Günümüz futbolunda büyük paralar harcamadan kazanmak artık bir seçenek değil. Avrupa’nın 6 büyük ligine veya Şampiyonlar Ligi'ne baktığımızda, kazanması beklenmeyenlerin bile oldukça büyük bütçelerle hareket ettiğini görürüz. Sporu zaten bir oyun olmaktan çıkarıp endüstriye dönüştüren şey de budur. Artık takımlar ne kadar harcadıkları üzerinden değil, neye veya nasıl harcadıkları üzerinden eleştiriliyorlar. Ki doğru olan da bu. Bugün iddiası en büyük olmak isteyen bir kulübün öyle ya da böyle astronomik ücretleri gözden çıkarmış olması lazım.
Fakat iş sadece büyük bir parayı harcamak değil. Bu, cebinizde 300 milyon Euro ile markete girip oyuncu almak gibi basit bir alışverişe dayanmıyor. Takım sporlarında paranın dağılımı bundan daha karmaşık. Genelde kulüplerin harcamalarını sıklıkla transfer ettikleri oyuncuların bonservis bedellerinde ararız. Bu bize bir fikir vermekle beraber bütün bir resmi yansıtmaz. Çünkü, bonservis bedeli sadece oyuncuyu almak için ödenen bir meblağdır, bunun üzerine oyuncu ile sözleşme de imzalarsınız. Ki bu oyuncusuna göre yüksek bir bonservis bedeli kadar büyük bir harcamadır. Sadece çoğu zaman gözden kaçırılır.
2022 yaz transfer dönemi bizlere şu ana dek bahsettiğim konu hakkında güzel bir karşılaştırma sundu.
İngiltere’nin iki dev kulübü Manchester City ve Liverpool’un farklı yaklaşımlarla büyük harcadıklarını gördük. İki takım da transfer piyasasının en önde gelen iki golcüsünü renklerine bağladılar. Manchester City, Borussia Dortmund’dan Erling Haaland’ı, Liverpool ise Benfica’dan Darwin Nunez’i transfer etti. Bu iki isim arasında daha önce çıkan Haaland’ı City 65 milyon Euro’ya alırken, Liverpool Nunez için 75 milyonu garanti üzerine performansa bağlı ek bir 25 milyon euro bağlayarak yaklaşık 100 milyon Euro’ya transferi bitirdi. Peki bu iki transferin planlama açısından altında yatan farklılıklar nedir?
FARKLI YAKLAŞIMLAR
City, sahip olduğu Birleşik Arap Emirlikleri finansmanı ile futbolda harcama gücü en yüksek iki kulübünden birisi. Önlerine yazılabilecek tek bir takım Katar Prens’inin finanse ettiği Paris Saint Germain olabilir.
Öte yandan Amerikalı Fenwey Sports Group’un (FSG) finanse ettiği Liverpool büyük harcamalar yapmak ile beraber City’e göre çok daha planlı. Bunu hedefi vurmaya yönelik bir oyuna benzetirsek iki takımın da cephanesi var ama City’nin cephanesi daha fazla. Bu yüzden Liverpool’un, City’den daha fazla hedefi vurması için cephanesini dikkatli harcaması gerek. Nunez ve Haaland transferleri sırasında daha iyi görünen oyuncuyu daha ucuza alan City iken nasıl oluyor da bunları yazıyorsun diyebilirsiniz. O zaman biraz bu transferlere yakından bakalım.
NUNEZ’E GİDEN YOL
Liverpool’un Nunez’i alışını iyi anlamamız için önce takımdan giden bir oyuncuya bakmamız lazım. Sadio Mane. Liverpool ilk 11’inin vazgeçilmezi, takımın en iyi oyuncularından biri olan Mane’nin gidişi bir süredir ihtimaller dahilindeydi. Peki Liverpool en iyi oyuncularından birini niye elinde tutmadı? Bunun sebebi Liverpool’un maaş düzeni. Liverpool takım içindeki kimyayı ve finansal sürdürülebilirlik açısından oyuncular arasındaki maaş farkını minimal düzeyde tutmaya dikkat ediyor. FSG’nin görüşü maaşlar arasındaki makas artacak olursa bu alttan gelen sözleşme yenilemelerinin de otomatikman daha yüksek bir segmentten yapılması anlamına gelecek ve böylece takımın maaş gideri gittikçe büyüyecek.
