Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Bu hafta da sizler için raflar arasında dolaştık ve yeni çıkan, dikkat çeken metinlerden bir seçki hazırladık.Birlikte düşünmek başka olasılıkları unutmamak için.Haftanın seçkisi şöyle:
110
Stefan Zweig, “Karmaşık Duygular”
Robert Macfarlane Zweig’ın bu kitabını şöyle değerlendiriyor: “Karmaşık Duygular, Stefan Zweig’ın önde gelen eserlerinden biri. Zweig okumak isteyenler için doğru bir giriş kitabı olabilir.” Bu nedenle henüz Zweig ile tanışmamışsanız, sizin için uygun kitap olabilir. Kitabın konusu şöyle: “Almanya’nın küçük bir kasabasında üniversiteye başlayan Roland burada ilgisini çeken bir edebiyat profesörüyle tanışır. Bu adam sadece Roland’ın içinde öğrenme aşkının filizlenmesine sebep olmakla kalmaz, aynı zamanda genç adamın yoğun ilgisini de üzerine çeker. Aralarındaki ilişki giderek derinleşen bu ikili kendilerini kontrol edemedikleri karmaşık duygulara teslim edeceklerdir.”
Metin, İthaki Yayınları tarafından, Anıl Ilıcalı çevirisiyle basıldı.
Hasan Özkılıç'ın 2013 Orhan Kemal Roman ödüllü, beyaz perdeye de uyarlanan romanı Zahit, Everest Yayınları tarafından tekrar basılıyor. “Zahit”, 2014'te yönetmen Erden Kıral tarafından Gece ismiyle beyaz perdeye uyarlanmış, başrolleri Nurgül Yeşilçay ve Mert Fırat paylaşmıştı. Metinde, bugün bile içinde olduğumuz her çıkmazın sebebi olarak işaret edilen 80’ler Türkiyesi ve sonrası gerçekçi bir üslupla anlatılıyor. Bu önemli tekrar baskı haberini sizlerle paylaşmak isteriz.
Felsefe, psikanaliz, siyaset teorisi ve eleştirel teorinin kesişimindeki çalışmalarıyla tanınan Todd McGowan’ın Irkçı Fantazi adlı kitabı, modernitenin asli sorunlarından biri olan ırkçılığa bakışımızı kökten değiştirebilecek, ırkçılıkla mücadele için önemli bir metin kabul ediliyor. Axis Yayınları tarafından, Erkal Ünal çevirisiyle basılan metinden, Joan Copjec şöyle söz etmiş:
“Bugünlerde dünya, uzak ve aşılmış olduğunu varsaydığımız bir geçmişten gelen eski sorunların yeniden su yüzüne çıkmasıyla giderek artan bir kafa karışıklığı içerisinde. Peki bu neden oluyor? Todd McGowan bu sorunlardan biriyle yüzleşerek ırkçılığın neden bu kadar inatçı olduğunu ve ırkçılığın bu olguya ilişkin hâkim teorilerin naifliğini nasıl ortaya çıkardığını ayrıntılı bir biçimde ele alırken, karmaşık fantazmatik yapısına ilişkin geniş kapsamlı bir açıklama getiriyor. Güncel ve kapsamlı bir kitap.” Hem faşizm çalışmaları hem de coğrafyamızın güncel siyaseti için önemli olabilecek bu kitabı dikkatinize sunarız.
Epistemoloji ve bilim felsefesi alanlarında uzmanlaşmış Fransız filozof Georges Canguilhem “Yaşam Bilgisi”nde, “hücre teorisinin tarihini, organizmaya dair mekanik anlayışlara yakınlaşmamızı ve uzaklaşmamızı, bilim ve nesnelerindeki normalliğin doğasını ve hatta canavarları ele alarak bu sorulara kendi özgünlüğüyle cevap veriyor.” Kolektif Kitap tarafından, Adem Beyaz çevirisiyle basılan bu kitabı konuya meraklı okur için gündeme aldık.
