Moskova, Türkiye solcuları için hep özel bir yer tuttu. Türkiye Komünist Partisi’nin ilk merkez komitesi başkanı Mustafa Suphi, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Moskova’ya yerleşip Stalin’le çalışmıştı…
Şair Nazım Hikmet Ran, 1951’de Moskova’ya sürgüne gitmiş, hayatını Sovyetler Birliği’nin başkentinde kaybetmişti.
Velhasıl Marksist, Leninist ve sosyalistler için Moskova hep ideolojik ve duygusal bağlar kurulan bir şehir oldu. SSCB dağıldı, Rusya reformlarla açılıp zenginleşti. Ancak Putin’in 20 küsur yıllık yönetiminde baskıcı, otoriter ve saldırgan bir rejime dönüştü.
Ukrayna işgaliyle birlikte muhalif Moskovalılar, Putin Rusya’sından kaçmak için ellerinden geleni yapıyor. Vizesiz gidebildikleri ülkelerinin başında gelen Türkiye var. Çoğu, geçici olarak İstanbul’a demir atıyor.
ODAKULE’DEKİ EYLEME RUSLAR KATILIYOR
Nisan’da Türkiye’ye gelen Ukraynalı sığınmacı sayısı 85 bini geçmişti. İçişleri Bakanlığı’nın son açıklamasına göre ikamet izniyle Türkiye’de yaşayan 79 bin Rus var. Ancak savaş sonrası, geçici olarak Türkiye’ye gelenlere dair bir veri yok.
Basınsa daha ziyade Rus turistlerin sayısı, oligarkların yatları ve emlak satın almalarıyla ilgileniyor. Rusya’dan kaçan muhalifleri görmezden geliyor.
Kimi geçici, kimi kalıcı olan Rus gençlerin çoğu ya beyaz yakalı ya da öğrenci. Tanıştığım Rus sığınmacıların ortak noktası, savaşa dair yalanlarla ve hapsedilme tehdidiyle yaşamaktansa ülkesini terk etmeye karar vermeleri… Bir bavulla, bazen aile ve arkadaşlarıyla tüm ilişkilerini keserek.
İlk işim, Rusya’nın Ukrayna işgaline karşı her gün, saat üçte Beyoğlu Odakule’de düzenlenen savaş karşıtı protestoya gitmek oldu. İstanbul Ukrayna Kültür Derneği’nin düzenlediği, Valilik’ten izinli bu protestoya onlarca katılan oluyor. Ayrıca buradan Ukrayna’ya gönderilecek tüm yardım kolileri toplanıyor.
Putin’in savaş suçlusu olduğunu haykıran, savaşa hayır diye İstanbul’un göbeğinde slogan atan Rus ve Ukraynalılara özendim doğrusu!
Kendi vatandaşına “savaşa hayır” protestosunu yasaklayan, eylemcileri gözaltına alan çevik polisin uslu uslu bir köşede beklediğini görmek de varmış…
Ama asıl şaşırdığım, protestoya katılanların arasında, konuşmak isteyenlerin tamamının Rus olmasıydı.
İSTANBUL’UN YENİ RUS MAHALLELERİ
Ukraynalı-Rus çiftlerden tutun bilgisayar mühendislerine, öğrencilere, 18-30 yaş arası muhalif Ruslarla tanıştım.
Hikâyelerini dinlerken gencecik gözlerinde hüzünle umudun birbirine karıştığını gördüm.
Türkiye'yi düşünmeden edemedim.
Neden mi? Bu genç insanlar, baskıların nasıl adım adım arttığını, toplumun nasıl kutuplaştığını ve insanların ses çıkaramadığını anlattı çünkü…
Kafkaslar’dan İstanbul’a üç yıl önce göçen Nuriddin, Beylikdüzü’nde yaşıyor. Rusya Federasyonu’nun her yerinde ağır yolsuzlukların, yoksulluğun olduğunu ve insanların bu nedenle kaçtığını anlatıyor.
Üniversitede okuyan ve bir emlak ofisinde tercümanlık yapan Nuriddin, ülkesini terk eden Rus vatandaşlarının genelde Başakşehir, Kadıköy, Beyoğlu ve Beylikdüzü’ne yerleştiğini söylüyor.
Türkiye’ye Ukrayna’nın Kharkiv, Mariupol ve Kırım şehirlerinden gelenlerin çoğunlukta olduğunu öğreniyoruz.
Havacılık sektöründe çalışan genç bir çiftle tanışıyorum. Victoria Ukraynalı, Moskovalı eşi Alex ise Kırım ilhakından sonra Kiev’e yerleşmiş… Ancak Rusya’nın saldırısıyla Kiev’den çok zor şartlarda ayrılmak zorunda kalmışlar. Şimdi hamile arkadaşları ve Victoria’nın annesiyle birlikte Bahçelievler’de yaşıyorlar.
Türkiye’yi gelmeyi daha önce planlamadıklarını ama “en önemlisi hayatımız, sağlığımız” deyip her şeylerini bırakmaya karar verdiklerini anlatan Victoria, İstanbul’a küçük bavulla geldiklerini anlatıyor.
Eşinin dışarıdan aldığı işlerle şimdilik geçindiklerini söyleyen Victoria, tüm vaktini savaş karşıtı protestolara ayırdığını belirtirken gururlu: “Kiev’de günlerce aç, susuz dayandık. Lüks şeylere ihtiyacım yok. Şu anda bir bardak kahve benim için lüks. Ne kadar burada kalacağız, bilmiyorum. Kiev’e en kısa sürede dönmek istiyorum.”
PUTİN’İ ELEŞTİREN, SAVAŞA HAYIR DİYEN VATAN HAİNİ!
Victoria’nın eşi Alex, dört kuşak Moskovalı. Kiev’e taşındığında bambaşka bir hayatla karşılaşmış, elektrik ve yakıtın olmasına bile şaşırmış. Zira Rusya’da, Moskova’nın biraz dışına çıkıldığında bile ne merkezi ısıtma var, ne de su.
Rusya’da bırakın eleştiriyi, herhangi bir farklı düşünceyi ifade etmenin “vatan haini” ilan edilmekle sonuçlandığını anlatan Alex, devletin bu kişileri duygusal ve finansal olarak çökertmek için her şeyi yapabildiğini vurguluyor.
En kötüsü, Rus medyasının sürekli “savaşa hazır olmalısınız” propagandası yapması, halkın devamlı “dış güçler”e karşı teyakkuz halinde tutulması. Kin ve nefret tohumları, toplumu hem paranoyak yapıyor, hem bölüyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in 2021 endeksinde Rusya, 189 ülke arasında 155’inci sırada. Türkiye 149’uncu, Ukrayna ise 106’ıncılıkla bizden bile iyi konumda!
Rus halkları, Kremlin’e bağlı radyo ve televizyon kanalından gösterilen dünyaya mahkum. Kalan son birkaç muhalif sayılabilecek yayın ise Ukrayna işgaliyle birlikte kapatıldı.
PODCASTİ DİNLEMEK PLAY'E TIKLAYINIZ