ÖZER ÇELİKSÜNGÜ

ÖZER ÇELİKSÜNGÜ

Formula 1 nerede frene basacak?

ÖZER ÇELİKSÜNGÜ

Hangi dalına bakmak isterseniz bakın, sporun evrimleştiğini görebilirsiniz: Basketbolda üçlük çizgisinin olmaması, futbolda kalecinin geri pası eline alabilmesi, voleybolda servis hariç fileye çarpan topların direkt rakibe sayı olarak yazılması, Formula 1’de pit stoplarda benzin ikmalinin yapılması gibi aslında çok da eski olmayan ama artık bize tamamen yabancı gelen birçok örnek bulabilirsiniz.

Değişim, geçmişte olduğu gibi günümüzde de gerçekleşmeye devam ediyor. Futbolda deplasman golü kuralının kaldırılması, Formula 1’de harcama sınırlaması, NBAde play- in turnuvası... Spor sadece kuralları ile değil, bütün bir endüstri olarak büyük bir başkalaşım geçirdi. Bu geçiş sürecinden herkes nasibini aldı. Kulüpler, sporcular, yayıncılar; kısaca bütün spor camiası.

Sürecin en genel yansımasının finansal olmasıyla birlikte bu durum spor organizasyonlarında devamlı olarak ellerindeki ürünün piyasa değerini artırma arzusunu beraberinde getirdi. Bu noktada organizasyonlar, kısa vadeli yükselişleri kovalarken sporun izleyicisine ifade ettiği anlamı da uzun vadeli karları için göz ardı etmek zorundalar. Bugün Formula 1’e baktığımızda geçmişte ününün büyük bir parçası olan harcama çılgınlığını görmüyoruz. Sıralamada ayrı, yarışta ayrı motorlar kullanan takımlar yok, eskisi gibi arabaların üzerlerinde tütün, alkol, kondom sponsorlukları yok, padokta kadın modeller yok. Hatta Formula 1’i son yıllarda izlemeye başladıysanız bu anlattıklarım size son derece yabancı gelecektir.

Bu değişimlerin olmasının sebebi elbette geçmişten süregelen ataerkil egemenliğinin kırılmaya başlaması. İnsanların sosyal ve ekolojik farkındalığı arttıkça Formula 1 ve birçok spor organizasyonu bu yeni dünyada var olabilmek için işleyiş modellerinde derin değişimlere gittiler. Formula 1, 2016 yılının sonunda 4,6 milyar dolara Liberty Media tarafından satın alındığından beri Bernie Ecclestone önderliğindeki eski yönetiminin hiç yeltenmediği kadar bu yeni dünyaya uyum sağlamanın peşinde.

Liberty Media alımıyla birlikte kapalı olmaktan çıkan, çağın imkanlarından yararlanan ve dışarıya mesaj vermek isteyen bir Formula 1 görüyoruz. 2016 yılında alınmasının ardından 2017 yılında sosyal medyada %54,9luk bir takipçi gelişimi göstererek o senenin sosyal medyada en fazla büyüyen spor organizasyonu olan Formula 1 ve Liberty Media bunun devamında da momentumlarını korudular.

Belki de birçok spor organizasyonunun son zamanlarda en büyük sorunu olan genç kuşaklara ulaşma problemini Formula 1, Netflix ile ortak yapımı olan “Drive to Survive” belgesel/şovu aracılığıyla çözmüş bulunmakta. Drive to Survive, spora çoğunlukla genç yeni bir izleyici kitlesi kazandırdı. Bu sayede Formula 1 önceden daha zayıf olduğu Amerika gibi bir markete de girmeyi başardı.

Sporun harcama çılgınlığından çıkması için getirilen yeni finansal yönetmelikler, onun öncesinde getirilen takımların arabalarında parça değiştirme haklarına getirilen sınırlandırmalar, araçlarda kullanılan yakıtın %10unun yenilenebilir olması zorunluluğu, pilotların kazalara karşı güvenliğini artıracak HALO gibi yeniliklerin gelmesi sporun geçmişinden günümüze taşıyamayacağı imajını değiştirmesini sağladı.

Bununla beraber bir mesaj vermenin de peşine düşen Formula 1, 2020 yılında Amerika'da yaşanan George Floyd’un polis tarafından katledilmesinin ardından “we race as one” mottosu altında sürdürülebilirlik, ırkçılık, azınlık hakları gibi toplumsal meselelere dair duruş sergileyen bir yapı haline geldi. Elbette dışarıya bir mesaj vermek istiyorsanız bunu taşımaya uygun elçileriniz olmalı. Bu durumda sadece organizasyonun kendisi değil, Formula 1 pilotlarının da zamana uygun şekilde değişmesi gerekti. Bugün Formula 1’in elinde gerçekten sahip olduğu platformun kapsamının farkında olan, güçlü, bağımsız, marka haline gelmiş pilotları var. Sebastian Vettel ve Lewis Hamilton bunların belki de en öne çıkan iki örneği.

