Haftanın Seçkisi: 'Tesadüfen Zümrüdüanka'dan 'Ah Be Melek'e
Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Bu hafta da sizler için farklı kategori ve türlerden oluşan bir seçki hazırladık. Birlikte düşünmek başka olasılıkları unutmamak için. Bu hafta dikkatimizi çeken kitaplar şöyle:
110
Mahir Özkan, “Hamşentsnag-Hemşince”
Mahir Özkan’ın Aras Yayıncılık tarafından basılan bu çalışması Kısa Dalga kitap köşemizin bu haftaki ilk konuğu. “Hamşentsnag-Hemşince” adlı bu metinden şöyle bahsedilmiş, “Başta Karadeniz olmak üzere Türkiye’nin farklı yörelerinde ve yurtdışında yaşayan Hemşinli toplulukların aralarında konuştuğu dil üzerine uzun yıllardır hararetli bir tartışma yürütülüyor. Çoğu zaman siyasi tercihlerin gölgesinde ve yeterli bilgiye dayanmaksızın yaşanan bu tartışma, özellikle de Hemşincenin Ermeniceyle arasındaki ilişki etrafında dönüyor. Alanın önde gelen araştırmacılardan Mahir Özkan’ın çalışması ise konuyla ilgili toz bulutunu dağıtarak tartışmayı bilimsel bir zemine oturtmayı hedefliyor.” İnceleme türündeki bu kitap aynı zamanda Hemşincenin yaşaması amacıyla da hazırlanmış, konuya meraklı okurlarımız için bu hafta gündeme aldık.
210
Georges Perec, “Yaşam Kullanma Kılavuzu”
Everest Yayınları tarafından, İsmail Yerguz çevirisiyle yayımlanan “Yaşam Kullanma Kılavuzu”nun konusu şöyle: “Yapboz meraklısı milyarder Percival Bartlebooth, Serge Valène’den on sene boyunca resim dersi alır, ardından yirmi yılda dünyayı gezip farklı yerlerde suluboya tablolar yapar. Aynı binada yaşayan ortağı Gaspard Wincker’e bu tabloları yapboza dönüştürmesi için yollayan Bartlebooth, yaşamının son yirmi senesini bu yapbozları çözmeye ve ardından da resmedildikleri yerlere gönderip yok edilmelerine adar...”
Georges Perec takipçisi okurlarımız için seçtiğimiz bu metin hakkında ayrınca şu bilgilere ulaşıyoruz: “Alt başlığı ‘Romanlar’ olan ‘Yaşam Kullanma Kılavuzu’, yapboz sanatına adanmış bir başyapıt olmanın dışında 99 bölüm, 2 bine yakın karakter ve içindeki sayısız oyunla edebiyatta çığır açmış bir eser. Georges Perec, on yılda yazdığı bu dahiyane romanda, Simon-Crubellier Sokağı No: 11’deki bir apartmanı ve sakinlerinin birbirine geçmiş yaşamlarını detaylı mikrokozmos olarak okura sunuyor ve yarattığı evreni sayfalara incelikle nakşediyor. Perec’in, Oulipocu biçimsel kısıtlamaları ve matematiksel modelleri kullanmadaki ustalığının sonucu olan Yaşam Kullanma Kılavuzu, istediğiniz bölümden başlayarak istediğiniz sırayla okuyabileceğiniz, her okunduğunda başka yönlerini keşfedeceğiniz, yenilikçi, oyunbaz ve bir o kadar da sonsuz bir roman.”
310
Volker Kutscher, “Marlow”
Volker Kutscher’in tanınmasını sağlayan, “Islak Balık”ın (2017) kahramanı Gereon Rath’ın ikinci vakasını ele alan “Sessiz Ölüm” (2018) üçüncü vaka “Goldstein” dördüncü vaka “Vaterland Dosyası” (2019) beşinci vaka “Mart Şehitleri” (2021) ve altıncı vaka “Lunapark” (2021) İletişim tarafından yayımlandı.
Gereon Rath’ın “vakalarına” dayanarak çekilen Babylon Berlin adlı dizi, dünya çapında ün kazanırken, yazarın “Marlow” adlı bu kitabı da yine İletişim Yayınları tarafından yayımlandı, kitabın çevirisi Cem Sey’e ait. Kutscher bu kitabında, “Nazi döneminde gündelik hayatın ve taşranın alabildiğine canlı bir resmini çiziyor” Yazarın metinlerine meraklı okur için kitabı bu hafta gündeme taşıdık.
