Manisa’nın Soma ilçesindeki kömür madeni, özelleştirilmesinin ardından yüksek üretim ve kar hırsı nedeniyle alınması gereken tedbirlerin alınmaması sonucunda 13 Mayıs 2014 günü büyük bir katliamın merkez üssü oldu. Kömür madenindeki katliamda 301 madenci hayatını kaybetti, facia, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçti.
DİSK Başkanı Çerkezoğlu: Sorumluluğu olan kamu görevlileri sistematik olarak korundu
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Soma'nın 10. yılında bir açıklama yaptı. Soma'da 10 yıldır adaletin olmadığını vurgulayan Çerkezoğlu, "Soma katliamından sonra sorumluluğu olan kamu görevlileri sistematik olarak korundu. Hükümetten ve ilgili kamu görevlilerinden tek bir kişi bile istifa etmedi, hesap vermedi, yıllarca yargılanmaktan korundu" dedi.
‘Soma’dan sonra verilen tüm sözler lafta kaldı’
"Acımız, öfkemiz hiç azalmadı" diyen Çerkezoğlu, iktidarın kaderci anlayışına, patronların aşırı kar hırsına dikkati çekti. Çerkezoğlu, şunları söyledi:
"Soma’da 301 maden işçisinin ölümü ve 162 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan katliamın üzerinden tam 10 yıl geçti. Geçen süreçte acımız ve öfkemiz hiç dinmedi. Çünkü Soma katliamı için adalet işlemedi. Acımız ve öfkemiz hiç azalmadı, çünkü Soma’dan sonra verilen tüm sözler lafta kaldı, ‘insan onuruna yakışır iş için çalışma ortam ve koşulları’ iyileştirilmedi. İşçileri ölümcül tehlikelerden koruyan bir çalışma ortamı sağlanmadı. Acımız ve öfkemiz asla dinmedi çünkü kendi sorumluluklarını kadere ve fıtrata havale eden iktidar, maden patronlarının aşırı kar hırslarının yarattığı acımasız üretim koşullarına dair sorumluluklarının üstünü kapattı."
'Tek kişi istifa etmedi'
Cumhuriyet tarihinin can kaybıyla sonuçlanan en büyük "maden katliamı" nedeniyle tek bir istifa olmamasına da dikkati çeken Çerkezoğlu, şöyle devam etti:
"Soma katliamından sonra sorumluluğu olan kamu görevlileri sistematik olarak korundu. Hükümetten ve ilgili kamu görevlilerinden tek bir kişi bile istifa etmedi, hesap vermedi, yıllarca yargılanmaktan korundu. 2020 yılında Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla sorumluluğu olan kamu görevlilerinin yargılanması yolu açıldı. Ancak aradan üç yıl geçtikten sonra Aralık 2023 yılında sınırlı sayıda kamu görevlisinin yargılanması için iddianame tamamlandı ve ilk duruşma 8 Mayıs 2024 tarihinde yapıldı. Sorumluların sistematik olarak kollanmasına yıllardır tanık olan madenci aileleri kamu görevlilerinin yargılamasının zaman aşımı kapsamına alınmasından ve takipsizlik kararı verilmesinden kaygılılar.
Soma katliamı davasını Soma’dan kaçıran, maden patronu ve yöneticilerini adeta ödüllendiren bu yargı sistemi, sorumluluğu bulunan kamu görevlilerini ancak Anayasa Mahkemesi kararıyla yargılayabilmektedir. Yargı sistemi, adaleti sağlamak, ölenlerin yakınlarının beklentilerini karşılamak bir yana madencilik sektöründeki en vahşi çalışma koşullarını yaratan çalışma düzenini ısrarla kollamaya devam etmiştir. Yargı sürecinde kabul edilmiş bütün uluslararası sözleşmelerin yanı sıra ülke mevzuatı da hiçe sayılmaktadır"
‘Cezasızlık yeni cinayetlere zemin hazırlamıştır’
Soma'dan sonra devam eden madenci ölümlerine de dikkat çeken Çerkezoğlu, "Soma’da adaletin yerini bulmaması ve bu büyük suçun cezasız, yaptırımsız kalması madenlerde yeni cinayetlere de zemin hazırlamış, Ermenek’te, Amasra’da, Şirvan’da, İliç’te ve ülkenin dört bir yanında madenciler ölmeye devam etmiştir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini pervasızca göz ardı edenler, mevzuatı kendi kar ve çıkarları için değiştirip bunu açıkça savunanlar, küresel rekabet için güvencesiz ve taşeron çalıştırmayı kural haline getirenler, sendikalaşmanın önüne engeller koyanlar ve buna engellere rağmen sendikalaşanlara baskı uygulayanlar bu katliamın asıl sorumlularıdır" dedi.
Arzu Çerkezoğlu, şunları kaydetti:
"Bu ülkede sermaye daha fazla kar için daha fazla kan dökülmesinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Sermayenin bu yaklaşımı AKP iktidarında doğayı ve çevreyi de içine alarak azgın bir saldırı, talan ve birikim politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışanların sağılığının yanı sıra doğa ve canlı yaşamı sermayenin bütüncül saldırılarına maruz kalmaktadır. Yalnızca 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası değil, çevre ve sağlıkla ilgili mevzuatta yapılan düzenlemeler de sermaye birikiminin ihtiyaçları doğrultusunda olmuştur. Karşımızda insan hayatına ve doğaya karşı büyük bir tehdit oluşturan; ahlaki, hukuki, politik, ekonomik ve olarak çürümüş; kar ve birikim için gözü dönmüş bir düzen vardır. Bu düzeni değiştirmek elimizdedir; bu düzenin mutlaka değiştirilmesi gerekmektedir.
Soma katliamını unutturmamak için; adalet için, çalışırken ölmeyeceğimiz, insanca çalışacağımız, insanca yaşayacağımız bir düzen için mücadeleye devam!" (Kısa Dalga)