Kısa Dalga kitap köşesinden bir kez daha merhaba. Bu hafta da sizler için yeni çıkan kitaplardan oluşan bir seçki hazırladık. Beliz Güçbilmez, William Maxwell, George Saunders, Bernardine Evaristo, Salman Rushdie bu haftaki bültenimizin konukları arasında, birlikte düşünmek başka olasılıkları unutmamak için. Bu haftanın seçkisi şöyle:
110
Beliz Güçbilmez, “Zaman/Zemin/Zuhur”
2017 yılından beri kendi adıyla yürüttüğü okuryazarlık eğitimlerinde kurmaca-gerçek ilişkisi üzerine çalışırken geliştirdiği, “Manyetik Alan Metodu”nu anlatmaya, yazmaya ve inceltmeye devam eden Beliz Güçbilmez, bu kitabında, “Osmanlı’dan köklenen, Tanzimat’la birlikte geçmişinden kopmaya niyetli, üstelik Batı tiyatrosuna öykünen gerçekçiliğiyle, yeni kurulan cumhuriyetin gölgesinde filizlenen Türk tiyatrosunun bebek adımlarının peşine düşüyor. Güçbilmez kitabında, Antik Yunan’dan beri süregelen Batılı tiyatro geleneğine özenen Türk tiyatrosunun çocukluğunu ve bir nevi ergenlik sancılarını dışarıdan, son derece detaycı ama bir o kadar da anlayışlı bir bakış açısıyla analiz ediyor.”
Kolektif Kitap tarafından basılan bu metnin, kültür sanat çalışmaları açısından önemli olduğunu düşünüyoruz bu nedenle seçkimize ekledik.
Erken Cumhuriyet Dönemi Büyükelçileri Üzerine Prosopografik Bir İnceleme”
2014 yılından beri Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışan, Türkiye’nin siyasal ve sosyal yaşamı, diplomasinin sosyal tarihi üzerine çalışmalarını sürdüren Müzeyyen Eser Ünal, bu kitabında: “Erken cumhuriyet dönemi diplomatlarının bu misyon içindeki karakteristiklerini inceliyor. Batılı eğitim almış, iyi yabancı dil bilen, Mustafa Kemal’in ve yakın çevresinin güvenini kazanmış kişilerden oluşan bu zümrenin, mesleki ideolojisinin ve habitus’unun oluşumunu ve kendi içindeki gruplaşmalarını görebildiğimiz bu metinde, Yeni Türkiye’nin modern kadınının dış dünya gözündeki temsilcileri olma misyonu yüklediği “sefireler,” yani büyükelçi hanımları da ihmal edilmiyor.” Tarih meraklısı okurlarımız için seçtiğimiz bu kitap, İletişim Yayınları tarafından basıldı.
Jaguar Yayınları’nın daha önce, “Hadi, Yarın Görüşürüz” adlı kitabını da yayımladığı ve birçok büyük yazarı başarıya ulaştıran editörlüklerinden dolayı "yazarların yazarı" olarak da bilinen William Maxwell'in “Kırlangıçlar Gibi Geldiler” romanı Çiğdem Erkal'ın İngilizce aslından çevirisiyle basılıyor.
Richard Ford bu kitaptan şöyle söz ediyor: “Hadi, Yarın Görüşürüz, benim neslimin yazarlarını, kısa yazmamız ve bunu büyülü bir şekilde (çünkü Maxwell’in romanı oldukça büyülü bir şekilde derin olmakta mahirdir) yapmamız gerektiği hakkında epey düşündürmüştür. Fakat Tanrı'm, nasıl bir model var önümüzde! Rüzgârı şişelemek daha kolay olurdu. İnsanın cesaretini kıracak kadar örnek alınması zor bir niteliği var: Büyüklüğü basitmiş gibi gösteriyor.”
Çağdaş Dünya Edebiyatı takipçisi okurlarımızın dikkatine sunarız.
İngiliz psikanalitik psikoterapist ve deneme yazarı Adam Phillips bu kitabında; “ilgi çekici bulduğumuz şeylerin, dikkat çekme arayışımızın, kimliğimizi ve yaşamlarımızı nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. İlginin, utanç duygusuyla, benlikle ve dikkat dağınıklığıyla arasındaki bağlantılara ışık tutuyor. Yönlendirdiğimiz veya yönlendirmediğimiz ilgimizin kim olduğumuza veya kim olmadığımıza dair neler söylediğini gözler önüne seriyor.” Düşünüre göre; “Her şey, neyi ilgi çekici bulduğumuza bağlıdır (tabii eğer ilgi çekici bulduğumuz bir şey varsa) neyi ilgi çekici bulmak üzere eğitildiğimize ve teşvik edildiğimize, ayrıca kendimize rağmen kendimizi neyle ilgilenir halde bulduğumuza bağlıdır.” Psikoloji meraklısı okurlarımız için seçtiğimiz bu metin, Ayrıntı Yayınları tarafından, Aydın Çavdar çevirisiyle basıldı.
