Bir vasiyetin izinden: Ermenistan’dan Van’a…

Van’da bakımsızlık, duyarsızlık ve definecilerin tahribatları sonucu Ermenilerden kalma tarihi yapılar her geçen gün yok oluyor. Yaşamının önemli bir kısmını Ermenistan ile Van arasında gidip gelmekle geçiren ve 2015 yılında kente yerleşen Gayane Gevorgyan isimli Ermeni kadın, anne- babasının vasiyeti üzerine koyulduğu bu yolculukta bölgede Ermenilere ait izlerin yok olmaması için çabalıyor.

‘’ İnsan akrabasız yaşar, komşusuz yaşayamaz. Biz komşuyuz, kardeşiz. Eskiden beraber yaşıyorduk ve her şeyimiz aynıydı. Kısa zamanda her şey daha güzel olacak.’’

Bu sözler, 1915’te ailesi Ermenistan’a sığınan Gayane Gevorgyan’a ait. Anne ve babasının vasiyetinin izini süren Gevorgyan, ömrünün çoğunu Türkiye’ye gelip giderek geçirmiş. Tek arzusu anne babasının vasiyeti üzerine Gevaş’ta bulunan atalarının mezarını bulmak. Bulmuş da Gevorgyan. Hatta babaannesinin mezarlığından aldığı birkaç avuç toprağı alıp Ermenistan’da bulunan babasının mezarına bırakmış. Gevorgyan, şu sözlerle başlıyor konuşmasına; ‘’ Benim babaannem Van Gevaş’a bağlı İşkirt Köyü’nden gitmiş. Anne ve babamın bir vasiyeti vardı. İlk defa Akdamar Adasına gittiğimde oradaki mezarlıktan toprak aldım, Ermenistan’a götürüp anne babamın mezarına bıraktım o toprağı. Ve hüngür hüngür ağladım. Dedim ki ‘ Baba rahat olun, siz gidemediniz, ben gittim’ . Tabi birçok Ermeni bu şekilde toprak götürüyor. ‘’

2015 yılında Van’a yerleşen Gayana Gevorgyan, burada mutlu olduğunu söylüyor

1915’ten sonra Van’a yerleştiği bilinen ilk Ermeni

Ermenistan’dan doğan Gayana Gevorgyan, Ararat bölgesindeki Sisavank köyünde büyümüş. Gevorgyan, 2015 yılında Van’ın Edremit ilçesine yerleşen Gevorgyan, 1915’ten günümüze kadar Van’da yerleşip ev satın alan belki de ilk Ermeni. Bu yüzden anne babası dahil, birçok Ermeni’nin hayal ettiği şeyi gerçekleştirdiğini söylüyor. 2009 yılından beri Van’a gelip gittiğini belirten Gevorgyan, ‘’1915 yılında dedelerimiz Van’dan Ermenistan’a gitti. Anne ve babamın hayaliydi; Van’da bir evimiz olsun, Van’ı görelim diye. Anne babam öldü ben de onlara verdiğim sözü tuttum. Van halkını çok seviyorum çünkü bizim Ermeni halkına çok benziyorlar . Sorduğumda ‘Biz aynıyız, beraber yaşadık’ diyorlardı. Bu yüzden Van’ı sevdim. Geldim, burada ev aldım ve yerleştim. Van halkı da bana kucak açtılar, o yüzden çok mutluyum. ‘’ şeklinde konuşuyor.

Aynı zamanda Rusya ve Fransa vatandaşı olan Gevorgyan , burayı bırakamayacağını, Ermenistan’da doğduğunu ancak burada ölmek istediğini dile getiriyor.

