Nijer’de 26 Temmuz’da, Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’u devirerek iktidara gelen askeri cuntanın sınır dışı edilmesi talimatı verdiği Fransa Büyükelçisi Sylvain İtte, büyükelçilik binasında tutsak kaldığı 2 ayın ardından, bu sabah Fransa’ya dönmek üzere başkent Niamey’den ayrıldı.
Büyükelçi İtte’nin Niamey'den ayrılışı, 26 Temmuz'da iktidarı ele geçiren General Abdurahaman Tiani liderliğindeki askeri cuntayla iki aydır süren çekişmeye de son noktayı koydu.
VOA Türkçe'den Arzu Çakır'ın haberine göre Fransa’nın Niamey’den ayrılışı, Sahara bölgesinde yeni bir dönemin de işareti oldu.
Nijerya askeri rejimi, iktidara gelir gelmez devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’a destek veren Fransa’dan ülkeyi terk etmesini istedi. Ancak Fransa, yeni rejimi "tanımamakta ısrar "edince" Ağustos ayının sonunda, Fransız büyükelçisinin sınır dışı edilmesi emrini verdi.
Büyükelçi haftalarca kilitli kaldı
Büyükelçi İtte’nin diplomatik dokunulmazlığı ve vizesi kaldırıldı. Sylvain Itte ve ekibi o zamandan bu yana, Fransız toprağı olarak kabul edilen büyükelçilik binasında kilitli kaldı.
Haftalar boyunca büyükelçi yiyecek ve su stoğunun tükenme riskiyle karşı karşıya binadan çıkmadan beklerken, dışarıda da rejimin silahlı askerleri, büyükelçinin çıkmasını bekledi.
Buna rağmen Paris hükümeti, mevcut askeri rejimi tanımadıklarını ve cuntanın "talimatlarına boyun eğmeyeceklerini" söylemeye devam ederek büyükelçisini geri çekmeyi reddetti.
Bazoum'u desteklemek ve Nijer’de anayasal düzeni yeniden sağlamak için Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) müdahalesine güvenen ancak ne AB’li müttefiklerinden, ne de ECOWAS’dan beklediği desteği gören Paris’in, Nijer'de varlığını sürdürmek için seçenekleri tükendi.
Son olarak Pazar günü Niamey rejimi, geri adım atmadığını göstermek için Nijer hava sahasını Fransa hariç tüm uluslararası uçuşlara açtıklarını duyurunca, Paris iki ay süren bilek güreşine son verdi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 24 Eylül Pazar günü TF1 ve France 2 kanallarında canlı yayınlanan bir söyleşi sırasında, Büyükelçi İtte’nin Niamey’den ayrılacağını açıkladı. Cihatçı terörle mücadele için görev yapan bin 500 Fransız askerinin de organize biçimde, aşamalı olarak Nijer’i terk edeceklerini duyurdu.
Bu açıklamadan iki gün sonra, haftalardır büyükelçilik binasında mahzur kalan büyükelçi, 6 kişilik yakın koruma ekibiyle, 27 Eylül Çarşamba sabahı saat 04.00 sularında Niamey’den ayrıldı.
Fransa, devrik cumhurbaşkanını desteklemeye devam ediyor
Büyükelçinin ülkesine geri gönderilmesi aynı zamanda Paris'in "Nijer ile askeri işbirliğini" sona erdirdiği anlamına da geliyor. Ağustos ayının başında, cuntanın iktidara gelmesinden bir hafta sonra, generaller eski sömürge gücü olan Fransa ile yapılan askeri işbirliği anlaşmalarını tanımadıklarını açıkladı. Nijer'de cihatçı örgütlere karşı mücadele için görevlendirilen Fransız askerlerinin ülkede "yasadışı" olarak bulunduğunu belirterek, derhal ülkelerini terk etmelerini istedi. Bu talep üzerine sokağa dökülen rejim yanlısı göstericiler de, askeri üs önünde düzenli olarak Fransa karşıtı gösteriler yaptı.
Fransa, büyükelçinin çekilmesine rağmen, Temmuz ayının sonundan bu yana eşi ve oğluyla birlikte başkanlık konutunda tutuklu bulunan devrik cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum'u ülkedeki "tek meşru otorite" olarak görmeye devam ediyor.
Cunta, Fransa ile bilek güreşini nasıl kazandı?
Fransa’nın Nijer’den çekilmesi, yalnızca bu ülke ile ilişkilerinde değil, tüm Fransa-Afrika ilişkilerinde de önemli bir dönüm noktası. Askeri rejim, Fransa’nın çekilmesinden duyduğu memnuniyeti açıklarken, Fransa karşıtı halk da, Fransız askeri üssü önünde sevinç gösterileri düzenledi.
Rejim, iki ay süren hesaplaşmanın ardından, devrik Cumhurbaşkanı Bazoum’a destek veren son ülkeyi de topraklarından kovdu. Fransa'nın çekilme duyurusu Niamey'de iktidarın fiilen el değiştirdiğini de gösteren bir açıklama.
