Haftanın kitap seçkisi: Murathan Mungan, Teodor Kasap ve "Robotlar işimizi elimizden alacak mı?"
Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Bu hafta da yeni çıkan kitaplara sizler için göz attık, farklı tür ve konulardan oluşan seçkimizle karşınızdayız.Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.Bu hafta seçkimizde yer verdiğimiz kitaplar şöyle:
110
Teodor Kasap, “Çıngıraklı Tatar ‘Bütün Sayılar’”
“Çıngıraklı Tatar, Teodor Kasap’ın Diyojen‘in kapatılmasının akabinde 1873 senesi baharında dört ay süreyle 29 sayı yayımladığı bir mizah gazetesi. Tamamı ilk defa Latin alfabeli Türkçede ve orijinal tasarımına sadık kalarak yayımlanan bu gazetenin sayfalarını çevirirken Kasap’ın alaycı üslubu, eleştiri ile ironiyi bir araya getirmekteki ustalığı, halk dilini kullanmaktaki vuzuhu, dönemin İstanbul’unun karmaşık toplumsal varoluşunun adeta bir fotoğrafını sunuşu ve Osmanlıcılığa tutkulu bağlılığı karşısında hayranlık duymamak mümkün değil.”
Tanıtım bülteninden aldığımız bu cümleler kitap hakkında merak uyandırıyor, coğrafyamızın kültürel belleği açısından epey önemli bulduğumuz metni, bu hafta sizlerle paylaşmak istedik. Kitap İstos Yayınları tarafından basıldı. Kitabın hazırlanmasına katkıda bulunan isimler ise şöyle: Seval Şahin, Alp Eren Topal, Stefo Benlisoy.
Edebiyatçı Murathan Mungan’ın, sinema yazılarından derlenen, “Işığına Tavşan Olduğum Filmler”, Metis Yayınları tarafından basıldı. Tanıtım bülteninde kitabın içeriğinden şöyle söz ediliyor: “Işığına Tavşan Olduğum Filmler’de (Mungan), sinemanın devleşmiş isimleri Kurosawa, Antonioni, Coppola, Haneke, Parajanov’un yanı sıra Yorgos Lanthimos, Denis Villeneuve ve Ursula Meier gibi çok parlak yönetmenlerin filmlerine kendi merceğinden bakıyor.”
Kitaptaki yazı başlıkları ise şöyle: “ Gerçeğe Açılan Üç Kapı, Başka Dünyaların Filmleri, Işığına Tavşan Olduğum Filmler, Yaşlılık Devleri, Aile Sineması, Kefaret, Zaman ve İnşa ya da Geleceği Hatırlamak.”
Arif Koşar, “Robotlar İşimizi Elimizden Alacak Mı? ‘Teknoloji, Emek, Gelecek’”
Çağımızın en çok tartışılan meselelerinden biri kuşkusuz robotlarla insanlar arası ilişkilerin nasıl gelişeceği. Arif Koşar’ın Kor Kitap tarafından basılan bu metni meseleyi emek perspektifinden ele alıyor. Tanıtım bülteninde kitabın bazı sorularından şöyle bahsedilmiş;
“Teknolojik yenilikler ve otomasyon toplam istihdamda bir azalmaya yol açma eğiliminde mi, değil mi? Çalışma ya da “işin sonu”na mı geldik? Teknolojik gelişmeler sonucunda işçi sınıfı küçülen ve giderek marjinal hale gelen bir toplumsal kategori mi?”
Bu soruların cevabını merak eden, konu hakkında fikir sahibi olmak isteyen okur için bu hafta kitabı köşemize taşıdık.
Başak Baysallı’nın, “Fresko Apartmanı” kitabıyla başladığı üçlemenin ikinci kitabı, “Sarkaç” Everest Yayınları tarafından basıldı. “Metnin satır aralarında Ara Güler, Adalet Cimcoz, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Denizkızı Eftalya gibi isimleri de karşımıza çıkaran Sarkaç, Eleni’nin vedalarla dolu hikâyesinin bir köşesinde gölge gibi belirip kaybolan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sözlerini yankılıyor: “Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz” tanıtım bülteninin bu cümlelerinin kitabın içeriği hakkında bilgi verdiği söylenebilir.
İngiliz tarihçi Quentin Skinner dünyada siyasal düşünce tarihi alanındaki çalışmalarıyla biliniyor. “Liberalizmden Önce Özgürlük” adlı kitabında, liberalizmin anavatanı sayılan İngiltere’nin iç savaş dönemine cumhuriyetçi bir perspektiften bakıyor. Islık Yayınları tarafından basılan kitap, Kemal Özdil çevirisiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerini de ekleyebiliriz: “Ülkemizde de keyfî yönetimle temsili demokrasinin bu kadar iç içe geçtiği bir zamanda, tarih bazı şeylerin değişmediğini bize acıyla anımsatmaya devam ediyor. Tarihten eğer yaşanıp bitmiş bir olaylar silsilesinden fazlasını anlıyorsak, o halde geçmişin entelektüel dünyasına yeniden adım atarak dün ve bugün arasındaki olası ilişkilenme biçimleri için alternatifler sunmanın bir aracı olabilir. Liberalizmden Önce Özgürlük, bu bağlamda Rönesans ve erken modern dönem üzerine çalışmalarıyla tanınan bir düşünce ustasından kısa ama etkili bir müdahale.”
