Kısa Dalga haftalık kitap seçkisiyle bir kez daha karşınızdayız. Psikoloji, felsefe, antropoloji, edebiyat kategorilerinde metinlerin öne çıktığı listemizde elbette çocuklara da yer var. Birlikte düşünmek başka olasılıkları unutmamak için.Bu haftanın konuk kitapları şöyle:
110
Jean-Baptiste Del Amo, “Hayvan Hükümranlığı”
Fransa’nın genç ve iddialı yazarlarından biri kabul edilen Jean-Baptiste Del Amo, aynı zamanda hayvan sömürüsü ve türcülüğe karşı çıkan bir aktivist olmasıyla da dikkat çekiyor. Yazarın “Hayvan Hükümranlığı” adlı kitabı Can Yayınları tarafından, Şule Çiltaş çevirisiyle basıldı.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri kitabın meselesi hakkında düşündürüyor: “Fransa’nın güneybatısında sıradan bir köy. Küçük bir arazi parçasıyla başlayıp giderek işi büyüten mütevazı bir köylü ailesi. Ve doğum, büyüme, ölüm döngüsü içinde her gün yüzlerce domuzun çalkalandığı büyük bir endüstriyel domuz çiftliği. İnsanın hayvan ve doğayla ilişkisine ürpertici, rahatsız edici bir yorum getiren Del Amo, modernitenin mirasına esaslı bir eleştiri yöneltiyor.”
Lewis Henry Morgan’ın bir antropoloji klasiği olarak yorumlanabilecek kitabı, “Eski Toplum”, Ayşen Tekşen çevirisiyle Alfa Yayınları tarafından tekrar basıldı. Evrenselci ve ilerlemeci bakışı, “yabanıllık”, “barbarlık” ve “uygarlık” gibi kategorize eden yaklaşımıyla antropolojinin sonraki dönemlerinde epey eleştirilmiş ve tartışılmış bir metin olan, “Eski Toplum” her şeye rağmen önemli bir antropolojik kaynak olmayı sürdürüyor.
Daily Telegraph’ın, “Günümüz Pekin’inde, bir kadının kendini gerçekleştirmesinin zarif ve rüya gibi öyküsü” olarak yorumladığı, An Yu’nun “Sen Çok Seversin Bu Yemeği” adlı kitabı, Gökçe Çalışkan çevirisiyle Düşbaz Kitaplar tarafından yayımlandı. Eserlerini İngilizce yazan Çinli yazar, bu kitabıyla ilk kez Türkiyeli okurla buluşuyor.
Tanıtın bülteninin şu cümlelerine bakabiliriz: “An Yu, okuru Pekin’in yüksek binaları ve kadının hâlâ ikinci planda bırakıldığı orta sınıf aileler arasında dolaştırıp Tibet’e uzanan büyülü gerçekçi bir yolculuğa çıkarıyor. Farklı sofralara buyur edileceğiniz ve tek bir yemeğin nasıl olup da geçmişin kilidini açabildiğini göreceğiniz bu kitapta suya da doyacak, su dünyasına dalacaksınız.”
Katie Mack, “Her Şeyin Sonu (Astrofiziksel Manada)”
Belki biz görmeyiz ama günün birinde her şey sona erecek. Evrenimizin bir başlangıcı olduğunu biliyoruz; peki bu hikâyenin sonunda ne olacak? Ve bu son bizim için ne anlama geliyor? Astrofizikçi Katie Mack evrenin sonuna dair anlatılanlara, “Her Şeyin Sonu (Astrofiziksel Manada)” adlı kitabıyla bir hikâye daha ekliyor. 2020 yılında pek çok yayın organı tarafından yılın kitapları seçkisine dâhil edilip 14 dile çevrilen bu metni, bu hafta merak edebilecekler için köşemize taşıdık. Metin, Domingo Kitap tarafından, Barış Emre Alkım ve Algan Sezgintüredi çevirisiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri dikkat çekiyor: “Mack, capcanlı, esprili dili ve mizah anlayışıyla bizi kozmosun beş olası finaline –Büyük Çöküş, Sıcak Ölüm, Vakum Bozunumu, Büyük Yırtılma ve Sekme– doğru hayret verici bir geziye çıkarıyor; patlayan yıldızlar ve sıçrayan evrenler arasında Mack, aciz faniler olarak yolun sonunu değiştiremesek de en azından ne olup bittiğini birazcık kavramaya başlayabileceğimizi gösteriyor.”