410
Doğan Gürpınar, “Nostalji Cumhuriyeti: Mazi Peşinde Silinen 'Türk'ün Melankolisi”
Geç Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti alanında çalışmalar yürüten Doğan Gürpınar, “Nostalji Cumhuriyeti”nde: “Geçmişi romantize eden kronik bir tavrın çözümlemesini sunuyor. Şimdiyi geçmişten radikal bir kopuş olarak kuran anlatıların nasıl işlediğini, zamanı nasıl eğip büktüğünü ele alıyor. Mekanlar ve insanlar etrafında, siyasetten popüler kültüre Türkiye’de nostalji ve melankolinin yarattığı zamansallıkları ve zaman siyasetlerini haritalıyor. Bilgi, bilme biçimleri, mekan-insan ilişkileri, sosyal ilişkiler dönüşürken geçmişle bağımız da dönüşüyor. Kitabın farklı bölümlerinde İstanbul bostanlarına, Anadolu liselerine, İstanbul semtlerine, ansiklopedilere, yiten taşraya, futbola ve hatta mahalle kabadayılarına duyulan nostaljilerin izi sürülüyor.” Geçmişe bakarken nostaljiyle girilen ilişkiye eleştirel yaklaşan bu metin, Telemak Kitap tarafından basıldı.
510
Elizabeth Day, “Saksağan”
Düşbaz Kitaplar tarafından, Seda Peker çevirisiyle basılan bu kitabın konusundan şöyle söz ediliyor: “Marisa ve Jake, kusursuz bir çifttir; yeni kiracıları Kate de kusursuz bir ev arkadaşıdır. İnanın sadece ödediği kira, bebek sahibi olma çalışmalarına başlamalarında ihtiyaçları olacak geliri sağlayacağı için de değil. Gerçi tamam, hiç kimse kusursuz değildir, yanlış ifade etmiş olmayalım. Görünüşe bakılırsa Kate, kişisel sınırları pek önemsemez, hatta Jake’le zaman zaman fazla samimi görünür. Yine de Marisa bunun moralini bozmasına izin vermez. Ne de olsa Kate kısa süre içinde gidecektir ve kendisi, Jake ve müstakbel bebekleriyle baş başa kalacaktır. Sorun şu ki hamile kalmak göründüğü kadar kolay değildir. Kısırlık tedavisi ve yanlış başlangıçlarla geçen aylar içinde Jake ile Marisa’nın kusursuz ilişkisi zorlu bir sınava tabi tutulur. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Kate’in sınırları zorlayan tavrı işin tuzu biberi olur…” Çağdaş dünya edebiyatı meraklısı okur için gündeme aldığımız bu kitabı da dikkatinize sunarız.
610
Cemal Bali Akal, Yalçın Tosun, “Sözün İkiz Çocukları Edebiyat Ve Hukuk İlişkisi”
Edebiyat ve hukuk gibi iki farklı disiplini bir araya getiren bu metin, Zoe Kitap tarafından basıldı. Kitapta, tükenmiş olan “Edebiyat, Hukuk ve Sair Tuhaflıklar” adlı metinden, Cemal Bâli Akal ve Yalçın Tosun’a ait yazılar ve onlara eklenmiş altı yazı bulunuyor. “Sözün İkiz Çocukları Edebiyat Ve Hukuk İlişkisi”nden ayrıca şöyle söz edilmiş: “Edebiyat ve hukuk, ‘Sözün İkiz Çocukları’ onlar. Aralarındaki ilişki yüzyıllar öncesinden bu yana araştırılıyor, üzerine düşünülüp eserler veriliyor. Bazen düşman kesiliyorlar birbirlerine, anlayamıyorlar. Bazense beklenmedik bir yakınlık duyuyorlar, kan çekmesi misali. Sonra geçiyor ama. Çünkü ne kadar yakın bir kaynaktan doğmuş olurlarsa olsunlar, hatta benzeyen yönlerinin altı sıklıkla çizilse de bir çekişme olduğu gerçek aralarında. Hangisi önce doğmuştur mesela, hangisinin sözü daha çok geçer, hangisi daha fazla ciddiye alınır ya da önemser ciddiye alınmayı? Hangisi ebeveynlerinin göz bebeğidir? Hangisi kendiyle dalga geçmeyi bilir, hangisi asık suratlı hangisi meraklı gözlerle bakar dünyaya. Peki, siz hangi kardeşin yanında dururdunuz, zorunda kalsaydınız?” Sorulardan da anlaşılacağı üzere bu iki disiplin arasında çetrefilli bir ilişki var ve konuya meraklı okura bu nedenle kitabı hatırlatmak isteriz.
