöneticiler gönüllü olarak da bunu açıklayabilir.

İyi yönetim için çok temel ilkeler olduğunu ve bunları da şeffaflık, dürüstlük, katılımcılık ve hesap verebilirlik diye sıralayan Özarslan, "Şeffaflık; bütün kararların, bütçenin, gelir giderin, faaliyetlerin, her şeyin açık olması. Dürüstlük; yakınını, eşini, dostunu partilini işe almama, ihaleleri üç beş katına yapmama. Tabii ki katılımcılık, bütün kararları, uygulayacağınız bütün projeleri önceden halka sunmak, onlarla birlikte görüş alarak ve beraber uygulamak. Hesap verebilirlik de kuruşu kuruşuna her şeyin hesabını vermek, usulsüzlüklerin üstüne gitmek, denetime açık olmak. Şimdi bu ilkelere uygun yönetirseniz zaten ne israf olur, ne yolsuzluk olur" diye ekliyor.

(Bu haber, kaynağından değiştirilmeden alıntılanmıştır.)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Gündem