Haftanın kitap seçkisi: 'Tımarhaneler'den 'Resimdeki Kadın'a...
Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Edebiyat kategorisinin öne çıktığı seçkimizle bir kez daha karşınızdayız. Ayrıca, Erving Goffman’ın yeniden basılan “Tımarhaneler”i, Catherine McCormack’ın sanatta patriyarkal izleri sürdüğü “Resimdeki Kadın” metnini de listemizde bulabilirsiniz. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.
110
Erving Goffman, “Tımarhaneler”
Erving Goffman’ın klasik kitabı “Tımarhaneler”, Heretik Yayınları tarafından Ebru Arıcan çevirisiyle tekrar basıldı. Metinde, “Gündelik hayatın ince kıvrımlarının kıvrak zekâlı gözlemcisi Erving Goffman, bu kez bu dilin yuvasına, bir ‘total kurum’ olarak akıl hastanelerinin o kendine has dünyasına götürüyor bizi. Hapishaneler, toplama kampları, kışlalar gibi diğer türden gözetim kurumlarını da kapsayan total kurumlar, benliği kırmaya ve dönüştürmeye yönelik neredeyse doğal bir deney, bir insan serası olarak çıkıyor karşımıza.” Goffman’ın St. Elizabeths Akıl Hastanesinde bizzat katılarak, gözlemleyerek yürüttüğü bir çalışma olan “Tımarhaneler”, kapatılma kurumlarına içeriden bakma şansı sunan bir metin. Bu nedenle konuya meraklı okur için kitabın yeniden basıldığını duyurmak isteriz.
“Yukarıda Ses Yok” adlı romanıyla Uluslararası IMPAC Dublin Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Hollandalı yazar olan Bakker, “Dolambaç” adlı kitabıyla da 2013 Independent Yabancı Kurgu Ödülü’nü almış. Yazarın, “Berberin Oğlu” adlı bu kitabı Metis Yayınları tarafından, Gül Özlen çevirisiyle basılıyor. Bir oğulun babasını, bir insanın hayattaki yerini arayışının hikâyesi olarak yorumlanan metnin konusundan ise şöyle söz ediliyor:
“Ölmek üzere olmak ve elinden bir şey gelmeyeceğini bilmek. Babası için o an çok kısa sürmüş olmalıydı, bindiği uçak kalkış halindeyken, yerden yirmi bilemedin otuz metre kadar yükselmişken her şey olup bitmişti. Bu olayı hiç irdelemediğini düşündü, sanki bu annesinin hikâyesiydi ve detayları bilmek sadece onun hakkıydı. Annesinin başına gelen bir felaketti bu, onun kederi ve onun hatıralarıydı. Ellerini gencin boğazında gezdirdi. İşaretparmağını şahdamarının üstünde dolaştırdı, ince derinin altından damardaki kanın zayıf atışını duydu. Hiçbir berber müşterinin boynuna bu şekilde dokunma hakkına sahip olmasa da, genç adam ya bunun farkında değildi ya da itiraz etmiyordu.”
Sanat tarihçisi, yazar ve bağımsız küratör olarak tanınan Catherine McCormack, Sotheby Sanat Enstitüsü'nde danışman öğretim üyesi olarak görev yapıyor ve burada "Kadın ve Sanat" başlıklı eğitim programının yürütücülüğünü üstlenmiş. Yazar “Resimdeki Kadın” adlı bu kitabında; “sanat kisvesi altında gözümüzün nasıl boyandığını, eril bakışın kadın imgesini nasıl şekillendirdiğini ve bunu günlük hayatımıza yerleştirip normalleştirdiğini anlatıyor. Ayrıca, Titian, Botticelli ve Picasso’nun eserleri gibi çok sevdiğimiz imgelerin aslında nasıl dehşet verici anlamlar taşıdığını, ataerkinin kadın deneyimini ve “öteki” olanı bastırıp yok etmek için sanatı nasıl kullandığını çarpıcı hikâyeler, anekdotlar ve kişisel görüşleriyle kaleme alıyor” Sanat dünyasında patriyarkanın izini sürebileceğimiz bu metin, Düşbaz Kitaplar tarafından, Tuğçe Kılıç çevirisiyle basıldı. Konuya meraklı okurun dikkatine sunarız.
Sinema ve televizyon dünyasından tanıdığımız, Emmy ödüllü senarist Özlem Yılmaz'ın, “Divan Cadısı” adlı kitabı Everest Yayınları tarafından basıldı. Yaratıcı betimler ve içgörülerle bezenmiş, “bilinen ama fark edilmeyen” şeylere işaret etmesiyle iz bırakan, sinematografik öğeleriyle adeta film izler gibi okunan heyecan verici öyküleri ile güçlü kaleminin edebiyatımıza katacaklarını müjdeliyor şeklinde duyurulan, öykü türündeki bu kitabı, Türkçe edebiyat takipçileri için bu hafta gündeme aldık.
Fethi Açıkel bu kitabında, AKP neden “makul bir muhafazakâr demokrasi geleneği” yaratamadı? Devletin kurumsallık krizi, demokrasi krizi, dış açık ve dış borç krizi, diplomasi krizi ve değerler krizinden oluşan ağır beşli kriz, nasıl meydana geldi? Merkez-çevre paradigmasındaki problem ne? “Yukarıdan modernleşme” siyasetlerini eleştirmekte kullanılan “sosyal mühendislik” kavramını hatırlatan “muhafazakâr mühendislik” nedir? İslâmcılığın liberalizmle, popülizmle, ulusalcılıkla eklemlenmeleri nasıl sonuçlar verdi? Şeklindeki sorulara yanıt ararken, AKP iktidarının dinamiklerini çözümleyebileceğimiz bir izlek sunuyor. Sosyal teorinin farklı dallarının birikiminden yararlanılarak yazılan bu yazılar, Türkiye yakın tarihine de dokunuyor. İletişim Yayınları tarafından basılan bu kitabı, konuya meraklı okur için gündeme aldık.
