Gelişmiş ülke merkez bankaları yükselen enflasyonla mücadele etmek için agresif sıkılaşma döngüsüne devam ederken, ABD ve Euro Bölgesi’ne yönelik resesyon beklentileri daha da kuvvetlendi. Bu durumu inceleyen analistler, gelişen piyasa ekonomilerinin küresel büyümedeki yavaşlamadan negatif etkilenmesini bekliyor. Bir grup küresel piyasa oyuncusu ise, gelişen piyasa ülkelerinin enerji krizinden fırsat sağlayabileceği görüşünde.
Bloomberg HT’ye konuşan Deutsche Bank Ortadoğu ve Doğu Avrupa Araştırma Müdürü Christian Wietoska, gelişen piyasaların oluşturduğu fırsat ve riskler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
"GELİŞEN PİYASA EKONOMİLERİNE SAHİP BAZI ÜLKELERİN YUMUŞAK İNİŞ YAPMASI ÇOK ZOR"
Wietoska, küresel enflasyonun ve yüksek enerji fiyatlarının gelişen piyasalarda oluşturduğu risklere ilişkin olarak, gelişen piyasalar için bu dönemin genel olarak zorlu geçeceğini söyledi. Bilhassa da, dış finansman gereksinimi yüksek olan ve Döviz rezervi nispeten düşük olan ülkeler için durumun daha da zorlayıcı olduğunu belirten Wietoska, geçmişe baktığımızda doların güçlü olduğu dönemlerin gelişen piyasalar üzerinde olumsuz etki yarattığını söyledi.
"Gelişen piyasa ülkeleri için en büyük risk, enflasyonun hedeflenen oranın çok üzerinde olması" diyen Wietoska, söz konusu ülkelerin faizleri artırma ile büyüme tarafında bir seçim yapmak zorunda kalacağını belirtti. Wietoska, gelişen piyasa ülkelerinin sert inişin önüne geçmeye çalıştığını, ancak yumuşak bir iniş yapma olasılıklarının "gerçekten çok zor" olduğunu söyledi.
"BU DÖNEM ENERJİ İHRAÇ EDEN GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN FIRSAT"
Gelişen piyasa ekonomilerine sahip bazı ülkelerde oluşabilecek fırsatlara değinen Wietoska, "Enerji fiyatlarının yüksek olması sebebiyle, bu dönem enerji ihraç eden gelişmekte olan ülkeler için bir fırsat sunuyor. Son dönemde doğalgazdan LNG’ye bir geçiş var. Bu durum da Katar, Malezya, Umman, Mısır, Nijerya ve Endonezya gibi ülkelere avantaj sağlıyor" dedi.
DOĞU AVRUPA, PARA BİRİMLERİ AÇISINDAN EN HASSAS BÖLGE
Ukrayna Savaşı ile Doğu Avrupa, gelişmekte olan piyasalarda para birimleri açısından en hassas bölge olarak kabul ediliyor. Macar forinti, Polonya zlotisi ve Çek korunasındaki düşüş beklentisinin ne zaman sona ereceği hakkında değerlendirmede bulunan Wietoska, bu durumun Ukrayna’daki savaşa ve enerji krizine bağlı olduğunu söyledi.
Bu bölgedeki jeopolitik riskler sebebiyle, cari işlemler dengesi dinamiklerinin olumsuz etkilendiğini açıklayan Wietoska, kurumsal kaynaklı doğrudan yatırımların son birkaç çeyrek boyunca daha sınırlı kaldığını belirtti. Wietoska, pek çok şirketin belirsiz koşullar sebebiyle "bekle ve gör" stratejisini sürdürdüğünü vurguladı.
Wietoska, Çek korunası hakkında yaptığı değerlendirmede, Çekya Merkez Bankası’nın politika faizini düşük tuttuğunu, enflasyon sorununu çözmek için faiz artırmak yerine farklı enstrümanlar kullandığını belirtti.
Macaristan için durumun tam tersi olduğunu belirten Wietoska, ülkenin yerel para birimi olan forintinin son birkaç aydır değer kaybettiğini ve büyük ölçüde baskı altında olduğunu söyledi. Wietoska, "Macar forinti için olumlu olan şey, merkez bankasının para birimini istikrara kavuşturmak için faiz oranlarını yükseltmekte kararlı olması" dedi.
Polonya tarafında, merkez bankasının hala faiz oranlarını yükselttiğini belirten Wietoska, Polonya zlotisinin ülkede önümüzdeki yıl gerçekleşecek seçim nedeniyle değer kaybettiğinin altını çizdi. "Polonya'da önümüzdeki yılın başlarında büyümeyi desteklemek için daha yüksek kamu harcamaları görebiliriz" diyen Wietoska, bu durumun cari açıkta genişlemeye yol açabileceğini belirtti.
"KÜRESEL BÜYÜMEDEKİ YAVAŞLAMA TÜRKİYE’DEKİ İHRACATI OLUMSUZ ETKİLEYECEKTİR"
Wietoska, gelişmiş ülkelerdeki faiz artışlarının ve durgunluk beklentilerinin Türkiye'de fiyatlamaları nasıl etkileyeceği hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
"Gelişmiş ülkelerdeki daha sıkı para politikası, gelişen piyasalar için olumsuz bir ortam yaratıyor. Gelişen piyasa ekonomilerine sahip ülkelerin yüksek finansman gereksinimleri var ve döviz rezervleri düşük. Bu durum Gana, Kenya ve Nijerya için de geçerli. Söz konusu ülkelerin mali destek alabilmek için IMF’ye başvurduğunu görüyoruz"
İkinci olarak, ABD’de bir resesyon yaşanmasını ve Avrupa’da da büyümede hızında yavaşlama olmasını tahmin ettiklerini belirten Wietoska, bu sebepten dolayı Avrupa’daki yerel talebin düşeceğini ve Türkiye’deki ihracat piyasası için olumsuz bir ortam oluşturabileceğini söyledi. Wietoska, küresel büyüme hızındaki yavaşlama beklentisi nedeniyle Türkiye’de büyüme için önümüzdeki birkaç çeyrekte yerel dinamiklerin dengelenmesi gerektiğini belirtti.