Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Sanat, Türkçe edebiyat, Çağdaş Dünya Edebiyatı, Felsefe gibi farklı kategorilerden oluşan metinlerden hazırladığımız seçkimizle bu hafta da karşınızdayız. Her hafta söylediğimiz gibi, birlikte düşünmek başka olasılıkları unutmamak için.Bu hafta sizler için seçtiğimiz kitapla şöyle:
110
Graham Harman, “Sanat ve Nesneler”
Bu hafta köşemizin ilk konuğu, Harman’ın “Sanat ve Nesneler” adlı kitabı, son yıllarda farklı alanlarda tartışılan Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO) meselesi bu kitapta sanat perspektifinden ele alınıyor. Harman bu metninde; “ sanat alanında bilhassa sanat eserinin özerkliğini ortadan kaldırmaya çalışan çağdaş veya klasik “ilişkiselcilik” biçimleriyle mücadelesinde bu nesne kavramını devreye alırken estetiğin konusu olarak yeni bir nesne tanımlıyor. Harman’a göre çoğu nesne gibi sanat eseri de bileşik bir nesnedir ve ister insan ister başka türde bir zeki varlık olsun seyirci olmaksızın tam anlamıyla bir sanat eseri olamaz. Dolayısıyla bir nesne olarak sanat eseri, iki bileşenden, yani eserden ve seyirciden müteşekkildir. Fakat bu fikir, ön kapıdan kovulan ilişkiselciliğin arka kapıdan kabulü anlamına gelmez. Sanat eseri metaforik bir varoluşa sahiptir, yani duyulur nesne, erişimden çektiği gerçek bir nesnenin özelliklerini üstlenir. Harman’a göre seyirci, işte bu yüzden bu gerçek nesnenin işlevini devralıp, onu teatral bir şekilde performe ederek sanat eserinin işlemesini sağlar. Postmodernizmin bir eleştirisini de içeren bu kitapta Harman, biçimciliği yeniden yaşama getirirken, sanat ontolojisi alanında yeni bir gerçekçiliği, seyirci ve eserin kaynaşmasıyla oluşan yepyeni bir nesneyi takdim ederek yürürlüğe koyuyor ve buna “tuhaf biçimcilik” diyor. Sanatta gerçekçiliğin ve özerkliğin yeni ufuklarını keşfetmek isteyenler için…”
Hem sanata hem de NYO alanındaki tartışmalara meraklı okur için gündeme aldığımız bu kitap, Ayrıntı Yayınları tarafından, Oğuz Karayemiş çevirisiyle basıldı.
Son yıllarda Aras Yayıncılık’ın çabasıyla metinlerine daha yakından bakma şansı bulduğumuz, Türkiye Edebiyatının önemli yazarlarından Zabel Yesayan’ın bu kitabı da Aras Yayıncılık tarafından, Sarin Akbaş çevirisiyle basıldı. Metinle ilgili şu bilgilere ulaşabiliyoruz:
“Eserlerinin çevirileri ve hakkında yazılanlarla son yıllarda Türkiye edebiyat tarihindeki yerini alan, özellikle kadın hareketi için geçmişten gelen taze bir ilham olan Zabel Yesayan, çocukluğunun Üsküdar’ına, unutulmuş payitaht İstanbul’a ve onun insanlarına tutku ve özlemle baktığı Silahtar Bahçeleri’nde bizi kendi hikâyesini biraz daha yakından okumaya davet ediyor. 1878’de, tam da Rus ordusunun İstanbul’un kapısına dayandığı günlerde gözünü açtığı evden başlayarak, ona en zengin insan malzemesini sağlayan ailesini, mahallesini, hiç unutamadığı Silahtar Bahçeleri’ni, sonra giderek ufukta belirmeye başlayan İstanbul’un o aşina silüetini büyük bir maharetle işleyen, çocuk gözüyle zihnine kaydettiklerinden yola çıkarak dönemin toplumsal yapısındaki çelişki ve gerilimleri şaşmaz bir netlikle tahlil eden Yesayan, bizlere eşsiz bir İstanbul hatıratı emanet ediyor. Yazarın Sovyet Ermenistanı’nda yaşadığı dönemde kaleme aldığı ve ilk kez 1935’te yayımlanan Silahtar Bahçeleri, Türkçede ilk kez özgün Ermenice metninden yapılmış tam çevirisiyle sunuluyor.”
Yesayan takipçileri açısından sevdirici bulduğumuz bu haberi sizlerle paylaşmak isteriz.
