Haftanın seçkisi: Yakınlıklar'dan Yiten Bir Aşkın Şarkısı'na...
Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Çağdaş dünya edebiyatından seçtiğimiz metinlerin öne çıktığı listemizle bir kez daha karşınızdayız. Birlikte düşünmek başka olasılıkları unutmamak için. Bu haftanın kitapları şöyle:
110
“Temasın İmkânları, ‘Değmek, Değer Üretmek, Dayanışmak’”
Bu haftanın ilk kitabı kolektif bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Ayşe Akalın tarafından hazırlanan ve Metis Yayınları tarafından basılan bu metne katkı veren isimler ise şöyle: Alperen Gençosmanoğlu, Aslı Zengin, Ayşe Akalın, Birkan Taş, Burcu Mutlu, Bürge Abiral, Derya Acuner, Nükhet Sirman, Yonca Cingöz.
Kitap hakkında fikir almak için şu cümlelere bakabiliriz: “Dünyada son dönemde iyice yoğunlaşan güvenlik toplumu arayışı, internetin yaygınlaşıp etkinleşmesi, neoliberalizmin bedeni açık bir kaynak haline getirmesi ya da sağ popülizmin veya ekolojik yıkımın tetiklediği endişe ve korkular, duygulanımın gördüğü entelektüel ilgide önemli rol oynayan güncel gelişmelerden birkaçıdır. Duygulanım teorisi, bedenlerin sabit konumlanmış göründüğü zamanlarda dahi aralarında aktarım, bağlantı, işbirliği hallerinin olduğunu görmemizi sağlar: Değmek, değer üretmek ve dayan(ış)mak üç ayrı durum değil, aynı sosyalliklerin birbirine içkin üç ayrı biçimi olarak anlaşılabilir. ‘Temasın İmkânları’ bu hallerin birbirleriyle nasıl konuştuğunu örneklemeyi amaçlıyor.”
Birbirine değmenin, dayanışmanın, birlikte değer üretmenin anlamını tekrar fark ettiğimiz bugünlerde, meseleye daha geniş çerçeveden bakmak isteyen okur için kitabı bu hafta köşemize taşıdık.
Özellikle “Biricik ve Mülkiyeti” kitabıyla anarşist düşüncenin önemli teorisyenlerinden kabul edilen Max Stirner’ın bu kitabından tanıtım bülteninde şöyle söz edilmiş: “Biricik ve Mülkiyeti 1844’te yayınlandığında kitap aleyhine kimileri yer yer alaycı tonlar barındıran çeşitli eleştiri yazıları çıkar. Stirner bunlar arasından Szeliga, Feuerbach, ve Hess tarafından kaleme alınan üç yazıya “Stirner’in Eleştirmenleri” adlı ünlü metniyle, Kuno Fisher’inkine ise mahlas kullanarak kısa bir yazıyla karşılık verir. Özellikle “biricik" ve “egoist” ile ilgili argümanlarını bu “eleştirmen”lerin nasıl yanlış anladıklarını, nasıl çarpıttıklarını örneklerle gösterir.”
Stirner’ın eleştirmenlerine verdiği cevapları merak edenlerin dikkatine sunarız. Metin, Norgunk Yayıncılık tarafından, H. İbrahim Türkdoğan & Ulus Sevdi çevirisiyle basıldı.
Çağdaş İrlanda edebiyatının önemli yazarlarından kabul edilen, Lucy Caldwell bu kitabında yer alan öykülerde hayatın içinden alelade anları ele alıyor ve kahramanlarını kuşatan dünyayı içeriden resmediyor. Siren Kitap tarafından, Tülin Er çevirisiyle basılan metin, çağdaş dünya edebiyatı meraklısı okur için ilginç olabilir.
Kitabın konusundan şöyle bahsedilmiş: “Yerini, yurdunu veya rolünü arayan, hamilelikle ya da çocuklarıyla sınanan veya yaşamını sorgulayan, farklı yaşamların olasılıklarıyla avunan kadınlar, Belfast doğumlu Caldwell’in ustalıklı anlatımıyla sayfalarda canlanıyor, arzu ve arayışlarıyla ete kemiğe bürünüyor. Monica Lewinsky’den Caroline Norton ve Sinéad O’Connor’a, herkesçe bilinse de saklanan sırlardan sır olmaya mahkûm yaşanmışlıklara, yalnızlıktan sonsuzluğa uzanan ‘Yakınlıklar’ kadın deneyimlerini merkeze alan, yalınlığıyla çarpıcı, özgünlüğüyle dikkat çeken bir koleksiyon.”