Kurtarılmayı bekleyen tarihi yapılar için çabalıyor

Gevorgyan, son yıllarda Van’da iyice tanınmaya başlanmış. Burada sorun yaşayıp yaşamadığı yönündeki soruyu Van halkının kendisini sevdiğini ve kendisinin de burada çok mutlu olduğunu söyleyerek yanıtlıyor . Gevorgyan, ‘’ Ben herkese saygı duyuyorum onlar da bana. Hangi kuruma gitsem sıra yok bana, Ermenistan’dan geldiğimi ve kentteki tek Ermeni olduğumu söylediğimde büyük ilgi gösteriyorlar. ‘’ ifadelerine yer veriyor.

Ermenilerden kalma ibadethane ve mezarlıkların korunması için oldukça ısrarcı olan Gevorgyan, zamanının çoğunu yaşanan tahribatların tespitine ve bu tespitlerin yetkili kurumlarla paylaşmasına ayırıyor. Ona göre hala kurtarılmayı bekleyen onlarca tarihi yapı bulunuyor.

Son olarak Edremit İlçesi’nde bulunan bir kilisenin restorasyon çalışması için çaba göstermiş Gevorgyan. ‘’ Edremit’teki kilise de Allah’ın bir evi. Edremit Belediyesi’ne başvurdum. Müze olarak restore edilen yapının Kiliseye çevrilmesi için. Sağ olsunlar yardımcı oldular. Ama burada tuvalet yapmışlar ama kapalı. Bir bekçi yok, etrafta bira şişeleri dolu. Buraya gelen misafirleri ziyaret etmesi için buraya getirmeye utanıyorum. Hangi Cami’nin veya İstanbul’daki hangi kilisenin etrafında bira şişeleri var? Ermenistan’dan ağaç getirdim buraya ve diktim. Diktiğim ağaçları çıkarıp yanına bırakmışlar. Sizin ağaçlar bize lazım değil dercesine. Ben bunu hepimiz için yapıyorum, ne farkımız var? ‘’ ifadelerine yer veren Gevorgyan , bakımların yetersiz olduğu görüşünde.

Gevorgyan için hala kurtarılması mümkün tarihi mekanlar var.

Gevorgyan : Kilise veya Cami ne fark var

Bugün özellikle kırsal alandaki birçok kilise ; ahır, depo ve saman saklama yeri olarak kullanılıyor. Özellikle kiliselere karşı bir ilgisizlik ve duyarsızlığın olduğundan yakınıyor Gevorgyan. ‘’ Duygusallık diye bir şey yok. Biz Müslümanız gidip Camiye dua edip geleceğiz. Hristiyanların Kilisesi bizlere lazım değil diyorlar. Birçok kiliseyi ahır yaptılar, tuvalet yaptılar, ineklerini bağladılar, sebze ektiler. Ben anlamıyorum , Kilise veya Cami ne fark var? Allah birdir , ikisi de Allah’ın evidir. ‘’ sözlerini kullanıyor ve kentteki belli başlı Kiliselerdeki durumu şu sözlerle özetliyor; ‘’ Yedi Kilise yıkılıyor. Kendim tamir yapmaya çalıştım , masraf çok fazlaydı. İki gün önce bekçisi yine aradı, burası yıkılıyor diyor. Yine Çatak’ta bir Cami’nin hemen arkasında bir Kilise var . Kilisede inek bağlamışlar ve bir başka yeri de gıda için kullanıyorlar. Etrafı çöplerle dolu. Beni götüren adama şunu söyledim; Yolda bana küfretseydin buraya getirmekten daha iyiydi. İn Köyü’ndeki Kiliseye gittik, ayağını basacağın yer yok. Her yeri kazmışlar. ‘’

Gevorgyan’ın isyan ettiği bir başka konu da definecilerin tarihi mekanlarda ve mezarlıklarda yarattığı bu tahribat. Birçok kilisenin delik deşik edildiği bilgisini paylaşan Gevorgyan, sitemini şu sözlerle duyuruyor; ‘’ Sevgili insanlar, eski zamanlardan Ermeniler de fakirdi. Altın yemiyorlardı, ekmek yiyorlardı. Lütfen Kiliseleri yıkmayın. Orası Allah’ın evi orada altın yok, mezarlıkları karıştırmayın orada da altın yok. Buralara sahip çıkalım. ‘’

