FİLİZ GAZİ
Kısa Dalga - “Günümüzde milyonlarca dolar saniyeler içinde dünyada bir tur atabilir hale gelmiştir. Soğuk cüzdanınıza yüklediğiniz milyonlarca dolarlık kripto varlığı kolay bir şekilde ülkeler arasında dolaştırabilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında Güney Amerika'da uyuşturucu ticaretinden elde edilen kara (kirli) para Karayip Adalarına ve buradan Avusturya üzerinden New York'a ve oradan da Londra'ya belki bu satırları okumak için geçen süre içinde ulaştırılabilir.”*
Hayal gücü… Kara para aklama yöntemleri denilince sınırsız hayal gücü kullanılır dersek abartı bir ifade olmaz. Türkiye’de ise kara para aklamak için sofistike yöntemlere gerek kalmıyor. Bir anda bavul bavul paralar kazansanız dahi kimse size "Bu kadar çok parayı nereden buldun, nasıl kazandın?" diye sormaz.
Kara para nakit formundan kimi göstermelik harcamalarla kolayca kurtarılır. Dilan Polat, Şule Kaya Türk diğer adıyla Şulemsi, Ece Ronay, Tayyargil olarak tanınan Tayyar-Özlem Öz çifti, Nez Demir ve sayısız yüzlerce isim daha birkaç yıl öncesine kadar orta halli sayılabilecek kişilerdi. Önce -adına her ne derseniz- internet ünlüsü, sosyal medya kişiliği, fenomen, influencer oldular. Birkaç yıl geçmeden ise milyoner. Milyonluk otomobillerini, villalarını, lüks hayatlarını ve gösterişlerine dokunulmazlık kalkanı sağlamak için de bazen de umre ziyaretlerini sosyal medyalarından paylaşan bu insanların ortak noktaları ise güzellik merkezi sahibi olmalarıydı.
Niçin güzellik merkezleri? Çünkü bu işletmelerde genellikle nakit para kullanılır. Böylece, paranın takip edilmesi zorlaşır. Sahte fatura yöntemiyle ise ithalat ve ihracat faturaları olduklarından düşük veya yüksek gösterilerek aradaki fark kara para aklamak amacıyla kirli para olmaktan kurtarılır. Ve kirli para sorgusuz sualsiz finansal sisteme sokulur.
Yasal işletmeler aracılığıyla suç gelirini aklama
Ülke koşullarında kara para aklayıcılarının olağanüstü çabalarına gerek kalmıyor. Ekonomi yazarı Murat Muratoğlu, Türkiye’de kara para aklayanların en çok gayrimenkul alım satımı, lüks tüketim mallarının satın alınması, sahte şirketler aracılığıyla para transferleri ve offshore hesaplar kullanımı gibi yöntemlere yöneldiğini söylüyor.
“ ‘Breaking Bad’ filminde Walter White'ın suç gelirlerini araba yıkama işletmesi üzerinden aklaması, kara para aklamanın ne kadar yaratıcı ve çeşitli yollarla yapılabileceğini gösterir. Yasal işletmeler aracılığıyla suç gelirleri rahatlıkla aklanabilir. Oteller, restoranlar, inşaat şirketleri veya teknoloji firmaları gibi… Netflix'in popüler dizisi ‘Narcos’ filminde Pablo Escobar'ın sahte şirketler aracılığıyla para aklaması sıkça vurgulanır. Kara para aklamak için sahte şirketler kurabilir veya mevcut şirketler üzerinden sahte faturalar düzenlenebilir. Bu, paranın izini sürmeyi zorlaştırır ve aklanan paranın yasal görünmesini sağlar.”
Sünnet parası, düğün takısı yöntemiyle aklama
Bir diğer kara para aklama örneği ise bu ülkeye münhasır: Sünnet parası, düğün takısı yöntemiyle kara para aklama. Ayhan Bora Kaplan çetesine yönelik hazırlanan MASAK raporuna göre Kaplan’ın oğlunun sünnet düğününde takılan takıların bedeli olarak bankaya yatırılan 27 milyon 808 bin TL’ydi.
