Kısa Dalga yazarı İbrahim Ekinci: Akşener ve partisi, 'seçilemez' diye değil, bizzat Kılıçdaroğlu’na karşıdır

İYİ Parti’nin şimdi kadarki “Masayı yıkan biz olmayız. Masa da zaten yıkılmaz” söylemine karşın, 24 saat içinde masayı yıkıp kalkmasının şaşkınlığını yaşıyoruz ama doğrusu birçok kimse için bu fazla da sürpriz olmadı. Bir süredir sözcüleri geveleyip duruyordu. Bu risk belirmişti.

Akşener ve partisi, Türkiye’nin umudunu yıkamayacak diye düşünüyorum ama ona cepheden saldırmaya karar verdiği de açıktır. Bu saldırısı başarılı olur da AKP iktidarına ömür sağlayan siyasi gelişmeleri tetiklerse... Siyasi tarihte bir memleketin gelişme, demokrasi, özgürlük umutlarına ihanet etmiş biri olarak anılacağına kuşku yok. Dediği gibi başbakan olsa da, hata bir vakitte cumhurbaşkanı olsa da artık bu lekeyi taşıyacaktır.

Peki ne oldu?

Cevabı arayalım. Benim görüşüme göre, Kılıçdaroğlu’nun kazanmaması söz konusu değildi. CHP + İY Parti + diğer Millet İttifakı üyeleri + Emek ve Özgürlük ittifakı – Diğer sol ittifak = 60 puan oy demekti. Kılıçdaroğlu aday diye İyi Parti’den bir miktar fire olsa dahi Kılıçdaroğlu’nun seçilememesi söz konusu değildi. Her şekilde muhalefetle iktidar arasındaki oy farkı 10 puan civarındaydı.

Öyleyse amacı, nedeni başka yerde aramalıyız.

Bence Akşener ve partisi, Kılıçdaroğlu seçilemez diye karşı değildir, Kılıçdaroğlu’nun seçilmesine karşıdır.

Benim başından beri düşündüğüm şu: İmamoğlu’nun ileri sürülmesi gülünç!

Akşener, onun siyasi yasak tehdidi altında olduğunu bilmiyor mu?

Akşener’in asıl yapmak istediği yükünü, eziyetini, mahpusluğunu ağırlıkla sol kesimin çektiği muhalefet dinamiğini sağ bir zaferle sonuçlandırmak... Kendisi zaten başbakanlığı rezerv etmişken, kafa olarak zaten İyi Partili olan Mansur Yavaş’ı cumhurbaşkanlığına taşımak...

Şunu unutmayalım. Türkiye’de siyasi saflaşmaları belirleyen birçok katman var ama en temel katman, en belirleyici katman Kürt meselesidir. Sert, keskin Atatürkçü geçinen isimleri, Mavi Vatancıları, Avrasyacıları, “Atatürk’ün askeriyim” diyenleri…. Atatürk karşıtlığının odağı bir partinin içinde, çevresinde toplayan katman budur. MHP’yi, AKP karşıtlığından AKP’nin yanında saf tutmaya, ona yapışacak kadar sıkı destekçi bir pozisyona koşturan da budur. Cumhur İttifakı’nın Erdoğan’ın, Kürtlerle çözüm masasını yıktıktan hemen sonra, o masa yıkıldı diye kurulduğunu unutmayalım.

Akşener ve İyi Parti de çalışan aynı reflekstir.

Bir de şuna bakalım: Akşener’in girişimi Cumhur İttifakı’na yarıyor. O zaman bunun başka örtük anlaşmalara dayanıyor olması ihtimalini de yabana atamayız. Masayı yıkarken belediye başkanlarına yapılan kurnaz çağrıyla CHP’yi bölme girişimi de aynı kapıya çıkıyor. Olay, muhalefeti bölme, yarma girişimine dönüyor çünkü.

Kesinleşen şeyler şunlar:

Akşener masadan kalktığına göre seçmenini Kılıçdaroğlu’na değilse kime yönlendirecek? Eğer, Cumhur İttifakı ile örtük bir anlaşmaya yatırım yapıyorsa, bu, muhtemelen birinci turda aday çıkarıp ikinci turda Erdoğan lehine çekilmek şeklinde tezahür edecektir. Eğer örtürk bir anlaşma sözkonusu değilse adayı kazanamayacak, seçimlerden en düşük kazançlarla çıkacak. Üstüne Millet İttifakı’nı bölmenin ezikliğini taşıyacaktır. Bu tercihle, İyi Parti’nin merkez sağ bir parti olma beklentisi de önemli ölçüde suya düşmüş, hiç olmazsa belirsiz bir geleceğe ertelenmiştir. Anlaşılan İyi Parti içindeki merkez sağcılarla ırkçılar arasındaki didişmeyi şimdilik ırkçılar kazanmıştır.

Şimdi önümüze bakalım. Yüzde 45 oy kesindir. Daha fazlası mümkündür ve bu fazlanın en büyük menbaası da İyi Parti seçmeni olacak diye tahmin ediyorum. Süreç Akşener’i utandıracak gelişmelere gebedir. (Kısa Dalga)

Kısa Dalga programcısı Banu Güven: Akşener, ilk turda kazanma şansını tehlikeye attı