Liberty Media önderliğinde ve sportif olarak belki de tarihinin en akıl almaz 3 sezonundan birini geride bırakan Formula 1, 2022-2023 sezonuna yeni yönetmelikler ile birlikte daha çok belirsizlik ve rekabet vaat ederek izleyicileri heyecanlandıran bir giriş yaptı. Sezonun 2. yarışı olan ve Formula 1 takvimlerine geçen sezon eklenen Suudi Arabistan'ın Cidde pisti belki de Formula 1’in geldiği ve gitmekte olduğu nokta hakkında bir sorgulamaya sebep oldu.

Cidde aktif olarak Bakü ve Monte Carlo ile beraber takvimde yer alan 3 cadde pistinden birisi ve bunlar arasında en hızlısı. Ayrıca benzerlerinden bir gece yarışı olması ile de ayrışmakta. Geçen sezonun sonuna doğru eklenen pistin zaten pazarlaması tamamen bu özellikleri üzerinden yapılmıştı ve unutulmaz sezonun son derece kritik bir noktasında bütün takımlara yabancı bir pistte yarışılması, kaçış duvarlarının betondan olması ve bundan kaynaklı sürücülerin görüş alanlarının kısıtlanması belli eleştirileri beraberinde getirmişti.

Cidde sahip olduğu özellikler ve takımların piste dair herhangi bir geçmiş bilgisinin olmaması ile beraber ilk ev sahipliği yaptığı yarışta iki kırmızı bayrakla kaotik bir ev sahibi olmuştu. İlk ve ikinci yarışı arasında sadece birkaç ay fark olması ile beraberinde eleştirilere sebep olan pist şartlarının büyük bir kısmı pilotları ikinci ziyaretlerinde de beklemekteydi. İlk yarış haftasında olduğu gibi ikinci yarışta da pistin hata tanımaz yapısı, beton bariyer ve dar görüş açısıyla birleşince, pist birisi Formula 2’deki temsilcimiz Cem Bölükbaşı tarafından, diğeri Formula 1 sıralama seansında Mick Schumacher tarafından aynı dönüşte gerçekleşen iki büyük kazaya ev sahipliği yaptı.

Temsilcimiz Cem Bölükbaşı kazadan sonra beyin sarsıntısı geçirdiği için, Mick Schumacher de kendi kazasını 33G'lik etkisi ile parçalanan arabasının yetişememesinden ötürü yarışlarını kaçırdılar. Lakin bu sezon Cidde sadece pist içi değil pist dışında da büyük bir tehlikenin merkezi oldu. Geride bıraktığımız yarış haftasının cuma günkü antrenman turları sırasında Cidde pistinin yakınlarında bulunan bu sezonun ve Formula 1 ekiplerinden Aston Martin’in de sponsoru olan ARAMCO tesisleri Yemenli Husiler tarafından üstlenilen bir drone saldırısı ile bombalandı. Olayın ardından antrenman seansı durduruldu ve uzun bir gece başladı.

Öncelikle takım patronları, F1 ve FIA yetkileri arasında gerçekleştirilen görüşmede olaylar değerlendirilip pilotlara brifing verildi. Yaklaşık 30 dakika süren bu görüşmenin ardından takımlar oy birliği ile yarışın devam etmesi kararını aldı. Bunun ardından pilotlar kendi aralarında bir toplantı yaptılar ve bu toplantı yer yer takım patronları ve F1 yetkilerinin de dahliyle gece boyunca sürdü. Sonuç olarak bu uzun toplantının ardından pilotlar tarafından pek fazla açıklama olmaksızın yarışa devam kararı alındı. BBC’de çıkan haber, pilotların ülkeden çıkmanın problem olabileceği ihtimalinden söz edilerek yarışmaya ikna edildikleri yönünde. Hatta Alpha Tauri/Red Bull akademinin patronu Helmut Markonun yarışa pole pozisyonundan başlayacak endişeli pilotu Sergio Perez'e yaptığı “Sen Meksiko Citylisin alışkın değil misin bunlara?” gibi oldukça absürt bir açıklaması da kayıtlarda yerini aldı.