Ozan Bingöl, “Kara Para ve Aklama- Bir Türkiye Portresi” adlı kitabında sistemin işleyişini şöyle anlatır:
“Ciddi miktarda kara para birikince çocuğunuzu sünnet ettirirsiniz. Erkek çocuğunuz yoksa ve bekarsanız evlenirsiniz. Sünnet töreni veya düğünde eş dost (!) altın takar. Zarfa para koyar. Bu kapsamda toplanan paralar Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 4. Maddesi kapsamında istisna kapsamında değerlendirilir. Bu nedenle, düğünde toplanan altının miktarıyla bağımsız olarak yüksek miktarda kara para aklanma yolunda ilerlemeye başlar. Sonra altını işbirliği yaptığınız kuyumcuya götürür satarsınız, sattığınız altın karşılığını da banka hesabınıza ‘Düğünde takılan altınlara ilişkin ödeme’ gibi bir açıklamayla kuyumcunun banka hesabınızdan kendi hesabınıza aktarırsınız. Nakit tutarları da ‘Düğünde takılan paralar’ notuyla bankaya yatırırsınız. Böylece kara paraları finansal sisteme, komisyonsuz ve vergisiz şekilde sokmuş olursunuz.”
Saygın, hayırsever iş insanı görünümü altında para aklama
Kara paranın hayırsever görünüm altında aklanması ise trajikomik görüntüler ortaya çıkarır. Devletin en üst kademesindeki insanlarla boy boy fotoğraflar verilir. Hayır işlerine girişilir, sosyal sorumluluk projelerinde yer alınır, buralarda görünürlük artırılır. Vatanseverlik altında ülkenin kalkınmasında harcanan paralardan sık sık söz edilir. Bu sayede saygın işinsanı görüntüsü elde edilir. Hayırsever unvanını perçinlemek için vakıf veya dernekler kurulur. Bürokratlar, siyasiyeler yakın çevre oluverir. Holdingin oteli, uçağı, lüks araçları siyasetin, bürokrasinin ve hatta medyanın emrine verilir ve diledikleri zaman kullanımlarına açılır. Böylece, karşılaşabilecek tüm yasal bariyerler baştan önlenir.
Yukarda tarif ettiğimiz özelliklerin ilk akla getirdiği kişi Korkmaz isminin baş harflerinden oluşan SBK Holding sahibi ve SBK Vakfının kurucu başkanı Sezgin Baran Korkmaz.
23 Aralık 2015 tarihli Hürriyet Gazetesi haberinin başlığı şöyleydi: "Ayakkabı boyacılığı ile başladı 27 şirkete yatırım yaptı."
Haber metninde ise Korkmaz'dan şöyle bahsedilmişti:
“Yabancı fonların Türkiye'deki çeşitli firmalara yatırım yapmasını sağlayan SBK Holding, elde ettiği kârın önemli bir bölümünü sosyal yardımlara harcıyor. En son Kars'ta okul ve öğrenci yurdu yaptıran SBK Holding'in sahibi Sezgin Baran Korkmaz, köy okullarında okuyan 5 bin öğrenciye de kışlık giysi hediye etti.”
Gün geçtikçe muteber, makbul konumlara taşınan Korkmaz’ın medyaya gösterisi uzun bir süre devam etti. İstanbul Piyalepaşa'da bir semt pazarındaki tezgâhların tamamını satın alıp halka bedava sebze meyve dağıtmasıyla gündem oldu. Ağustos 2018'de de milyonlarca dolar değerindeki lüks yatı "Queen Anne" ile Bodrum Cennet Koyu'na gelip halk plajında herkese bedava ayran ve lahmacun dağıttı. Gün geldi yeni evlenen çiftlere 'yalısının' kapılarını açtı, tatile gönderdi. Çocuklara burs verdi. Robin Hood’u unutturacak yardım gösterişleri arasında gecekondu mahallelerindeki evlerin önüne zarf içinde para koymak da vardı.