Ursula K. Le Guin’in, “Bu kitap bir pınar gibi; hızlı, temiz, berrak, heyecan verici ve güzel” olarak tanımladığı Vonda N. McIntyre’nin “Düşyılanı” adlı bu kitabı aynı zamanda Nebula, Hugo ve Locus En İyi Roman Ödülü’nün de sahibi bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Kitap, İthaki Yayınları tarafından, Aslı Genç çevirisiyle basıldı. Bilimkurgu meraklısı okurun dikkatine sunarız.
Daha fazla fikir için tanıtım bülteninin şu cümlelerine bakabiliriz: “Vonda N. McIntyre, 1970’lerin feminist bilimkurgu hareketinin ön saflarında yer alan, arkadaşı ve işbirlikçisi Ursula K. Le Guin gibi, edebiyatta ve özellikle bilimkurguda yaygın görülen cinsiyetçiliğe meydan okuyan ileri görüşlü bir yazar. Düşyılanı ise bilimkurgunun üç büyük ödülünü alan türün sayılı romanlarından biri.”
Lâle Müldür’ün şiirleriyle Ercan Arslan’ın resimlerinden oluşan “Kadınesk” Yapı Kredi Yayınları şiir dizisinden çıktı. “Kadınesk” adıyla yayımlanan kitaptaki şiirler Lâle Müldür’ün 2016 baharında Berlin’de Ercan Arslan ile karşılaşmasından bir gün sonra, ressamın atölyesinde geçen gecelerde yazılmış. Lâle Müldür şiirini resimle buluşturan bu kitabı, okurlarımız için bu hafta gündemimize aldık.
Ek olarak tanıtım bülteninden şu cümlelere de bakabiliriz: “Lâle Müldür, sunu yazısında şiir-resim buluşmasını şöyle değerlendiriyor: ‘Şiir ve resim başka bir şey. Kendinin binlerce mil ötesine gidebiliyorsun. Bu resimlerde, tıpkı iyi müziğin tanımında olduğu gibi, aynı zamanın içinde tekrar eden bir ritim var. Bütün etüt boyunca bu müziğin içinde gidip geliyor, sallanıyordum. Ercan Arslan’ın resimlerindeki ritmi yakalayıp müziğinde gezindiğimde aynı yalpalanma duygusuna kapılıyordum. Bir müziği devreder gibiydim. Yıldızella burada işte.’”
“Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları”, “Ankara, Mon Amour”, “Burası Radyo Şarampol”, “Çatıkatı Âşıkları” kitaplarıyla Türkiyeli okurun beğenisini kazanan Şükran Yiğit’in “Bir Kış Yolculuğu” adlı bu metni de İletişim Yayınları tarafından yayımlandı.
