Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’ndan Erdoğan hakkında suç duyurusu

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında Federasyon ile ilgili iddiaları ve Alevilik ile ilgili açıklamaları nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu ve federasyonun Genel Başkanı Hüseyin Mat, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında iftira, halkı din ve mezhep farkı gözeterek alenen aşağılama, görevi kötüye kullanma ve ayrımcılık suçlarını işlediği iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.

Suç duyurusunda Erdoğan’ın 5 Aralık 2021 tarihinde, Siirt’te yaptığı konuşmada ileri sürdüğü Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun 2019 yılında 30 milyon Euro gibi son derece yüksek miktarda paralar alarak “Ali’siz Alevilik yaratma” biçiminde Alevilik inancına mensup kişileri tahrik etmekle itham etmesi gerekçe gösterildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında özetle şöyle demişti:

“Almanya’da da özellikle Alevilikten öte Ali’siz Alevilikle adeta bir yeni din ihdası öne sürülüyor ve Cumhuriyet Halk Partisi orada o işi yürüteni de hatta buradan aday yapmakta istedi. Bunların da zaten kimler olduğunu bilirsiniz. Ve ciddi de onlara para desteği veriyorlar. Yani bundan 2 yıl öncesi rakamla 30 milyon Euro yıllık bunlara bir parasal destekleri de olmuştur.”

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu adına avukatlar Oya Aydın ve Şenal Sarıhan tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin en üst düzey yetkilisi ve resmi temsilcisidir. Aynı zamanda sağ, muhafazakar ve Sünni İslami değerleri öne çıkaran bir parti olan Ak Parti’nin genel başkanıdır; bu nedenle sözlerinin etkisini iyi değerlendirmesi gereken, ağır sorumluluğu olan bir kişidir” denildi.

"İTİBARSIZLAŞTIRDI VE HEDEF GÖSTERDİ"

Dilekçede Erdoğan’ın daha önce Alevilikle ilgili yaptığı diğer açıklamalar da hatırlatılarak “Erdoğan’ın Aleviliği tanımlama ve inanca müdahale yanı sıra seçim meydanlarında, tehlikeli biçimde ve kamu barışını bozacak biçimde aşağılama eylemleri ile birlikte Alevilerin din ve vicdan özgürlüğünü ihlal eden ve suç teşkil eden eylemlerdir” ifadesine yer verildi.

Suç duyurusu dilekçesinde özetle şöyle denildi:

* Gerçek olmadığını bildiği halde, müvekkilin temsilcisi olduğu örgütün 2019 yılında Almanya’dan 30 milyon Euro gibi son derece yüksek bir meblağ para aldığını söyleyerek adeta onları, vatan haini, yabancı işbirlikçisi gibi göstermeye çalışarak iftira ve aşağılama suçunu işlemiştir. Oysa Sünni inancına bağlı ve Diyanet ile bağlantılı örgütlerin çok daha fazla paralar aldığını bilmekte ve ona değinmeyerek Alevi örgütleri ile ilgili gerçek olmayan paraların alındığını söyleyerek halkı Alevilere karşı kışkırttığı gibi, ayrımcılık da yapmıştır.

"AJAN GİBİ GÖSTERMEK SUÇTUR"

*Söz konusu örgüt, Almanya’da yaşayanlar tarafından, Almanya’da Alman hukukuna göre kurulmuş bir örgütlenmedir. Alman Anayasası’na göre, tüm diğer inanç yapıları gibi eşit anayasal hak ve güvencelerden yararlanmaktadır. Bu gerçekliği çok iyi bilmesine rağmen, müvekkilin temsilcisi olduğu Alevi örgütlenmesini, Türkiye’de özellikle aşırı sağcı ve radikal İslamcı çevrelerde nefretle karşılanan yabancı ülkelerce fonlanan ve bu sebeple Türkiye’ye karşı adeta ajanlık faaliyeti yürüten yapılarmış gibi göstermek Cumhurbaşkanı’nın görevi ve sorumluluğu ile bağdaşmayacak bir kötüye kullanımı teşkil ettiği gibi Türk Ceza Kanununda düzenlenen suçları da oluşturur."

LAİKLİĞE AYKIRI

Dilekçede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devletin en üst düzey yetkilisi ve resmi temsilcisi olduğu belirtilerek “Aynı zamanda sağ, muhafazakar ve Sünni İslami değerleri öne çıkaran bir parti olan Ak Parti’nin genel başkanıdır; bu nedenle sözlerinin etkisini iyi değerlendirmesi gereken, ağır sorumluluğu olan bir kişidir” denildi. Suç duyurusunda şöyle devam edildi:

“AİHM’in kararlarında da belirtildiği üzere, Alevi inancı, kendine özgü nitelikleri bulunan bir inançtır. Anayasamızda en üstün değerlerden biri olarak devletin temel nitelikleri arasında sayılan laiklik, devlete, inancın özüne müdahale etmeme yanı sıra, bireyin benimsediği bir dine/inanca inanma ya da inanmama hakkını güvence altına alma yükümlülüğünü de yükler. Bu nedenle, her şeyden önce, bir devlet başkanı tarafından bu inanışın içeriğine ilişkin herhangi bir yorum yapılması, Anayasada yer alan laiklik ilkesine aykırıdır; kabul edilemez. Cumhurbaşkanı, devletin Alevilerle kuracağı ilişkiyi, teoloji üzerinden oluşturamaz. Tüm dinsel inanışlar ve inançlara karşı tarafsızlık Cumhurbaşkanının temel anayasal yükümlülüğüdür. Alevilerin inancına yönelik bu tür müdahale, en hafifiyle, bu inanca sahip insanların baskı altında hissetmesine neden olacağı gibi, başka din ve inançlara sahip olanlar karşısında bir dışlama ve hatta çatışmaya neden olabilecek son derece tehlikeli bir tutumdur.”