1950 yıllardaki "işleriyle" ün kazanan "Sülün Osman" kamu mallarını 'satarak' ya da 'kiraya vererek' deyim yerindeyse efsane haline gelmişti. Sözde sattıkları arasında tramvay, Galata Kulesi, kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları dahi vardı. Sülün Osman, aynı Sezgin Baran Korkmaz’ın hayırsever yurttaş imajını çizmesi gibi 20 Nisan 1962'de hapisteyken "Alınteri ile Yaşamak" konulu konferans vermişti.
İmtiyazlı POS cihazlarıyla para aklama
‘Türkiye’de birkaç banka bu işlemlerden dolayı soruşturma dahilinde’
Türkiye'de kara para aklamada tercih edilen bir diğer yöntem POS cihazlarını (Point of Sale- Satış noktası) kullanma.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, imtiyazlı POS cihazlarının kara para aklamada kullanıldığına dikkat çeken isimlerden biri. Kısa Dalga’ya konuşan Karabat şöyle anlatıyor:
“Vatandaşın elindeki pos cihazı, kredi kartlarıyla bu işlemler yapılmıyor. Yüksek imtiyazlı kartlar var. Belli sektörlere bu kartlar veriliyor. Aklınıza gelmeyecek limitlerde kartlar bunlar. Bu kartlar kullanılarak bu işlemler yapılıyor. Türkiye’de alışveriş yapılmış gibi gösteriliyor. Özellikle İstanbul Kapalı Çarşı’da bu işlemler yapılıyor. Bu imtiyazlı kartlar yurt dışında çekildikten sonra kapatılarak para bir şekilde Türkiye’ye transfer edilmiş oluyor.
Örneğin, size gelen bir kurye pos cihazıyla geliyor ve çekim yapıyorsunuz. Kuryenin size getirdiği kart yurt dışına çıkabilir, internet bağlantısı kurduğu her yerden bu işlem yapabilir.
Çekimi yapılan iş yeri sahibi de bir komisyon karşılığında bunu yapıyor. Böylelikle kaynağı belli olmayan para, olmayan işlemler üzerinden Türkiye piyasasına girmiş oluyor. Türkiye’deki birkaç banka bu işlemlerden dolayı soruşturma dahilinde. ABD’nin devlet kurumu olan Development Finance Corporation (DFC) tarafından Kongre’ye sunulan raporda Türkiye’nin de adının geçiyor.”
Karabat: Ben isim vermiyorum, bu isimler zaten devlette var
Şubat ayında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, kara para aklandığı ve yurt dışına pos cihazları ile para çıkışı yapıldığı şüphesi üzerine inceleme başlatmış ve incelemeler sonucunda operasyon düzenlemişti. Emniyet kaynakları tarafından 1,8 milyar dolarlık kara paranın aklandığı ifade edilmişti.
Karabat, söz konusu operasyonun sadece bir firmaya yapıldığını hatırlatarak şunları söylüyor:
“Bu operasyonda 1,8 milyar dolarlık kara paranın aklandığı emniyet kaynakları tarafından ifade ediliyor. Ancak bizim sadece geçen seneye kadar olan tespitimiz 70 milyar dolar üzerinde. Bizim iddiamız şu: 30’dan fazla firma ve bin civarında pos cihazı olduğu. Bu iddialarımız devlet kaynaklı. Ben isim vermiyorum, bu isimler zaten devlette var.”
“Dolgun bedelle banka hesabınız kiralanır” ilanları
Şirinler yöntemi, şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünden kurtulmak için eldeki paranın bölünerek çok sayıda kişi, yani “şirin” tarafından bankalara yatırılarak sisteme para sokulması anlamına geliyor. Bu sayede meblağ paylaşımı yapılarak para dağıtılmış oluyor. Komisyon karşılığında para kazanan “şirinler” aracılığıyla yetkili makamların radarına yakalanmamak amaçlanıyor.
Şirinler yöntemi daha çok yasa dışı kumar ve bahisten elde edilen kara paraların aklanması için seçilen bir yöntem. Üçüncü kişilerin banka hesapları kiralanıp, bahis paraları bu hesaplara atılıyor. Hesap sahipleri genelde sabıkasız, öğrenci, işsiz ya da asgari ücretle geçinen, ihtiyacı olan kişilerden seçiliyor.