Suudi Arabistanın genel imajına girmeksizin Formula 1’in kendini içinde bulduğu durumun bir benzerini geçmişte görmek mümkün. 2019’da Suudi Arabistan’a gelen güreş organizasyonu WWE yönetimi ve yerel organizasyon şirketi arasında önceki etkinliklerinden kalan alacakları konusunda yaşanılan anlaşmazlık sebebiyle WWE, yerel organizasyonu protesto etti ve bundan ötürü canlı yayın 40 dakika geç başladı. Haberlere göre o gün tribünde olan ve bu duruma sinirlenen Prens Muhammed bin Selman, etkinliğin ardından havaalanına geçen WWE personelini havaalanında tutulması emrini verdi ve bunun sonucunda personel ülkeden planlanandan 1 gün geç ayrıldı. Orada bir bakıma alıkonulan insanların yaşadıkları travmayı bilmeksizin bu durumun bir sonucu olarak da WWE, personelinin bir gün gecikmesinden ötürü Buffalodaki etkinliklerini kaydırmak zorunda kaldı.

Bu olay hakkındaki resmî açıklama personelin ayrılacağı uçakta bir mekanik sıkıntı olduğu yönünde. Fakat uçakta bulunan bazı gazeteci ve sporcuların olayı betimleyiş biçimleri bundan farklı. Pilotların yarışın devam etmesine dair fikirlerini Suudi Arabistan toprakları içindeyken tam tamına diledikleri gibi dillendirememelerini akıllarda makul kılan bir durum var. Kaldı ki yarış haftasının ardından pilotlar Grand Prix Sürücüleri Birliği altında bundan sonra Formula 1’in yarışacağı yeni pistler konusunda daha fazla söz sahibi olmak istediklerini talep eden bir açıklamada bulunarak; bizlere Cidde'nin perde arkasında yaşananlara dair bir fikir sundular.

Elimizde elbette bir niyet ölçer yok. Kapalı kapılar ardında durumun nasıl ele alındığını ve dışarıya yansıtılan mesajların ne kadar içten olup olmadığını bilemeyiz. Ama son yıllarını bu kadar fazla doğru mesajı vermeye odaklanmış, toplumsal meselelerde sözcü olmak için öne çıkmış bir organizasyonun o şartlar altında Cidde’de gece toplantı ve görüşmeler sonrası herhangi detaylı bir açıklama yapmadan cumartesi günü sıralama turları ardından pazar günü yarışa adeta cuma günü olan olaylar hiç yaşanmamış gibi devam etmesi vermeye çalıştıkları mesaj ile ne kadar uyumlu oldu?

Sezonun başında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası savaşın karşısındayız diyerek Soçi yarışını iptal eden de yarış yapılacak pistin 15-20 kilometre yakınlarında füze saldırısının yapıldığı yerde yarışmayı sürdüren de aynı Formula 1. Elbette bu iki olayı kıyaslamak gerek. Rusya-Ukrayna ilişkilerinin, gerek Suudi Arabistan-Yemen ilişkilerinin farklılığı bakımından son derece sınırlı.

Olayın politik gelişimine bakılmaksızın da burada net bir ayrım görmek mümkün. Sonuç olarak Rusya ve Ukrayna arasındaki olaylar Formula 1 Soçi’de yarışmaya anlaştıktan sonra oldu ve bu gelişme ışığında Formula 1 bir reaksiyon gösterdi ama Suudi Arabistan ve Husiler arasındaki gerilim 8 yıldır sürmekte. Formula 1, 2021'de bunu ve Suudi Arabistan’ın geri kalan bütün sosyal adaletle ilgili sorunlarını bilerek burada 15 yıllığına yarışmayı kabul eden oldukça karlı bir anlaşmaya imza attı. Bu olanlar, yani pistin koşulları ve pistin etrafında olanlar burada değil başka bir yerde olsaydı Formula 1 yarışı hafta sonuna devam eder miydi? Mercedes takım patronu Toto Wolf roket saldırısı için “Buranın kültüründe bunlar olağan şeyler” der miydi? Bu denli büyük paraların döndüğü organizasyonlar için izleyicisinin sempatisini korumaya çalışmak zor bir denge. Çünkü günün sonunda sıradan izleyicinin aklının almayacağı kadar büyük meblağlardan bahsediyoruz.

Organizasyonlar her ne kadar daima agresif bir şekilde ellerindeki ürünün piyasa değerini artırmak istese de izleyicisine ifade ettiği anlamı da uzun vadeli karları için göz ardı etmek zorundalar. Formula 1 bütün bu olanlarla bu hususta şu an kritik bir virajı dönüyor. Spor pandemiye rağmen, son yıllarda finansal olarak artıda. Padokta iflas ile burun buruna olan herhangi bir takım yok. Daha fazla marka Formula 1’e katılmak için boşlukları kolluyor. Böyle bir durumda ivmelenerek büyümenin getirdiği aç gözlülüğe kapılmak sporu hızlıca anlamsızlaşmaya, izleyicisi tarafından değer görmemeye sürükleyebilir.