Doğal seçilim yoluyla evrim kuramının kurucusu Darwin’in eserleri, Türkçede ilk kez bir arada Ayrıntı Yayınları tarafından basılıyor. İki Pulitzer ödüllü Edward O. Wilson’un derleyerek, illüstrasyonlarla zenginleştirdiği “Beagle Yolculuğu” kitabından şöyle söz ediliyor:
“Güney Amerika (Brezilya, Arjantin, Şili, Peru, Ekvator…), Galapagos Takımadaları, Havai, Yeni Zelenda, Avustralya gibi dünyanın birçok bölgesini dolaşarak bitki ve hayvanları toplamak, onları değerlendirerek gözlemlerini teorik bir çerçeveye oturtmak 22 yaşındaki Charles Darwin’in temel amacıydı. Bugünün koşullarında kolaymış gibi görünen bu gezi, o günlerde büyük bir özveri gerektiriyordu. Beş yıl süren bu gezi sırasında genç Darwin deniz tutması dahil bir dizi hastalığa katlanmak zorunda kalmıştı. Bir yanda daha önce görmediği olağanüstü canlılarla tanışıp onları Doğa Tarihi Müzesi’nin en önemli koleksiyonu olarak derlerken, diğer yanda İspanyol işgalcilerin yerli halklar üzerindeki baskı ve katliamlarına, köleliğin iğrenç yüzüne tanık olur.” Çağatay Turhan, Ozan Karakaş, Şeyma Eren’in ortak çevirisiyle basılan metni, Darvin takipçileri için bu hafta listemize taşıdık.
Başlığını bir Rus halk şarkısından alan, “Nereye Yuvarlanıyorsun, Küçük Elma…” 1928’de Berliner Illustrierte Zeitung’da tefrika edildiğinde üç milyon okura ulaşmış. James Bond’un yaratıcısı Ian Fleming ile düşünür Theodor Adorno gibi birbirinden çok farklı okurdan övgüler alan Perutz’un bu kitabının konusu şöyle:
“Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş esiri olarak Rus Yüzbaşı Selyukov’un aşağılamalarına maruz kalan Avusturyalı genç subay Vittorin, 1918’de evine döner. Ancak yaşadıklarını hazmedemeyip Selyukov’u saplantı haline getirdiği için Viyana’daki hayatına kaldığı yerden devam etmekte zorlanır. Hedeflediği “şahitsiz düello” için çıktığı yolculukta, kendini iç savaşın sürdüğü Rusya’daki kaosun ortasında bulur. Bazen asker, bazen mahkûm, kimi zaman da mülteci olur. Vittorin ülkenin istikrarsız koşullarında politik ve coğrafi olarak konumundan hiçbir zaman emin olamasa da, intikam yeminine kayıtsız şartsız bağlı kalır. Beyhude arayışı onu daha sonra İstanbul’a, Roma’ya, Milano’ya ve Paris’e sürükler.” Dünya edebiyatı takipçileri için seçtiğimiz bu metin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından, Zehra Aksu Yılmazer çevirisiyle basıldı.
Kardeşi Mary’nin hastalığı nedeniyle ailesinin sürekli seyahat etmesi gereken Edith Nesbit’in çocukluğu İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya’da geçmiş. Mary 1871’de hayatını kaybedince, annesiyle birlikte İngiltere’nin Kent şehrine yerleşti. Buradaki yaşamı bu hafta gündeme aldığımız “Demiryolu Çocukları” kitabı için ilham kaynağı olmuş. Edith Nesbit bu kitabında, “hayatın tüm zorluklarına göğüs gererken çevrelerini de dönüştüren üç kardeşin hikâyesini anlatıyor.” Ayrıca kitabın konusundan şöyle söz edilmiş:
“Londra’da mutlu bir hayat sürdüren Roberta, Peter ve Phyllis’in hayatı, babalarının bir gün evden ayrılmak zorunda kalmasıyla altüst olur. Anneleriyle birlikte başka bir kasabaya taşınmak zorunda kalan kardeşler, zorluklardan yılmayıp burada kendilerine olağanüstü güzelliklerle dolu bir dünya kurmayı başarır. Bir yanda yoksulluk ve hastalıklar vardır ama iyiliğin, dayanışmanın getireceği mutluluk ağır basar hep.Bir demiryolunun kenarındaki sakin hayatlarını bir sürü arkadaş edinip renklendiren bu kardeşlere siz de yoldaşlık etmek istemez misiniz?” Metin İletişim Yayınları tarafından, Çiçek Eriş çevirisiyle basıldı.
