Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba, farklı tür ve konulardan oluşan on kitaplık seçkimizi bu hafta da hazırladık. Kitapların dünyasında dolaşmayı seven okurlarımız için oluşturduğumuz seçkimizin küçük fikirler verebilmesini umuyoruz. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için. Bu haftanın konuk kitapları şöyle:
110
Suat Derviş, “Onları Ben Öldürdüm”
İthaki Yayınları Suat Derviş’i Türkiyeli okurla buluşturmaya devam ediyor. Türkçe edebiyatta korku türünün öncü eserleri olarak kabul edilen ve bu kitapta yer alan, “Onları Ben Öldürdüm”, “Mumya”, “... Hikâyesi” ve “Bakışlar” 1929-33 yılları arasında kaleme alınmış kendi türü içinde önemli eserler olarak anılıyor. Derviş okurları ve takipçileri için metni paylaşmak istedik.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakabiliriz: “Suat Derviş bu kitapta yer alan roman ve öyküleriyle bizi yeniden esrarlı, tekinsiz bir dünyada dolaştırıyor. Daha önce Kara Kitap adlı derlemede yer alan “Buhran Gecesi”, “Ne Bir Ses Ne Bir Nefes” ve “Fatma’nın Günahı”ndaki gibi, burada da aşk uğruna işlenen cinayetler, şeytana uyanlar, kâbusla gerçeği birbirine karıştıranlar, karanlık geceler, puslu mezarlıklar, lanetli mumyalar, en gizli, en mahrem günahlar var.”
Antoine Compagnon, “Teorinin Cini ‘Edebiyat ve Sağduyu’”
Fransız eleştirmen ve yazar Compagnon, aynı zamanda Roland Barthes ve Julia Kristeva’nın öğrencisi olmasıyla dikkat çekiyor. Yazarın, “Teorinin Cini ‘Edebiyat ve Sağduyu’” adlı metni, Metis Yayınları tarafından, Savaş Kılıç çevirisiyle basılıyor. Yazar metinde, “Bir metni edebi metin yapan nedir? Eserin anlamı yazarın tekelinde midir? Kurmaca gerçekliği taklit mi eder? Okurun metinde yeri var mıdır? Üslubu meydana getiren nedir? Bir eseri anlamak için muhakkak yazıldığı bağlamı bilmek mi gerekir? Evrensel edebi değerler var mıdır?” gibi sorular etrafında dolaşırken, edebiyat eleştirisiyle ilgilenen okuru epey düşündürecek gibi görünüyor.
Tanıtım bülteninde kitabın amacından şöyle söz edilmiş: “ Modern edebiyat teorisinin, özellikle de Fransız yapısalcılığının bu konulardaki temel tezlerini “sağduyu”yla, yani edebiyat konusunda sahip olduğumuz yaygın fikirlerle karşı karşıya getirmek, çarpıştırmak, bu şekilde teoriyi eleştirmek ve sonunda hem teorinin hem sağduyunun hakkını vermek. Kitap edebiyat teorisinin, dolayısıyla da edebiyat incelemelerinin 20. yüzyılda katettiği yola dair açık seçik bir panorama da sunuyor.”
Ödüllü eserleriyle tanınan Andreas Steinhöfel, “Dünyamın Merkezi” adlı bu metninde, genç bir insanın yetişkin ve olgun bir bireye dönüşme süreci ele alınıyor ve kitap ''oluşum romanı” olarak tanımlanıyor. Metin, Deli Dolu Yayınları tarafından, Olcay Mağden çevirisiyle raflarda yerini aldı.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri fikir verebilir: “Okurun zihnini kurcalamayı seven Andreas Steinhöfel zamandan ve mekândan bağımsız akan bu derinlikli hikâyesiyle, bizleri dünyalarımızın merkezine inmeye çağırıyor ve Phil'in peşi sıra, kitabın sayfalarının hayli ötesine geçecek bir yolculuğa çıkarıyor.”
Peter Handke, “Karanlık Bir Gecede Sessiz Evimden Çıktım”
Avusturyalı romancı ve oyun yazarı Handke’nin “Karanlık Bir Gecede Sessiz Evimden Çıktım” adlı kitabı, Sia Kitap tarafından, İlknur Özdemir çevirisiyle basıldı. Sıradışı anlatımıyla çağdaş Avusturya edebiyatının önemli isimlerinden kabul edilen Handke’nin bu kitabını ilginize sunarız.
Tanıtım bülteninden şu cümlelere yer verelim: “Gerçek ile gerçekdışının ustaca harmanlandığı Karanlık Bir Gecede Sessiz Evimden Çıktım, günümüz insanının yalnızlığını ve iç dünyasını acımasızca gözler önüne sererken, okuru bir aynanın karşısında çıplak bırakıyor. Bir büyük ustanın kaleminden benzersiz betimlemelerle, şaşırtıcı gerçeklerle yüklü bir roman.”
Paolo Gerbaudo, “Büyük Geri Tepme, “Popülizm ve Pandemi Sonrası Politika”
Sosyolog ve siyaset kuramcısı Paolo Gerbaudo, bu metninde “Koronavirüs, neoliberalizmin sonunu mu getiriyor? Neoliberalizm, nam-ı diğer küreselleşme, çöküş evresine geçtiyse yerine ne gelecek?” sorularına yanıt ararken, sosyalist solun bu krizle gelen ve çöküş gibi görünen yeni başlangıcı fırsata çevirip çevirmeyeceğini sorguluyor. Koronavirüs sonrası dünya tartışmaları açısından önemli bulduğumuz bu metni, bu hafta köşemize taşımak istedik.
