Haftanın seçkisi: Sondan Başlıyoruz, Kedi ve Şehir, Ölü Saatler...
Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Her hafta olduğu gibi bu hafta da çeşitli kategorilerden seçtiğimiz kitaplarla karşınızdayız. Hem güncel sorunlara dokunan, hem de bizi başka dünyalara götürebilecek metinlerden oluşan listemizin okurlara küçük fikirler verebilmesini umuyoruz. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.Bu hafta heybemizde yer eden metinler şöyle:
110
Jean Baudrillard, “Her Yer Ekran”
Kuşkusuz, yaşadığımız zamanın güncel sorunlarına kendi çağından öngörülü bir bakış getirebilen düşünürlerden Jean Baudrillard. Yazarın, “Her Yer Ekran” adlı kitabı DoğuBatı Yayınları tarafından, Oğuz Adanır çevirisiyle basıldı. Baudrillard’ın Libération gazetesi için kaleme aldığı yazılardan derlenen bu metnin de her anlamda şimdiye dokunabilecek eleştirel bir yanı olduğu söylenebilir.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri de söylediklerimizi destekliyor: “‘Her Yer Ekran’, gerçeklik duygusunun nasıl yitirildiğine ilişkin bir çözümlemedir. Kendini tekrar eden tarihsel bir anlayışın bundan böyle ikiyüzlü bir yaşam ortaya koyması kaçınılmazdır. Bu kendini gizleme ve gerçeklerin üzerini örtme hali, sanattan politikaya felsefeden toplumun tüm katmanlarına sinmiştir. Bütün sistem uzun süreden beri devasa bir ekrandan kendi yorgunluğunu ve çaresizliğini seyretmektedir. Sözde yenilikler, teknik ve teknolojik ilerlemeler âdeta bir simülasyon evreninde kaybolup gitmektedir.”
Romanları, radyo oyunları ve çevirileriyle tanınan Wunnicke, metinlerinde takıntılı ve ayrıksı karakterlere yoğunlaşması, arada kalmışlık durumlarına, sınır hallerine ve çifte kimlik gibi olgularına eğilmesiyle tanınıyor. Kendine özgü kıvrak ve esprili diliyle öne çıkan ve pek çok kez Alman Kitap Ödülü’ne aday olan yazar, Wilhelm Raabe Edebiyat Ödülü, Kurt-Magnus Ödülü, Franz Hessel Ödülü gibi ödüllerle de onurlandırılmış. Wunnicke’in, “Doktor Shimamura’nın Tilkileri” adlı kitabı ise Siren Kitap tarafından, Zehra Kurttekin çevirisiyle basılıyor.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri metin hakkında fikir verebilir: “Charcot’dan Breuer’e, Freud’dan Tourette’e ve Babinski’ye varana değin psikiyatriye yön vermiş pek çok tarihsel figürü içeren anlatısıyla ‘Doktor Shimamura’nın Tilkileri’, kadınlara atfedilen arazlara, kültürel benzerliklere ve ayrılıklara, en çok da modern psikiyatrinin başlangıç günlerine dair zekice kurgulanmış, oyuncaklı ve esprili bir metin.”
Nick Bradley’in 2020’de yayımlanan ilk romanı “Kedi ve Şehir”, bugüne kadar on dile çevrilmiş. Bu nedenle başarılı bir ilk kitap olarak değerlendirebileceğimiz metin, Can Yayınları tarafından, Seda Çıngay Mellor çevirisiyle basıldı.
Tanıtım bülteninde metne dair şu cümleler yer alıyor: “Dünyanın en büyük kentlerinden birinde, karanlık arka sokaklarda üç renkli bir kedi dolaşıyor. Evsizlerin, yabancıların, gangsterlerin, münzevilerin hayatlarına hafifçe değip geçen bu kedinin rotası bir genç kızın sırtına işlenen Tokyo dövmesine yansıyor. Kentin haritasında iç içe geçen yaşamlar, kedinin adımlarıyla atılan ilmeklerle birbirine bağlanıyor. Nick Bradley’in ilk romanı olan ve pek çok dile çevrilen ‘Kedi ve Şehir’, sahnesi Tokyo olsa da dünyanın bütün metropolleri için geçerli sayılabilecek bir hikâye anlatıyor.”
Ömer Obuz, “Osmanlı‘dan Erken Cumhuriyet‘e Hayvan Katliamları ve Himaye: Kediler, Köpekler, Kargalar”
“Ömer Obuz, Osmanlı’dan Erken Cumhuriyet’e Hayvan Katliamları ve Himaye: Kediler, Köpekler, Kargalar” adlı kitabında, II. Mahmud döneminden erken Cumhuriyet dönemine kadar meselesini ele alıyor. “Arıza” olarak görülerek medeniliğe aykırı olduğu gerekçesiyle damgalanıp bir imha politikasına tâbi tutulan kedi, köpek ve kargaların izini sürüyor. Bu izi sürerken, esasen hayvanların Osmanlı toplumunun daha önceki dönemlerinde ne kadar değerli kabul edilip himaye edildiklerine de eğiliyor.”
Tanıtım bülteninden aldığımız bu cümleler hayvanların yine “arıza” olarak kurgulanmaya başladığı zamanımıza dokunan ve meseleyi tarihsel bağlamda ele almayı sağlayabilecek bir metin olarak karşımıza çıkıyor, Ömer Obuz’un bu kitabı, İletişim Yayınları tarafından basılıyor. Konuya ilgili okur için metni bu hafta gündemimize aldık.
