Kısa Dalga kitap köşesinde bu hafta da birlikteyiz. Güncel, merak uyandıran metinlerden hazırladığımız bültenimiz, umuyoruz sizlere küçük ipuçları verir.Birlikte düşünmek başka olasılıkları unutmamak için.Bu haftanın seçkisi şöyle:
110
Byung-Chul Han, “Eğlencenin İyisi: Batı Sanatında Ciddi / Eğlenceli İkiliği”
Türkiyeli okurun yakından takip ettiği, Byung-Chul Han’ın bu kitabı, Metis Yayınları tarafından Haluk Barışcan çevirisiyle basıldı. Yazar bu metninde eğlence meselesini tartışmaya açıyor, ona göre; “eğlence yaygınlaşıyor, yeni bir paradigma, yeni bir dünya ve varlık formülü olarak yükseliyor. Var olabilmek için, dünyaya ait olabilmek için eğlendirici olmak gerekiyor. Artık sadece eğlendirici olan hakiki ya da gerçek kabul ediliyor. Gerçek gerçeklik ile kurgusal gerçeklik arasındaki fark artık geçerli değil. Bizzat gerçeklik eğlencenin bir etkisi olarak görülüyor.” Gerçekten öyle mi artık kendimizi ait hissedebilmek için eğlenceli olmaya mı zorlanıyoruz, bu bir dayatmaya mı dönüştü? Bu sorular hakkında düşünmek isteyen ve yazarı takip eden okur için kitabı bu hafta gündemimize aldık.
Harald Haarmann, “Dünya Tarihinde Unutulmuş Kültürler & İnsanlığın Kayıplara Karışmış 25 Patikası”
Harald Haarmann bu kitabında, dünyanın dört bir yanına dağılmış, büyük medeniyetlerin oluşumunda önemli roller oynamış ve kalıntıları günümüze dek ulaşmış ancak bir şekilde “unutulmuş” kültürlerin izini sürüyor. Metin ayrıca, arkeoloji, dilbilim ve genetik alanlarında yapılan en yeni araştırmaları bir araya getiriyor. Yirmi beş farklı kültürün örneklendiği bu metin dünyanın kültürel zenginliğini gözler önüne seriyor. Runik Kitap tarafından, Aysel Deregözü çevirisiyle basılan metni, arkeoloji ve tarih meraklısı okur için seçtik.
Daniel Wiles’ın ilk romanı olan bu kitap,1872’de Pelsall Hall Kömür Madeni faciasında hayatını kaybeden madencilere adanmış ve metin bu olaya dayanan gerçek bir hikâyeden yola çıkıyor. “Mercia’nın Bedeli”nde okur yoksulluk, sefalet ve umuda dair bir yolculuğa çıkıyor. Kitabın konusu ise şöyle:
“Michael bir madencidir, Sanayi Devrimi’nin en bunaltıcı zamanlarında İngiltere’de madencilik yapan insanların yaşam koşullarına şahit oluruz onunla birlikte. Babasından miras aldığı ve çocuk yaşta başladığı mesleğin kendisiyle birlikte son bulması için çocuğunu okutmak uğruna iki farklı madende çalışır, sonunda bir umut ışığı gördüğünde de ayakta duramayacak hale gelir... Yaşadıkları evde, yerin bin kat altında, kaybettiğini düşündüğünde yollarda, Mercia’nın ondan aldıklarının telafisini arar.”
Gabriel García Márquez’in de içinde bulunduğu önemli yazarlardan oluşan, Barranquilla Grubu’nun isimlerinden olan, çevirmenliğini de üstlendiği William Faulkner ve Truman Capote gibi usta yazarlardan etkilenen Álvaro Cepeda Samudio, Latin Amerika edebiyatına yeni bir soluk getiren öncülerden biri kabul ediliyor. “Büyük Ev” adlı bu kitabında ise, “Kolombiya’nın Atlantik kıyısındaki muz işçilerinin 1928 yılında başlattıkları ve ordu tarafından mermi sıkılarak bastırılan grevi temel alıyor. Tarihe kanlı harflerle geçen korkunç muz işçileri katliamı, bir ailenin iç dünyasında yaşanan etkileyici dramla kesişiyor.” Tarihsel kurguya meraklı okur için seçtiğimiz bu kitap, İthaki Yayınları tarafından, Süleyman Doğru çevirisiyle basıldı.
Geert Lovink, “İnternetimizi Geri Almanın Yolu: Platformdan Kaçış”
Uzun yıllardır medya eleştirisi ve teorisi alanında çalışmalar yapan Geert Loving aynı zamanda Ağ Kültürleri Enstitüsü’nün de (Institute of Network Cultures) kurucusu olarak tanınıyor ve yeni medya alanındaki gelişmeler üzerine araştırmalarını sürdürüyor. Lovink’e göre;
“Ağ nostaljisine kapılmak istemiyorsak ve uyumlu, kimliği esas alan topluluk inançlarını methetmeyi reddediyorsak, platform mantığından nasıl uzaklaşabilir, beş milyar kullanıcıya ev sahipliği yapan bir medyaya uygun yeni tekno-sosyalliğin biçimlerini nasıl yaratabiliriz?O aşamaya gelebilmemiz için Platform Meselesini siyasallaştırıp deneylere başlamamız gerekir. Düzenleyici rejimlerin on yıllardır zayıf düştüğü, siyaset erbabının da bir sonraki seçimler için platformlara muhtaç olduğu düşünülürse, mesele daha umutsuz olmasa da daha acil bir hal alıyor. ‘İnternet mimarisi’ küresel gündemde hiç yer aldı mı, bilmiyoruz ama şu anda gündemde olmadığı kesin. Benim tezim ise şu: Platform sosyalizmi platformu kucaklamamalı, lağvetmelidir.”