Dünya edebiyatının önemli isimlerinden Haruki Murakami’nin eserlerinden yola çıkılarak hazırlanan bu kitap, yazarın takipçileri ve onunla yeni tanışacaklar için oluşturulmuş bir metin olarak görülebilir.
Kitaptan şöyle söz ediliyor: “Onun edebiyatının şifrelerini çözmek içinse bu kitapla müzikten filmlere, yazarlara, yönetmenlere, farklı coğrafyalara doğru birlikte bir yolculuğa çıkıyoruz.
Bu yolculukta Haruki Murakami’nin hiç bilmediğimiz pek çok yönünü öğreneceğiz: Mesela sadece çok iyi bir yazar değil, çok üretken bir çevirmen olduğunu… Sinefil ve plak koleksiyoneri olarak tanımlanabileceğini. Güzel lahana sarması yaptığını… Gözleri yaşarmadan soğan doğrayabildiğini… Tıpkı yalnız kahramanları gibi ev işlerine elinin yatkın olduğunu. En çok dişi ve yaşlı kedileri sevdiğini… Ve daha pek çok şey…” Murakami takipçileri için seçtiğimiz bu metin, Doğan Kitap tarafından, Ali Volkan Erdemir çevirisiyle basıldı.
Stefan Zweig, “İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar: On Dört Tarihsel Minyatür”
Stefan Zweig’in “İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar” adlı bu kitabından şöyle bahsedilmiş: “On dört tarihsel, kısa anlatı üzerinden insanlık tarihinin gidişatını neredeyse bütünüyle değiştiren, şekillendiren ‘an’lara, durumlara/hallere/kişilere odaklanıyor. Zaman zaman iç burkucu bir yolculuğa çıkaran Zweig, tarihin heyecan verici dönüm noktalarını başka gözlerle görmemizi sağlıyor.” Türkiyeli okur tarafından merakla takip edilen yazarlardan olan Zweig’in bu kitabı da okuru açısından merak uyandırıcı olacak gibi görünüyor.
İletişim Yayınları tarafından, Kıvanç Koçak çevirisiyle basılan bu metin hakkında ayrıca şu bilgileri de ekleyebiliriz: “Her zamanki ustalığıyla okurunu keyifli, sürükleyici, düşündürücü, zaman zaman iç burkucu bir yolculuğa çıkaran Zweig, tarihin heyecan verici dönüm noktalarını başka gözlerle görmemizi sağlıyor. İstanbul’un fethinden Napoléon’un Waterloo’daki yenilgisine, Dostoyevski’nin kurşuna dizilmekten kurtuluşundan Tolstoy’un dramına, Lenin’in devrim için yola çıkışından Goethe’nin sevdalılık hallerine uzanan insanlık tarihinin kolektif hafızasına bir saygı duruşu...”
Kafka’nın en önemli metinlerinden olan ve pek çok eleştirmen tarafından farklı şekillerde tartışılan klasik metni “Babaya Mektup”, Can Yayınları tarafından, Cemal Ener çevirisiyle tekrar basıldı. Metin hakkında şu bilgileri ekleyebiliriz:
“Franz Kafka, 1919’da dinlenmek üzere gittiği Schelesen’de Julie Wohryzek adında bir kızla tanışıp nişanlandı. Aynı yıl kaleme aldığı Babaya Mektup, yazarın bu nişana karşı çıkan babası Hermann Kafka’ya yanıtıdır. Kafka’nın babasıyla ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirmek için yazdığı ve hiç göndermediği bu mektup, hem yazarın yaşamöyküsüne açıklıklar getirmesi hem de kimi eserinin başlıca izleklerinin ipuçlarını barındırması açısından büyük önem taşır.”
Çağdaş İtalyan edebiyatının ustalarından kabul edilen Umberto Saba’nın, “Kestirmeler ve Kısa Hikâyeler” adlı bu kitabının konusundan şöyle söz ediliyor: “Çağının tanığı bir yazar olarak Saba bu kitabında; faşizme, Mussolini’ye, Hitler’e, toplama kamplarına, değiniyor, Leopardi, Manzini, Dante, Ungaretti gibi İtalyan edebiyatının adlarına da yer veriyor. Gündelik hayattan sahneler de aktarıyor, kendi serüveninden çıkarımlarda da bulunuyor. Kısa hikâyeler de yazıyor. Ama en çok okuruyla ‘konuşuyor’. Üzerine kitaplar yazılacak edebiyat tartışmalarını ‘bir paragrafta’ sonlandırıyor. Nietzsche’den başlattığı ‘kestirmelerin soykütüğünü’ Freud ile tamamlıyor.”
