Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, T24'ten Gökçer Tahincioğlu'na yaptığı açıklamalarda, görevde olduğu dönem yapılan işkencelerden ve devletin sivil kişilerle kurduğu ilişkilere değin birçok konuyu itiraf etmişti.Eymür, gözaltında işkence yaptığını söylerken, kamuoyunda 'Yeşil' kod adıyla bilinen ve birçok cinayetin faili olan Mahmut Yıldırım'ın 'Başbakanlık kartı' olduğunu, kolordu toplantılarına katılabildiğini itiraf etmişti.
halktv.com.tr'den Hazar Dost, bu iddiaları eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'ya sordu. Avcı, "Eymür, siyasi bağlantılarıyla teşkilatı düzenlemeye çalıştı” dedi. Söyleşi özetle şöyle:
Mehmet Eymür, röportajda, sizin için 'Kürtleri kullanıyordu, örgütlenmeler kuruyordu' gibi iddialarda bulundu. Bahsi geçen örgütler nelerdi? Görevleri neydi?
Mehmet Eymür’ün iddialarını değerlendirmek için geçmişi bilmek lazım. Ben Susurluk Komisyonu’na verdiğim ifadede nasıl Emniyet’ten Mehmet Ağar ve ona bağlı polis-sivil ekiplerinden oluşan bir çete grubu var, ‘terörle mücadele’ diyerek hukuk dışı işler yaptığını söylediysem aynı yapının MİT’te olduğunu söyledim. MİT’teki yapının başında da Eymür var dedim.
Eymür bana dava açtı, bu davada ben iddialarımı ispat etmek için, yapılan operasyonlarda yakalanan mafya üyelerinin üzerinden MİT’teki bazı insanlara dair notların, telefon numaralarının çıktığını mahkemeye anlattım. Mafya mensupları üzerinden çıkan telefonlar ekseriyetle teşkilat üzerine değil, kişi üzerine kayıtlı idi. Eymür beni kendi teşkilatı üzerinden şikayet etti, 'Telefon numaralarımız devlet sırrıdır' dedi.
O günden bu yana Eymür’le bizim aramızda bir sorun var, ara ara çıkar benim hakkımda bir şeyler söyler. Anlattıklarına gelince, Eymür, 'Bazı kişileri, özel harekât polisi vardı, -hatta kaba tabirle Kürtleri diyor- Suriye’ye gönderdi. Apo’ya (Abdullah Öcalan) değil, PKK muhaliflerine gönderdi. Polisin normalde yurtdışı görevi yok’ diyor. O tarihlerde Suriye’de PKK karşıtı kimse yoktu. Böyle bir amaçla da kimsenin gittiğini duymadım. O tarihlerde yurtdışına (Suriye’ye) hangi ekibin ne için, kimlerin gittiği kayıtlarda var, devlet biliyor.
Hatta Eymür eksik biliyor. Ben kendim gittim. Görev için gittiğimi zamanın Emniyet Müdürü, İstihbarat Daire Başkanı, valisi, Olağanüstü Hal Valisi, İçişleri bakanı olmak üzere yetkililerin bilgisi dahilinde gittim. Yargılandığım davada bu konuyla ilgili belgeler evimde bulundu, sonra devletin kasasında bu belgelerin görevle ilgili verilip, kullanıldığına dair tutanaklar bulunup dava dosyasına kondu. Sonra bütün bunlardan beraat ettim. Gönderdiğimiz insanları, bilgi toplamak için gönderdik. Sivil kimlikle gittik. Oradaki görevimiz hakkında bilgi vermek çok doğru değil ama herkes kendine göre yorum yapabilir tabii.
Yeşil hakkındaki 'Başbakanlık kartı ve kolordu toplantılarına katılıyor' iddiaları hakkında ne diyeceksiniz? Güneydoğu'da görev yaptığınız sırada Yeşil de bölgede etkindi.
Tek tek kişiler üzerinden konuyu irdelemek doğru değil, devletin sivil kişileri kullanımı, bu konuda yapılan hatalar ve buna sebebiyet veren sistemi konuşmak onu değerlendirmek gerekir. Yoksa sadece bugün adı geçen Mehmet Ağar, Korkut Eken, Yeşil gibi kişileri konuşursak eksik kalır. Aynı yanlış çalışan sistemin yalnız bu safhası görülür, ‘bu kişiler gitti iş bitti’ gibi anlaşılır. Sorun sadece bu kişiler değil, elbette bu kişilerde araştırılmalı ama olay sadece bu insanlarla sınırlı kalmamalı. Asıl olan bu konudaki yanlış sistemi görmek irdelemek, hataları bir daha olmasın diye sistemi sorgulamak, konuşmak gerekir.