Dijital Çağ ve yeni medya eleştirilerine meraklı okur için seçtiğimiz bu kitap, İletişim Yayınları tarafından, Mehmet Ratip çevirisiyle basıldı.
Sedat Ulugana, Kumru Toktamış, “Ağrı İsyanı’nda İstanbullu Bir Kadın:
Yaşar Hanım'ın Anıları”
Sedat Ulugana ve Kumru Toktamış tarafından hazırlanan bu metin, Cumhuriyet dönemi Kürt tarihinin çok önemli bir kesitine doğrudan tanıklık etmiş olan Yaşar Hanım'ın anılarını ilk kez gün ışığına çıkarıyor. Ağrı İsyanı'nda Kürt direnişçilerin komutanı olan Hoybun Cemiyetinin liderlerinden İhsan Nuri Paşa ile evliliğinden sonra, Kürtlerin modern Türkiye'nin kuruluş sürecindeki serencamına şahit olan Yaşar Hanım, anlattıklarıyla Cumhuriyet'in yeni Türkiye'sinin ve Türkiye Kürtlerinin ayrıntılı bir resmini çiziyor. Tanıklık ve bellek kategorisinde değerlendirebileceğimiz bu metin, Dipnot Yayınları tarafından yayımlandı.
Türkiyeli okurun merakla takip ettiği yazarlardan olan Thomas Bernhard’ın öykülerinden derlenen bu kitap,1960 yılında yayımlanan “Innsbrucklu Bir Bakkal Oğlunun Suçu”ndan, 1971 yılında yayımlanan “Ortler’in Eteğinde”ye uzanan dönemi kapsıyor. Bernhard bu kısa öykülerinde, suç, kaçıklık/delilik, yalnızlık, intihar temalarını işliyor. Ulrich Greiner kitap hakkında şöyle bir yorumda bulunmuş:
“Günümüzde dilsel devinimi böylesine muazzam cümleler ve ustalıkla yapılandırılmış zorlu bileşik cümlelerle ifade edebilen başka bir anlatıcı yoktur. Bu aynı zamanda içeriğin de hareketidir: Başı sonu olmayan, dairesel bir hat; sanki Bernhard, Edgar Allan Poe’nun ‘Girdaba İniş’ öyküsünün içindeymiş ve aşağıda ölümcül bir girdap tehdidi varken yukarıda sadece gökyüzü ışık veriyormuş gibi.”
Yapı Kredi Yayınları tarafından, Esen Tezel çevirisiyle basılan bu kitabı da modern klasik seven okurlar için gündeme aldık.
Michaela Muthig, “Neden Kendimi Yetersiz Hissediyorum? ‘Imposter Sendromu ve Sahtekârlık Duygusu’”
Davranışçı terapi ekolünü takip eden Muthig, özellikle kişinin kendisine zarar vermesine sebep olan davranış modelleri üzerine çalışıyor. Muthig bu kitabında, imposter sendromu konusunu tartışıyor. Bu nedir derseniz kısaca şöyle bahsedilmiş:
“Psikoloji dünyasındaki adıyla “imposter sendromu” ya da “sahtekâr sendromu”ndan mustarip insanlar, başarılarını hep şans ya da tesadüflerle açıklar, hatta takdir gördüklerinde başkalarını kandırıyormuş gibi hissederler. Dolayısıyla kendi yetenek ve çabalarını görüp kabul etmek yerine, sürekli ifşa olma korkusuyla yaşarlar. Bu “felaket”i önlemenin tek yolunun ise daha çok çaba sarf etmek olduğunu düşünerek kendilerini tüketircesine uğraşırlar.”
Psikoloji meraklısı okur için seçtiğimiz bu kitap, Çağlar Tanyeri çevirisiyle, Mundi Kitap tarafından basıldı.
Amy Guglielmo, “Sanatçının Gördükleri: Louise Bourgeois”
Dünyayı Louise Bourgeois’nın gözlerinden görmek isterseniz bu kitap sizi sevindirecektir. Amy Guglielmo’nun, “en sevdiğiniz sanatçıların heykellerini, dikişlerini veya resimlerini yaparken nelerden etkilerini hiç merak ettiniz mi?” Sorusuyla yola çıktığı bu metin, Metropolitan Sanat Müzesi iş birliğiyle hazırlanmış ve okuru Fransız-Amerikalı sanatçı Louise Bourgeois ile tanıştırmayı hedefliyor. Louise Bourgeois nasıl bir hayat yaşadı? Cevabı merak edenler için seçtiğimiz bu kitap, Everest Yayınları tarafından, Esin İleri çevirisiyle basıldı.
Ödüllü yazar, Miyase Sertbarut'un kaleme aldığı “Üç Kardeşin Kitabı”, çocuğa ve çocukluğun farklı hâllerine bakmamızı sağlayan öykülerden oluşuyor. Üçüncü ve dördüncü sınıf yaş grupları için seçtiğimiz kitabın çizimleri, Berna Dörtpınar’a ait ve Tudem Yayınları tarafından basıldı.
Kitabın konusu ise şöyle: “Cansu, Caner ve Utku...
Üç afacan kardeş için her gün yeni bir macera!
Önemli ya da önemsiz yaşanan her şey, günlüğe yazılması gereken hoş bir hatıra.
Günün sürprizi ister oltanın ucunda bir kedi, ister plajda parıl parıl parlayan altın bir yüzük olsun; kardeşten değerlisi yok şu dünyada.
Ah, hele ailelerine yeni katılan patili kardeşleri Mişa yok mu, onun sevgisiyle bundan böyle evlerinde ne dert kalacak ne de tasa!”