ALEVİLERİN İNANCINA MÜDAHALE

Erdoğan’ın bu tarz değerlendirmelerini sadece söz konusu konuşmasında değil, başka zamanlarda da sık sık tekrarlayarak kendi inanışı dışındaki bir inanışı dışladığı ve aşağıladığı savunulan suç duyurusu dilekçesinde, Erdoğan’ın önceki konuşmalarından da alıntılar yapıldı. Erdoğan’ın özellikle “Alevi, ‘Hz. Aliʼye tabi olanlarʼ demekse ben kendim Hz. Ali gibi yaşamaya çalışıyorum. O zaman ben onlardan daha Aleviyimˮ ifadelerine yer verilen dilekçede “Sünni inanışına sahip bir Cumhurbaşkanı tarafından “Alevilik Ali’yi sevmekse en büyük Alevi benim” demek, açıkça Alevi vatandaşların inancına müdahale oluşturur” denildi. Suç duyurusunda ayrıca, Erdoğan’ın her seçim döneminde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini vurgulayarak seçim meydanlarında yuhalattığına da yer verildi.

KAMU BARIŞI

Suç duyurusunda şöyle denildi: Aleviliğin Sünnilikten farklı olmadığını ileri sürerek Sünni İslamʼa bağlama konusundaki eğilim ve Aleviliğin özgüllüğünün sistemli bir biçimde inkârı, sağ, İslamcı, muhafazakâr partilerin bir geleneği olarak süreklilik göstermektedir. Alevilerin ibadethane, eğitim ve benzeri hak istemleri, Alevi-Sünni ayrımı olmadığı, Hz. Ali sevgisinin tüm Müslümanlar için geçerli olduğu savunusu ile reddedilmektedir. Cumhurbaşkanı tarafından Aleviliğin ne olduğu, hatta ne olması gerektiğine dair bu açıklama, sadece inanç özgürlüğüne müdahale oluşturmaz; aynı zamanda, Aleviler arasında bir tartışma ve ayrışmanın kışkırtılması anlamına gelir. Aynı dönemlerde pek çok alevi cem evlerine ya da kişisel evlere yönelik saldırılar, kapı ve duvar yazıları ile tehditler gündeme gelmiştir. Bu durum, açıkça kamu barışının bozulmasına neden olmuştur.

ALEVİLERE YÖNELİK AYRIMCILIK

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan çok sayıda başvuruda da Türkiye’nin Alevilere yönelik ayrımcı politikası tespit edilmiş olup, gerekleri halen yerine getirilmemiştir.

Alevilere yönelik ayrımcılık, sadece inançlarının ve ibadethanelerinin tanınmamasından ibaret değildir; bu tanımamanın çok önemli ve trajik sonuçları vardır. Dünya tarihi boyunca, devletlerin tanımadığı kimlikler, inanç biçimleri, azınlıklar ağır zulüm politikalarının ve kıyıcı insan hakları ihlallerinin nesnesi olmuşlardır. Çok sayıda Alevi, özellikle Alevi ailelerin okul çağındaki çocukları Alevi olduklarını gizlemekte, açıklamaları halinde ayrımcılık ve kötü muamele ile karşılaşacaklarına inanmaktadırlar. Alevilere hakaret edilmesi, evlerinin işaretlenmesi sık karşılaşılan eziyet ve ayrımcılığın örneklerinden sadece ilk akla gelenlerdir. Sünni çoğunluk yurttaşların önemli bölümü hala Alevilerle komşu olmak istemediklerini söylemektedirler.

GERÇEK OLMAYAN İDDİALAR

Erdoğan’ın bu biçimde, Aleviliği tanımlama ve inanca müdahale yanı sıra seçim meydanlarında, tehlikeli biçimde ve kamu barışını bozacak biçimde aşağılama eylemleri ile birlikte Alevilerin din ve vicdan özgürlüğünü ihlal eden ve suç teşkil eden eylemlerdir. Erdoğan bu eylemler dışında, Alevileri itibarsızlaştırmak ve hedef göstermek için, müvekkilin temsilcisi olduğu ve yüz binlerce Alevi inancına mensup insanın hak ve özgürlüklerini koruma amacı güden Alevi Birlikleri Federasyonu’nu kastederek başta Almanya olmak üzere başka devletlerden para alarak adeta ülke aleyhine bir tutum içerisinde hareket ettikleri izlenimini oluşturacak açıklamalarda bulunarak Anayasa ve ceza yasalarını bir kez daha ihlal etmiştir. Gerçek olmadığını bildiği halde, müvekkilin temsilcisi olduğu örgütün 2019 yılında Almanya’dan 30 milyon Euro gibi son derece yüksek bir meblağ para aldığını söyleyerek adeta onları, vatan haini, yabancı işbirlikçisi gibi göstermeye çalışarak iftira ve aşağılama suçunu işlemiştir. Oysa Sünni inancına bağlı ve Diyanet ile bağlantılı örgütlerin çok daha fazla paralar aldığını bilmekte ve ona değinmeyerek Alevi örgütleri ile ilgili gerçek olmayan paraların alındığını söyleyerek halkı Alevilere karşı kışkırttığı gibi, ayrımcılık da yapmıştır.”

Dilekçede Erdoğan hakkında din ve inanç özgürlüğüne müdahale, iftira ve aşağılama biçiminde hakaret, Alevilik inancına sahip halkı, din ve mezhep farkı gözeterek alenen aşağılama, görevi kötüye kullanma, iftira ve ayrımcılık suçlarını işlediği gerekçesiyle dava açılması talep edildi.

Gündem Haberleri