Şilili yazar Benjamín Labatut üçüncü kitabı olan, “Arsız Yeşillik”te dünyanın gidişatını değiştirirken insanlığı uçurumun kıyısına getiren bilimcilerin beklenmedik esin kaynaklarına, uçsuz bucaksız saplantılarına, deha ve deliliklerine büyüteç tutuyor. Can Yayınları tarafından, Saliha Nilüfer çevirisiyle basılan metin, aynı zamanda 2021 Uluslararası Booker Ödülü ve Amerikan Ulusal Kitap Ödülü finalisti. Kitaptan, bilimin hem kişisel hem de kitlesel ölçekteki yaratıcılık ve yıkıcılığına dair benzersiz bir anlatı olarak bahsediliyor. Konuya meraklı okur için bu hafta metni gündemimize aldık.
Erling Kagge “Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olarak biliniyor. Kitapları 38 dile çevrilen Kagge aynı zamanda Norveçli bir yayıncı. Kolektif Kitap tarafından basılan “Yürümek, Adım Adım”, Oğuz Tecimen tarafından Türkçeye kazandırıldı.
Tanıtım bülteninde kitaptan şöyle bahsedilmiş: “Kısa yürüyüşler de yaptım, uzun yürüyüşler de. Şehirden şehre de yürüdüm, köyden köye de. Gün boyunca da yürüdüm, gece boyunca da. Sevgililerimden uzaklaştığım yürüyüşler de yaptım, dostlarıma yaklaştığım yürüyüşler de. Ormanların derinlerinde, yüce dağlarda, karla kaplı engin düzlüklerde, şehirlerin yaban bölgelerinde yürüdüm. İçim sıkkınken de yürüdüm, sevinçten havalara uçarken de. Dertlerimden kaçmak için yürüdüğüm de oldu. Acı çekerken de yürüdüm, mutluyken de. Nerede olursam olayım, neden olursa olsun hep yürüdüm. Dünyanın sonuna kadar yürüdüm – gerçekten.”
Eyüp Aygün Tayşir, “Yiten Bir Aşkın Şarkısı”nda duyguları, şarkıları, hayalleri, rüyaları ve yakın tarihin güncelliğini koruyan olaylarını bir roman kurgusu içinde topluyor. Bizleri büyülü bir melodi eşliğinde, İstanbul’da “sonsuz” bir yolculuğa çıkarıyor. İletişim Yayınları tarafından basılan bu kitabı, Türkçe edebiyat takipçisi okurlar için seçtik.
Tanıtım bülteninde şu cümleler de dikkat çekiyor: “Aynı gün içinde ikinci kez duyduğu bu şarkı Alper’e iki mutlak inanç yerleştirdi: Bir şarkı belirli bir bağlam içinde dinlenildiğinde evvelce yaratmadığı etkileri yaratıyor hatta o ânı, anıyı adeta mumyalıyordu. Ve bir insanın kalbinden maziyi silip o küçük boşluğa yeni bir şey yazabilmeyi, ancak adına aşk denilen o mucizevi emek gerçekleştirebiliyordu. Alper ve Sedef üniversitede okuyan, ayrı dünyalara ait iki gençtir. Bu iki ayrı dünyanın kesişiminden renkli bir birliktelik doğar. Alper ve Sedef, birbirlerinin hayatlarını değiştirip dönüştürürlerken aralarındaki derin tutku sayesinde erişmesi güç hazlar yaşamaya başlarlar... Ama bir aşk hikâyesi ne kadar basit olabilir ki, aşk ve aşkın insana yaptırdıkları çözülmesi zor bir denklemken?”
Hüseyin Solgun, “Mahir Çayan, Kızıldere'den Önce 10 Ay”
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesinin kurucusu Mahir Çayan’a daha yakından bakabileceğimiz, “Mahir Çayan, Kızıldere'den Önce 10 Ay” Ayrıntı Yayınları tarafından basıldı. Türkiye devrimciler tarihi içinde önemli bir yere sahip olan Çayan’ın fikirlerini takip eden okurlar için kitabı bu hafta gündemimize aldık.
