Kısa Dalga kitap köşesinden merhaba. Bu hafta da sizler için bir seçki hazırladık. Gary Phillips, Milan Kundera, Dag Solstad, Candan Türkkan, Jonas Mekas, Antonio Negri bu haftanın konukları arasında yer alıyor. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için. Bu haftanın kitapları şöyle:
110
Gary Phillips, “Tekinsiz Bölge”
Bu hafta kitap köşemizin ilk konuğu, Gary Phillips’in, “Tekinsiz Bölge”si. Metin, “Evsizliğin, politik yozlaşmanın ve kentsel dönüşümün potansiyel etkilerini derinlemesine incelerken yarı-evsiz bir Vietnam gazisi olan Magrady’nin, Skid Row dolaylarında kayıplara karışan yürüme engelli dostunu arayışını anlatan noir bir kısa hikâye” olarak karşımıza çıkıyor ve ayrıca konusundan şöyle söz ediliyor: “…Magrady gece terlemeleriyle başarısızlık bataklığında uyandığında, gece yarısı biri geçiyordu. Askerlik arkadaşı Red Spencer’ın garajına düşmüştü son birkaç haftadır. Kalbi kulaklarında davul çalıyordu. Orada olmayan bir şişe viskiye doğru davrandı. Kargaşa kafasında sarı-sıcağa dönmüştü yine. İçki. Kokain. Haplar. Grup seansları arada sırada Gazi İşleri Başkanlığı’nın tesislerinde devam ediyordu. Seanslar yardımcı olmuş ve durdurmuşsa da hiçbiri acının geri dönmesini engelleyememişti. Kanepede sırt üstü uzandı, uyuması mümkün değildi…” Ayrıntı Yayınları’nın yeraltı dizisinden çıkan bu metnin çevirisi, Aslı Araboğlu’na ait. (https://www.ayrintiyayingrubu.com/kitap/tekinsiz-bolge/ )
Nuri Kuzucan’ın Arter’de devam eden Pasaj başlıklı kişisel sergisi, sanatçının mekâna özgü bir mimari düzenlemeyle sunulan bu sergi için ürettiği yeni eserlerini ve daha erken tarihli üretimlerinden bir seçkiyi geçişlilik ve akıcılık kavramları çerçevesinde bir araya getiriyor. Küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer’in üstlendiği sergiye, Arter Yayınları aracılığıyla okurlarla buluşan bir kitap da eşlik ediyor. Sergiyle aynı başlığı taşıyan yayında, Nilüfer Şaşmazer’in Nuri Kuzucan’la yaptığı kapsamlı söyleşinin yanı sıra Duygu Demir, Tarkan Okçuoğlu, Asuman Suner ve Hakan Tüzün Şengün’ün bu kitap için özel olarak kaleme aldıkları yazılar okurlarla buluşuyor. Arter’in çağdaş sanat etrafındaki tartışmaları beslemeyi ve teşvik etmeyi amaçlayan yayınlarından biri olan metin, Süreyya Evren ve Nilüfer Şaşmazer tarafından hazırlanmış, konuyla ilgilenen okurlar için kitabı bu hafta gündeme aldık.
“Freudyen An” ve “Güneşi Patladığında - Şizofreninin Gizemi” adlı iki kitabı daha Türkçede yayımlanan, Bollas’ın “Histeri” adlı metni Evren Asena çevirisiyle, Kolektif Kitap tarafından basıldı. Metin hakkında şu bilgileri ekleyebiliriz: “Sigmund Freud’dan hareket eden, Melanie Klein ve Donald Winnicott ekollerine uğrayan, Fransız psikanalitik düşüncesinden Jacques Lacan’ı da ihmal etmeyen bu eserinde Bollas, histeri hususunda uzun süredir var olan fikirlere yeni bakış açıları getirerek psikanaliz ve psikoterapiyle ilgilenen öğrenciler ve profesyonellerin yanı sıra Batı kültüründe kişiliğin oluşumuyla ilgilenen sıradan okurlar için de aydınlatıcı bir metin sunuyor.” Konuya meraklı okurun dikkatine sunarız.