Çağdaş dünya edebiyatı takipçisi okur için seçtiğimiz bu metin, Kırmızı Kedi Kitap tarafından, Sema Baykal ve Berna Hasan çevirisiyle basıldı.
Türkiye tiyatrosunun önemli isimlerinden Ayla Algan tarafından kaleme alınan, “Yaratıcı Oyuncu Yaratıcı İnsan” adlı bu kitap, oyuncunun deneyimlerini de paylaştığı bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca kitaptan şöyle söz edilmiş: “Oyunculuğun tarihsel gelişimini, kendi oyunculuk serüveninden, tecrübelerinden damıtarak anlatıyor. Okurla bir atölye dersindeymiş gibi samimiyetle paylaşıyor yaratıcı kişiliğinin, çok yönlü sanatının etkileyici bilgisini. Günümüz oyuncusuna farklı bir kılavuz kitap armağan ederken hayranlarına da zarif bir selam veriyor.”
Hem tiyatro meraklısı okur hem de genç oyuncular için önemli gördüğümüz bu metin, Yapı Kredi Yayınları tarafından basıldı.
Türkçe edebiyat meraklısı okurlar için seçtiğimiz Yavuz Ekinci’nin, “Tene Yazılan Ayetler” kitabı, Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabın konusundan şöyle söz edilmiş: “Ölümsüzlük... Ceza mı, ödül mü? Ruhunda bin yılların yorgunluğunu taşıyan Utanapişti, cesedi Hizbullah’ın mezar evlerinden birinde bulunan yazar Asvas’ın yaşamını araştıran Berzah ve bir yandan insanlık tarihi kadar eski sorulara metinlerarası bir örgüyle cevap ararken diğer yandan kendi kendini kuran bir roman... Yavuz Ekinci, ilk romanı olan Tene Yazılan Ayetler’de, hem kendi öykülerinden esinlenen hem de kült eserlere selam duran zamanlar ötesi bir hikâyenin peşine düşüyor: Sarmal bir kurgunun çevresinde hayatın ve ölümün izini sürerken, insanoğlunun kolektif bilincindeki düğümleri çözüyor.” Yazarın takipçilerini haberdar etmek isteriz.
Stoa felsefesinin Antik Roma dünyasındaki başlıca temsilcilerinden biri olarak bilinen Seneca’nın “Çıldıran Herkül” adlı bu kitabı hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Seneca’nın, Hercules Furens adlı tragedyasının konusu Yunan mitolojisinin güçlü kahramanı Herakles (Lat. Hercules, Türk. Herkül) ve onun işleridir. Latincede Hercules ismiyle anılan kahraman, efsaneye göre tanrı Iuppiter ile Miken kralının kızı ve Amphitryon’un karısı Alcmene’nin oğludur. Iuppiter, Teleboialılar üzerine sefer düzenleyen Amphitryon’un yokluğunda onun kılığına girerek Alcmene ile birlikte olmuş, bu birliktelikten yarı tanrı, yarı insan Herkül doğmuştur. Iuppiter’in karısı Iuno, durumdan haberi olunca buna çok öfkelenmiş ve doğan çocuk Herkül’e öfkesi hiç dinmemiştir. Nefret dolu tanrıça Iuno’nun öfkesi, öç alma tutkusuna dönüşmüştür…”
Doğu Batı Yayınları tarafından, Ümit Fafo Telatar, Evren Selen Dumlupınar tarafından Latinceden çevrilen bu kitabı da felsefe meraklısı okur için gündeme aldık.
Oscar ve ALMA ödüllü Shaun Tan'in yazıp resimlediği “Şehrin İçinden Öyküler”, bir zamanlar hayvanlara ait olan doğal yaşam alanlarının yüzyıllar içerisinde insanlar tarafından nasıl zaptedilerek yapay habitatlara dönüştürüldüğünü gösteren bir metin olarak anılıyor. Yazar bu kitabında, “yürümüş, yüzmüş, sürünmüş, tırmanmış, uçmuş onca şeyin arasından sıyrılıp kendi hükümranlığını kuran insanın ‘varolma’ içgüdüsüyle yaptıklarını keskince eleştiriyor.” 13-14 yaş grubu için önerilen bu metin, Tudem Yayınları tarafından, Emili İlemre çevirisiyle basıldı.