Haftanın kitap seçkisi: 'Mucizeler'den 'Mardin Bereketi'ne...
Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Kitap raflarının arasında bu hafta da sizler için dolaştık ve gözümüze takılan, merakımızı cezbeden metinlerden bir seçki hazırladık. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için. Bu haftanın kitapları şöyle:
110
Dave Beech, “Sanat ve Postkapitalizm”
Kısa Dalga kitap köşesinde bu hafta ilk konuğumuz, Dave Beech’in “Sanat ve Postkapitalizm” adlı metni. Dave Beech bu kitabında ‘iş’, ‘emek’, ‘değer’, ‘işin reddi’ gibi temalardan yola çıkarak Marx’ın mirasını, çalışmayı kutsayan sol hareketlerin tekelinden kurtarmaya yönelik bir girişimde bulunuyor ve okuyucuyu şu çok önemli soru ile karşı karşıya getiriyor: Günümüzde sanat, direnişe dair bize ne söyleyebilir? Postkapitalizm döneminde çalışmanın tüm yaşamı esir aldığı düşünülürse kitabın sanatla ilişkilendirerek giriştiği bu tartışmanın bize farklı bakış açıları getirebileceğini düşünüyoruz. Metin, Gamze Boztepe çevirisiyle, Livera Yayınevi tarafından basıldı.
“Çocuk analizi alanında çığır açıcı keşifleri olan ilk kadın psikanalistlerden Melanie Klein, Freud’un yaşamının son yıllarında ortaya attığı tartışmalı bir kavram olan ölüm dürtüsü kavramını kuramının merkezine yerleştirir. Ancak Freud’dan farklı olarak dürtü doyumundan ziyade nesneye verdiği önemle klasik Freudcu kuram ile Nesne İlişkileri Kuramı arasında köprü vazifesi gören bir kuram geliştirir.” Klein’ın takipçilerinden Hanna Segal bu kitapta, Melanie Klein’ın düşüncesini anlaşılır ve incelikli bir şekilde aktarmaya çalışıyor. Kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından, Melis Tanık Sivri çevirisiyle basıldı. Konuya meraklı okurun dikkatine sunarız.
Esra Mungan, “Geştalt Kuramı, ‘İnsana Dair Başka Bir Bilim Mümkün mü?’”
“Geştalt kuramını “tarihin tozlu sayfalarındaki bir kuram” olarak görmek hayli yanlış olur. Özellikle anaakım psikolojide ‘tarihe gömüldüğü’ söylenen bu kuram ilginç bir şekilde aslında hiçbir zaman tam olarak gömülemedi. Hele ki sofistikasyonu giderek artan matematiksel modellerin gelişi, nörobilim ve bilgisayar bilimlerindeki çarpıcı gelişmeler bir anda Geştalt kuramını yeniden çalışmaların odağına yerleştirmiş gibi görünüyor. Kuramın parmak bastığı çok can alıcı meseleler var ve yirmi birinci yüzyılda, olayları daha karmaşık dinamik sistemler üzerinden inceleyebilen bir bakışa ihtiyaç duyulacağa benziyor.” Esra Mungan’ın tanıtım bülteninden aldığımız bu cümleleri, “geştalt kuramı”nın tarihin tozlu sayfalarında değil tam da yaşadığımız çağda farklı şekillerde düşünülmeye açık olduğunu gösteriyor. Bu nedenle kitaba bu hafta köşemizde yer verdik. Metin, Metis Yayınları tarafından basıldı.
Bilen Işıktaş, “Boğaziçi’nin Büyülü Sesi Denizkızı Eftalya: Dönemi, Yaşamı ve Çevresi”
“Bilen Işıktaş, kapsamlı araştırması Denizkızı Eftalya’da Türkiye’nin ilk assolistinin yaşam öyküsündeki sis perdesini aralıyor, birçok yeni belge ve bilgiyi gözler önüne seriyor: Bir Rum kızı nasıl en büyük yıldızlardan birisi haline geldi? Nasıl bir müzik çevresine sahipti? Osmanlı’nın çözülüşünden Cumhuriyet’in modernleşme sürecine uzanan günlere nasıl tanıklık etmişti? Dönemin sosyal, kültürel arka planında, gündelik yaşamında neler oluyordu?” Biyografik bir hikâyeyle dönemin, kültürel-sosyal arka planının kesiştirildiği bu kitap, kültürel bellek açısından da önemli bir metin olarak karşımıza çıkıyor. “Yaşarken efsaneye dönüşmüş Denizkızı Eftalya’nın gölgede kalmış yaşamının panoraması...” olarak da tanımlanan bu metni konuya meraklı okur için köşemize taşıdık. Kitap, İletişim Yayınları tarafından basıldı.
İrlanda edebiyatının önemli isimlerinden kabul edilen O’Brien, genellikle İrlanda ve kadınları üzerine yazdığı metinlerle tanınıyor. PEN, Prix Fémina gibi ödüllerinde sahibi olan yazarın bu kitabından tanıtım bülteninde, J.M. Coetzee’nin şu cümlelerine yer verilmiş: “O’Brien, Nijeryalı cihatçılar tarafından kaçırılıp korkunç tacizlere maruz kaldıktan sonra oradan kurtulmayı başaran ve inatçı bir ısrarla parçalanmış hayatını yeniden kurmaya başlayan genç bir kadının iç dünyasını anlatıyor. Cesur bir ruh hakkında yazılmış cesur bir kitap.” Dünya edebiyatı meraklıları için köşemize taşıdığımız bu metin, Can Yayınları tarafından, Seda Çıngay Mellor çevirisiyle basıldı.
