'Küstah ve Cüretkar: Türkiye'de Doksanlı Yıllar'dan Korku Metropolü İstanbul'a...
Kısa Dalga kitap köşesinden bir kez daha merhaba. Bu hafta da sizler için farklı konulardan ve türlerden oluşan bir içerik hazırladık. Uğur Tanyeli, Menekşe Toprak, Umut Sarıkaya bu hafta köşemizin konuklarından. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.Bu hafta gözümüze takılan metinler şöyle:
110
Uğur Tanyeli, “Korku Metropolü İstanbul ’18. Yüzyıldan Bugüne’”
“Yıkarak Yapmak” (2017), “Mimar Sinan: Tarihsel ve Muhayyel” (2020) adlı kitapları daha önce Metis Yayınları tarafından yayımlanan, Uğur Tanyeli’nin “Korku Metropolü İstanbul ’18. Yüzyıldan Bugüne’” adlı kitabı da Metis Yayınları tarafından basıldı. İstanbul özelinde kentlere dair çalışmaların daha da önem kazandığı bir zamanda bu kitabı dikkatinize sunarız.
Kitap hakkında tanıtım bülteninde şöyle bahsedilmiş: “Mekânlar sadece taşla, betonla, demirle varedilmez. Korkular başta olmak üzere psikososyal haller de mekân kurucudur. Genelde metropoller, özelde İstanbul korku ortamlarıdır ve bu anlamda korku kişisel değil toplumsal bir kaygıdır. Öyleyse mekânın toplumsallığından ve zorunlu olarak da siyasallığından konuşmak gerekir…”
Menekşe Toprak’ın Berlin sokaklarında Suat Derviş’in izini sürdüğü kitabı “Dejavu” Doğan Kitap tarafından yayımlanıyor. Yazarın günümüz kadınlarını Suat Derviş ile bir “Dejavu”da buluşturma çabasıyla kaleme aldığı metni, bu hafta sizinle paylaşmak istedik.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakalım: “İşsiz bırakılmış bir kadın akademisyen Berlin sokaklarında Suat Derviş’in yüz yıl önceki izini sürüyor. Yabancı bir ülkede kalemiyle geçinmeye, ayakta durmaya çalışan bir yazar. O da yitirmiş midir umudunu? Yoksa, erkeklerin sen yapamazsın bakışlarına; Batı’nın, bize o büyülü Şark’ı anlat dayatmalarına aldırmadan yürüyüp gitmiş midir özgürce? Âşıkken, yoksulken, yazarken, gülerken, ağlarken yüreğine oturan, İstanbul’u ve Berlin’i, geceleri ve gündüzleri birbirinin aynısı kılan o dejavu duygusunu yaşamış mıdır?”
Karikatürleriyle yaşadığımız coğrafyayı ve gündelik yaşamın ayrıntılarını ironik bir üslupla anlatarak yüzümüzü güldüren Umut Sarıkaya’nın yedi yazarı çizimleriyle buluşturduğu, “Dünya Klasikleri” adlı kitabı Komik Şeyler tarafından basılıyor. Sınırlı sayıda olduğu belirtilen metin, 20 Eylül’de satışa çıkıyor. Umut Sarıkaya takipçileri için heyecan verici bulduğumuz bu haberi sizlerle paylaşmak istedik.
Raul Zelik, “Sermayenin Yaşayan Ölüleri ‘Siyasi Canavarlar ve Yeşil Bir Sosyalizm Üzerine’”
Siyaset bilimci, çevirmen ve gazeteci kimliğiyle tanınan Raul Zelik’in bu metni, İletişim Yayınları tarafından, Dilek Çınar çevirisiyle basıldı. Ekolojik krizin, yoksulluğu, eşitsizliği derinleştirdiğine dikkat çeken yazar, bu konudaki öfkesini kapitalizm eleştirisiyle birleştiriyor. Çağımızın önemli meselelerinden olan politik ekoloji hakkında, bu hafta sizin için Zelik’in kitabını gündeme aldık.
Tanıtım bülteninden şu cümlelere dikkat çekelim: “Zelik, gözünü bu “siyasi canavarlara” dikip kalmıyor, şunlar gibi sorularla da ilgileniyor: Felakete gidişten nasıl dönülür? Walter Benjamin’den ilhamla “insanlığın imdat freni” olarak gördüğü bir devrim, nasıl mümkün olur? Dönüştürücü bir iktidarın kaynağı ne olabilir? Geçmiş sosyalizm deneyimlerinden de ders çıkartan “yeşil bir sosyalizmi” nasıl tasarlayabiliriz?”
“Peki, Ya Eserler Yazar Değiştirseydi?”, “Önceden İntihal”, “Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?” adlı kitaplarıyla tanıdığımız Bayard’ın “Tolstoyevski Muamması” adlı metni Everest Yayınları tarafından, Ani Haddeler çevirisiyle basıldı. Pierre Bayard’ın bu kitabının da diğer metinleri gibi konuşulacağını düşünüyoruz bu nedenle bu hafta kitabı bültenimize taşıdık.
Tanıtım bülteninden şu cümlelere bakabiliriz: “Rus yazar Leon Fyodor Tolstoyevski’nin adını herkes biliyor, değil mi? Ama aynı kişi nasıl Anna Karenina ve Karamazov Kardeşler kadar farklı eserler yazmış olabilir? Psikanalist, akademisyen ve denemeci Pierre Bayard’ın yaklaşık yirmi yıllık çalışmasının ürünü olan ‘Tolstoyevski Muamması’, iki büyük Rus yazarı tek isimde bütünleştirip eserleri arasında özgün bir bağ kuruyor.”