710
Frances Cha, “Sendeki Yüz Bende Olsa”
İthaki Yayınları tarafından, Türkan Çolak çevirisiyle basılan “Sendeki Yüz Bende Olsa” adlı bu kitapta, Güney Kore toplumundaki estetik cerrahi ve güzellik saplantısı konu ediliyor. Frances Cha’nın ilk romanı olan bu kitap hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Daha güzel, daha zengin, daha güçlü – göz kamaştırıcı Seul’de sadece mükemmel olanlar yükseliyor. Kusursuz yüzüyle Kyuri, her gece seçkin localarda güçlü işadamlarını eğlendiriyor. Gelecek vadeden bir sanatçı olan Miho, istemeden de olsa kendisini süper zengin seçkinler arasında buluyor. Ergenliğinden beri dilsiz olan Ara, K-pop dünyasının ışıltısına saklanmaya çalışıyor. Yeni evli Wonna, baskılar ve beklentilerle dolu hayatından bir çıkış yolu arıyor. Bu dört genç kadın, Gangnam’ın parlak cephelerinin ardındaki acımasız hiyerarşilerde hayatta kalmaya çalışıyor.” Dünya edebiyatı takipçisi okur için ilginç olabilecek bu kitabı sizlere hatırlatmak isteriz.
810
Elif Erdoğan, “Tesadüfen Zümrüdüanka”
Elif Erdoğan’ın “Tesadüfen Zümrüdüanka” adlı bu kitabı, Yapı Kredi Yayınları tarafından basıldı. Yazarın ikinci kitabı olan bu metinden şu cümle alıntılanmış: “Zamanın nasıl da genişlediğini tadıyorduk, yalan değil inan, tadıyorduk neymiş zaman, nasıl uzarmış, genişlermiş, katlanır çoğalırmış. Bıraktım kazma küreği, köstebekleri, yuvaları, bir yaprağın üzerine çıkıp oturduk, bir nilüferin, ılık tatlı bir rüzgâr esiyordu. Susuyorduk. Zaman bir neşeydi dilimizin ucunda.” Türkçe edebiyat takipçisi okurlarımız için kitabı bu hafta listemize taşıdık.
910
Müge İplikçi, “Ah Be Melek”
Müge İplikçi’nin “Ah Be Melek” adlı bu kitabı, Doğan Kitap tarafından basıldı. İplikçi bu kitabı hakkında şu bilgilere yer verilmiş: “Dünyaya hınzır bir meleğin bakışlarıyla bakıyor. İnsanların, nesnelerin, mekânların bir meleğin kanadında oradan oraya taşındığı bir büyük anlatıya dönüşüyor küçük anların ve küçük insanların öyküleri.” Konusu ise şöyle: “Gökyüzünde bir melek, ovaların, dağların, nehirlerin üzerinden geçiyor; kentleri dolduran insan kalabalığına takılıyor gözü. Yeryüzündeki melekleri seyrediyor, hüzünden deliliğe, delilikten hüzne giden bir seyri var kanatsız meleklerin hayatlarının. Her hikâye bir diğerine değiyor, nesneler ve insanlar hikâyeler arasında dolaşıyor. Meleğin yüzünde kimi zaman hınzır, kimi zaman şaşkın, kimi zaman acıklı bir gülümseme… Kanatlarının vuruşuyla hızlandırıyor dünyayı ve anlatıları.” Yine Türkçe edebiyat severler için seçtiğimiz bu kitabı da dikkatinize sunarız.
1010
Annie M.G. Schmidt, “Jip ile Janneke: Hayvanlarla Beraber”
Çocuk edebiyatı alanında dünyanın en önemli ödülü sayılan Hans Christian Andersen Ödüllü yazar Annie M.G. Schmidt’in “Jip ile Janneke: Hayvanlarla Beraber” adlı bu kitabı Can Çocuk Yayınları tarafından, Mustafa Özen çevirisiyle basıldı. Metnin konusundan şöyle bahsediliyor: “Jip ile Janneke hayvanlara bayılırlar. Köpekleri Takkie’yi, kedileri Siepie’yi, bahçede buldukları kirpiyi, kuşları çok ama çok severler. Hatta bir gün, çiftlikteki küçük kuzuyu eve götürmek isterler. Ama bu mümkün değildir, çünkü küçük kuzunun annesine ihtiyacı vardır!” Kitaba Fiep Westendorp’un çizimleri eşlik ediyor.