Hatay Dikmece’de tarım arazileri ve zeytinliklerinin kamulaştırılmasına karşı çıkan ve 29 Temmuz'da nöbete başlayan köylüler, siyasetçilere taleplerini iletmek ve TBMM'de seslerini duyurmak için bugün Ankara’ya geldi. Köylüler yaşadıklarını anlattı.
Köylülerden Salih Zidanoğlu, “Bizim zeytinliklerimizi, yaşam teknemizi bizim elimizden alıyorlar. Ama biz buna müsaade etmeyeceğiz" dedi. Zidanoğlu, konuya ilişkin imar planı için Antakya Belediyesi’ne müracaat ettiğini belirterek, “Bana ret geldi. 2-3 seneden beri, şimdi depremde hem kızlarımın evleri yıkıldı, benim de evim yıkıldı. O tarlaları onlara mesken yapacağız” dedi.
'Çocuğumun geleceği yok artık'
Mevcut arazilerini eşinin 15 yıl yurt dışında çalışmasıyla aldıklarını belirten bir başka yurttaş ise, “Ama aldılar, benim çocuğumun geleceği yok artık. Benim gencecik oğlum var, onun geleceği yok artık. Zeytinliğimize dokunmasınlar. Biz bunu istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz” diye konuştu.
Çiftçilik yapan 60 yaşındaki Ali Tahir Doğan şunları söyledi: “Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Hatay benim meselemdir’ diyor. Hatay, yine bizim meselemizdir. Bizim malımız da bizim meselemizdir, benim tarlam, ben çiftçiyim. 30 kişiyiz, torunlarla, çocuklarla, eşimle, kardeşimle. Ya bu araziler giderse ben ne yapacağım? Ben çiftçiyim, başka bir mesleğim yok."
Köylerini bırakmayacaklarını belirten diğer bir yurttaş ise, “Çocuklarımız için, gelecekleri için en büyük kaygımız çocuklarımız. Zeytinimizi, arazimizi hiçbir şekilde bırakmayacağız. Sürekli oradayız biz, hiçbir zaman hiç gitmeyeceğiz” dedi.
'Bir çadır yerimiz kalmayacak, göçe zorlanacağız'
Aysel Olgun, ise tarım arazilerinin kamulaştırılmasının özellikle depremzedelerin hayatını çok zorlaştıracağını, yaşayacak alanlarının kalmayacağını belirterek şunları anlattı: “Biz de depremzedeyiz. Sevdiklerimizi kaybettik, evlerimizi kaybettik. Hatay’ımızı kaybettik, yaşam alanlarımız kalmadı, herkes daha çadırlarda. Buna rağmen topraklarımız elden gidiyor. Böyle ufak bir alan değil. Yüzde 90’nı bir köyün; toprağıyla, suyuyla, evleriyle..."
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde evleri yıkılmadığı için sevindiklerini ancak deprem sonucunda bütün tapularının düştüğünü belirten Olgun, “Tarlalarımız tapulardan düştü, şu an hiçbir toprağımız yok. 1,5 dakikada Hatay yok oldu. Şimdi herkes zeytinliğe, köylere yöneldi. Biz de öyle düşünüyorduk ama maalesef bu olursa bir çadır yerimiz bile kalmayacak ve göçe zorlanacağız. Biz sadece toprağımızı savunmak için yaşam alanımızı savunmak için, çocuklarımızın, torunlarımızın, büyüklerin mirasını korumak için sadece mücadele ediyoruz” dedi.
'Yaşayacak yerim kalmadı benim'
Konut yapımı için bazı arazilerin olduğunu kaydeden Mahmut Dolgun ise, “Ben çiftçilik yapıyorum, ben 35 kişiye bakıyorum. 9 tane öğrencim var. 5 tane üniversite öğrencisi, 4 tanesi de ilkokul, ortaokullarda. Benim yaşamamı nerede sağlayacaklar? Çadır kuracak yerim kalmadı benim. Yarın deprem olmayacağının kanıtını kim verebilir bize? Hiç kimse. Varsa, buyursun versin bize” diye konuştu.
Ne olmuştu?
Deprem bölgesinde yeni konut yapımı için orman alanları ile zeytinliklerin imara açılmasını öngören düzenlemenin, 14 Temmuz’da,TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin ardından deprem bölgesi Hatay’da tarım arazilerine konut yapımı için adımlar atılmaya başlandı.
TOKİ’nin kalıcı konut yapması için Hatay’ın Antakya ilçesinin Dikmece köyü arazisinin bir bölümü için kamulaştırma kararı alındı. Jandarma eşliğinde iş makinaları ile köylülerin tarım arazilerine girildi. Arazilerine iş makinalarının girmesine engel olmaya çalışan köylüler darp edilmiş, 7 kişi gözaltına alınmıştı. Köylüler kamulaştırmaya karşı 29 Temmuz'da nöbet tutmaya başlamıştı.