Olay, 7 Kasım 2011 yılında Mersin’e bağlı Aslanköy köyünde yaşandı. Düğünün taraflarından Kurt ailesi Türk, Aslan ailesi de Kürt’tü. Dava dosyasındaki ifadelere göre düğün, iki tarafın etnik farklılıkları nedeniyle gergin bir ortamda geçiyordu. Aslanköylüler bu gergin ortamda Mersin’den gelen misafirlerinin düğün salonunda Kürtçe konuşmasından rahatsızlık duyunca salonunun farklı noktalarındaki gerginlik bir anda saldırıya, ardından da karşılıklı kavgaya dönüştü. Yine dava dosyasındaki ifadelere ve tanık anlatımlarına göre, Mersin’den gelen “kız tarafı”, köyün kavgaya karışmayan ileri gelenlerince, bir koridor oluşturularak salon dışına çıkarılmaya, arabalarına bindirilerek salonun bulunduğu bölgeden kaçırılmaya çalışıldı.
Kavgayı başlatan grup bu sırada, kavgayı ayırmaya çalışan köylülere de tepki gösterdi ve “Çekilin sizi de ezeriz” diye tehdit etti. Bu grup ,“Burası Aslanköy buradan çıkış yok” ve “Bütün Kürtleri öldüreceğiz” şeklinde sloganlar attı.
Kürt kökenli vatandaşların salondan çıkarılması sağlandı ancak araçlarına binerek gidecekleri yola demir hurdalar ve taşlarla barikat kurulmuştu. Taş ve sopalarla saldırı bu sırada da devam etti. Saldırının bu aşamasında da ağırlıklı olarak Kürtlerin bulunduğu taraftan yaralanmalar oldu. Olayın başlangıç aşamasında çağrılan Jandarma olay yerine yaklaşık 45 dakika sonra ulaştı. Jandarma görevlileri önce muhtarı arayıp olayı ayırmasını istemişlerdi ancak mağdur ifadelerine göre, köyün muhtarı grubu kışkırtanlar arasındaydı.
Taş ve demirlerle oluşturulan barikatlar yine olayı ayırmaya çalışan bazı Aslanköylüler’in saldırganları ikna etmesiyle kaldırıldı ve “kız tarafı” otomobilleriyle Mersin’e doğru yola çıktı.
15 KİLOMETRE SONRA ARABALARI ÇARPILARAK DEVRİLDİ
Köyden 4 otomobil uzaklaştı ancak bu kez gençlerden oluşan grup onları arabalarıyla takip etmeye başladı.
Arkadan gelen Aslanköylü grup Mersin’e doğru seyretmekte olan Kürt kökenli vatandaşların arabalarını Kurudere mevkiinde sıkıştırdı. Kovalayan gruptaki bir araç, kaçan grubun bulunduğu araçlardan üçüne çarpıp önlerine geçti. Bu sırada “kız tarafı”nın araçlarından biri şarampole yuvarlanarak devrildi.
Mağdur iddialarına göre bu aşamada da araçlarının camları kırıldı. Saldırı burada da devam etti. Sayıları 25 civarında olan saldırganların ellerinde demir ve ağaç sopalar bulunuyordu. Hatta iddialardan birine göre saldırganlarda hızar makinası da vardı.
Kurudere’de de çok sayıda Kürt kökenli vatandaş yaralandı. Dava dosyasına göre saldırıyı gerçekleştiren 25 kişi, kaçmaya çalışanların kullandığı 4 aracın başına 5-6’şar kişi toplanmıştı. Sanıklardan Hayrettin Koç, İsmail Gürgah ve Cahit Kiriz’in içinde yer aldığı grup, Serdar Çaylak’ın içinde bulunduğu araca yöneldi. Burada Serdar Çaylak ağır yaralandı. Olay yerine jandarmanın gelmesiyle son bulan saldırıda ağır yaralanan Çaylak hastaneye kaldırıldı. Diğer yaralılar da ayakta tedavi edildi.