Bu yüzden maaş düzeylerini belli bir standartta tutmak isteyen Liverpool yönetimi Sadio Mane’ye talep ettiği değerde bir kontrat vermedi. Çünkü bunun diğer oyuncularında taleplerini yükselteceğinden korktular. Böylelikle Sadio Mane 6 senelik Liverpool macerasını sonlandırıp Bayern Münih’in yolunu tuttu. Liverpool da bu duruma hazır olduğu için doğruca Darwin Nunez ismine yöneldi. Liverpool’un aynı tutumu 2023 yazında kontratı bitecek olan Mohammed Salah için de sergileyip, sergilemeyeceği büyük bir merak konusu.
Peki Nunez’e 100 milyon bonservis ödemek gerçekten Mane’ye yeni kontrat vermekten daha mı karlı? Bu sorunun kar zararı gelecek sezonlardaki başarıya göre tartışılabilir. Ama şu an elimizdekilere bakarsak Liverpool 30 yaşındaki Mane’yi Bayern Münih’e 42 milyona satıp, yerine 22 yaşındaki Nunez’i 100 milyona aldı ve 6 yıllık 64 milyon Euro’luk bir kontrat ile takıma kattı. Mane ise Bayern Münih’te 3 yıllığı 51 milyon euro olan bir kontrat imzaladı. Liverpool zirve yıllarını geride bırakmaya başlayacağını düşündüğü bir oyuncuya pahalı bir kontrat vermektense, en iyi yılları daha önünde olan ve halihazırda katkı verebileceğine inandıkları bir oyuncuyu hesaplı bir kontrat ile takıma katmayı tercih etti.
CİTY VE LİVERPOOL ARASINDAKİ AYRIM
Liverpool’un Nunez eklemesini, Mane gidişi ile birlikte değerlendirdikten sonra Haaland’a geri dönebiliriz. Haaland City’e çok daha ucuz bir bonservis maliyetiyle gelmiş olsa da imzaladığı sözleşme 5 yıl için yaklaşık 148 milyon Euro değerinde. Bu bedel Nunez’in sözleşmesinin iki katından biraz fazla olmak ile birlikte ağırlığını şu şekilde de açıklayabiliriz: Haaland’ın City’den haftalık kazanacağı para yaklaşık 400 bin Euro. Bu da Erling Haaland’ı, Kevin De Bruyne’nin arkasından City’nin en çok kazanan oyuncusu yapıyor. Darwin Nunez ise Liverpool’un maaş skalasında 9. sırada.
City maaş konusunda Liverpool gibi muhafazakar bir tutuma sahip değil. Yeni gelen oyuncuların maaş hiyerarşisinde en tepeye konumlandırmaktan bir rahatsızlık duymuyor. Liverpool ise yeni transferleri maaş zincirinde aşağıdan başlatıp zamanla yukarı taşımayı yeğliyor. Elbette bunun yarattığı sınırlar var. Zira bazı oyuncular Liverpool’un bu yaklaşımından ötürü Liverpool’u tercih etmeyebilir. Finansal planlama olarak eğer paranız ‘sınırsız’ değil ise Liverpool’un yaklaşımı daha sürdürülebilir görünüyor. Fakat sporda günün sonunda bakılan sahadaki başarıdır. City başarılı olduğu sürece harcamaları arka planda kalacaktır. Liverpool’da başarısız olursa planlamaları doğrultusunda eleştirilecektir. Paralar büyük, yaklaşımlar farklı olsa da hedef aynı: Kazanmak.