Niamey'den bakıldığında Fransız büyükelçisinin ve birliklerinin ülkeyi terk etmesi, şüphesiz "bir zafer”, Paris’ten bakıldığında ise "önemli bir yenilgi" olarak algılandı.
Fransa izole oldu
Fransa, Bazoum’u desteklerken zamanla cuntacı generallerin güçlerini kaybedeceği ve Bazoum’un yeniden güçlenebileceği senaryosu üzerine oynadı. Ancak cunta rejimi bu iki aylık çekişme sürecinde, kolaylıkla kendi kamuoyunu yönlendirmeyi başardı. Askeri cunta, Fransız "neo-kolonyalizmini" ve Nijer’in iç işlerine müdahalesini kınamak için partizanlarını harekete geçirmekte zorlanmadı.
Darbeden sadece dört gün sonra, göstericiler, haftalar boyunca, Fransız büyükelçiliği, başkanlık sarayı ya da askeri üs önünde toplandı.
Sonunda, Cunta rejimini tanımayarak "sert bir senaryoyu" savunan Fransa, "başka bir ülkenin içişlerine karışan eski sömürgeci ülke" imajıyla kendini izole edilmiş halde buldu.
Üstelik Nijer ordusu, Fransız varlığının iki sembolik mekanı askeri üs ve büyükelçilik binalarını tümüyle abluka altına alarak, insan hareketlerini ve malzeme tedarikini kısıtladı. Son olarak Niamey'in hava sahasını "Fransız uçaklarına veya Fransa Hava Filosu'ndan olanlar da dahil olmak üzere Fransa tarafından kiralanan uçaklara" kapatma kararı da, Fransa’yı bu ülkede hareketsiz hale getirdi.
İçeride güçlenen cunta rejimi, Fransa tarafından desteklenen ECOWAS’ın dış askeri müdahale tehdidini de ulusal bütünlüğü güçlendirmek ve Fransız karşıtı söylemini sürdürmek için kullandı. ECOWAS, bu kartı ‘yalnızca tüm diplomatik çağrıların başarısızlıkla sonuçlanması durumunda oynayacağını’ açıklasa da, Fransız hükümetinin tutumu, Nijer halkının bu ülkeye duyduğu güvensizliği artırdı.
ABD’den pragmatik yaklaşım
Üstelik ECOWAS’ın oluşturacağı askeri birliğin en büyük gücü Nijerya ordusu, artan Boko Haram ve Batı Afrika İslam Devleti örgütlerinin artan saldırılarıyla karşı karşıya kalınca, Nijer’e müdahale olanaksız hale geldi.
Avrupa Birliği konuya temkinli bir açıklamayla yaklaşırken, tıpkı Paris gibi cuntanın meşruiyetini tanımayan Amerika, Nijer ile yasal olarak zorunlu olarak tüm askeri işbirliğini askıya almamak için soruna daha pragmatik yaklaştı ve ülkedeki bu iktidar değişimini “darbe” olarak nitelendirmedi.
Böylece, Sahara’daki saldırı ve gözetleme drone’ları için Agadez'de 100 milyon dolara inşa edilen Amerikan üssünde, ABD askerleri yavaş yavaş faaliyetlerine başlarken, Fransız askerleri üslerinde saklanmak zorunda kaldı.
Sahara Devletleri İttifakı: "Eski Afrika artık bitti"
Nijer rejimi, bu süreçte komşu darbeci iktidarların da desteğini aldı. Mali, Burkina Faso ve Nijer cuntalarının başkanları, 16 Eylül’de Bamako'da, “Sahara Devletleri İttifakı’nı” kuran Liptako Gourma Şartı’nı imzaladı.
Şart’ın 6’ncı maddesinde, “Anlaşmanın taraflarından bir ya da daha fazlasının topraklarına, egemenliğine ve bütünlüğüne yönelik herhangi bir saldırı, diğer taraflara karşı bir saldırı olarak kabul edilir ve yardım yükümlülüğünü doğurur" ifadesi yer aldı.
Nijer’in temsil edilmediği son BM Genel Kurulu’nda Malili ve Burkinabe'li temsilciler, kürsüden anti-emperyalist bir söylemle Fransa'yı "Sahara’yı istikrarsızlaştırmak için terörist grupları desteklemekle" suçladı.
Yine darbe ile yönetimi değişen bir başka eski Fransız kolonisi Gine’nin yeni lideri Mamadi Doumbouya, "Afrika'ya sinsice ve zekice dayatılan ve işe yaramayan, üstelik adına da demokrasi denen modeli kınadığını" belirterek, "Babanızın Afrika'sı, eski Afrika bitti, bunu aklınıza koyun" sözleriyle, Afrika’da bir devrin artık kapandığını BM kürsüsünden dile getirdi. (Kısa Dalga)