Fikir almak için tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakabiliriz: “Büyük Geri Tepme, egemenlik sorunsalını antikçağ premodern döneme dek Platon’dan Hobbes’a ve Rousseau’ya bir dizi siyaset felsefecisinin egemenlik teorilerine dayandırıyor. Ayrıca Friedrich Hayek, Karl Popper ve Ludwig von Mises gibi bir dizi neoliberal kuramcının kuramlarını eleştirel bir gözle inceliyor. Bu kitap sadece koronavirüs ile değil, salgından sonra ekonominin nereye varacağı ve iklim değişikliği gibi bir dizi önemli soruyu da içinde barındırdığından uzun süre gündemden düşmeyecek.”
Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da filizlenen avangard akımından etkisiyle eser veren ve Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan ilk Japon yazar olarak tanınan, Yasunari Kawabata’nın bu metni Can Yayınları tarafından, Habibe Salğar çevirisiyle basıldı. Japon edebiyatı meraklısı okur için kitabı bu hafta sizlerle paylaşmak istedik.
Biraz daha ayrıntı için tanıtım bültenine bakabiliriz : “İki rengin, iki insanın ve iki kuşağın ötesinde bir yere, evrensel bir hakikate göz kırpan Go Ustası, yaşamını sanatına adamış bir adamın yazgısıyla ve tarihteki yeriyle yüzleşmesinin öyküsü.”
Giorgio Van Straten bu kitabında, Lord Byron, Ernest Hemingway, Bruno Schulz, Nikolay Gogol, Walter Benjamin ve Sylvia Plath gibi yazar, şair ve düşünürlerin olduğu sekiz ismin kayıp eserlerinin izini sürerek adeta edebiyat dedektifliği yapıyor. Merak uyandırıcı görünen bu metin, Merve Yalçın çevirisiyle Everest Kitap tarafından basıldı.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerini ekleyebiliriz: “Kayıp kitaplar, yazarının tamamlayamamış da olsa yazdığı; birilerinin gördüğü hatta okuduğu fakat sonradan yok edilen veya ardında neredeyse hiç iz bırakmadan yok olan kitaplardır. Giorgio van Straten, onları okumamış olanlara onları hayal etme, haklarında hikâyeler anlatma ve yeniden yazma imkânı sunan bu kitapların peşine düşüyor ve bize tarihin farklı dönemlerinden sekiz vaka sunuyor.”
Samantha Rose Hill bu kitabında okura, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri kabul edilen Hannah Arendt’i yakından tanıma şansı veriyor. Arendt düşüncesi dünyaya yön vermeye devam ederken, yazarın biyografik izlerini sürebileceğimiz bu metin ise Runik Kitap tarafından, Erman Çete çevirisiyle basıldı.
Kitaba daha yakından bakmak istersek, tanıtım bülteninden şu cümleler yardımcı olabilir: “Yazar Samantha Rose Hill derinlikli biyografik detaylarla ördüğü bu çalışmasında arşiv belgelerinden, şiirlerden ve kişisel yazışmalardan yararlanarak, yaşama tutkuyla bağlı bir Arendt portresi çiziyor.”
Maurice Godelier, “İnsan Toplumlarının Temelinde, ‘Antropolojinin Bize Öğrettikleri’”
Fransız antropolog Maurice Godelier, özellikle Marksizmin antropolojiye dahil edilmesini savunan bir düşünür olarak tanınıyor. Antropolojiye ilgi duyan ve bu konudaki tartışmaları merak eden okur için bir giriş kitabı olarak da yorumlanabilecek “İnsan Toplumlarının Temelinde, ‘Antropolojinin Bize Öğrettikleri’”, Heretik Yayınları tarafından, Levent Ünsaldı çevirisiyle basıldı.
Tanıtım bülteninden kısaca şu cümlelere de bakabiliriz: “ ‘İnsan Toplumlarının Temelinde’, bir yandan, günümüz antropolojisinin en büyük ve en üretken isimlerinden birinin zengin külliyatına, oradan da antropolojinin temel meselelerine bütünlüklü bir giriş, diğer yandan da bir disiplinin ve onun ötesinde sosyal bilimlerin izah ve kavratma gücüne dair güçlü bir manifestodur.”
Sibel Öz’ün ilk çocuk kitabı, “Fakir Baykurt” Notabene Yayınları tarafından basıldı. Türkçe edebiyatın önemli isimlerinden Fakir Baykurt’u çocuklarla buluşturmayı hedefleyen metni bu hafta köşemize taşıdık.
Tanıtım bülteninde metinden şöyle söz edilmiş: “Hayallerini gerçekleştirmek hiç kolay değildir. Bunun için çok çalışman gerekir. İmkânsızlıklar içinde doğmuş ve büyümüş olabilirsin. Sakın umudunu kaybetme, sen de bir gün kozanın içinden bir kelebek olarak havalanabilirsin. Fakir Baykurt’un kanatları kitapları olmuş, kitapları ile dünyanın her yerine uçmuş, her yüreğe konmuş.”