Candan Türkkan, “İstanbul'u Doyurmak: Gıda İaşesinin Politik Ekonomisi”
Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları’nda öğretim üyesi olan Türkkan aynı zamanda nekroekonomi ve yaşama hakkı, İstanbul’un alternatif gıda ağları, kır-kent ilişkisi ve kırsal kalkınma üzerine de araştırma projeleri yürütüyor. Yazar bu kitabında, “Osmanlı döneminde İstanbul’un iaşesine ilişkin birincil kaynakları, tarihî, antropolojik ve coğrafi çalışmaları kullanarak gıda sisteminin özelliklerini belirleyen Türkkan, bu sistemin 19. yüzyıldaki çözülüşünü takip ederek Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan geniş bir tarihsel süreçte gıda rejiminin son derece etraflı bir analizini yapıyor. 1980’lerden itibaren gündelik hayatta/ ekonomide yaşanan dönüşüm ve değişimlerin, neoliberal politikaların, küreselleşmenin, sermaye piyasalarının, tedarik zincirlerinin izini sürerek İstanbul’un nasıl doyurulduğunun/doyduğunun günümüzdeki dinamiklerine daha yakından bakıyor.” Türkiye’de gıda rejimine tarihsel olarak da bakabileceğimiz bu kitap, İletişim Yayınları tarafından, Candan Türkkan çevirisiyle yayımlandı.
Türkiyeli okurun yakından takip ettiği Dag Solstad’ın “17. Roman” adlı kitabı, Banu Gürsaler-Syvertsen çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından basıldı. Metin, Dag Solstad’nın “On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap” metninin devamı niteliği taşıyor. Bununla bağlantılı olarak “‘17. Roman’ bizi yıllar sonrasına götürüyor. Foyası meydana çıkan Bjørn Hansen sahtecilikten çarptırıldığı hapis cezasını tamamlamış, dışarıdaki hayata uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu sırada, uzun zamandır görmediği oğlundan gelen mektupla artık bir torunu olduğunu öğrenir ve oğlunun ailesini ziyaret etmeye karar verir. Şüphelerle dolu halde çıktığı bu yolculuk beklenmedik keşif ve sorgulamalara gebedir.” Ayrıca kitapla ilgili şu bilgiye de yer veriliyor: “Dag Solstad, sıradışı kahramanı Bjørn Hansen’i konu alan üç romanından ikincisinde, utanç ve iletişimsizlik, baba-oğul ilişkisi ve nesillerin ilerleyişinin anlamı, toplum içinde oynanan roller gibi temaları deşmeyi sürdürüyor.” Yazarın takipçileri için sevindirici olabilecek bu haberi sizlerle paylaşmak isteriz.
Jonas Mekas’ın “Manuel Bir Daktiloyla Ağıt” adlı bu kitabı, Lemis Yayınları tarafından, Baran Bilir çevirisiyle basıldı. Kitap hakkında şu bilgiye yer verilmiş: “Modası geçmiş manuel daktilo ile, daha doğrusu Olympia De Luxe’üm ile günümüzün bilgisayar teknolojisi arasında, bu bilgisayar kâğıdı rulosu vasıtasıyla köprü kuracağımı sanıyordum. Ama kabul etmeliyim ki fena halde çuvallıyorum. Bu ikisi hiç buluşacak mı? Hayır, hiç ümit yok. Buna dair hiç ümit görmüyorum. Dolayısıyla bu, bir bakıma, eski zamanların daktilosuna, gerçek kâğıt takılmış, parmaklarınızın tuşlara dokunduğunu hissettiğiniz, kâğıdı hissettiğiniz ve sardıkça satır satır merdaneyi hissettiğiniz–ah, ne coşku–bir daktiloya bir merhamet duası, ya da, TAMAM, bir ağıt.” Mekas meraklısı okurlar için iyi bir haber olarak değerlendirebileceğimiz kitabı, bu hafta gündeme taşıdık.
Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, dünya edebiyatının önemli isimlerinden Milan Kundera’nın “Ayrılık Valsi” adlı kitabının onuncu baskısı, Can Yayınları tarafından, Şirin Etik çevirisiyle basıldı. İnsan ruhunun derin gizlerinde elini kolunu sallayarak dolaşan büyük bir ustanın kaleminden çıkmış bir kara komedi olarak tanımlanan metni, yazarın anısına saygıyla hatırlatmak isteriz. Kitap hakkında ayrıca şu bilgiyi de ekleyelim:
“Ünlü caz trompetçisi Klima, tek gecelik sevgilisi hemşire Ruzena, kadınların doğurganlığını artıran özel bir yöntem geliştiren jinekolog Skreta, zengin bir Amerikalı olan Bertlef, Klima’nın kıskanç ve güzel eşi Kamila, Ruzena’nın paranoyak hayranı Frantisek, eski siyasi mahkûm Jakub, babasını henüz küçük bir çocukken kaybeden Olga... Birbirinden apayrı dünyalara sahip tüm bu insanların yollarının kesiştiği ve kendilerini gitgide hızlanan bir valsin ritmine kaptırdığı izole bir kaplıca kasabası...”
Antonio Negri, “Tarihsel ve Güncel Bağlamıyla Operaismo”
Eleştirel teorinin önemli düşünürlerinden Antonio Negri, “Marx’ın Hareketi Tarihsel ve Güncel Bağlamıyla Operaismo” adlı bu kitabı, “Mücadelesinin her sıçrama anında Marx’ı kendine yoldaş bilen İtalyan Operaismo (İşçicilik) hareketi üzerine bir düşünme çabası” olarak yorumlanıyor ve metin bu hareketin özgünlüğü ve güncelliği üzerine düşünüyor. Neoliberal yeniden yapılanmaya karşı verilen tüm toplumsal mücadeleleri okurken yararlanabileceğimiz kavramsal bir harita sunuyor. Bugün canlı emeğin figürü haline “çokluk”un, onun üretken ve yaratıcı gücünün, dolayısıyla ontolojik farkının politikleşmesinin imkânlarını araştırıyor.” Otonom Yayınları tarafından, Münevver Çelik çevirisiyle basılan metni düşünürün takipçileri için seçtik.
Yirminci yüzyıl Japon edebiyatının önde gelen yazarlarından kabul edilen Osamu Dazai’nin otobiyografik ögeler de taşıyan “Soytarı Çiçekleri”, yazarın ikinci intihar denemesinden sonra, 1935 yılında yayımlanmış. Dazai’nin yer yer dördüncü duvarı yıkarak okura birebir seslendiği bu kısa roman, yazarın “İnsanlığımı Yitirirken”in baş karakteri Yozo Oba’yla ilgili kaleme aldığı ilk eser olarak biliniyor. Çağdaş dünya edebiyatı takipçisi okur için seçtiğimiz bu metin, Zeynep Ebru Okyar çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından basıldı.
İspanyol edebiyatının çok ödüllü yazarlarından Jordi Sierra i Fabra’nın bu metninden şöyle söz ediliyor: “farklılıkların ve empatinin birleştirici etkisini yürekleri ısıtan bir hikâyeyle resmediyor. Her insanın, biricik yaşamının değerini hatırlatan roman, çocukların kaygılarını yıkıyor, samimi bir değişimin yolunu çiziyor. Kendini tuhaf, farklı ya da yalnız hisseden herkesi dünyanın en tuhaf, en naif, en dost canlısı kulübüne davet ediyor.” Üçüncü ve beşinci sınıf aralığındaki çocuklara hitap eden metin; Günışığı Kitaplığı tarafından, Saliha Nilüfer çevirisiyle basıldı, kitabın çizimleri ise Müren Beykan’a ait.