Hatay Valiliğinin 2021'de hazırladığı İl Afet Risk Azaltma Planı'nda Maraş kaynaklı deprem olacağı uyarısı çıktı. Evrensel gazetesinden Sibel Hürtaş'ın 10 Şubat'ta gündeme getirdiği, Hatay Valiliği'nin internet sitesinde de yer alan raporda "Hatay ilini risk altında bulunduran en büyük doğal afet depremdir" ifadesi yer alıyor. Raporda olası bir 7.5 büyüklüğündeki depreme ilişkin risk analizleri ve senaryoları yapılıyor. Rapordaki tespitler ve uyarılar şöyle:
* Doğu Anadolu Fay Zonu ve Ölü Deniz Fay Zonu'nun Amik Ovasında birleşmesi, Antakya, Yayladağı ve Samandağ’a kadar uzanan fay kolları, Akdeniz içerisindeki faylar İlin en önemli deprem kaynaklarıdır.
* İlin merkez ilçeleri Antakya ve Defne başta olmak üzere, Hassa, Kırıkhan, Reyhanlı, Dörtyol, Erzin ilçeleri diri fay hatları veya zonları üzerinde yer almaktadır.
* Yüksek nüfusa sahip Antakya ilçesinin yerleşimi fay hatları/zonları üzerinde oturmakta, ayrıca alüvyon zeminde yer alması büyük bir depremde sıvılaşma olaylarının yaşanabileceğini göstermektedir.
* Antakya ve yakın çevresinin de içinde yer aldığı Antakya-Kahramanmaraş grabeni, farklı tektonik yapıların bir arada bulunduğu ve tektonik etkinliğin çok yoğun yaşandığı alanlardan biridir. Graben alanı, aktivitesini devam ettiren Ölü Deniz ve Doğu Anadolu Fayları ile Kıbrıs Yayı’nın etkisindedir. Antakya şehri ise grabenin güneyini şekillendiren Ölü Deniz Fayı’nın
etkisi altındadır. Bu nedenle şehir oldukça yüksek bir sismik riske sahiptir.
* Tarihsel ve aletsel dönemde meydana gelen depremler bu sismik riski ispat etmektedir. Tarihsel dönemde, Antakya ve çevresinde yıkıcı etki yapan bir çok deprem meydana gelmiştir. Ancak son 135 yıldan beri bölgede gerilimi boşaltacak bir depremin olmayışı, gelecekte deprem olma riskini her geçen
gün artırmaktadır.
* Çok uzun süren durgunluk döneminden dolayı, halk olası bir deprem
tehlikesinden habersizdir. Bu durum tehlikenin boyutunu daha da artırmaktadır.
* Antakya ve yakın çevresinde görülen yoğun tektonik rejim, kısa mesafede farklı zemin özelliklerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu zeminler olası bir depremde gösterecekleri tepkilere göre en zayıf zeminler, zayıf zeminler, az sağlam zeminler, orta derecede sağlam zeminler ve sağlam zeminler
şeklinde sınıflandırılmıştır.
* Graben alanı ve akarsu boylarındaki dolgu alanları, en zayıf ve zayıf
zeminleri oluşturmaktır. Olası bir depremde, zemin büyütmesi, sıvılaşma, kopma, oturma ve heyelanlara bağlı şiddetin en çok hissedileceği zeminlerdir. Ne yazık ki bugün şehrin büyük bir bölümü bu zeminler üzerinde yer alır. Grabenin doğu ve batısında anakaya özelliğindeki horst
alanları, az sağlam, orta derecede sağlam ve sağlam zeminlerden oluşur. Az sağlam zeminler, grabenin batısında geniş alan kaplamaktadır. Yerleşme için uygun topografyaya sahiptir. Zemin özelliklerinden dolayı olası bir depremin şiddeti, en zayıf ve zayıf zeminlere göre daha az hissedilecektir.
* Orta derecede sağlam ve sağlam zeminler ise Habibineccar Dağı’nın batı
yamacında yer alır. Ancak burada eğim değerlerinin oldukça yüksek olması yerleşmeyi engellemektedir.
* Antakya’da mevcut yerleşme ile zemin özellikleri arasındaki ilişki, olası bir
depremde ortaya çıkacak can ve mal kayıpları konusundaki endişeyi artırmaktadır. Olası bir depremde can ve mal kayıplarının en az düzeyde gerçekleşebilmesi için yerleşmeler öncelikle sağlam ve orta derecede sağlam zeminlerin topografik olarak yerleşmeye elverişli bölümlerine inşa edilmelidir.
* Ancak sağlam zeminlerin yerleşmeye elverişli alanlarının az olması, ileride
şehrin gelişimini karşılayamaz. Bu nedenle şehrin gelişimi Asi nehrinin batısında topografik olarak yerleşmeye daha elverişli ve geniş alana sahip az sağlam zeminlere yönlendirilmelidir
Raporda olası bir depremde kentin zayıf yönleri de şöyle sıralanmış:
* İlimizde sıvılaşma riski yüksek olan alüviyal zeminde
yapılaşmanın bulunması
* Kentsel dönüşümün parsel bazında yapılıyor olması, yapı stoğu bilgisinin
yetersiz olması
* Vatandaşların zorunlu deprem sigortasını (ZDS) yaptırmaması
* Ruhsatsız yapıların bulunması ve yapılaşmada denetim eksikliği, yapı üretim sektöründe çalışan tüm personelin depreme dayanıklı yapım ilkeleri konusunda eğitim alma zorunluluğunun bulunmaması
* Halkın kentsel dönüşüme katılımda isteksiz olması, yapıların deprem dayanıklılık testlerinin ücrete tabi olması ve yaptırılmasının vatandaşın isteğine bırakılması
* İlimizde ulaşım mastır planının olmaması
* İlimizin bazı bölgelerinde niteliksiz yapılaşmanın sit alanları ile iç içe
olması
* İmar barışı sonucu oturum izni alan binaların tam olarak depreme dayanım koşullarının sağlayıp sağlamadığının bilinmemesi
* Zemin etüt laboratuvar sayısının yetersiz olması
* Kentsel dönüşüm çalışmalarında yer seçim alanlarının kısıtlı olması, yerleşim alan çevresinin genellikle verimli tarım arazileri, orman, sanayi kuruluşlarıyla çevrili olması..."
Tekin: Suç ortaklığı
CHP milletvekili Gürsel Tekin, raporu şöyle değerlendirdi: "Bu rapora rağmen hazırlıklar yapılmamışsa çok vahim bir olaydır. Hesabının mutlaka sorulması lazım. Diyelim doktora gidiyorsunuz ve diyor ki 'damarlarınız tıkalı..' Buna rağmen operasyon yapılmıyorsa büyük bir suç ortaklığıdır. Türkiye’nin şu an yaşamış olduğu sıkıntıların tamamı suç ortaklığı vardır. Bu suç ortaklığı çözülmediği sürece bu sorunları hep yaşayacağız."
(Kısa Dalga)