Gevorgyan, geçtiğimiz yıl iş makinaları ile tahrip edilen Ermeni Mezarlığı’ndan insana ait kemikler topluyor (Foto: Twitter)

Tarihi mekanlar kadar mezarlıklar da definecilerin hedefinde. Definecilik faaliyetinden dolayı kazınan bir çok mezarlıkta kemikler toprak üstüne çıkmış vaziyette. Gevorgyan konuyla ilgili bir deneyimini şu ifadelerle aktarıyor; ‘’ Geçtiğimiz günlerde Van Kalecik’te Ermeni mezarlığın traktörler kazındığını duydum. Gittim gördüm çok üzüldüm. Bir tane karı koca bulunuyordu. Kadının çenesini, erkeğin kolunu buldum. Toprakla örttüm kapattım. O an unuttum neredeyim diye. Zor günler yaşadım, psikolojim bozuldu. Neyse ki devlet memurları orayı SİT alanı yaptılar. Şimdilik kimse kazmıyor. ‘’

Türkiye- Ermenistan Dostluk Derneği kuruyor

Gevorgyan, konuşmasının devamında gülerek kendisi için ‘Ermenistan- Türkiye köprüsü’ şeklinde bir tabir kullanıldığını söylüyor ve şu sıralar hazırlıklarını yaptığı dernek kurma çalışmasına getiriyor konuyu. ‘’ Bir de dernek kurmak istiyorum. Bir Ermenistan Türkiye dostluk derneği. Bizim olacak bu dernek çünkü tüm Türkiye’de yaşayan herkesin derneği olacak. Bu bayrak altında yaşıyoruz. Kendimle gurur duyuyorum. Görüşmelerimiz devam ediyor. Olumlu bakıyor herkes. Ermeni sanatını göstereceğiz, Ermenistan’dan turistler getireceğiz. Ve belki de Halı Fabrikası falan açacağız.’’

‘’ Bana göre iki ülke arasındaki ilişkiler daha çok güçlenmeli. ‘’ diyen Gevorgyan, konuşmasını şu sözlerle bitiriyor; ‘’ Bir Ermeni gelir dedesinin mezarını arar. Mezarlarını görmesi, bir dua edip mum yakması ne kadar güzel olur. Hiç olmazsa oradan bir avuç toprak alıp Ermenistan’daki mezarlarına bırakırlar. ‘’

Gevorgyan , girişimleri sonucu Edremit Belediyesi tarafından restore edilen Edremit ilçesindeki Kilisede

1915'de Van'da 67 bin Ermeni yaşıyordu

Ermenilerin Van Gölü çevresindeki varlığı 9 . yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanıyor. 1914 yılı resmi rakamlarına göre Bitlis'te 117.492, Van ‘da ise 67.792 Ermeni yaşıyordu. Aynı yıllarda Van Gölü çevresindeki 674.663 genel nüfusun 185.284’ü Ermenilere, 489.379’u ise Müslümanlara ait olduğu belirtiliyordu. Resmi rakamlar bunu gösterse de genel olarak Van Gölü kıyılarında yoğunlaşan Ermeni nüfusu üzerinde henüz uzlaşılmış bir rakamdan bahsetmek mümkün değil.

Osmanlı’nın son dönemlerinde bölgede yaşayan binlerce Ermeni öldürüldü, yüz binlercesi ise tehcir edildi. Şu sıralar bölgede bilinen bir nüfusu olmayan Ermenilerden geriye birçok tarihi, dini ve kültürel mekan kaldı. Van’da 100’e yakın kilisenin tamamı Ermenilere ait. Bu kiliselerin büyük bölümü yok olmuş durumda. Ayakta kalanlar ise yok olmaya doğru gidiyor.

