Kısa Dalga - Selahattin Demirtaş ve Yiğit Bener’in birlikte yazdıkları romanı “Arafta Düet” için yazarlar Edirne’de buluştu. Buluşma tarihi bir konak olan Mihran Hanım Konağı’nın avlusunda yapıldı.
Demirtaş’a destek için Edirne’ye gelen isimler Altay Öktem, Ayfer Tunç, Ayşe Sarısayın, Ayşen Şahin, Deniz Durukan, Feride Çiçekoğlu, Gündüz Vassaf, İsmail Güzelsoy, Neslihan Önderoğlu, Sevim Erdoğan, Şebnem İşigüzel, Yavuz Ekinci ve Gülayşe Koçak’tı. Buluşmada söz alan edebiyatçılar Demirtaş ve düşünceleri nedeniyle cezaevinde olanlara dair konuşmalar yaptılar.
İki yazar birbirleriyle hiç görüşmeden yazdıkları romanda bir dönemin işkencecilerinden emekli Ayvaz Dere generalle, sol görüşlü emekli bir avukat Sinan’ın birbiriyle kesişen hikayesini anlatıyor.
‘Dilerim ki bir sonraki buluşmamızda Selahattin aramızda olacak’
Dipnot Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Emir Ali Türkmen, “Arafta Düet” kitabını şu sözlerle takdim etti:
“Bu bir mücadele bunu biliyoruz. Dostları olarak gösterdiğiniz dayanışmadan dolayı teşekkür ederiz. Kelimeleri, paragrafları, kitapları yaratanlar olarak sözün gücünü en iyi siz bilirsiniz. Biz sözün gücüne inananlarız. Dünya değişecek, bu memleket değişecek. Söz özgürlüğünün sınırsız olduğu bir dünya hayal etmeye devam edeceğiz. Dilerim ki bir sonraki buluşmamızda Selahattin’de aramızda kendi kitaplarını imzalar olur.”
Buluşmanın gerçekleştiği avluda yazarların konuşma yapmak için çıktığı masada iki sandalye vardı. Boş olan sandalyenin Demirtaş için olduğu belirtildi.
‘İlk kez bu sabah karşılaştık, kendisini ziyaret edebildim’
“Arafta Düet”in diğer yazarı Yiğit Bener, Demirtaş’la ilk kez yüz yüze gerçekleşen görüşmesinin buluşmanın olduğu günün sabahında olduğunu ifade ederek sözlerine başladı:
“Biz bu kitabı bir araya gelmeden yazdık. Gerçek anlam da bir araya gelmemiş, sohbet etmemiş, arkadaşlık etmemiş insanlardık. Hapisteyken başladık yazışmaya, ahbaplığa. Derken birbirimize kitap göndermeye başladık ve iş bu kitaba kadar vardı. Şimdiye kadar hiç karşılaşmamıştık ama bu sabah ilk kez karşılaştık. Savcılığın verdiği özel izinle bu sabah kendisini hapishanede ziyaret edebildim ve 1,5 saat kadar kendisiyle görüşebildim. Bunun için her şeyden önce sayın Savcı’ya, cezaevi yetkilerine ve Adalet Bakanı’na teşekkür etmeyi borç bilirim. Gönül isterdi ki bu tür izinlere gerek hiç gerek kalmadan Selahattin önce ailesiyle, dostlarıyla, yakınlarıyla, halkıya özgürce buluşabilsin. O günler de çok yakındır, ben buna inanıyorum. Ama hiç olmazsa bugün gerçek birer insan olduğumuzu teyit edebildik. İkimizde pekala aslında tereddüt edebilirdik. Ona Yiğit Bener diye birinden bir şeyler geliyordu, bana Demirtaş’tan. Pekala da onun avukatları Selahattin’in tabiriyle bizi trollemiş olabilirlerdi. Bugün öğrendik ki, hakikaten biz bizmişiz.
Önümüzdeki hafta 66 yaşında olacağım. İnsan bu yaşa gelinceye kadar zannediyor ki hayatta deneyimleyebilecek her şeyi deneyimlemişsindir, hissedebileceğin her türlü duyguyu hissedebilmişsindir. Yeni bir şey yoktur zannediyor. Varmış. Beraber kitap yazdığın bir insanla bir cam arkasında olsa da sesini duymak, konuşmak çok acayip bir duyguymuş. Aşırı duygusal anlar yaşamamıza fırsat olmadı. Gerçek dostlar nerde kalmışlarsa ordan devam ederler, bizimki de öyle oldu. Sohbete başladık ve ses kesilinceye kadar soluksuz konuştuk. Bittiği an hem bir hüzündü hem bir mutluluktu.”