1968-69 gibi alabildiğine hareketli bir dönemde İTÜ Öğrenci Birliği başkanlığı yapan Harun Karadeniz, hem kuşağı tarafından hem de çeşitli defalar basılan “Olaylı Yıllar” ve “Gençlik” kitabından ötürü bir gençlik lideri olarak anılıyor. Türkiye siyasi tarihi açısından bir bellek çalışması olarak da görülebilecek, Harun Karadeniz’in “Yaşamımdan Acı Dilimler” adlı kitabı, Ayrıntı Yayınları tarafından basıldı.
Tanıtım bülteninde kitaptan şöyle söz ediliyor: “Harun Karadeniz için bir not düşmek gerekirse yakın dostu, hocası İdris Küçükömer’den bir alıntı yapmak yerinde olur: ‘Düşünen, düşünmesini bilen bir insandı. Somut gözlemleri, çocukluğundan beri olan yaşamı, onu önceden öğretilen bazı kavramlardan şüphe etmeye, sonra düşünmeye yöneltti. Yoksul ve kızgın köylü çocuğu mühendis olacaktı. Matematik, bir lojik yöntem olarak onu pusatlandıracaktı. Üniversitelerdeki öğreti ile hayattaki toplumsal ilişkilerin uyuşmazlığını anladı. Somut önerilerini lider olarak uygulamaya geçti. Giderek öğrenci eylemlerinden işçiler içine karışmanın yeğ olduğunu kabul etti ve öyle eyledi.’”
Doğan Gürpınar, “Küstah ve Cüretkar: Türkiye'de Doksanlı Yıllar”
Türkiye’nin hem siyasi tarihi hem de kültürel edimleri açısından en çok tartışılan dönemlerinden biri olan doksanlı yıllara odaklanan, Doğan Gürpınar’ın “Küstah ve Cüretkar: Türkiye'de Doksanlı Yıllar” adlı kitabı, Telemak Kitap tarafından basıldı. Dönemi her anlamda geniş bir çerçevede ele aldığını gözlemlediğimiz bu metni, meraklısı için bu hafta gündemimize aldık.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri fikir verebilir: “90’lar Türkiye’sinin sıklıkla Yeni Türkiye ile mukayese edilerek allanıp pullandığı, söz konusu on yılda yaşanan insanlık suçlarının yok sayılarak salt renkli, laik ve debdebeli bir döneme indirgendiği günümüzde hafızaları tazelemek çok mühim. Bu kitap nostaljinin tatlı ve bir o kadar tehlikeli tuzaklarına düşmeden bu karanlık on yıla ışık tutuyor.”
Aldığı resim eğitiminin de katkısıyla edebiyatta geleneksel dili ve yapıları bozan, döneminin sosyal geleneklerine eleştirel bir bakışla yazdığı anlatıları gerçeküstü ve fantastik edebiyattan özelliklerle birleştiren, Silvina Ocampo’nun “Söz” adlı kitabı, Notos Kitap tarafından, Çiğdem Öztürk çevirisiyle basıldı.
Kitap hakkından tanıtım bülteninin şu cümleleri dikkat çekiyor: “Silvina Ocampo’nun üzerinde yaklaşık yirmi beş yıl boyunca çalıştığı fantasmagorik romanı ‘Söz’ yazarın deyişiyle “yazdıklarının en iyisi” ve kuşkusuz onun en yoğun kurmaca eseri.”
William James, “Radikal Ampirizm Üzerine Denemeler”
Amerikalı filozof ve psikolog William James’in, “Radikal Ampirizm Üzerine Denemeler” adlı kitabı Heretik Yayıncılık tarafından, Oğuz Karayemiş çevirisiyle yayımlandı. William James, rasyonalizm ve ampirizm arasındaki kadim tartışmada ampirizmden taraf oluyor ve iki kampın deneyime dair ortak bir yanlış kavrayıştan yola çıkarak ‘‘radikal’’ bir ampirizm geliştiriyor. Konuya meraklı okurun ilgisine sunarız.
Tanıtım bülteninden şu cümlelere yer verelim: “Bugün de felsefeye, bilime, sanata ve politikaya dair akıl yürütmelere musallat olan gerçek problemleri, yetkin bir filozof ve keskin bir yazarın derin kavrayışıyla sunan bu kitap, bütün güncelliğiyle keşfedilmeyi bekliyor.”
Türkçe edebiyatın önemli isimlerinden Cemil Kavukçu kalemini bu sefer çocuklar için oynatıyor. Can Çocuk Yayınları tarafından basılan “Siyah Rüya Taşı”, 9-10-11 yaş aralığındaki okurlara hitap ediyor. Usta edebiyatçının çocuklar için yazdığı bu metni bu hafta sizlere duyurmak istedik.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri kitabın konusu hakkında fikir veriyor: “Her şey Emre’nin sıradan bir okul günü, gizemli bir adama yardım etmesiyle başladı. Bu yardımına karşılık bir taşla ödüllendirilen Emre, rüyalarında istediği yere seyahat edebiliyordu artık. Ancak taş, Emre’yi götürdüğü rüyalarda bambaşka bir gerçeği gözler önüne seriyordu. Rüyalarında mekânlar değişiyor ama her şey aynı konuya bağlanıyordu. Çözüm üretilmezse, hepimizi etkileyecek, hayati bir konuya…” (https://www.canyayinlari.com/siyah-ruya-tasi-9789750757853 )