Ödüllü Dargeçit belgeseli cezasızlığa ayna tutuyor

MEHVEŞ EVİN

43. İKSV Film Festivali’nde “en iyi belgesel” ödülü alan “Dargeçit”, 90’larda kaybedilenlerinin hukuk mücadelesini “Dargeçit JİTEM” davası özelinde ve 13 yaşında öldürülen Davut’un suretinde, incelikle aktarıyor.

Karanlık odadayız. Film negatiflerindeki suretler, tek tek beliriyor. Çoğu erkek, bazıları çocuk yaşta. Bu insanların çoğu, 30-35 yıl önce öldürüldü. Onlar, 1990’ların kirli savaşında, gözaltına alındıktan sonra “yok edilen” ve hiçbir şekilde haber alınamayan siviller.

Kayıtlara göre 1980 darbesi sonrasında 1.352 insanın zorla kaybedildi veya infaz edildi.
Siyah beyaz suretlerin çoğu flu. Bazılarından geriye bir fotoğraf bile kalmamış, sadece isimleri var. Bazılarının tek bir resmi var, aile fotoğrafından alınıp büyütülmüş… Onlardan biri, öldürüldüğünde henüz 13 yaşında olan, Mardin’in Dargeçit ilçesinde çobanlık yapan Davut Altınkaynak.

Öldürüldüğünde diyorum, çünkü bu çocuğun kemikleri bir kuyunun dibinde, 2014’de, bizzat babasının elleriyle kazmasıyla bulundu. Baba Abdülaziz Altınkaynak’la, birkaç yıl önce telefonda bir dizi görüşme yaptığımızda tanışmıştık.

Daha sonra İletişim Yayınları’ndan çıkan “Yaralı Hafıza” kitabı (*) için Dargeçit davasını yazıyordum. Bu defa “Dargeçit” belgeselinin gösteriminde baba ve abisi Davut’u hiç görmeden büyüyen küçük kız kardeşle yan yana oturuyoruz…

Silik bir fotoğraftan bize bakan çocuk

Yönetmen Berke Baş’ın, yıllara yayılan hukuk mücadelesini hem büyük incelikle hem olağanca hakikatiyle anlattığı belgeseli izlerken karışık duygular içindeyim:
Bir “zorla kaybetme” davasının sinemaya taşınıp Davut ve başka kayıpların “silik bir vesikalık”tan çıkmasından dolayı umutluyum.

Öte yandan, evlat acısı yaşamış ve hâlâ sorumluların cezalandırılmasını bekleyen aileleri düşünerek umutsuzluğa kapılıyorum.

Devlet adına işlenen suçların yüküne, yargıda yapılan oyunların -davanın 400 km uzakta başka şehirde görülmesi, mahkeme heyetiyle savcının sürekli değiştirilmesi ve yıllar, yıllar süren celselerin, en sağlam ifade ve delillerin yok sayılması- utancı ekleniyor.

“Dargeçit” filmi, sivillerin nasıl veya kimlerin sorumluluğunda kaybedildiğinden ziyade, bir avuç vatandaş ve avukatın yıllar süren olağanüstü hukuk mücadelesine odaklanıyor.
Cezasızlığın sadece 90’lardan günümüze gelebilen davalarda değil, Çorlu tren faciası, Gezi’de öldürülen çocukların davalarında da sürdüğünü ve aynı “taktik”lerin uygulandığını da hatırlamakta fayda var.

Keşke herkes bu belgeseli seyretse

Bu belgesel, Kürt meselesi ve 1990’lar özelinde hukukun nasıl işletilmediğine dair yapılmış ender filmlerden… Latin Amerika ülkelerindeki benzer olaylarla ilgili sayısız film ve belgesele çekildiği ve uluslararası popüler platformlarda gösterildiğini düşünürsek, "Dargeçit"in sinemalarda ve online platformlarda gösterilmesini ve daha geniş kitlelerin izleyebilmesini temenni edebiliriz.

Türkiye, geçmişin suçlarını, yönetenlerin sorumluluğunu toprak altına gömmeyi bıraktığı gün adil yargıdan, demokrasiden bahsedebilecek. Üstelik gömülenlerin birçoğu, ne kadar çabalansa da gün yüzüne çıkıyor işte.

Bazen bir kemikle, bazen bir filmle…

Tüm engellemeler, tehdit ve suçlamalara rağmen her hafta kayıplarını arayan “Cumartesi İnsanları”nın Taksim’deki buluşmalarıyla...

Dargeçit Davasında ne olmuştu

1995’te Dargeçit’te, “PKK’lılara yardım yataklık” ettikleri gerekçesiyle evlerinden alınan yedi köylü ve olayı ihbar eden bir uzman çavuş, toplam sekiz kişiyi “taammüden öldürme” suçlamasıyla 18 kişi yargılandı.

Daha ilk celselerde belgeler, itiraflar ve kemiklerin DNA sonuçları mahkemeye sunulmasına rağmen 26 duruşma görüldü.

Sonunda, dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz ile birlikte yargılanan korucuların hepsi Temmuz 2022’de “kesin delile ulaşılamadığı” gerekçesiyle beraat etti. Dava, şu an halen istinafta.

Aynı dönemdeki karanlık cinayetleri aydınlatmak için yargıya taşınan Vartinis katliamı, Lice, Kızılağaç, Kızıltepe, Kulp, Yüksekova ve gazeteci Musa Anter cinayetiyle birleştirilen Ankara JİTEM ana davalarında da ya “beraat” kararları verildi, ya dava düşürüldü.

Dargeçit davasının ayrıntılarına buradan bakılabilir.



(*) Gazeteci Gökçer Tahincioğlu’nun Hafıza Merkezi’nin öncülüğünde derlediği “Yaralı Hafıza”-Kayıpları ve Kıyımları Hatırlamak (İletişim Yayınları, 2021)

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHVEŞ EVİN Arşivi
SON YAZILAR