Bunun için “Dolgun Bedelle Banka Hesabınız Kiralanır”, "Banka hesabınızı kiralayın, yüksek kazanç sağlayın” ilanları veriliyor. Bu yolla üçüncü kişilerin banka hesapları kiralanıyor ve bir ay için 8- 10 bin TL. ödeniyor. Örneğin yaptığımız taramada karşımıza çıkan bir ilanda; “Banka hesabınız kiralanır. Yatan paradan % komisyon veriyoruz. Al gülüm ver gülüm, uckat (üçkağıt) yok.” ifadeleri kullanılmış.
Sosyal medya ortamlarında paylaşılan ilanlara baktığımızda karşımıza şunlar çıktı:
Kapalı Çarşı’nın bilinmeyen yerlerinde kurulan düzenek
Tüketici Konfederasyonu Hukuk Komisyonu Başkan vekili Dr. Mücahit Saraçlı kara para aklamadaki bu yöntemi şu sözlerle anlattı:
“Denetime takılmadan, küçük rakamlara bölünerek bir sürü insana hesap açtırıyorlar. Farklı banka şubelerinde Türk Lirası, Euro, Dolar, İsviçre frangı hesapları açtırılıyor. Örneğin 500 bin doları on parçada gönderiyor. Kendi hesaplarına EFT, havale ya da virman yaptırmıyorlar. Parayı fiziken bankadan çekiyorlar. Esas bu işleri yapanların kayıtlarda adı görünmüyor. Yıllardır operasyonlar yapılıyor, bazı kişiler alınıyor ama bunun dibinin kurutulmaması mümkün değil. Bundan sonrasını susmak zorundayım, çünkü başka boyuta geçiyor.”
Saraçlı’ya “Hesabını kiraya veren kişi hukuki açıdan sorunlu mu? Sabıkalı hale geliyorlar mı?” diye soruyoruz. “Elbette” diyor ve Kapalı Çarşı’da eski metruk iş hanlarında, onlarca POS cihazının olduğu, küçücük odalarda “korkunç bir düzeneğin” kurulduğuna dikkat çekiyor:
“Bu ilanlarla alenen kara para aklanıyor. Bu olayları yapanlar genellikle parayı yurtdışından transfer ediyor. Bahis, porno sitelerinden elde edilen çok ciddi anlamda kayıtdışı diye adlandırdığımız, vergilendirilmemiş gelir var. Ben hatta bu işlemlerin yapıldığı yeri de söyleyebilirim. Kapalı Çarşı örneğin… Her nedense bana bir soruna çözüm bul diye ulaştılar. Meraktan gittim. 80 metrekare bir odada, “u” şeklinde duvara dizilmiş olan masalar düşünün. Ben size diyeyim 200 tane POS makinası, POS makinesinin önünde cep telefonları ve ATM kartları. (Automated Teller Machine- Otomatik Para Çekme Makinesi) Kişilerin hesaplarını kiralıyorlar ve buradan işlemler yapıyorlar. Onay kodlarını verebilmek için cep telefonları var önlerinde. Korkunç bir düzenek kurmuşlar. Günlük ciroları tahminimce 3 milyon- 7 milyon dolar arasında değişiyor.
Dehliz gibi bir yere giriyorsunuz, belli yerler sonrasında giremezsiniz, geçirmezler. Kapalı Çarşı kapılarıyla bağlantılı eski metruk iş hanlarındaki yerlerde bunlar yapılıyor. Bu biliniyor; devletin, polisin bilmemesi mümkün değil.”
