Kıvanç Tatlıtuğ ve Funda Eryiğit’in başrollerinde yer aldığı “Boğa Boğa”, 42’nci İstanbul Film Festivali kapsamında ilk defa izleyicilerle buluştu. Hakan Günday’ın senaryosunu yazdığı filmin yönetmen koltuğunda ise Onur Saylak oturuyor. Film, 21 Nisan itibarıyla da Netflix’te yayınlandı.
Eleştirmenler Boğa Boğa filmine dair görüşlerini kaleme aldı. Ezgi Sivrikaya Gazete Duvar'da yayımlanan yazısıda özetle şöyle dedi:
"(...) Bana kalırsa film, vermek istediği psikolojik gerilimi izleyiciye hissettiriyor. Filmdeki imajıyla sosyal medyada Erkan Baş’a benzetilerek gündem olan Kıvanç Tatlıtuğ da böyle ‘karanlık’ bir rolde son derece iyi bir iş çıkartmış.
Film ayrıca, borcu nedeniyle banka önünde kendini yakan mağdurlar gibi örnekler ve mesajlarla ülke gündemine de değinmeden geçmiyor.
Sona gelecek olursak… “Boğa Boğa”, tüm filmden daha iyi bir kareyle sona eriyor. Son sahneyi izlerken keşke senaryodaki tüm eksikler doldurulsaydı da bu sahnenin de hakkı verilmiş olsaydı diyorsunuz. Ne diyelim… Umarız masa yeniden dağılmaz."
Selin Gürel'in Diken'de yer alan yazısındaki değerlendirme ise özetle şöyle:
"Köşeye sıkışmışlık duygusuyla karakterini yiyip bitiren, zorunlu inzivasıyla kafayı duvarlara vurdurtan, hayalle gerçek arasındaki çizgiyi muğlaklaştıran bir psikolojik gerilim olabilir ki Kıvanç Tatlıtuğ’un bazı yalnız sahnelerinde bu tadı da alıyorsunuz.
Herkesin içinin yağlarını eritecek, ibretlik bir kolektif-kişisel adalet öyküsü olabilir. Tüm kartların açıldığı, duygusal silahların çekildiği, bol sürprizli bir ilişki gerilimi olabilir. Ya da her şeyi boş verip, düşmanlarla dolu bir adaya bırakılmış gönülsüz kahramanın hayatta kalma mücadelesine öykünerek, diken üzerinde oturtan bir intikam hikâyesi olabilir.
Boğa Boğa, bunların hepsine birden yaklaşıp hiçbiri olmamayı tercih ediyor. Birçok kez av ile avcının hikâyesi olduğunu ima ediyor ama rollerin tersine çevrilmesi kimsenin ilgisini çekmeyecek noktaya kadar
tekrarlanınca bunun da bir önemi kalmıyor."