Helen Weinzweig bu romanında, kaçak oynayan bir sevgiliye duyduğu arzuyla, hissettiği hayal kırıklıkları ve umutsuzluk arasında kısılıp kalan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Yüz Kitap tarafından, Betül Kadıoğlu çevirisiyle basılan kitaptan şöyle edilmiş:
“Neyin gerçek neyin hayal olduğunun muğlaklaştığı metinde bir süre sonra bu ayrım önemini yitiriyor, çünkü bu roman ‘kendisinden hiçbir şey istenmeyen, kendisinden hiçbir şey beklenmeyen’ kadınların gözü karalığını ve usancını başarıyla anlatıyor.” Çağdaş dünya edebiyatını takip eden okur için, metni bu hafta bültenimize taşıdık.
1990’lı yıllarda öykü ve oyun dallarında ürün vermeye başlayan Jenny Erpenbeck 2008’de yayımladığı ilk romanı “Gölün Sırrı”yla dikkat çekiyor ki bu metinle yazar, Türkiyeli okurun da ilgi alanına girmişti. Mainz Bilimler ve Edebiyat Akademisi ve PEN Almanya üyesi olan Jenny Erpenbeck “Kairos” adlı bu kitabında; “arzu, saplantı ve şiddet arasındaki görünmez sınırları görünür işaretlere dönüştürüyor” ve metin şöyle tanımlanıyor “’Kairos’, siyasi ve toplumsal gerçekliğin kendini bireyin özel alanına nasıl dayattığını anlatan sarsıcı bir roman.” Çağdaş dünya edebiyatından bu kitabı da yazarı takip eden okur için seçtik. Kitap, Can Yayınları tarafından, Regaip Minareci çevirisiyle yayımlandı.
Türkiyeli okurun yine yakından takip ettiği yazarlardan biri olarak görebileceğimiz Ian McEwan’ın son romanı “Dersler”de hayatı kaçırılmış fırsatlar ve cevapsız sorularla dolu kahramanının mutluluk arayışı üstünden, İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki kuşaklarının hikâyelerine ve yakın geçmişin büyük altüst oluşlarına bakıyor ve ayrıca metinden şöyle söz ediliyor:
“Hayatı Küba Füze Krizi’nden Çernobil felaketine, Berlin Duvarı’nın çöküşünden Covid-19 pandemisine tarihin büyük kuvvetleri tarafından şekillendirilirken, Roland Baines her insan için geçerli olan sorularla yüzleşir: Hayatlarımızın kontrolü ne ölçüde bizim elimizdedir? Geçmişin travmalarıyla yüzleşmek mümkün müdür? En sona gelindiğinde, insan iyi bir hayat yaşayıp yaşamadığını nasıl anlar? “Dersler”, müzik ve edebiyatla, siyaset tartışılan arkadaş masalarının gürültüsüyle, bulunan ve kaybedilen aşkların heyecanıyla dolu, hayat kadar geniş bir roman…” Yapı Kredi Yayınları tarafından, Lâle Akalın çevirisiyle basılan kitaptan, yazarın takipçilerini haberdar etmek isteriz.
Notos Dergi’nin 96. Sayısı raflarda yerini aldı. Dergi’nin gelenekselleşen soruşturmasında bu sene “En Önemli 40 Polisiye Roman” seçkisi yer alıyor. Ayrıca, dosya kapsamında Erol Üyepazarcı, Suphi Varım, Ercan Akbay, Aykut Doğan ve G.K. Chesterton’ın yazıları; Vuslat Çamkerten ve Virginia Elena Patrone’nin desenleri yer alıyor. Polisiye edebiyatının son yüzyılından biraz daha uzun geçmişini kapsayan “En Önemli 40 Polisiye Roman” soruşturması 319 yazar, araştırmacı, çevirmen ve editörün yer aldığı önemli bir kamuoyunun seçimleriyle belirlenmiş. Dergiyi takip eden okurlar için bu hafta seçkimize ekledik.
Günümüz çocuk edebiyatının önemli isimlerinden kabul edilen, “Feo ve Kurt”, “Gökyüzü Çocukları” ve “Kâşif” adlı kitabıyla, Türkiye’de de önemli bir okur kitlesi edinen, Katherine Rundell’ın son romanı “İyi Hırsızlar” Cenk Pamay çevirisiyle Domingo Kitap tarafında basıldı. “Küçük” okurlarımız için seçtiğimiz kitabın konusu ise şöyle:
“Vita Marlowe’u gemiyle İngiltere’den New York’a sürükleyen önemli bir mesele var: Çok sevdiği dedesi, şöhretli bir dolandırıcı tarafından üçkâğıda getirilmiş ve evi dahil sahip olduğu her şey elinden alınmış. Ruhu yaralanmış bu yaşlı adamı tekrar mutlu görmeyi kafasına koyan Vita, en güçlü silahı olan zekâsını kullanarak düşmanlarını bozguna uğratacak bir plan yapıyor. Önce sokaklarda yaşayan genç bir yankesici, sonra da alışılmadık yeteneklere sahip, sırlarla dolu iki çocuk dahil oluyor Vita’nın kanun tanımaz, büyük planına.”