11 YIL SONRA İKİ KARAR: BERAAT VE ZAMANAŞIMI
Olayla ilgili soruşturma Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütüldü. Saldırıya uğrayan Kürt kökenli vatandaşlar ve avukatları, eylemin “ırkçı bir saldırı olduğunu, suçun insanlığa karşı olduğunu” iddia etti ama soruşturma sonunda savcılık olayı “adli suç” olarak tanımladı. Aslanköylüler’den 25 kişi hakkında “basit yaralama”, “mala zarar verme”, “silahla tehdit” ve “suç işlemeye tahrik” suçlarından dava açıldı.
Yargılamanın ilk aşaması, Mersin 9’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Mahkeme yargılama sonunda bazı sanıklar yönünden doğrudan beraat kararı verdi.
“Basit yaralama” suçunu işleyen sanıklar, 120’şer gün karşılığı olmak üzere 2400’er TL adli para cezasına çarptırıldı. Bu sanıkların “bir daha suç işlemeyecekleri” kanaatine varan Mahkeme, suçta 6’da 1 “iyi hal indirimi” yaptı. Böylelikle ceza 2’şer bin TL’ye düştü.
Mahkeme ardından “sanıkların sabıkasız olmaları”nı da dikkate alarak “Hükmün açıklanmasının 5 yıllığına ertelenmesi”ne karar verdi. Buna göre sanıklar 5 yıl içinde kasıtlı bir suç işlemezlerse herhangi bir adli para cezası da ödemeyecek, ceza sicillerine de işlenmeyecekti.
Mahkeme, Kurudere mevkiinde kaçan grubun araçlarını çarpan sanıklara 3 ay 10’ar gün hapis cezası verdi. Ardından bu ceza hakkında da “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararına vardı.
Mersin 9’uncu Asliye Mahkemesi, Serdar Çaylak’ı ağır yaralayan grupta yer alan Hayrettin Koç, İsmail Gürgah ve Cavit Kiriz için de “Serdar Çaylak’ın, bu sanıklardan hangisinin eylemi sonucunda yaralandığı tespit edilememiştir. Bu konuda her türlü şüpheden uzak delil bulunamamıştır. Her türlü şüpheden sanık yararlanır” diyerek doğrudan beraat kararı verdi.
YARGITAY İKİYE BÖLÜNDÜ, SONUÇ: BERAATİN ONANMASINA
Dosya temyiz üzerine Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi’ne geldi. Daire, “basit yaralama” ve “mala zarar verme” suçlarının zamanaşımına uğradığına karar verdi.
Daire, Serdar Çaylak’ın ağır yaralanması nedeniyle verilen beraat kararını da oy çokluğuyla onadı. Çoğunlukta kalan 3 üye tıpkı yerel mahkeme gibi, “Serdar Çaylak’ın hangi sanık tarafından yaralandığı belli değildir” dedi.
Daire Başkanı ve bir üye ise bu görüşe muhalif kaldı. Bu iki yargıç muhalefet şerhlerinde özetle şu görüşü savundular:
“Sanıklar gerek düğün salonunda cereyan eden olaya ve gerekse Kurudere mevkinde meydana gelen olaya katılmışlardır. Sanıklar mağdurları 15 km takip ederek yollarını kesmişlerdir… Müşterek failliğin tüm koşullarının olayda gerçekleşmiştir. Artık mağduru kimin yaraladığının suçun sübutu bakımından bir öneminin bulunmamaktadır.”
En azından ağır yaralama suçunu işleyen sanıklara ceza verilmesi gerektiğini savunan bu iki yargıç basit yaralama eyleminin de aynı şekilde, yaralamanın doğrudan kimin tarafından gerçekleştirildiğinin belirgin olmamasına rağmen yerel mahkemenin eylemi gerçekleştirenler hakkında ertelense de adli para cezaları verdiğinin altını çizdi.
Bu aşamadan sonra dosya yeniden Mersin 9’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’ne gidecek. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararı ile Yargıtay’ın kararı önemli ölçüde örtüştüğü için yerel mahkemenin Yargıtay’ınkinden farklı bir karar oluşturması beklenmiyor.