Koruma altındaki Salda Gölü’nün ardından Burdur Gölü kıyısına da millet bahçesi yapılması için Bakanlık harekete geçti.
Burdur kent merkezinde, Bahçelievler Mahallesi sınırlarında, Burdur Gölü kıyısında yapılmak istenen proje ile ilgili imar planı değişiklikleri Çevre, Şehircilik ve İkim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylandı.
Sol.org’dan Yusuf Yavuz’un haberine göre, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü, imar planı değişikliğini 17 Şubat’ta 30 gün süreyle askıya çıkardı. Bakanlık, Burdur Gölü kıyısındaki 122.247,00 m²lik alanı kapsayacak olan Millet Bahçesi projesinin kentin rekreasyon ihtiyacının karşılanması ve sosyal yaşamına destek olması amacıyla inşa edilmek istendiğini açıkladı.
Baro başkanlarından itiraz
Bir kısmı doğal sit alanı olan arazide inşa edilmek istenen Millet Bahçesi projesine bölgedeki illerin Baro başkanlarından tepki geldi. Burdur Barosu Başkanı Av. Ramazan Gedik, Antalya Barosu Başkanı Av. Hüseyin Geçilmez, Denizli Barosu Başkanı Av. Adnan Demirdöğer, Isparta Barosu Başkanı, Av. Ünsal Çankaya ve Muğla Barosu Başkanı Av. Levent Akgün ortak bir açıklama yaparak, projenin bölgenin önemli sulak alanlarından biri olan Burdur Gölü'nü tehdit ettiğini belirtti, projesinin geri çekilmesi çağrısında bulundu.
Baro başkanlarının açıklamasından öne çıkan bölümler şöyle:
“Bilindiği gibi Burdur ilimiz, Burdur Gölü ile birlikte anılan bir kentimizdir. Ama bu Göl yalnızca Burdur ili için değil, Isparta, Denizli, Antalya, Muğla, Afyonkarahisar, Konya gibi pek çok yerleşim alanına uzanan; Salda, Karataş, Yarışlı, Gölhisar, Yazır, Eğridir ve Gölcük Gölleri başta olmak üzere, birbirine yakın çok sayıda gölün bulunduğu bölgede, faunası, florası, endemik türleri, yaban hayatı, kuş türleri açısından önemli olduğu kadar yöre insanının yaşantısı üzerinde de dolaysız bir etkiye sahiptir. Göller Yöresinin merkezinde yer almakta ve bu alanın en işlevsel özelliklerine sahip olan Burdur Gölü, Türkiye’nin de en büyük göllerindendir ve havzasında barındırdığı canlılar için son derece önemli yaşam alanıdır.
“Burdur Gölü’nü besleyen su kaynaklarına barajlar, bentler, rastgele açılan su kuyuları ile müdahale edilmektedir. Su kullanımını artıran zirai, sanayi işletmelerinde izlenen tercihler ile bütün bu yöreyi ahtapot gibi saran mermer ocakları, maden ocakları faaliyetleri Burdur Gölünün başlıca zararlılarıdır. İklim krizi ile ortaya çıktığı gibi su, sulak alanlarımız ve su kaynaklarımız üzerinde gösterilmesi gereken olağanüstü hassasiyet yerine, yalnızca daha çok para kazanmaya odaklı yaklaşımlar sonucu Burdur Gölü’nün can çekişmekte olduğu bilim insanlarının ortaya koyduğu tespitlerle hepimizin ortak kanısı haline gelmiştir.
“Bu alanda ihtiyacımız olan, şu an askıya çıkarılan plan tadilatıyla ilan edilen Mille Bahçesi projesi değildir. Beklentimiz Göl’ün su kaynaklarının önünün açılmasına ve korunmasına yönelik projeler üretilmesidir. Bu yapılmadığı gibi giderek artan insan baskı ve uygulamaları nedeniyle göz göre göre Burdur Gölü yok edilme sürecine girmiştir. Önemle altını çizmek isteriz ki Göl yoksa havza yok, su yok, tarım yok, Burdur yok!” (Kısa Dalga)