İstos Yayınları’nın Yunankarası dizisi Vasilis Danellis’in “Ölü Saatler” romanıyla devam ediyor. Türkçede Siyah Bira romanı ve “Yunankarası-Yunanistan’dan 11 Çağdaş Polisiye Öykü” derlemesiyle tanınan yazarın bu metni Damla Demirözü tarafından çevrilmiş. Kara polisiyeleri seven okurların ilgi alanına girebilecek olan bu kitabı dikkatinize sunarız.
Tanıtım bülteninden metin hakkında biraz daha fikir alabiliriz: “Okuyucuyu Atina’dan Pire’ye, Midilli’den Lefkoşa’ya sürükleyen, kenar mahallelere, geniş bulvarlara, liman meyhanelerine, pavyonlara, ıssız kumsallara, lüks otel barlarına, kumarhanelere ve birer cinayet mahaline dönüşecek evlerin “güvenliğine” bir gölge gibi sokulan profesyonel bir tetikçinin iç sesine eşlik ettiren ‘Ölü Saatler’, dakikada altmış kalp atışı ritmiyle emin ve keskin akan bir kara polisiye.”
“Renkli-Türkçe Sine'masal”dan sonra Metin Belgin, bu kez elli bir yıllık tiyatro anılarını “Acıklı Güldürü”de anlatıyor. Yine "modern bir meddah"ın kaleminden dile gelen anılar aynı zamanda "tiyatro tarihi"ne de belgesel bir katkı sunuyor. Literatür Yayıncılık tarafından basılan metnin coğrafyamızın kültürel belleğine önemli bir katkı sunduğu söylenebilir.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakalım: “Şimdi bi eve uğrayalım bakalım; peder yine delleniyor, “simide talim edeceksin” diye, arkadaşlarıyla konuşuyor ama onların da kafası karışık, tiyatrocu denince bir vakitler şahitliği bile kabul edilmeyen dalkavuklar akla geliyor, hâlâ çadır tiyatrosu küçümsemesi hâkim memlekette, üstelik aileden birileri köçek yaftasını hemen yapıştırıyor, ne zor zamanlarmış be!”
Jane Harper’ın “Unutulmayacak karakterlerle dolu, nefis yazılmış bir cinayet romanı” olarak tanımladığı bu metin pek çok yerde “yılın cinayet romanı” olarak anılan bir kitap olmuş. Domingo Kitap tarafından, Emre Ülgen Dal çevirisiyle basılan kitabı, konuya meraklı okur için köşemize taşıdık.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri dikkat çekiyor: “Hayatın sunduklarından fazlasını hak edenlerin hikâyesi bu. Cinayet ve intikamın romanı; sırların ve yalanların, dostluğun, aşkın ve sarsılmaz aile bağlarının... Doğrunun. Yanlışın. Ve ikisi arasında yaşanan hayatlarımızın.”
Charlotte Brontë’nin Currer Bell mahlasıyla 1847’de yayımladığı “Jane Eyre” feminist yazının klasikleri arasında kabul edebileceğimiz bir kitap. Currer Bell mahlasıyla ilk kez basılabilmiş olması bile erkek egemen edebiyat ortamında bir yazarın varlık çabasına işaret ediyor. Bu önemli metin Ayrıntı Yayınları tarafından, Seda Ağar çevirisiyle tekrar basıldı.
Tanıtım bülteninden şu cümleleri de ekleyebiliriz: “Jane Eyre romanı paha biçilmez bir inci tanesi. Gücünü yalnızca hayatı yeni yeni tanımaya başlayan cesur bir kadının verdiği mücadeleden ve kadın hareketinin cılız bile sayılamayacak bir döneminde oynadığı önemli rolden değil, aynı zamanda anlattığı o muhteşem, kolay kolay unutulmayacak aşk hikâyesinden de alıyor.”
O. Henry ödüllü, Pulitzer finalisti ve uluslararası çoksatan yazar Daniel Mason'ın “Kış Askeri” adlı romanı Seda Çıngay Mellor çevirisiyle Holden Kitap tarafından basıldı. “Kış Askeri” ayrıca 2018 yılının en beğenilen romanları arasında yer alıyor.
Kitap hakkından tanıtım bülteninin şu cümlelerine de bakabiliriz: “I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Lucius, yirmi iki yaşında bir tıp öğrencisidir. Cerrahlık yeteneklerini geliştirmek için savaş doktoru sıfatıyla gönüllü olarak askere yazılır. Yüksek donanımlı bir hastanede görev yapmaktır hayali. Ancak Karpat Dağları’nın uzak bir vadisindeki görev yeri tifüs salgınından harap olmuş, kiliseden devşirilmiş derme çatma bir hastanedir. Kendisinden önceki doktorlar kaçmış ve orada bir tek rahibe hemşire Margarete kalmıştır.”
Miralda Colombo, “Yenilikleri Tasarlayanlar ve Onların Efsanevi Buluşları”
İthaki Çocuk tarafından basılan, Miralda Colombo’nun bu kitabı, Elisa Paganelli tarafından resimlenmiş. Hayatı renklendiren tasarımlar yapan isimleri çocuklara tanıtabileceğini düşündüğümüz metni, bu hafta köşemizin çocuk okurları için seçtik. Kitap, Yelda Gürlek tarafından Türkçeye kazandırıldı.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri dikkat çekiyor: “Tarihin her döneminden ve dünyanın her yerinden pek çok kadın ve erkek; olağanüstü fikirleri, yaratıcılıkları ve buluşlarıyla yaşantımıza yön verdi. Hepsinin ortak özelliği, geleceğe özgür bir bakış açısıyla bakabilmeleri ve daha önce var olmayan şeylerin hayalini kurmalarıydı. Saksafondan aşıya, Facebook’tan tükenmez kaleme varıncaya dek yaşamımızı kolaylaştıran ve renklendiren pek çok buluşun ardındaki o ilham verici kişileri yakından tanımaya hazır mısınız?”