Bu kitap, Hollandalı yazar ve gazeteci Jolien Janzing’e dünya çapında ün kazandırmış. Edebiyat eleştirmenlerinin övgüyle bahsettiği biyografik bir roman olarak anılan metin, Güldünya Yayınları tarafından basıldı, metnin çevirisi ise, Füsun Özlen’e ait. Feminist yazı geleneğinin önemli isimlerinden, Charlotte ve Emily Brontë kardeşlere daha yakından bakabileceğimiz bir metinle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz bu nedenle kitabı bu hafta köşemize taşıdık.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerinden de fikir alabiliriz: “Uğultulu Tepeleri, Jane Eyre’yi duymayan, Charlotte ve Emily Brontë kardeşleri tanımayan, romanlarını etkileyen aile dramlarını, kadınlara nasıl ilham olduklarını bilmeyen yoktur. İki edebiyat dehasının hikâyesini bir de Jolien Janzing’in zarif bir dille anlattığı, hayal gücünü ve bilgisini ustaca harmanladığı, ‘Charlotte Brontë’nin Gizli Aşkı’ kitabından okuyun!”
“Çağdaş Alman edebiyatının özgün seslerinden Joachim Zelter, son âna dek yalan söylemek zorunda kalan torunun öyküsüyle gerçeği kurmacaya, kurmacayı gerçeğe katarken okuru da oyuna dahil eden zeki, ironik ve son sayfasına kadar yaratıcı bir romana imza atıyor.” Tanıtım bülteninin bu cümlelerinden yola çıkarak, edebiyat okuru açısından merak edilebilecek bir metinle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılan “Yalanın Erdemi”ni, Regaip Minareci Türkçeye kazandırmış.
Balzac, Stendhal, Zola, Comte gibi yazarları da etkileyen Denis Diderot, günümüzde Aydınlanma Çağının felsefecisi, yazarı ve sanat eleştirmeni olarak tanınıyor. Metinde yazarın “Bu Bir Masal Değildir” ve “Bourbonne’lu İki Dost” adlı iki öyküsüne yer verilmiş. Kitap Can Yayınları tarafından, Alper Bakım çevirisiyle basıldı.
Kitabın konusu, tanıtım bülteninde şöyle yer bulmuş: “‘Bu Bir Masal Değildir’, iki kişi arasındaki aşk, sevgi, sadakat gibi bağların uzaktan göründükleri kadar saf olmayabileceği ihtimalini hatırlatır. Bir Saint-Lambert masalının parodisini yapan “Bourbonne’lu İki Dost” ise kendi içinde birbirine tezat iki anlatıyı buluştururken, din adamlarının dini kendi buyurdukları şekilde algılamayanlara gösterdikleri tavrı ifşa eder.”
Kötülüğün farklı biçimler aldığı ve çeşitli tartışmaların sık sık konusu olduğu bir çağda yaşıyoruz. Zygmunt Bauman ve Leonidas Donskis, “Akışkan Kötülük”te bu konuyu tartışıyor, tanıtım bülteninde şöyle söz edilmiş; “kötülüğün hem daha sıradan hem de daha sinsi hale geldiği, insanlığı hayallerinden, alternatif projelerden ve muhalefet gücünden arındırma noktasına ulaştığı bu yeni coğrafyada okura rehberlik ediyor.”
Kitap Ayrıntı Yayınları tarafından, Akın Emre Pilgir çevirisiyle yayımlanıyor. Hem kötülük meselesine hem de felsefeye meraklı okur için metni gündemimize aldık.
Kanadalı yazar Charlotte Gingras’nın Mr. Christie Ödüllü kitabı “Mutluluk Kutusu”, yıkılan yaşamını yeniden kuran, annesini de ayağa kaldıran bir genç kızın hayata tutunma çabasını anlatıyor. KırmızıKedi Çocuk dizisi tarafından basılan kitap, Nihan Özyıldırım çevirisiyle yayımlandı. Metnin çizimlerini ise Burcu Yılmaz yapmış.
Mutluluğu arayan, ilham verici bir çocuk hikâyesi olarak tanımlayabileceğimiz kitap hakkında tanıtım bülteninin şu cümlelerinden de fikir alabiliriz: “Clara’nın hayatı ailesinin kararlarıyla altüst olur. Önce büyükannesi ayrılır evden, huzurevine taşınır. Sonra da babası annesiyle ayrı odalarda uyumaya başlar. Ama hepsinden önemlisi piyano yoktur artık. Annesinin şarkıları susar, evin içini hüzün kaplar. Olup biten her şeyi yaşından büyük bir olgunlukla algılayan Clara, piyanoyu bulup mutluluğu yeniden yakalamak umuduyla yola koyulur.”