'Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar'dan, Zeyn'in Düğünü'ne...
Kısa Dalga kitap bülteniyle bir kez daha karşınızdayız. Yeni çıkan kitapları inceleyerek oluşturduğumuz seçkimizde bu hafta feminist düşünceye yaslanan metinler öne çıkıyor. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için bir araya getirdiğimiz metinlerin, yeni çıkan kitaplar hakkında küçük fikirler verebilmesini umuyoruz.Bu hafta dikkatimizi çeken kitaplar şöyle:
Borçlandırmanın kapitalist bir teknik olarak yaşamın tüm hücrelerine sızdığı bir dünyada, “Borcun Feminist Reddi” kitabı, “biz değer üretenler olarak diyoruz ki: Bir kadın daha eksilmeyeceğiz, hayatta kalmak ve borçsuz olmak İstiyoruz!” sloganından yola çıkarak borç konusuna feminist bir bakış açısı getirmeyi amaçlıyor. Metin, Bilge Tanrısever çevirisiyle, Otonom Yayıncılık tarafından basıldı.
Tanıtım bülteninde şu cümleler dikkat çekiyor: “Elinizdeki kitap, borç mekanizmasının nasıl da yaşamın her alanına sızdığını, yeni itaat ve sömürü biçimleri ürettiğini, böylece emeğin güvencesiz, esnek ve kötü çalışma koşullarına nasıl da mahkûm edildiğini gözler önüne seriyor.”
Silvia Federici’nin, “8 Mart için uluslararası olarak örgütlenen grevden ilham alarak Gago, bize çağdaş feminizmin – teorilerinin, örgütsel formlarının, mücadelelerinin – devrimci potansiyelini dahice yakalayan ve tümünün Amerika kıtasındaki en radikal feminist hareketlerden birinin objektifinden incelendiği bir kitap verdi. Bu, cesur ve yaratıcı bir kitap, politik formasyon için ideal bir okuma; yeni dünyalar açıyor ve “eyleme” çağırıyor” şeklinde tanımladığı, “Feminist Enternasyonal” kitabı, Sol Kültür tarafından basıldı.
Tanıtım bülteninden Wendy Brown’ın şu cümlelerini de ekleyebiliriz: “Ev kadınları, öğrenciler, sağlık çalışanları, ev işçileri, seks işçileri, akademik-aktivistler, translar, heteroseksüeller, kuirler – hepsi bu kitabın sayfalarında dans ediyor. Gago’nun güzel yazılmış ve tercüme edilmiş, entelektüel anlamda derinlemesine araştırılmış lakin acil bir tınısı olan çalışması, Arjantin’de beş yıl önce başlayan şeyin Latin Amerika kıtasını ve dünyayı sallayan bir konuma nasıl ulaştığını anlamak açısından vazgeçilmezdir.”
Türkiyeli kadınların mücadele geleneğinin ve belleğinin bir yansıması olarak görülebilecek bir metin olan, “Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar”, Dipnot Yayınları tarafından basıldı. Kitapta, Türkiye’de sosyalist hareketin yükseldiği ve 12 Eylül 1980 darbesi ile kesintiye uğrayarak gerilediği dönemlerde, kendilerinin ve halklarının kurtuluşu için mücadele ederken yolları Kurtuluş hareketi ile kesişmiş kadınların anlatımları yer alıyor.
Kitaba katkı veren isimler şöyle: Belgin Koç- Emel Çavuşoğlu-Emel Yelkenci Saral-Emine Boztepe Ülker-Esra Koç-Gönül Evran-Gülseren Pusatlıoğlu-Hatice Kıvrak-Latife Demirci Kahya-Melike Çakırer Meryem Güneş-Nebahat Akın-Nejla Okyay-Nilüfer Ataman-Saynur Çetiner-Sema Vural-Serpil Çelikkol-Tazegül Türkmen Kamiloğlu-Zehra Çınar-Zerrin Taşkın.
Pessoa’nın klasik metni, “Huzursuzluğun Kitabı”, Can Yayınları tarafından, Saadet Özen çevirisiyle tekrar basıldı. Okunduğu her dönem farklı şekillerde yorumlanıp, bir yerlerden okura dokunacağını düşündüğümüz metni, bu hafta Pessoa takipçisi okurlara ve yeni okuyacak olanlara hatırlatmak istedik.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerine de bakabiliriz: “Gündüzleri bir mağazada çalışan, geceleri yalnızlığını yağmurun sesinde, ayak seslerinde duyumsayan bir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa.Bugün sadece Portekiz edebiyatının değil tüm dünyanın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı’ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçası...”
Yağmur Dönmez, İletişim Yayınları tarafından basılan bu kitabında, milli kimlik inşasının sadece tepeden aşağı bir iktidar tasarrufuyla değil, yer yer direnişlerle, yer yer pazarlıklarla biçimlenen dinamik yönünü gösteriyor. Etnografik alan araştırmalarına meraklı okurun dikkatini çekebileceğini düşündüğümüz bu kitabı dikkatinize sunarız.
Tanıtım bülteninin şu cümlelerinden biraz daha fikir alabiliriz: “ ‘Türklük: Hüzünlü Bir Bağ’da Yağmur Dönmez, Trabzon-Çaykara örneğinde canlı bir etnografi çalışmasıyla, etnokültürel kimliğin nasıl kurulduğunu, nasıl yeniden üretildiğini tasvir ediyor.”
