CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim güvenliğine dikkat çekmek için Beylikdüzü'ndeki merkezine baskın yaptığı SADAT'ın varlık sebebi ve amacı tartışılıyor. Gazeteci Timur Soykan, Halk TV'de katıldığı yayında SADAT'a dair bilinenleri anlattı.
Soykan, "Neden seçim güvenliği denildiğinde SADAT aklımıza gelmeli?" sorusuna şu yanıtı verdi: "SADAT karanlık bir kutu. Amacının ne olduğu yazıyor tüzüklerinde ama nerelerde faaliyet gösterdiği konusunda büyük gizemleri olan ve aslında demokratik bir ülkede çokta manası olmayan siyasi bir kurum şirket olmasına rağmen."
Soykan'ın değerlendirmesinden satırbaşları şöyle:
SADAT NASIL BİR YAPILANMA?
SADAT, 28 Şubat'ta ihraç edilen emekli askerlerin öncülüğünde kurulan bir kurum. Daha sonra bu yapı SADAT'a dönüşüyor. Bir askeri danışmanlık şirketi olarak gözüküyor ama hedefleri İslam Birliği'ni kurmak. Bunlar şirket faaliyetleri değil iktidarla da örtüşen ideolojik bir yaklaşım. SADAT'ın iç içe geçtiği yapı bir anayasa taslağı oluşturacak kadar ileri gitmiş. Konferans yapıyorlar bir dünya tanımı, bir ideolojik hedef koyuyorlar. Bu ideolojik hedefte de o İslam Birliği'ni kurdukları coğrafyada bir başkent olarak İstanbul'u tanımlıyorlar. Dili Arapça olacak, bayram tanımlıyorlar. Anayasalarında para bilimi tanımlıyorlar. Böyle bir şirket olabilir mi? İktidarın yanında olmayan bir ideolojiye sahip olun ve böyle bir şirket kurun kapınızı polisin çalması 15 dakika sürer. Bütün üyeleri gözlerini cezaevinde açar.
'ÖSO'YA EĞİTİM VERDİKLERİNİ BİLİYORUZ'
SADAT tüm bunlara karşı 'Biz Türkiye'de eğitim vermiyoruz' açıklamasını yapıyor. Peki nerede eğitim veriyorsunuz? 22 ülkeden bahsediliyor ama o 22 ülkenin hangi ülkeler olduğunu açıklamıyorlar. Ya da o ülkelerde kimlere eğitim verdiklerini ısrarla açıklamıyorlar. Suriye'de ÖSO'ya eğitim verdiklerini, onlarla faaliyet yürüttüklerini biliyoruz.
'15 TEMMUZ'DAN SONRA ORDUYA SADAT'TAN GELENLER OLDU' İDDİASI
Türkiye'nin Türk Silahlı Kuvvetleri, ordusu var. SADAT gibi bir yapıya neden ihtiyaç duysun Türkiye? SADAT'ın faaliyetleri artık TSK'daki askerleri de rahatsız etmeye başladı. 15 Temmuz'dan sonra orduya SADAT'tan gelenlerin olduğu iddia ediliyor. FETÖ'nün TSK'da örgütlenmesinin sonuçlarını yaşadı bu ülke. Böyle bir yapı mı örgütleniyor diye soru işareti oluşturuyor.
PEKER'İN EL NUSRA İDDİASI
Sedat Peker iddiasında 'Ben bazı malzemeler gönderdim Suriye'deki Türkmenlere. Benim TIRlarımın üzerinde Sedat Peker Yardım Konvoyu yazıyordu. SADATçılar o TIR'lara silah yüklediler ve El Nusra'ya gönderdiler' diyor. Buna bir kişiyi de tanık olarak gösterdi. El Nusra'ya silah gönderildiği iddiası var.
'AKP KAYBETSE BİLE BIRAKMAYACAĞI YÖNÜNDE BİR KAYGI VAR'
Tüm bunlar konuşulduktan sonra kamuoyunda bir tedirginlik, bir kaygı ortaya koyuluyor. AKP iktidarı 20 yıllık iktidarının sonunda çok büyük bir güç kaybediyor. Türkiye bir siyasi dönüşümün eşiğinde ve bunlar hep sancılı olmuştur. Eski siyasi dönüşümler Türkiye'nin bu kadar tek adam rejimine veya parti devletine dönüşmediği zamanlar var olan siyasi dönüşümlerdi. İktidarın seçimle kaybetse bile AKP tarafından bırakılmayacağı yönünde bir kaygı var. Bunu dillendirmek bile çok vahim aslında. Bu darbe demek. Bunun cezası ağırlaştırılmış müebbettir.
KILIÇDAROĞLU NEDEN SADAT'A GİTTİ?
Böyle bir durumda Kılıçdaroğlu hem kamuoyuna güven vermek, bunun karşısında duracağını göstermek için SADAT'ın önüne gitti. Burada terörist yetiştirildiğini söyledi. Çok vahim iddialardı bu. Bu yapının bir ideolojisi, askeri eğitimi, silahları var. Bu yapı tedirginlik yaratacak bir yapı. Kılıçdaroğlu'nun elinde herhangi bir hazırlık, olası seçim döneminde olası halk iradesine müdahaleye paramiliter bir saldırı olacağı yönünde bilgi var mı bilmiyorum. Bu da ihtimal dahilinde çünkü bu çok sık dillendirilen bir senaryo.
Türkiye'de siyasi cinayetleri de Kılıçdaroğlu dile getirdi. Siyasi cinayetlerle de, 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasında yaşadığımız gibi bir güvenlik kaygısı yaratarak toplumu lider etrafında çekme yönünde bir hamle... Bunun hepsi değerlendirilmeli.
Canan Kaftancıoğlu'na siyasi yasak getirildiği bir dönemde yapılması şuna da işaret ediyor. İktidar seçime kadar olan süreçte çok ciddi bir baskı iklimi oluşturmayı planlıyor. Bununla ilgili de seçenekler Türkiye'yi her geçen gün geren, huzuru bozan bir noktaya gidebilir. Buna karşı bir ön alma hamlesi olarak değerlendirebiliriz Kılıçdaroğlu'nun SADAT'a gitmesini."