Yaşlı annesinin, babasının hesabını kullanıyor
Saraçlı’nın sözleri arasında POS makinelerinin “kiralanması” ile ilgili de bir suç ağı olduğu ortaya çıktı:
“Örneğin POS makineleri kiralanıyor. Bu kiralamada da bambaşka bir tefecilik olayı dönüyor. Hesap kiralamada kendilerine gelir elde eden bir kadro var. Annesinin, kardeşinin, arkadaşının şunun bunun hesaplarını veriyor, ayrıca o hesaplardan komisyon elde ediyor. Yaşlı annesini götürüyor, yaşlı babasının hesabını kullanıyor. Banka işlemleri için bildirim geldiğinde yanıtlayabilmek için annesinin, babasının iletişim numarasını kendi telefonu gösteriyor. İşsiz gençler buna özeniyor. Medyada kısa sürede zengin olan insanları görüyor. Öbürü milyon kazanırken ben de kazanayım diyor. Dolayısıyla böyle bir rant ortamının döndüğü noktada bu işler tabi ki cazip hale geliyor.”
Saraçlı, tüm bu süreçlerde bankaların da suçta payı olduğuna işaret ederek sözlerine devam etti:
“Ben bunu söylediğimde bankaları karıştırma dediler, susturdular. Esas efektif olarak işlemi yapan bankadır. En az bu kara parayı aklayanlar kadar bankalar da suçlu. Çünkü hukuki olarak aracı ve alet oluyor. Ben başka bir şey daha iddia ediyorum. Örneğin Seçil Erzan’ın bana göre piyon olmaktan başka hiçbir suçu yok.”
Sivil toplum kuruluşları üzerinden kara para aklama
Fonlara ve ülkeler arası ağlara yasal olarak erişebilen kimi vakıf ve derneklerin adları kara para aklamada sıklıkla telaffuz edilir.
Denetimden uzak olmaları, bağış adı altında toplanan paraların miktarı konusunda bilgi verme yükümlülüğünden muaf olmaları gibi nedenlerden dolayı bu kurumlar suç örgütlerinin, suç gelirinden servet edinenlerin kaleleri, kasaları gibidir.
Peki nasıl olur? Vakıf ya da dernek kayıtlarına giren para farklı adlandırmalarla kara para aklamada kullanılır. Hatta Türkiye’de vakıf görünümü altında terör örgütlerinden farkı olmayan kurumlar mevcut. Örneğin 1980'li yıllarda kamuoyunca tanınmaya başlanan 40 yılı aşkın Türkiye’de varlık gösterebilen Adnan Oktar suç örgütü. (Dava kapsamında hazırlanan 3 bin 908 sayfalık iddianamede yapı 'Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü' olarak tanımlandı.)
Oktar ve kendilerini 'müritleri' olarak isimlendiren gruba karşı 1980'li yılların ortasından aralarında laikliğe aykırı beyanat vermek, zorla alıkoymak ve uyuşturucu bulundurmak, suç işlemek için örgüt kurmak gibi çok sayıda suçtan soruşturma ve dava açıldı. Bu dava ve soruşturmaların bazıları sonuçsuz kaldı, bazıları zaman aşımına uğradı. Hapis cezasına çarptırıldıkları ise daha sonra temyiz edildi.
Yakın tarihte örgüt hakkındaki soruşturma 2016 yılında başlatıldı. 2018’de soruşturma dahilinde operasyon gerçekleştirildi. Soruşturma gerekçesi ise kara para aklama faaliyetleriydi.
MASAK raporlarında örgütün, kendi kurmuş olduğu bazı düşünce kuruluşu, enstitü, vakıf adları altında elde ettiği paraları aklama faaliyetinde bulunduğu belirtiliyor. Sözkonusu kuruluşlar üzerinden kitap basım, kitap dağıtım işiyle yine kamuoyu tarafından bilinen A9 TV'nin yayın geliri adı altında yaptığı bir takım finansal işlemlerle kara para gelirini rahatlıkla akladığı anlatılıyor.
Raporda Adnan Oktar ve müritlerinin üzerine 86 paravan şirketi olduğu tespiti yer bulmuş. Bu paravan şirketler ve sivil toplum örgütü görünümlü yapılar kullanılarak aylık 8-10 milyon dolar arasında bir gelir elde ettiği vurgulanıyor.
* Ozan Bingöl, Kara Para ve Aklama- Bir Türkiye Portresi, Sia Kitap, 1. Basım, 2024, s. 109.