Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Yılın ilk haftasında da sizlere raflarda yerini alan kitaplardan oluşan bir seçki hazırladık. Kolektif metinlerin öne çıktığı listemizin küçük ipuçları oluşturmasını dileriz.Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.Bu haftanın kitapları şöyle:
110
İsyan Şiddet Yas, “90'lar Türkiye'sine Bakmak”
Kısa Dalga kitapta bu haftanın ilk kitabı, kolektif bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Ayşen Uysal tarafından derlenen ve Dipnot Yayınları tarafından basılan kitap, yakın tarihin önemli uğraklarından 90’lı yıllara odaklanıyor.
Tanıtım bülteninde metinden şöyle bahsedilmiş: “1990'lar Türkiye tarihi açısından da önemli bir referans noktası. Bugünlerin şiddet ortamında ise neredeyse temel referans noktası: ‘90'lara mı dönüyoruz?’ sorusu şimdilerde en çok sorulan sorulardan biri. Öyle ki, 1970'leri bile toplumsal ve siyasal şiddet bakımından temel referans olmaktan çıkarmış durumda. Artık şiddet, özellikle de devlet şiddeti denince ilk akla gelen 1990'lar.
Elbette herkesin zihninde tek bir 90'lar yok; farklı çevrelerde farklı farklı anlamlar kazanıyor bu on yıl. Ana akım medyada toplumsal şiddete, devlet dilinde "terör" yıllarına, Kürtlerin hafızalarında baskı ve zulmün doruk noktasına, zorunlu göç, işkence ve gözaltında kayıplara, insanlık dışı bir şiddet ortamına referans oluşturuyor.”
“Zürih'teki öğrenimi sırasında botanik derslerine katılan Rosa Luxemburg, 1913'ten itibaren ağaçlardan ve çalılardan yapraklar topladı ve bunları üzerine yapıştırdı. Yanlarına Almanca ve Latince isimlerini yazdı, çiçeklenme aylarını, renk ve kokularını belirledi.” Rosa Luxemburg’un yaşamı boyunca sürdürdüğü çiçek sevgisine tanık olabileceğimiz bu metin, Ceylan Yayınları tarafından, Murat Çakır çevirisiyle basıldı. Feminist geleneğin önemli simalarından olan Luxemburg’un doğayla ilişkisine dair de fikir edinebileceğimiz metni bu hafta gündeme almak istedik.
Srećko Horvat, “Dünya Çökerken Bizi Neler Bekliyor?”
Srećko Horvat, kapitalizm kaynaklı krizlerin dünyayı nereye götürebileceğini sorgulayan çağdaş düşünürlerden. Metinlerinde özellikle iklim krizi gibi dünyanın sonunu getirebilecek meselelere çözümler üretmeyi amaçlayan yazarın, “Dünya Çökerken Bizi Neler Bekliyor?” kitabının da bu açıdan önemli olduğunu düşüyoruz. Oylum Tanrıöver tarafından çevrilen kitap, Beyaz Baykuş Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine de bakabiliriz: “Dünyanın çöküşü binlerce yıldır insanlığın korkulu rüyası olmuştur. İklim krizi, çevresel felaketler ve türlerin yok oluşu yoluyla yaşanacağı hayal edilen tüyler ürpertici senaryo bugün artık pandemiler, kapitalizm ve faşizm virüsleri gibi diğer pek çok büyük tehdidin birleşmesiyle meydana gelen çarpışmalar şeklinde ortaya çıkıyor. Peki ya aslında dünya çoktan çöktüyse ve bizler çöküş sonrası bir çağda yaşıyorsak?”
Ed. Moustafa Bayoumi, Andrew Rubin, “Edward Said Seçme Eserler, 1966-2006”
Edward Said’in seçme yazılarından derlenen bu kitabın yazarın düşüncesine aşina olanlar için yeni bir izlek, ilk kez tanışacaklar için de bir başlangıç olabileceğini düşünüyoruz. “Edward Said Seçme Eserler, 1966-2006” adlı bu kitap, Ayrıntı Yayınları tarafından, Aslı Önal çevirisiyle basıldı.
Tanıtım bülteninde metinden şöyle bahsedilmiş: “Said’in kariyerindeki 40 yıllık dönemin ürünlerini kapsayan Seçme Eserler, onun entelektüel yolculuğunu, ilham aldığı kaynakları ve ilgi alanının genişliğini keşfetmek için eşi bulunmaz bir fırsat. Seçme Eserler, Said’in eserlerindeki temel tartışma noktalarını ve metinleri kapsıyor. Yazarın yaşamöyküsü ile akademik faaliyetleri arasındaki ilişkinin bütünlüklü bir biçimde takip edilebileceği bir izleği okurlara sunuyor. Böylece Said’in erken dönem esinlenmelerinden Sarkiyatçılık’a ve oradan ömrünün son döneminde kaleme aldıklarına uzanan, ayaklarını edebiyat ve kültür eleştirisinin oluşturduğu bir köprü kuruluyor. Seçme Eserler, hem Said ile yeni tanışacaklar hem Said okurları hem de onun düşünsel mirası üzerine çalışanlar için çok önemli bir kaynak.”
Zeynep Miraç tarafından yayına hazırlanan bu metin, Türkiye Sinemasının önemli isimlerinden Metin Akpınar’a odaklanıyor ve okur için bir yakın plan sunuyor. “Sahneye Adanmış Bir Ömür: Metin Akpınar” Mundi Kitap tarafından basıldı. Metin Akpınar’ı daha yakından tanımak isteyen okurlar için kitabı bu hafta köşemize taşıdık.