PKK’yla ilk mücadelede zorda kalınınca ‘Yeşil’ gibi insanlara da benzeri görevler verildi, olayın içine alındı, bu yanlıştı doğrusu. İstihbarat birimlerinin örgüte yakın olan kişileri, örgüt hakkında bilgi almak için kullanması doğru bir şey. Sol örgüte karşı aynı ideolojide birini, sağ örgüte karşı sağcı birini, dini gruplara karşı aynı cemaat-tarikatta birini bilgi almak için kullanabilirsiniz. Ama siz bilgi temelini aşıp, sağcı birini sola, solcu birini sağa karşı eylemde kullanıyorsanız, burada bir anormallik var.Bu suçtur. Çok tehlikeli gelişmelere sebep olacak bir davranıştır.
Yeşil ve benzeri insanlar, Güneydoğu’da tek başına 50 kilometre gidemezler. İlk kontrol noktasında yakalanır. Her yere gidiyorsa, hareket ediyorsa, yanında ya polis, ya jandarma ya da MİT’ten biri vardır veya onlara dayanarak, güvenerek yapıyordur.İlk bulduğunuz yönteme sarılırsanız, kişileri eylemlere sokarsanız, kullanırsanız sonra bu kişiler bir olaya karışırsa işlem yapabilir misiniz? Kendi suçunu yanında devlet için yaptım diyerek diğer şeyleri de anlatır, sorunlar büyür.
Eleştirinizin temelinde kontrgerilla yöntemlerinin kullanımı var, doğru anlıyorum değil mi?
Türkiye’de kontrgerilla değil çeteleşme vardı. Türkiye’deki çeteleşme yanlış mantıkla kullanıldı. Devlet, terörle mücadelede sıkıştığında ortaya çıkan bir anlık yöntem. Kendi temel felsefesi ve yöntemi farklı. Başka sorunlara yol açacağı baştan belliydi.
Eymür, teşkilat dışı siyasi bağlantılarıyla teşkilatı düzenlemeye çalıştığı, bu dış bağlantılarında güç alarak teşkilat içinde güç devşirdiğini, kendisinin de söylediği gibi zamanın Başbakanın eşi (Özer Çiler) ile kurduğu bağlantıyı kullandığı gibi farklı zamanlarda da farklı siyasi ilişkileri kullandığı bilinir. Eymür’ün marifeti, siyasi bağlantıları aracılığıyla teşkilatı düzenlemeye kalkıyor. MİT’in işleri Başbakan’ın eşiyle konuşulabilir mi? O yüzden konuştuğu müddetçe, hak etmediği görevlere talip olur. Emniyet’te Mehmet Ağar, üst rütbeye siyasi bağlantılarıyla geldi.
Eymür'ün gözaltında kötü muamele ve işkence hakkında anlattıkları var. Sizce kamuoyu Türkiye'de yaşanan kötü muameleye dair her şeyi biliyor mu?
Önce Türkiye de işkence, kötü muamele konusunda bunca yıldır polisin, MİT’in işkence yaptığı konusu kamuoyunda tartışılır, konuşulur. Kamuoyundan gelen tepkiler sonrası hükümetin işkenceyi-kötü muameleyi araştırması lazım. Türkiye’de bu konuya dair ciddi bir inceleme yok. 'Neden yapıyor bunu güvenlik kuvvetlerimiz? Nasıl önleyebiliriz?' diye araştırma yapılması gerekiyordu. “Batı’da da yapılıyor” deniliyor. Batı’da bu yöntemler istisna, Türkiye’de normal yöntem haline dönüşmüştü.
Mehmet Eymür, MİT mensubu. Kolay kolay sorguya girmez. İstisna olarak girmiştir. Ben 1984’e kadar 4 yıl sorguya girdim, ondan sonra meslek hayatım sorgu, soruşturmadan uzaktı. Şimdi siz Eymür ve benim konuştuklarım üzerinden bu olayı irdeler seniz çok şey eksik kalır. Ben bu yöntemlerin yanlış yapıldığını söyledim. Kamuoyu iki ismi tartışıyor, iki isim de bu sorgulamalarda en az görev almış kişi.
Yıllardan beri işkence iddiası olan diğer iller var. Bu olaylar olurken bu ülkenin yetkilileri neredeydi? Valiler, müdürler, genel müdürler, bakanlar, hükümetler nerde? Bunları es geçip, ucundan kenarından görev almış insanları dile dolarsanız, büyük resmi göremezsiniz. Mersin’de görev yaptığım dönem, sorguladığım insanlarla hala görüşüyorum. Yüzlerce kişi çıktı “Bana kötü muamele uygulandı”, kitaplar yazıldı. Valiler, bakanlar harekete geçmedi."