Tanıtım bülteninden şu cümlelere de bakabiliriz: “THKP-C lideri Mahir Çayan’ın yaşamı Kızıldere’de son bulsa da, mücadelesi ve teorik yazıları ile Türkiye sol tarihinde yeni bir başlangıç sayfası, bir Kutupyıldızı olarak görülmüştür.”
“Deniz” romanıyla 2005’te Booker Ödülü alan John Banville, “Sır ve Ölmüş Yıldızların Işığında”yla tamamlanacak bir üçlemenin ilk adımı olan “Güneş Tutulması”yla Türkiyeli okurla buluştu. Sia Kitap tarafından basılan metnin çevirisi, Suat Ertüzün’e ait. Çağdaş dünya edebiyatı meraklısı okur için bu kitabı da gündemimize aldık.
Kitabın konusundan şöyle bahsediliyor: “Sahnede geçirdiği bir özgüven krizinin ardından annesinden miras kalan çocukluk evine saklanan yılların aktörü Alexander Cleave, uzaklaşmak istediği hayatı üzerine düşüncelere dalmışken geçmişten, günden ve gelecekten ziyaretlerle karşılaşmaktadır. Yaşayanlarla hayaletlerin, hatıralarla önsezilerin birbirinden ayırt edilemediği bu ziyaretlerin yarattığı yumaktan çıkmaya çalışırken, hiç beklemediği etkileri olan bir güneş tutulması yaşayacaktır.”
20.yüzyıl İtalyan edebiyatının en güçlü isimlerinden kabul edilen, Antonio Tabucchi, “Isabel İçin Bir Mandala”da okurunu bir arayışın dolambaçlı hikâyesine taşıyor. Everest Yayınları tarafından basılan metnin çevirisi, Pelin Öncüoğlu Işık’a ait.
Kitabın konusuna dair şu cümleler fikir verebilir: “Şair Tadeus diktatörlük döneminde sırra kadem basan sevdiği kadının başına gelenleri anlamak için yollara düşer. Eşmerkezli dokuz çemberden oluşan bir mandalanın tam kalbine yerleştirdiği Isabel’e yaklaştıkça anlatılanlar gittikçe karmaşıklaşır. Lizbon’dan Cabo Verde’ye, Macao’dan İsviçre Alpleri’ne uzanan geniş bir coğrafyada mandalanın her bir anlatısı bambaşka Isabeller çıkarır karşımıza ve her Isabel’in sonu da farklıdır. Mandalanın çemberleri arasında düş ile gerçek, yeryüzü ile gökyüzündeki takımyıldızlar, geçmişle bugün arasında dalgalanan zaman, yaşam ve ölüm arasındaki sınırları sorgulatır. Neticede ‘ölüm hayatın bir virajıdır, ölmek sadece görünmemektir.’”
Ben Davis'in gerçek bir olaydan esinle yazdığı “Çorba Dayanışması”, daha yaşanabilir bir dünya için toplumsal duyarlılığın arttırılması gerektiğini savunan ödüllü bir roman. Yedinci ve sekizinci sınıflar için önerilen bu kitabın çevirisi, Mert Doğruer’e ait. Çocuklarda dayanışma kültürü oluşturması açısından önemli olabileceğini düşündüğümüz bu kitabı, dikkatinize sunarız.
Tanıtım bülteninde kitaptan şöyle bahsediliyor: “Bir süre ölümün kıyısında gezindikten sonra sil baştan bir hayata merhaba diyen on üç yaşındaki Jordan için değişim kaçınılmazdır. Daha sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sürmek için ailesiyle şehirden kırsala taşınmış ve yeni bir okula başlamıştır. İçinde kopan fırtınalar yüzünden arkadaşlık kurmakta zorlanan genç adam, dış dünyayla arasında âdeta koca bir duvar örmüştür. Fakat bir gün okulun en havalı grubu onu öğle yemeğine davet edince işler değişmeye başlar. Yolda tanık olduğu tatsız durum Jordan'ı Harry isimli bir evsizle tanıştıracak ve bir anda aylar öncesine, çok sevdiği özel birine, ‘her fırsatta iyilik yapma’ sözü verdiği zamana geri götürecektir. İkilinin bir çorbayla başlayan dostlukları çok geçmeden dünyayı saracak bir dayanışma hikâyesine evrilecektir.”