Kısa Dalga kitap köşesiyle bir kez daha karşınızdayız. Polisiyeden, arkeolojiye, psikanalizden, eleştiriye ve tabii ki edebiyat metinlerine yer verdiğimiz seçkimizi bu hafta da hazırladık. Elbette çocukları unutmadık.Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.Bu hafta seçkimize konuk olan kitaplar şöyle:
110
Chris Whitaker, “Sondan Başlıyoruz”
Geçtiğimiz yılın en beğenilen polisiye kurgularından biri olarak anılan, Chris Whitaker’in “Sondan Başlıyoruz” adlı kitabı, Domingo Yayınları tarafından Ülgen Dal çevirisiyle basılıyor. Yirmi sekiz dile çevrilen ve polisiye/gerilim türünün en prestijli ödülü Altın Hançer’i kazanan roman, çıktığı günden bu yana eleştirmenlerden büyük övgü topluyor. Polisiye meraklıları için bu hafta kitabı gündemimize aldık.
Tanıtım bülteninden şu cümlelere yer verelim: “Hayatın sunduklarından fazlasını hak edenlerin hikâyesi bu. Cinayet ve intikamın romanı; sırların ve yalanların, dostluğun, aşkın ve sarsılmaz aile bağlarının... Doğrunun. Yanlışın. Ve ikisi arasında yaşanan hayatlarımızın.”
Albert Gabriel, “Şarki Türkiye’de Arkeolojik Geziler”
Albert Gabriel, Diyarbakır anıtlarının etüdünü yapan ilk kişi olarak biliniyor. Hazırladığı planlar ve kesitler bugün bile kentin mimarisiyle ilgili bilgi verirken, yazarın uzun yıllardır Türkçeye çevrilmesi beklenen, Diyarbakır ve bölge coğrafyası hakkında önemli bir kaynak eser olan, “Şarki Türkiye’de Arkeolojik Geziler” metni, Dipnot Yayınları tarafından, İdil Çetin çevirisiyle basılıyor. Bu önemli metni sizlere duyurmak istedik.
Tanıtım bülteninde şu cümleler dikkat çekiyor: “Yaşam öyküsü ve çabaları incelendiğinde görülecektir ki; kitabın yazarı; Profesör Albert Gabriel sadece araştırmacı, yazar ve arkeolog olarak değil, aynı zamanda kadim Diyarbekir surlarını yıkımdan, hatta yok olmaktan kurtaran şahsiyettir. Albert Gabriel'in ‘Şarki Türkiye'de Arkeolojik Geziler’ olarak Türkçeye çevirisi yapılıp basılan elinizdeki kitap, Gabriel'e gecikmiş bir vefa ve özür borcu olarak da değerlendirilmelidir.”
Psikanalitik vaka sunumları ile yazarının kişisel deneyimlerini Lacancı teoriyle harmanlayan, Jazani’nin “Klinikten Kültüre Lacancı Psikanaliz” adlı bu kitabı, çağdaş öznelliği anlamaya çalışırken, Lacancı psikanalizden öğrenebileceklerimize ışık tutuyor. Metin, Pitey Gonca Özbay çevirisiyle, Minotor Kitap tarafından basıldı. Konuya meraklı okurun ilgisine sunarız.
Tanıtım bülteninden şu cümleler fikir verebilir: “ ‘Klinikten Kültüre Lacancı Psikanaliz’, hem Lacancı psikanalizle ilgilenenler için hem de karmaşık toplumsal sorunlara kafa yoranlar için önemli bir kaynak”
Moskova Sanat Tiyatrosu’nun perde arkasını acımasızca yeren, yarıda kalmış özyaşamöyküsel roman (Tiyatroluk Roman) ve göz kamaştırıcı bir fantezi olarak da tanımlanan, Bulgakov’un “Usta ile Margarita” adlı kitabı, Can Yayınları tarafından, Uğur Büke çevirisiyle tekrar basıldı. Bu klasik metni meraklı okur için bu hafta köşemize taşıdık.
Tanıtım bülteninden şu cümlelere yer verelim: “Mihail Bulgakov’un çekmecesinde bıraktığı, sansürsüz hali ölümünden yıllar sonra yayımlanabilen romanı ‘Usta ile Margarita’, yasaklarla dolu günlerde baş döndürücü bir özgürlük duygusuyla yazılmış bir başyapıt.”
Yazar olmak isteyenler için olduğu kadar, daha iyi bir okur olmak isteyenler için de zengin bir maden olarak gündeme düşen, Francine Prose’un “Bir Yazar Gibi Okumak” adlı bu kitabı Kıraathane Kitapları tarafından, Seda Çıngay Mellor çevirisiyle basıldı. Dostoyevski, Flabuert, Kafka gibi ölümsüz yazarlara dair bir kılavuz olarak görülebilecek bir metinle karşı karşıya olduğumuzu ekleyelim. Prose’un epey konuşulacağını düşündüğümüz bu kitabını da bu hafta sizler için yakın plana aldık.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine değinelim: “Daha ziyade Batı kanonuna odaklanan bir okuma listesi sunuyor bize Prose. Fakat önerdiği okuma biçimiyle, her diyarın her dilin edebiyatını yeniden keşfetmenin yolunu da gösteriyor.”