1981 yılında “Erysichthon’un Portresi” adlı eseriyle Kore Genç-Edebiyat Yazarları Ödülü’nü alarak edebiyat dünyasına adım atan yazar ayrıca, “Hayatın Tersyüzü” adlı çalışmasıyla Birinci Daesan Ödülü’ne layık görülürken, “Uzun Yaşayacağım” adlı eseriyle de Doğu-Batı Edebiyatı, Çağdaş Roman ve Hwang Sun-won edebiyat ödüllerini almış. Aynı zaman Nobel’in güçlü adaylarından biri olarak görülen Koreli yazarın bu kitabından şöyle söz ediliyor:
“Yıllar sonra evine dönen Keehyun, ağabeyinin iki bacağını da bir mayın patlamasında kaybettiğini görür. Babası sabahtan akşama kadar bahçedeki ağaçlarla ve çiçeklerle ilgilenmekte, kimseyle konuşmamaktadır. Annesinin ise tüm aileden gizlediği sırlar vardır. Bir gün gizemli biri annesini takip edip sırlarını öğrenmesi için Keehyun’a yüklü bir ödeme yapar.” Çağdaş dünya edebiyatı takipçisi okur için gündeme aldığımız metin, Tayfun Kartav çevirisiyle Doğan Kitap tarafından basıldı.
Gabor Maté, oğlu Daniel Maté ile yazdığı bu kitapta; “karşılanmayan gelişimsel ihtiyaçların, stresin ve travmanın fizyolojik etkilerinin izini sürüyor, bizi hasta eden şeylerle ilgili efsaneleri çürütüyor, bireylerin marazları ile toplumun gittikçe azalan refahı arasındaki noktaları birleştiriyor, böylece ortaya sağlık ve iyileşme üzerine şefkatli bir rehber çıkıyor.” Ayrıca metinde şu sorulara cevap aranıyor: “Sağlık söz konusu olduğunda “normal” dediğimiz şey nedir? Ya da normalleştirmek? Önceden anormal olan bir şey radarımıza yakalanmasın diye türettiğimiz bir şey midir normalleştirmek?” Hep Kitap tarafından, Engin Süren çevirisiyle basılan bu metni de psikoterapi meraklısı okur için gündeme aldık.
Karen McCombie'nin “Kayıp Günlüğün İzinde” adlı bu kitabı, hayattan beklentileri apayrı olan iki kızı görünmez bir arkadaşlık bağıyla birleştiren bir ilk gençlik romanı olarak çıkıyor karşımıza. Kayıp bir günlüğün dönüp dolaşıp sahibini geri bulmasını acı tatlı bir anlatıya dönüştüren yazar, birisiyle arkadaş olmayı istemek için ille de onu tanımamız gerekmediğini belirtiyor. Tudem Yayınları tarafından, Gözde Koca çevirisiyle basılan metnin çizimleri Katie Kear tarafından yapılmış. Genç okurların dikkatine sunarız.
Kitabın konusu ise şöyle: “Hande, son zamanlarda hiç kimsenin dikkatini çekememekten şikâyetçidir. Evlerinin üzerinde âdeta kara bulutlar dolanıyordur. Anne ve babasının kendisini dinlememesinden, ablası Meloş'un yerli yersiz hırgüründen usanmıştır. Mutlu yuvalarının renkleri âdeta solup gitmiş, evlerindeki hayat siyah-beyaza dönmüştür. Tüm bunlar yetmezmiş gibi dost bildikleri bile sebepsizce ondan uzaklaşmıştır. Yine arkadaşlarının yanında kendini görünmez ve yalnız hissettiği bir gün, parkta dolaşırken kayıp bir günlük bulur…”