Haftanın seçkisi: 'Bir Kese Bilye'den 'Aksi Gibi'ye..
Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Bu hafta da sizler için yeni çıkan metinleri inceledik ve merak ettiğimiz kitaplardan oluşan bir seçki hazırladık. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.Bu hafta seçkimizde yer eden kitaplar şöyle:
110
Özge Özdemir, “Geçmişin İzleri: Altmışlı ve Yetmişli Yılların Kolektif Belleği”
Bellek, gündelik hayat, kültürel çalışmalar ve etnografi alanında çalışmalar yürüten Özge Özdemir bu hafta köşemizin ilk konuğu. Özdemir’in, “Geçmişin İzleri: Altmışlı ve Yetmişli Yılların Kolektif Belleği” adlı kitabından şöyle söz ediliyor, “Altmışlı ve yetmişli yıllar Türkiye tarihinin canlı olduğu kadar çalkantılı, değişken olduğu kadar da acı tatlı bir dolu anıyla hatırlanan, özel bir dönemi. Peki bu dönemi farklı kılan neydi? İnsanlarda nasıl bir iz bıraktı ve neler hatırlanıyor? Özge Özdemir Geçmişin İzleri’nde kapsayıcı, özgün bir anlatı kuruyor. Dönemin tanıklarının gözünden hayatın ritmini paylaşıyor. Burada mini etekler, İspanyol paçalar, gür bıyıklar ve kulaklara dolan türlü müzikler de var, Yassıada yargılamaları, sokak çatışmaları ve kavgalı yılların okul anıları da... Sağcılar ve solcular da var, siyaseti hiç hayatına sokmamış olanlar da... Kadınlar da var, erkekler de...”
Türkiye yakın tarihi açısından önemli olabilecek bu kitap, İletişim Yayınları tarafından basıldı, kolektif bellek çalışmalarına meraklı okurun dikkatine sunarız.
Muhabir, editör, köşe yazarı kimlikleriyle de tanıdığımız Pınar Öğünç’ün “Aksi Gibi” adlı kitabı Kolektif Kitap tarafından tekrar basıldı. Kitap hakkında şu bilgilere dikkat çekilmiş: “Öykülerinden birinin kahramanı gibi sanki Pınar Öğünç’ün de bir gözü yerinden çıkmış, sokaklarda tek başına geziniyor. Gerçeğin içindeki gerçeküstünü, gündelik olanı saran politik örtüyü, zamanın ruhunu açık eden anları biriktiriyor. Yalın ve sürükleyici, hem sakin hem öfkeli, bazen de muzip bir dille sıradan görünenin derinlerine çağırıyor. Aksi Gibi, edebiyatla zenginleştirdiği gazeteciliğinden tanıdığımız Öğünç’ün öykü okuruyla tanıştığı, devamı yıllar içinde gelecek buluşmaların ilki.”
Pınar Öğünç edebiyatını takip eden veya tanışmak isteyen okur için bu hafta kitabı seçkimize taşıdık.
“Anlatılan Senin Hikâyendir: Evrensel’in İnadı ve Direnci”
Hakan Güngör tarafından hazırlanan bu metinde, uzun yıllar Evrensel’e emek vermiş 32 yazar, gazetenin tarihini, haberciliğini, deneyimini anlatıyor. Türkiye’de gazetecilik ve belleği açısından önemli gördüğümüz bu metin, Kor Kitap tarafından basıldı. Tanıtım bülteninde metinden şu örneklere yer verilmiş:
“1994 yılının sonbaharında bir gün İhsan Çaralan, Gerçek dergisinin işlevinin bittiğini, artık yepyeni bir sürece girdiğimizi, bu süreci de ancak bir günlük gazeteyle karşılayabileceğimizi söyledi.” Nuray Sancar
“Nihayet gazetemizin ilk sayısı elimize doğdu. Şurası açıktı ki, Evrensel yalnızca bir günlük gazete değil, bir bilinç taşıma ve örgütlenme aracı olarak tasarlanmıştı. Elbette habercilik de yapacaktı.” Aydın Çubukçu
“Her gün binlerce haber örneğiyle karşınıza dikilen verili statükoyu yeniden üretmeyi esas alan gazeteciliğe karşı sömürüsüz ve özgür yeni dünyanın inşası amacına bağlanan bir gazetecilik…” Fatih Polat
“Başardıklarıyla, başaramadıklarıyla ve gelecekte başarma ihtimali olanlarla devasa bir deneyim ve külliyat Evrensel’in birikimi. Ama unutmamak lazım, aynı zamanda bir insan birikimidir Evrensel.” Şenay Aydemir
Geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan edebiyat araştırmacısı Prof. Yıldız Ecevit, “Orhan Pamuk’u Okumak” adlı incelemesinde, her romanında kafa karıştırıcı biçim denemeleri yapan Pamuk’un metinlerinde “Okura yabancı olan neydi?” sorusunun peşine düşüyor. Bu soruya açıklık getirmek için de Pamuk’un roman anlayışındaki ana bileşenleri “Cevdet Bey ve Oğulları”ndan “Yeni Hayat”a uzanan yazarlık serüveni boyunca irdeliyor.
Everest Yayınları tarafından basılan bu kitap, Orhan Pamuk takipçileri için uygun bir okuma olabilir ayrıca yazarın edebiyatına Ecevit’in gözünden farklı açılarla bakılabilir bu nedenle metni listemize ekledik.