Bener, kitabın yazma sürecini “Onunla düş gücü, edebi firarla buluştuk” ifadesiyle anlattı.
Bener son olarak Demirtaş’ın mesajını okudu. Demirtaş mesajında şunları kaydetti:
“Değerli dostlar bugün sizlerle aynı kentin havasını solumak bile güzel. Hepiniz hoşgeldiniz. Dayanışma dilekleriniz önceden bana iletildi, her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Toplumun uzun yıllardır karşı karşıya olduğu bu zulüm düzeni dayanışma ve mücadele ile hep birlikte aşacağız. Bir yazar dayanışmasının ötesinde adaletsizliğe, baskılara itiraz anlamını taşıyan ziyaretiniz beni çok mutlu etti. Gelemeyen dostlar dahil her birinize özgür günlerde keyifli sohbetlerde buluşacağız. Hepinize içten selam, sevgilerimi yolluyorum. Dostlukla.”
Bener konuşması bittikten ve Demirtaş’ın mesajını okuduktan sonra yazarların isteği doğrultusunda kitaptan kısa bir bölüm okudu.
‘İki yazarın aynı hedefe firar etmesini sağlayan ülke gerçekleri’
Buluşmada söz alan bir diğer yazar Ayşe Sarısayın oldu. Sarısayın şöyle konuştu:
“Onu okurken satır aralarında düş gücünü sergilediğini hissettim. Böylece bir yazarla tanışmış oldum. Bir tarafta çok somut acımasız gerçekler, bir tarafta da düşler. İki uç, iki kutup ama sanırım metinlerini bu iki birbirinden farklı kavramla bir mozaik gibi döşemeyi büyük ölçüde başardı. Şimdi ise biri içerde biri dışarda, biri Türk biri Kürt yazar bir kez olsun bir araya gelmeden, bugüne kadar görüşmeden bir roman kaleme aldılar. Yine ülke gerçeklerinden, yakın siyasi tarihimizden yola çıkan ve yine düş gücü ile beslenen bir hikâye. Ancak bu iki yazarın aynı hedefe firar etmesini sağlayan gerçek, farklı kuşaklardan ve farklı yaşamlardan gelmelerine rağmen ülkenin siyasi tarihine ilişkin yakın tanıklıkları ve daha da ötesi geçmişte yaşadıkları ve halen daha yaşamış oldukları bizzat tarihin birer parçası olmaları. Ortak bir zeminde birlikte üretme arzusu onları bu ortak firar hedefine doğru yönlendirdi diye düşünüyorum. Ben kitabı okurken arka fonda Hüsnü Arkan’ın ‘Oyun’ adlı muhteşem şarkısı vardı. En çok da şu sözü duydum: ‘Sen kazandın ama ben haklıydım.’”
‘Biz geleceğe, iyiliğe yatırım yapıyoruz’
Ayfer Tunç: Bu günlerde ‘kötülük’ üzerine düşündüm. Psikayatristlerin konuşmalarını dinledim, kötülüğün zevk verdiğini düşünüyorlar. Doğru; insan aslında kötü bir varlık ve çabuk sonuçlanan şeyi seviyor. Çabuk sonuçlanan şey nedir? Kötülüktür. Anlık bir haz sağlar. Çünkü iyilik geleceğe dönük bir yatırımdır. Biz iyi insanlar için bu dünyanın cehennem olmasının nedeni bu aslında. Biz geleceğe, iyiliğe yapıyoruz ve bunun iyi sonuçlarını beklerken sürekli acıyla karşılaşıyoruz ve kötülüğe maruz kalıyoruz. Kötülükle sulanmış bu topraklarda boy vermiş çok insan var. Bunlardan biri Selahattin Demirtaş, bir tanesi Osman Kavala ve daha pek çok isim. Sadece düşündükleri ve konuştukları için özgürlüğü elinden alınan arkadaşlarımız. Bize zaman çok kolay. 8 yıldır içerde Selahattin Demirtaş! Aklımın almadığı bir süre. İşin acıklısı sonunu bildiğiniz her şey, ölüm hariç, katlanabilir bir şeydir. Ama bu tür durumlarda sonunu göremiyorsunuz ve bir karanlığın içinde yuvarlanıyorsunuz. Biz bu karanlığın sona ereceğine inandığımız için buradayız. Şurada da bir söz verelim; çıktığı gün aynı coşkuyla bir araya gelelim. Bu bizim için söz olsun.