Nadya Şener, “Mardin Bereketi: Bir Süryani Ailenin Mutfağından”
“Bizim uzaktaki hayal şehrimiz olarak yazılıyor günümüz Mardin’inin hikâyesi. Bir zamanlar sahip olduğumuz bin bir tadın ve lezzetin bakiyesi dahi onu bir çekim merkezine, turistik gezilerin olmazsa olmaz uğrağına dönüştürüyor. Oysa Mardin bundan çok daha fazlasıydı. İnsanıyla, dilleriyle, yapıları, ibadethaneleri, türlü rayihasıyla güneşin sofrasında bir bereketler diyarıydı. Yemekse, neleri yitirdiğimiz ya da elimizde dünden nelerin kaldığını keşfetmek için nice imkân sağlayan bir aracı.” Bir şehrin yemek kültürü, o yer hakkında başka türlü ulaşamayacağımız çok fazla bilgiye ulaşmayı sağlayabilir, çünkü yemek kültürel belleğin de taşıyıcısıdır. Nadya Şener’in Mardin yemeklerinden yola çıkarak yazdığı metnin bu açıdan kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Aras Yayıncılık tarafından basılan bu kitabı, yemek kültürüne meraklı okur için hafta gündemimize aldık.
Victor Hugo’nun “Fransız şiirine yeni bir heyecan getirmiştir” diyerek kendisine dair düşüncelerini dile getirdiği Baudelaire, şiirlerindeki zengin tasvirleriyle kuşkusuz dünya edebiyatının önemli şairlerindendir. Baudelaire’in “Şer Çiçekleri” Pınar Aka çevirisiyle, Doğu Batı Yayınları tarafından basıldı. Tanıtım bülteninde kitaptan şöyle söz ediliyor: “’Şer Çiçekleri’nden esinlenmeyen bir şair neredeyse yok gibidir. Arthur Rimbaud, Stéphane Mallarmé, Paul Valéry ve daha niceleri ruhsal besinlerini bu kitapta bulmuşlardır. Şiirlerdeki benzersiz anlatım, duyarlılık, betimlemeler, biçim ve ahenk ve içerikteki zenginlik birçok şairde derin bir etki ve bağlılık yaratır, öyle ki bu zincire sıkıca tutunurlar.” Şiire meraklı okurlar için kitabın bu baskısını hatırlatmak isteriz.
“İspanyol edebiyatının son dönemde adından sıkça söz ettiren yazarları arasına giren Elena Medel, bu etkileyici ilk romanın fonuna İspanya’nın -Franco diktatörlüğünün son yıllarından, geniş çapta bir kadın hareketine sahne olan günümüz Madrid’ine kadar– elli yıllık tarihini alıyor. Şimdiden on beş dile çevrilen ‘Mucizeler’, kişisel olanla toplumsal olanı harmanlayarak üç kuşaktan kadının hayatında zamanla nelerin değiştiğini ve nelerin inatla aynı kaldığını gözler önüne seriyor.” Tanıtım bülteninde bahsedildiği gibi, Elena Medel bu romanında kadınlar hikâyesiyle buluşturuyor okuru. İşbankası Kültür Yayınları tarafından basılan kitabın çevirisi, İdil Dündar’a ait. Çağdaş Dünya edebiyatı meraklısı okur için kitabı bu hafta gündemimize aldık.
“ ‘Ötekilerin Başkenti’ kâh göçmenlerin Berlin Duvarı’ndaki izlerini takip ediyor, kâh Berlin’in iki meleği Damiel ve Kasiel’le birlikte şehrin üzerinde dolaşıyor. David Bowie’yle aynı şarkıyı mırıldanıp Berlin Ulusal Müzesi’nden Almanya’nın en ünlü tablosunu çalan Ulay’ın arkasından koşturuyor. Almanya’nın ilk göçmen kadın futbol takımı için tribünlerde tezahürat yaparken soluğu Tahran’da alıyor. Bazen de Kreuzberg’in göçmen sokaklarına, cadde, dükkân ve evlerine konuk olurken, günün sonunda sokaktaki çocuklarla neşeli bir oyuna dalıyor.” Gökhan Duman bu kitabında, farklı bir göç hikâyesi anlatmayı deniyor. Everest Kitap tarafından basılan anlatı türündeki bu kitabı da bu hafta sizler için seçtik.
“Bebek Geliyorum Demez” isimli sinema filminin de hikâye yazarı olarak tanıdığımız Işıl Şenol’un “Yeni Bir Yuva” adlı bu kitabı, zor zamanlarda bir yuvaya ihtiyaç duyan her çocuğu sevgiyle kucaklamak için gönüllülükle yazılmış bir kitap olarak karşımıza çıkıyor. Zor zamanlardan geçtiğimiz bugünlerde çocuklar için küçük bir nefes olmasını umarız.