Kitap hakkında biraz daha bilgi için tanıtım bülteninin şu cümleleri yerinde olabilir: “ ‘Bir Kış Yolculuğu’, altı yıl önce beklenmedik bir ölümle karısını kaybeden bir adamın, ondan geriye kalan fotoğraf karelerinin izinde çıktığı bir yolculuğun adım adım, kare kare bir muammaya dönüşümünün hikâyesi. Ama aynı zamanda, bu dünyanın en çok her şeyin sürüp gittiği kitaplardaki halini seven iki insanın ölümle bile kaybolmayan bağının tanıklığı…”
Sokrates’in öğrencisi olan, gençliğinde bir dönem yanında bulunmuş Ksenophon’un bu ünlü yapıtı, Sokrates’in gündelik yaşamını, ev hayatını, vakti nasıl geçirdiğini, kişiliğini ve düşüncelerini çok yönlü ele alan bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Ksenophon’un Sokrates tanıklığının filozofa daha yakından bakma şansı vereceğini düşünerek, felsefe meraklısı okur için kitabı hatırlatmak istedik. Metin, Candan Şentuna çevirisiyle Doğu Batı Yayınları tarafından basıldı.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri de okuru Sokrates’i anlamaya yaklaştıracak bir metinle karşı karşıya olduğumuzu düşündürüyor: “Sokrates’in nasıl bir insan olduğunu bilenler arasından erdemi bulmaya çalışan kimseler bugün hâlâ en çok onu özlüyorlar, çünkü erdem arayışında onlara en çok yararı dokunan oydu. Bana gelince, onun nasıl bir insan olduğunu anlattığım kadarıyla, o kadar dindar bir insandı ki, Tanrıların görüşünü almadan hiçbir şey yapmazdı; o kadar adaletli idi ki, hiç kimseye küçücük bir zarar bile vermezdi; yanındakilere hep yararı dokunurdu; kendini o kadar iyi denetlerdi ki, daha zevkli diye hiçbir şeyi iyiye yeğlemezdi; o kadar akıllı idi ki, iyi ile kötüyü ayırmada hiç yanılmazdı; başkalarına ihtiyacı yoktu, bu ayırımı kendi başına yapabilirdi; mantık yürütmede ve böyle şeyleri tanımlamada ustaydı; başkalarını sorgulamada, hatalarını bulup onları erdeme ve mükemmelliğe yönlendirmede ustaydı: bu haliyle bana en üstün ve en mutlu insan olarak görünüyordu.”
Massimo Recalcati, “Sonsuz Öpüşme, ‘Aşk Üzerine Kısa Dersler’”
İtalya’nın en çok okunan psikologlarından Massimo Recalcati’nin televizyonda verdiği derslerden hareketle şekillendirdiği, “Sonsuz Öpüşme, ‘Aşk Üzerine Kısa Dersler’” adlı bu kitabında yazar, edebiyat ve sanat tarihinden verdiği örneklerle, psikanalizi herkesin okuyabileceği ve anlayabileceği şekilde anlatıyor. Psikanalize meraklı okurlarımız için bu hafta kitabı köşemize taşıdık. Metin, Yunus Çetin çevirisiyle, Telemak Kitap tarafından basıldı.
Daha fazla fikir için tanıtım bültenine başvurabiliriz: “"Hem kışkırtıcı hem de ikna edici. Massimo Recalcati, aşk üzerine bu kısa ve zarif denemesinde zengin deneyimlerinden ve analitik bakıştan istifade ediyor. Sunduğu derslerle bizi aşkın dönemeçlerinde ve edebiyatın zirvelerinde gezdiriyor. Tüm bunlar olurken, kapitalist sistemde arzunun yırtıcılığına bir ayna tutuyor ve bize bunun yerine 'sonsuza dek' olasılığının yabancıların yakınlığında var olduğu bir aşk imgesi sunuyor."
Anıl Mert Özsoy’un, on-on iki yaş grubu çocuklar için yazdığı, “Mahalleyi Kurtarmanın Yolları” adlı kitabı Can Çocuk Yayınları tarafından basıldı. Dayanışma, cesaret, umut gibi temaların öne çıktığı bu metni küçük okurlarımız için bu hafta gündemimize aldık.
Tanıtım bülteninden kitabın konusuna bakabiliriz: “Yeni Mahalle sakinleri zor bir yaz geçiriyor. Depreme dayanıksız bulunduğu için kentsel dönüşüm kararı çıkarılan evlerini kısa bir süre içinde terk etmek zorundalar. Ekonomik kaygılara, kanunlardaki adaletsizliğin öfkesi karışıyor. Güneş de herkes kadar üzgün. Yazları gelmeye çok alıştığı bu mahalleden ayrılma fikri de kaygılandırıyor onu, anneannesi Zeliha ve onunla birlikte yaşayan dayısı Can’ın nereye taşınıp nasıl yaşayacaklarını bilememek de. Ancak eskiden gazeteci olan dayısı Can kolay kolay pes etmeye niyetli değil. Mahalledeki bütün nesilleri cesaretlendirecek, içinde bulundukları zorluğa hep birlikte bir çare bulmalarını sağlayacak bir fikri var.”