‘Demirtaş’ın ve Bener’in yazdıkları görülmüştür!’
Deniz Durukan: Ortaklıkların veya karşıtlıkların buluşması açısından çok önemli. O yüzden Yiğit Bener’e teşekkür ediyorum. İçerden dışarıya, dışardan içeriye bir umut ve sevgi yolu açması açısında da önemli. Şöyle tamamlayayım: Arafta Düet; Selahattin Demirtaş’ın ve Yiğit Bener’in yazdıkları görülmüştür!
‘Yazmak insana direnme gücü verir’
Şebnem İşigüzel: Taş olsa çatlardı, o yazarak dayandı ve direndi. Yazmak insana bir dayanma ve direnme gücü veriyor. Bazen kahraman olmak için kalabalıkların başında durmak gerekmez. Kanın gövdeyi götürdüğü bir ülkede de bir masada oturup yazmak da büyük bir kahramanlıktır. Belki şimdi mecburiyetten Selahattin Demirtaş bunu yapıyor, iyi yapıyor. Muhtemelen bugünler geçecek. Siyasete devam etmek isterse biz de bir meslektaşımızı seçeceğiz. Bunun hayali de çok güzel.
‘Demirtaş kadar bizi biz yapan insan yok’
Gündüz Vassaf: Muhammet Ali, Harvard Üniversitesi mezuniyet konuşmasına davet edilir. Öğrenciler tempo tutarak, şiir okuması ister. Dünyanın en kısa şiiri olabilecek şiiri okur: “Ben, biz.” Selahattin Demirtaş denildiğinde Türkiye’de benim hissettiğim kadarıyla bu kadar bizi biz yapan insan yok.”
Yavuz Ekinci: Bu kitap benim için dayanışmadan da farklı bir şeyi gösteriyor. Metnin deneyselliği çok ilgimi çekti. Farklı iki yazarın bir metni yazabilmesini cesaretli buluyorum. Umut ediyorum ki, bir başka etkinlikte bu boş sandalyelerde iki yazar oturur ve edebiyata tutarak metin üzerine konuşur, tartışmış oluruz.
‘Dar alanın yaratıcı bir fikirle aşılabileceğine dair bir isim’
Ayşen Şahin: Siyaseten dibe vurduk dediğimde bir cümlesi gelirdi ve bir umut olurdu. Bazen yüreğim sıkışırdı ve içerden hareketli, neşeli bir şarkı bestelerdi. Dar alanın yaratıcı bir fikirle aşılabileceğine dair hep bir isimdi. Bende kendi hayatımda, sıkıştığım anlarda bazen onun videolarını başa alıp alıp dinlerdim. Kulağımda çok bildiğim bir sesti. Şimdi bu kitabın bir bölümü Yiğit Bey’den dinledim ve bir okur olarak hayatımda ilk kez bir kitabı tanıdığım seslerle dinleyeceğim. Selahattin Demirtaş’ın ve Yiğit Bener’in sesiyle dinleyeceğim. Memleketin geldiği durum, bu sıkışmışlık hissi, bunalma hali… Benim şahsen de çok ihtiyacım vardı. Bize yapılmış bir iyilik olarak görüyorum bu kitabı. Bu kitabın, benim gibi birçok insanı şifalandıracağına, hep bir çıkışın olacağına, psikolojik yılmazlığın olabileceğine dair inancı tazeleyeceğine düşünüyorum. O yüzden minnettarım.
Demirtaş’ın “Devran” adlı öykü kitabı 2019, “Efsun” adlı romanı 2021, “Leylan” adlı romanı 2020, “Dad” adlı öykü kitabı 2023’de yayımlandı. 2024 yılında Dipnot Yayınları’ndan Demirtaş'ın yargılandığı davadaki savunmalarının yer aldığı “Onurlu Yaşam Davası- Demirtaş'ın Savunması” adıyla yayımladı. Demirtaş son olarak Yiğit Bener’le birlikte “Arafta Düet” adlı romanı kaleme aldı. (Haber Merkezi)