Tanıtım bülteninden şu cümleleri de ekleyebiliriz: “Türkiye’de kabare kültürünü başlatan, yüzlerce temsilde yer alan, Yeşilçam’da da birbirinden unutulmaz karakterlere hayat vermiş bir oyuncu… Karşınızda her yönüyle Metin Akpınar. Zeynep Miraç, muhatabını nasıl konuşturacağını biliyor, hem ince hem dikkatli sorular sormayı başarıyor ve Metin Akpınar’ı bir zaman tüneline sokarak onun tiyatro tutkusunu, en yakını Zeki Alasya’yla olan dostluklarını, eşi Göksel Akpınar’la olan aşkını, Anadolu’daki turnelerini, Ulvi Uraz’dan Haldun Taner’e “hoca”larını bir bir anlatıyor bize. Üstelik karşımızdaki manzara yalnızca Metin Akpınar’ın hayatı değil, aynı zamanda bir Türkiye tarihi kesiti; muhtıralar, ihtilaller, sansürler, davalarla belki örselenen, ama asla tutkusundan vazgeçmeyen tüm sanat emekçilerinin çok iyi bildiği bir direnme hikâyesi bu anlatılan. Ne de olsa Metin Akpınar’ın hayatı, sahneye adanmış bir ömür…”
“İktidar Tohumları, ‘Osmanlı Çevre Tarihi Üzerine İncelemeler’”
Onur İnal ve Yavuz Köse tarafından derlenen bu kitap, Osmanlı Tarihi araştırmalarının eksik bırakılmış bir boyutu olan çevreye odaklanıyor. Konusunda yetkin pek çok ismin katkı sunduğu bu metin İletişim Yayınları tarafından basıldı. Hem tarihe hem de çevre konusuna meraklı okur için kitabı gündemimize aldık.
Tanıtım bülteninde şu cümleler dikkat çekiyor: “Geniş topraklara yayılmış Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi araştırılırken ihmal edilen alanların belki de en başında çevre tarihi geliyor. Onur İnal ve Yavuz Köse’nin derledikleri ‘İktidar Tohumları-Osmanlı Çevre Tarihi Üzerine İncelemeler’, alanında yetkin birçok ismin katkılarıyla değerli bir kaynak sağlamayı hedefliyor. Uzun süre hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun çevre tarihine birçok farklı açıdan, kapsayıcı bir anlayışla bakıyor.”
Afrika’nın güneyinde yaşayan Khoisan halkları konusunda uzmanlaşmış bir antropolog James Suzman bu kitabında, çağımızın önemli meselelerinden olan çalışma konusuna odaklanırken, “Neden bu kadar çok çalışıyoruz? Çalışma bizim kim olduğumuzu neden ve nasıl belirliyor? Nasıl oldu da çalışma, hayatımıza anlam ve değer katan, toplumsal statümüzü belirleyen, zamanımızı kimlerle ve nasıl geçireceğimizi söyleyen, üstelik bedenimizi, çevremizi, eşitlik anlayışımızı dönüştüren bir şey haline geldi?” sorularına cevap arıyor. Kolektif Kitap tarafından basılan metin, Selma Uzun tarafından çevrildi.
Yine bir kolektif kitapla karşı karşıyayız. Gülçin Dilek editörlüğünde derlenen bu kitap Yeni İnsan Yayınları tarafından basıldı. Kadınların anlatılarının yer almadığı bir tarihin eksik olacağına odaklanan bu kitap, hem feminist araştırmacılar hem de konuya meraklı okur için merak uyandırıcı olabilir diye düşünerek bu haftanın listesine taşıdık.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerinden de fikir alabiliriz: “Kadınların içerilmediği bir tarih öğretimi, eksik ve eril merkezlidir. Tarihin kadın aktörlerinin ve deneyimlerinin hatırlanmadığı toplumsal bir hafıza kaybına işaret eder. Bu noktada, kadın tarihini öğretime nasıl entegre edebileceğimiz, üzerinde düşünülmeye değer bir konudur. İşte bu kitap “Kadın tarihi nasıl öğretilir?” sorusunu merkeze alıyor ve kadın tarihi öğretimine yönelik çalışmalara bir kapı aralamayı hedefliyor.”
Notos Dergi yeni sayısında, Türkiye’nin en önemli şairlerinden Gülten Akın’ı konu ediyor. “Arsız Bir Sardunya Direnci” alt başlığıyla raflarda yerini alan dergi, Gülten Akın’ı bir kere daha konuşmaya vesile oluyor. Bu sayıya katkı veren isimler şöyle: Mehmet Can Doğan, Mahmut Temizyürek, Elif Sofya, Haydar Ergülen, Akif Kurtuluş, Şükrü Erbaş ve Yücel Kayıran’ın yazıları; Vuslat Çamkerten, Virginia Elena Patrone ve Kaan Bağcı’nın desenleri yer alıyor.
Ferida Wolff, Harriet May Savitz, “Masal Battaniyesi”
“Uzak bir dağ köyünde yaşayan Masalcı Nine'nin çok güzel bir yün battaniyesi vardır. O battaniye'nin üzerinde toplanan köyün çocukları onun masallarını dinlemektedir.” Tanıtım bülteninden aldığımız bu cümlelerde de görüldüğü gibi, “Masal Battaniyesi” çocukları masallı bir dünyanın peşine düşürüyor. Ferida Wolff, Harriet May Savitz tarafından yazılan kitabın çevirisi, Özgün Dündar Cihangiroğlu’na ait ve Nesin Yayınevi tarafından basıldı.