Kötülüğü dini veya ahlaki değil mitolojik bir kavram olarak düşünmeyi öneren, Phillip Cole, “Kötülük Miti”adlı kitabında, farklı metinlerden yola çıkarak kötülüğün politik felsefesini yapmayı amaçlıyor. Metin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından, Reha Kuldaşlı çevirisiyle basıldı.
Tanıtım bülteninden şu cümleleri ekleyebiliriz: “Kötülük Miti çok yönlü ve katmanlı bir kitap: Tarih boyunca en büyük kötülük timsalinin “içimizdeki düşman” olduğunu, en çok, bizim gibi görünüp konuşanların tekinsizliğinden korktuğumuzu savunan Cole, bu özel korku türünün politik toplulukların kimlik inşasında oynadığı merkezi rolü tartışıyor. Şeytanlaştırmanın, günümüzün moda tabiriyle “ötekileştirmenin” politik bir taktik olarak kullanımını sorgulamayı da ihmal etmiyor.”
“Gelişen otomasyon teknolojilerinin işyerleri ve emek (piyasası) üzerindeki etkilerini nasıl değerlendirmek gerekir? Küresel emek talebini baskılayan şey teknoloji kaynaklı iş yıkımı mıdır? Üretimin tam otomasyonu (şayet mümkünse) bizleri kıtlık sonrası bir geleceğe ulaştırabilecek mi?” şeklindeki sorulardan yola çıkarak meselesini tartışan, Aaron Benanav’ın bu kitabı, NotaBene Yayınları tarafından, Diyar Saraçoğlu çevirisiyle basıldı.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri de kitaba biraz daha yakından bakmayı sağlıyor: “Benanav, kıtlık sonrası dünyaya bizi götürecek olanın ne teknolojik ilerleme ne de teknokratik reformun olacağını, bunu ancak toplumsal yaşamın radikal bir yeniden yapılanmasını zorlayan toplumsal hareketlerin baskısının yapabileceğini belirtiyor ve tekno-belirlenimci popüler pek çok yayının düştüğü tuzağa düşmeyerek gerçek “özne”nin kim olduğunu bizlere hatırlatıyor.”
Modern Arap edebiyatının önemli isimlerinden kabul edilen, Tayep Salih’in, “Zeyn’in Düğünü” adlı kitabı, Ayrıntı Yayınları tarafından, Timur Aşkan çevirisiyle yayımlandı. Tayeb Salih’in bu romanından uyarlanan Arapça film 1976 yılında Cannes Film Festivali’nde ödül almış. “Kuzeye Göç Mevsimi”yle Türkiyeli okurun gönlünü kazandığını düşündüğümüz yazarın, bu kitabının da ilgi göreceğini düşünüyoruz.
Tanıtım bülteninde şu cümleleri de ekleyebiliriz: “Zeyn’in Düğünü, Tayeb Salih’in daha evvel yayımlanan başyapıtı ‘Kuzeye Göç Mevsimi’nin geçtiği Yukarı Nil’deki aynı köyde geçer. Beldede yaşananlar, dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir topluluğunda yaşanan gerilimlerden farksızdır. Fakir ile zenginin, modern ile gelenekselin, dindar ile sekülerin çatışmasıdır bu. Bütün bir dünya, okurun kendi kuracağı sahne ve gerçekliğe rehin bırakılmıştır. Tayeb Salih’in yaratıcılığını ortaya çıkaran insani ton, okurun kalbinin tam ortasına yerleşmeye hazırdır.”
Jay Parini, şiir, eleştirel inceleme, edebiyat ve siyaset üzerine çeşitli denemeler yazan bir isim olarak tanınıyor. Yazarın, “Şiir Neden Önemlidir” adlı bu kitabı, Güven Turan çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Şiir eleştirisine meraklı okur için kitabı bu hafta gündemimize aldık.
Tanıtım bülteninin şu cümleleri dikkat çekiyor: “Kendisi de şair olan başarılı eğitmen Parini; Aristoteles, Horatius, Longinus gibi yüzyıllar önce şiiri savunmuş insanları ele alarak başlıyor, sonra Wordsworth, Coleridge, Shelley, Eliot, Frost, Stevens ve daha pek çok başarılı şairin şiir savunularını inceliyor. Okurun şiirsel ses, metaforun gizemi, özgünlük ve özgürlük üzerine düşünmesini sağlayan yazar, gelenekle nasıl bir bağ kurulması gerektiğini de ortaya koyuyor.”
Annie M.G. Schmidt, “Jip ile Janneke: Sonsuza Dek Arkadaş”
Ülkesinde 1964 Çocuk ve Gençlik Kitapları Devlet Ödülü, 1988 CPNB Halk Ödülü ve CPNB Çocuk ve Gençlik Kitapları Halk Ödülü ile onurlandırılan Annie M. G. Scmidt, 1988 yılında çocuk edebiyatı alanında dünyanın en önemli ödülü sayılan Hans Christian Andersen Ödülü’nü de almış. Metin Can Yayınları tarafından basıldı.
Annie M.G. Schmidt, “Jip ile Janneke: Sonsuza Dek Arkadaş” adlı kitabıyla, 5-7 yaş okur grubuna sesleniyor. Kitabın çizimlerini Fiep Westendorp yaparken, çevirisi, Mustafa Özen’e ait.