Yaklaşık 100 kiliseden sadece birkaç tanesi restore edilmiş

Kentte bulunan onlarca kilisenin şu sıralar sadece temel taşları kalmış. Ayakta kalan kiliselerin ise tedbir geliştirilmemesi durumunda birkaç yıla kadar yok olacağı belirtiliyor. Kent merkezi ve kırsal bölgelerde bulunan kiliselerin yanı sıra Van Gölü üzerinde bulunan dört adada dört kilise bulunuyor. Akdamar Adası’nda Surp Haç Kilisesi, Çarpanak Adası’nda Ktouts Manastırı ve kilisesi, Adır Adası’nda Adır Kilisesi ile manastır ve şapel bulunuyor. Hem Van Gölü üzerindeki adalarda bulunan kiliseler ile Van genelinde bulunan yaklaşık 100 kiliseden sadece Akdamar Adası’nda bulunan Surp Haç Kilisesi ve Edremit’te bulunan Edremit Kilisesi restore edilmiş. Yine kentte , Varak Surp Haç manastırının yanı sıra St Sophia kilisesi ve Meryem Ana Kiliseleri de bulunuyor. Bugün, bu iki yapının büyük bölümü yıkılmış durumda. Bir diğer önemli kilise ise, Aziz Bartholomeus Kilisesi. Başkale ilçesine bağlı Albayrak köyünde bulunan Aziz Bartholomeus Kilisesi’nin 13-14’üncü yüzyıllarda inşa edildiği tahmin ediliyor. Aziz Bartholomeus Kilisesi’nin de büyük bölümü yıkılmış durumda. Yine bakımsızlıktan yok olmak üzere olan bir başka mekan ise Yedi Kilise. Tapusu Gazeteci Fatih Altaylı’nın ailesinde bulunduğu iddia edilen kilisenin, bu nedenle SİT alanı ilan edilemediği veya restore edilemediği belirtiliyor.

Yüzyıllar boyunca ayakta kalan Başkale ilçesindeki Surp Bartholomes Manastırı kaderine terk edilmiş durumda. (Foto: Gazete Sujin)

Defineciler büyük tehdit

İlgisizlik ve bakımsızlığın yanı sıra tarihi mekanları yok olma tehlikesi ile yüz yüze bırakan bir başka şey ise definecilerin faaliyetleri. Bölgedeki kiliseler, genellikle defineciler tarafından tahrip edilmiş veya yağmalanmış durumda. Kiliseler gibi mezarlık ve höyük gibi mekanlar da definecilerin hedefi konumunda . Bölgede, kolay yoldan para bularak zengin olmak hayali kuran birçok kişi , tarihi yapılara büyük zararlar verdi, vermeye devam ediyor. Bu algıya gerekçe olan en büyük neden ise apar topar ülkeden tehcir edilen Ermenilerin birçoğunun , yanında götüremediği veya geri dönmek umuduyla değerli eşyalarını yaşadıkları bölgelere ve mezarlık civarlarına gömmesi oldu. Definecilik faaliyetlerine dönük önlemlerin yeteriz olduğu da tartışılan bir başka konu.

Ermenilerden kalan ve belki de definecilerin uzanamadığı tek kilise ise Gevaş ilçesindeki Akdamar adasında bulunan Surp Haç Kilisesi. Uzun yıllar boyunca bakımsız kalan kilise; 2005-2007 döneminde, Türkiye Ermenileri ve komşu Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bir adım olarak, restore edildi, ibadete açıldı. 2010 tarihinde, Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclisi Patrik Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan yönetiminde 95 yıl aradan sonra ayin düzenlendi ve bu ayinler günümüze kadar yılda bir kez olacak şekilde devam ediyor.

Bu adımla beraber son yıllarda birçok Ermeni kenti ziyaret etmeye başladı. Kentte bulunan ibadethaneleri ve atalarına ait mezarlıklara her geçen gün daha çok ilgi gösteren Ermeniler, bu alanların korunmasını istiyor.

Özel Haber Haberleri