İki dünya savaşı arasındaki döneme eleştirel yaklaşımıyla ünlü Sinclair Lewis, modern toplumsal gidişatı erkenden çözümleyip teşhis eden, akıl ve mizah dolu yaratıcılığıyla Nobel Ödülü’ne layık görülmüş bir yazar. En önemli eserlerinden “Mümkünatı Yok” ise dönemi için alternatif bir gelecek sunan ve sunduğu karamsar geleceğin gerçekleştiği ender alternatif tarih romanlarından biri kabul ediliyor. Guardian’ın, “güncel olayların tüyler ürpertici netlikte bir öngörüsü” olarak yorumladığı bu kitabı, bilim kurgu meraklısı okur için gündeme aldık. Metin, İthaki Yayınları tarafından, Deniz Daruga çevirisiyle basılıyor.
“Psişik” yönelimi olanlar da dahil, psikoterapistler, psikanalistler, analitik psikologlar ve dışavurumcu sanat terapistleri için özellikle merak uyandırıcı olacağı düşünülen Donald Kalsched’in bu kitabında: “psikanalitik yakınlıkta ortaya çıkan mistik ve ruhsal anlar incelemeye alınıyor. Klinik örnekler, terapi diyalogları ve rüyalar üzerinden terapinin ne kadar derinleşebileceğini gösteriliyor ve travmadan sağ çıkanlar aracılığıyla, analiz edene de sıradan düzenin dışında, aydınlık ve karanlığın buluştuğu ‘başka bir dünya’nın kapıları aralanıyor. Kalsched bu mito-şiirsel dünyanın, Freud’un öne sürdüğü gibi yaşamın acı gerçekleriyle mücadelemizin ürünü olan bir savunma mekanizması değil, aksine insan deneyiminin süregelen gerçekliği olduğunu savunuyor…” Ayrıntı Yayınları tarafından, Ali Oğuz Bozkurt çevirisiyle basılan bu kitabı da konuya meraklı okur için köşemize taşıdık.
Eserlerinde kimlik krizi, bireyin kendine yabancılaşması, burjuva toplumunun ahlaki ikiyüzlülüğü, yaşlanma ve ölüm konularını işleyen Max Frisch, Brecht sonrası tiyatronun en önemli isimlerinden kabul ediliyor. 20. yüzyılın en önemli ve en çok okunan metinlerinden biri olarak anılan, “Homo Faber” ise, modern insanın yapıtaşlarını tek tek yerinden oynatan muzip ve cesur bir roman, katı mantığın ve teknolojinin insanı sokabileceği çıkmazları gösteren bir modern klasik olarak tanınıyor. Dünya edebiyatı takipçisi okurlarımız için seçtiğimiz bu metin, Can Yayınları tarafından, Sezer Duru çevirisiyle basıldı.
Feminist edebiyatın önemli kalemlerinden Margaret Atwood, 1979 tarihli “Âdem’den Önceki Yaşam” adlı bu kitabında, Elizabeth, Nate ve Lesje karakterleriyle, “açık ilişki” kavramını sorguluyor. Metinde, nefessiz kalınan aile salonlarından, seks oyunlarıyla şenlenmeyen sıkıcı yatak odalarından kurtulmanın yolu açık ilişkiden mi geçiyor? Yoksa açık ilişki oyunun bütün taraflarını, özellikle de kadınları, yalnızlıkla, görünmezlikle, incinmişlikle, tamamlanmamışlıkla baş başa bırakan bir yanılsamadan mı ibaret? şeklindeki soruların peşine düşen yazarın bu kitabını, takipçilerine hatırlatmak isteriz. Metin, Doğan Kitap tarafından, Suna Güler çevirisiyle basıldı.
Arketon Yayınları tarafından, Aziz Ufuk Kılıç çevirisiyle basılan “Mimarlık ve Dekonstrüksiyon”, Derrida’nın söyleşilerinden, girdiği tartışmalardan ve yazılarından oluşuyor. Ünlü felsefecinin yazıştığı, tartıştığı, söyleştiği mimarlar arasında, dekonstrüktif mimarlığın öncülerinden Daniel Libeskind ve Peter Eisenman da yer alıyor. Derrida’nın katkıda bulunduğu Paris La Villette projesinin mimarı Bernard Tschumi ise tüm tartışmaların odak noktasında bulunuyor.
Hem Derrida takipçileri hem de mimarlık konusuna meraklı okurlarımız için kitabı bu hafta gündemimize aldık.
Joseph Joffo’nun, İkinci Dünya Savaşı sırasında işgal altındaki Fransa’da yaşadığı çocukluk maceralarını anlattığı, 1973 tarihli, “Bir Kese Bilye” adlı bu kitabın konusu kısaca şöyle: “Paris, 1941. Fransa işgal edilmiştir. On ve on iki yaşlarında iki Yahudi kardeş Maurice ve Joseph, son kez bilye oynarlar. Çünkü savaş ailelerinin güvenliğini tehdit ederken, Maurice ve Joseph'in kimliklerini gizleyerek serbest bölgedeki ağabeylerinin yanına kaçmaları gerekir. Böylece hayatlarını tamamıyla değiştirecek bir yolculuğa çıkarlar.” Mundi Kitap tarafından, Damla Kellecioğlu çevirisiyle basılan metin, 10-12 yaş arası okur grubu için öneriliyor.