Sibilla Aleramo’nun bu romanı okuruyla ilk kez 1906’da buluşmuş hem İtalya’da hem de yayımlandığı diğer ülkelerde büyük ses getiren bu eser, aynı zamanda yazarın keşfedildiği metin olarak anılıyor. Sibilla Aleramo’nun “Bir Kadın” adlı bu önemli kitabı, Yapı Kredi Yayınları tarafından, Meryem Mine Çilingiroğlu çevirisiyle basıldı.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakabiliriz: “Acı çitinden içim titreyerek, ağlayamadan, konuşamadan, beni yere seren ve aynı zamanda karanlık ve anlatılmaz bir şeyi, bitmek bilmez bir kaçış arzusunu su yüzüne çıkaran fiziksel bir sancıyla çıkmıştım: Hayattan kaçmak, delilik limanına çıkan yolu yitirmek istiyordum…”
Türkiyeli okurun epey yakından takip ettiği Norveçli yazar Dag Solstad’ın, “Armand V.” adlı metni, Jaguar Kitap tarafından, Deniz Canefe çevirisiyle basılıyor. Per Petterson’un, “kuşkusuz Norveç’in en cesur ve en zeki yazarı” olarak tanımladığı Solstad’ın bu kitabını, yazarın takipçileri için bu hafta gündemimize aldık.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakabiliriz: “Armand, başka ülkelerde savaşlara, karışıklıklara, acılara yol açan büyük makinenin küçük de olsa bir parçası olduğunun bilincindedir. Yine de görevine devam eder. Oğlu da bir gün asker olur ve o savaşlardan birine katılır. Artık ikisi için de bambaşka bir dönem başlar ve tüm olanlar, aslında hiç görmediğimiz bir romana düşülen dipnotlardan ibarettir.Yazılmamış metnin kendisi, Armand’ın uçup giden yaşamı gibi, uzaklarda bir yerlerde dolaşır. Olup biteni dipnotlarda ararız; gölgesine bakarak bir ağacı, bir kayayı veya bir bulutu anlamaya çalışmamız gibi.”
Fatma Berber ve Sümeyra Gümrah Teltik, “Bir Porsiyon Sanat” adlı bu kitaplarında, yemekle sanatı bir araya getiriyorlar. Farklı isimleri bir araya toplayarak, edebiyattan müziğe, sinemadan tiyatroya, resimden, mimariye farklı konulara yemek ve sanat ilişkisi üzerinden bakan bu kitabın sofrasına okuru davet etmek istedik. Metin, Ayrıntı Yayınları tarafından basılıyor.
Fikir almak için tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakalım: “Aşureyle cazı, menemen ile Kral Lear’ı, sufleyle kalp kırıklıklarını, Harry Potter’daki büyülü yemekleri birlikte düşünecek, bir yana tarhanayı, kahveyi, çayı, çikolatayı, baklavayı, sütlü nuriyeyi, turşuyu, kuru fasulyeyi ve daha pek çok yemeği, yiyeceği, ürünü sanatsal eserlerin hikâyeleri üzerinden okuyacak, tekrar tanıyacak ve bir daha tatmak isteyeceksiniz.”
Hisham Matar, “Dönüş: Babalar Oğullar ve Aradaki Memleket”
İlk kitabı “Erkekler Diyarında” 2006 yılında yayımlanan Hisham Matar, Libya’da Kaddafi’nin 1969’daki Ekim Devrimi’nin etkileriyle başa çıkmak zorunda kalan bir çocuğun öyküsünü anlattığı bu kitabıyla, Man Booker Ödülü’ne aday gösterilip The Guardian İlk Kitap Ödülü’ne layık görülmüş. Yazarın, “Dönüş: Babalar Oğullar ve Aradaki Memleket” adlı kitabı ise Siren Yayınları tarafından, Yasemin Çongar çevirisiyle basılıyor.
Tanıtım bülteninde metinden şöyle söz edilmiş: “Kayıp bir babanın, kaybedilen bir ülkenin ve bir diktatörün altında kayıp yaşamların öyküsü: Dönüş.”
Louise Guillemot, Lauranne Quentric, “Parmenides ve Güneş’in Kızı”
Daha önce de köşemize taşıdığımız Metis Yayınları’nın “Küçük Filozoflar Dizisi”ne yeni bir kitap ekleniyor. Hem çocukların hem de büyüklerin bir arada okuyabileceklerini düşündüğümüz, “Parmenides ve Güneş’in Kızı” Siren İdemen çevirisiyle basılıyor. Dizi, her ne kadar 9 -14 yaşındaki çocuklar için hazırlansa da her yaştan okurun ilgisini çektiğini seziyoruz, ilgili okurun dikkatine sunarız.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerini ekleyelim: “Genç Parmenides yolda görüp peşine takıldığı Güneş’in Kızı ile birlikte evrende yolculuğa çıkıyor; Gündüz ve Gece yollarının eşiğindeki kapıda duran, bütün anahtarların muhafızı Adalet Tanrıçası Dike’den eşiği geçip hakikati öğrenmek için izin istiyorlar. Kapının arkasında “Varlık nedir? Hiçlik nedir? Olan ve olmayan nasıl düşünülebilir?” sorularının cevabını bulacaklar.”