Formula 1 CEO’su Stefano Domenicali sezonun başında Formula 1’in gördüğü ilginin çok yüksek olduğundan istenilse 30 yarışlık bir sezon çıkarılabileceğini söylemişti. Mevcut olarak Katar’da, Las Vegas ve Miami’de, Suudi Arabistan’da da Cidde'ye ek olarak planlanan ve takvime katılması beklenen pistler var. Var olan koşullarda 2023 sezonunda Formula 1 yasal olarak maksimum 24 yarışlık bir sezon düzenleyebilir. Liberty Media alımı ile birlikte sporun Amerika ve Arap Yarımadası'na genişlemeye çalıştığı ortada. Sporun yeni pazarlara ulaşması, bunun beraberinde gelen finansal gelişim başta takım patronları olmak üzere kimsenin itiraz edeceği bir durum değil. Ama bu gelişim ile birlikte sınırları belirlemekte bir problem yaşandığı ortada.

Bugün Formula 1’in en ikonik pistlerinin takvimdeki yerleri Vegas ve Katar için tartışmaya açılabiliyor. Ne olursa olsun yarışlar devam etsin, kim en çok parayı verirse oraya gidelim, izleniyorsa 30 yarışlık sezon yapalım gibi iddialar Formula 1 sporunun özüne ters olan bir durum. Ürünün yaygınlaşması başta bir ek gelir getiriyormuş gibi gözüküyor olsa da bu durum yerini hızlıca ürünün sıradanlaşmasına bırakacaktır.

Kıta Amerikasında 5, Arap Yarımadasında 5 yarışın yapılacağı bir sezona dünya şampiyonası demek zor. Geleneklere körü körüne bağlı kalmak hayatın hiçbir alanında pozitif durum değil, fakat burada değişimin ne amaçla geldiği sorgulanmalı. Eğer sadece daha fazla gelir adına bu yarışların sayısı artacaksa, yarışların yapılacağı yerler, pist şartları ve belki de motor sporları tarihindeki yerine bakılmaksızın sadece en fazla parayı veren organizasyonlara verilecekse bu Formula 1 sporunu ölüme yönlendirir.

Formula 1, kendi içinde bir tüketim çılgınlığı olmaktan çıktıktan sonra, tüketici için bir tüketim çılgınlığı haline gelip, sürekli içerik üretmeye başlarsa er ya da geç kendi tükenecek. Her ne kadar dışarıya verilen mesajlar pozitif olmaya çalışsa da günün sonunda Formula 1, Amerikalı bir şirket tarafından yönetilen bir iş, bir gelir kapısı. Bunu organizasyonu kötülemek için söylemiyorum, birçok spor kulübü veya organizasyon bugün bir şirket tarafından yönetiliyor. Gelinen noktada daha önce bulunan organizasyonlar da oldu.

Bu noktada en açık örnekler olarak doğru kararlar alıp yükselişini devam ettiren NBA ve İngiltere futbol ligi Premier Lig kulüplerini; tam tersi düşüşe geçen İspanya ligi La Liga ve ekiplerini görüyoruz. NBA ve Premier Lig, ürüne asıl değer katan şeyin oyuncular ve genel rekabet olduğunu gördü ve iş modelini daha eşitlikçi bir şekilde geliştirdi. La Liga zirvede olduğu dönemde ise daha da fazla büyümek isteyen öncü kulüplerinin baskısıyla gelen gelirin büyük kısmını dev kulüplere pay biçti ve sonuç olarak ligin üstü ile altı arasındaki makası iyice açıp zamanla ligin rekabetçiliğini ve oyuncu kalitesini kaybederek finansal bir darboğaza girdi.

Şimdi sıra Formula 1’de. Amansızca yeni pazarlara, büyük paraların peşinden gidip kendisini yine Suudi Arabistan’da olduğu gibi çelişkili durumlarda mı bırakacak; yoksa ürünün kalitesini korumak için bu kovalamacayı biraz bırakıp ürüne asıl değer katan pilotlarını işin karar verme sürecine daha fazla dahil mi edecek? Ne de olsa Ferrari ve Schumacher demiyoruz, Schumacher ve Ferrari diyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ÖZER ÇELİKSÜNGÜ Arşivi
SON YAZILAR