İngiliz yazar, editör, müzisyen ve film yapımcısı Dan Fox “Gösterişçilik” adlı bu kitabında, “Gösterişçilik nedir? Onu neden hor görürüz? Ve daha tartışmalı bir soru soracak olursak: Gelişmekte olan bir kültür için gösterişçilik neden hayati önem taşır?” şeklindeki sorulara yanıt ararken, büyük başarılara ulaşmış pop müzik ve modadan, edebiyat ve görsel sanatların en çapraşık patikalarına dek gösterişçiliğin her türden sanatın asli mekanizması olduğunu iddia ediyor. Gösterişçilik sözcüğün kullanım alanlarını inceleyerek onun tiyatro, politika ve sınıfla olan bağlantılarının izini sürüyor.” Kelimelerin anlamları üzerine farklı şekillerde düşünmeyi seven okur için kitabı bu hafta listemize ekledik. Metin, Minotor Kitap tarafından, Osman Şişman çevirisiyle basıldı.
Günümüzün önde gelen aktivistlerinden olan ve “Kız, Kadın, Öteki” kitabıyla Türkiye’de de tanınan Bernardine Evaristo “Beyaz Köle” adlı bu kitabında: “Kölelerin beyaz, efendilerin siyah olduğu bu şiirsel hiciv, alternatif tarih yazımlarının bile açamadığı Karanlığın Yüreği’ni açıyor.” Kitaptan ve ele aldığı sorunlardan ayrıca şöyle söz edilmiş: “Hepimiz tarihe “Ya şöyle olsaydı?” diye sorular sorup onunla fantastik oyunlar oynamayı severiz. Bugün Londra Metrosu’nda seyahat ederken topraklarında güneş batmayan ülkesinin tarihini okuyan Beyaz, kafasını okuduğu kitaptan kaldırıp “Ya atalarım köleleştirilseydi?” diye sormuş mudur bilinmez ama Bernardine Evaristo bütün kibirli muktedirleri tedirgin edecek soruyu soruyor: Ya Afrika, Avrupa’yı sömürgeleştirip köleleştirseydi?” Doğan Kitap tarafından, Ebru Kılıç çevirisiyle basılan bu metni, “Kız, Kadın, Öteki”yi seven okurların merak edeceğini düşünüyoruz.
Time'ın İngilizce yazan ''en iyi öykücü'' olarak nitelendirdiği, 2017 Man Booker sahibi George Saunders'ın kaleminden çıkan “Kurtuluş Günü”; güç, etik, adalet, birlikte yaşam ve özgürleşme kavramlarını insan doğasının yapı taşlarını yerinden oynatabilecek bir keskinlikle odağına alan, görkemli bir öykü seçkisi olarak anılıyor. Deli Dolu Kitap tarafından, Niran Elçi çevirisiyle basılan metin, okura şöyle sesleniyor: “Dünya haşin bir yerdi. Fazla haşin. Bir hata yapıyordunuz ve sonra hayatınız boyunca bedelini ödüyordunuz.”
Kelly Link’in, “Aoko Matsuda’nın hayaletleri tanıdığınız insanların karakteristiklerine sahip: kimi yakın bir arkadaşınız, kimi peşin hükümlü akrabanız, kimiyse gün içinde rastlaştığınız işgüzar kimseler. Kitap ilerledikçe Matsuda ilmekleri sıklaştırıp karakterleri birbirlerine yaklaştırıyor ve bir bütün olarak kitap, düşündüğünüzden daha zengin ve derin bir hâl alıyor” şeklinde değerlendirdiği bu kitap, Nilay Çalşimşek çevirisiyle, İthaki Yayınları tarafından basıldı. Tekinsiz öykülerle dolu “Vahşi Kadınlar”da Aoko Matsuda, Japon halk masallarını feminist bakış açısıyla yeniden yorumluyor. Çağdaş dünya edebiyatı takipçisi okurlarımızın ilgisini çekebileceğini düşündüğümüz bu kitabı da gündemimize aldık.
Ödüllü yazar Salman Rushdie bu kitaptan bir söyleşisinde şöyle söz etmiş: “Bu hikâyeleri Doğu, Batı ismi altında yayımlamayı düşünürken en önemli konunun virgül olduğunu gördüm. Zira bana öyle geliyor ki, ben o virgülüm işte, ya da en azından o virgülde yaşıyorum.” Edebiyat tarihinin kadim şahsiyetleri ile popüler kültürün, masallar ile tarihin, fantastik ile gerçekliğin kesiştiği dokuz hikâyeden oluşan bu metin, Begüm Kovulmaz çevirisiyle, Can Yayınları tarafından basıldı. Rushdie takipçileri için sevindirici olarak yorumlanabilecek bu haberi de sizlerle paylaşmak isteriz.
Seçim gündeminin her yeri sardığı bugünlerde eğer çocuklara bu konuyu anlatmakta zorlanıyorsanız, “Fareler Ülkesi” size yardımcı olabilecek bir kitap. Bu nedenle Notabene Yayınları tarafından, Cemile Özyakan çevirisiyle basılan bu kitabı “küçük” okurlarımız için seçtik.
Kitabın konusu şöyle: “Fareler Ülkesi’nde, fareler liderlerini seçerdi. Her zaman seçilenler büyük, şişman, dev siyah kedilerdi! Ta ki günün birinde küçük bir farenin aklına yeni bir fikir gelene kadar. İşte asıl sorun şimdi başlıyordu. Bütün bu kanunların hepsi iyi kanunlardı. Tabii yalnızca kediler için. Fareler içinse hayat gittikçe zorlaşıyordu.”