Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy'a, çalıştığı Yeditepe Üniversitesi tarafından disiplin soruşturması açılmıştı. Daha önce TÜİK'in yargı yoluyla ENAGrup'u susturmaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını söyleyen Ulusoy, şimdi de üniversite üzerinden harekete geçildiğini belirtmişti.
İktisatçı Mahfi Eğilmez, Prof. Dr. Veysel Ulusoy'a ithafen "Güneş, Ay ve Gerçekler Uzun Süre Saklanamaz" başlıklı yazısını yayımladı. www.mahfiegilmez.com'da yayınlanan ve "Veysel Ulusoy hocaya sevgiyle..." notuyla başlayan yazısı şöyle:
"Ekonomi bilimi, modeller üzerinde çalışır. Gerçek yaşamı temsil eden modeller oluşturur ve bunları en basit biçiminden aşama aşama geliştirerek gerçek yaşamın karmaşık biçimine getirir. Bunu yaparken incelediği konuları parçalarına ayırır ve o parçaları tek tek ele alıp nasıl çalıştıklarını inceler sonra onları bir araya getirerek bütün sistemin nasıl çalıştığını göstermeye çabalar. Bu modeller yanlış da olabilir hatalı da olabilir. Önemli olan o yolda çaba ortaya koymaktır, ileride mutlaka doğrusu da kurulur.
Ekonomi bilimi model kurma yöntemini Galileo Galilei’nin fiziksel olayları parçalarına ayırıp her bir parçayı herkesin anlayabileceği biçimde anlatarak olayın bütününe ulaşmakta kullandığı yöntemden almıştır. Stephen Hawking’in deyişiyle ‘modern bilimin ortaya çıkışında herkesten daha fazla role sahip olan’ Galileo Galilei, Pisa üniversitesinde tıp öğrenimi görmeye başladı. Bir süre sonra felsefe ve matematiğe yöneldi ve matematik profesörü oldu. Teleskopun icadıyla birlikte yaşamında birçok şey değişti. Kendisi de teleskoplar yapmaya ve uzay gözlemlerinde bulunmaya başladı. Ay, güneş ve gezegenler üzerinde yaptığı gözlem ve çalışmalar ona oldukça büyük bir ün sağladı.
Nicolaus Copernicus’un geliştirdiği güneş merkezli sistemin esası üzerinde çalıştı. Kilise o zamanlar evrenin merkezinin dünya olduğunu ve her şeyin dünyanın çevresinde döndüğünü söylüyordu. O nedenle Galilei’nin, Copernicus kuramını destekleyerek onu geliştirmesine şiddetle karşı çıktı ve Galilei’yi engizisyon mahkemesinde yargıladı. Kilise, yargılama sonucunda Galilei’nin öne sürdüğü kuramın dine aykırı olduğuna ve dolayısıyla geçersizliğine karar verdi. Bununla da yetinmeyip bu kuramın öğretilmesini ve savunulmasını yasakladı. Evrenin kapalılığını anlatan Aristotelesçi anlayışı benimseyen Kiliseye karşı, evrenin sonsuzluğunu savunan İtalyan din adamı, gökbilimci ve filozof Giordano Bruno özellikle de yer ve gök ayrımı yapan kilise görüşüne karşı çıktığı için engizisyon mahkemesi kararıyla Roma’da Campo de Fiori meydanında yakılarak öldürüleli 15 yıl olmuştu. Galilei, yaşamını kurtarmak için savunduğu kuramı kanıtlamasının mümkün olmadığını, Copernicus kuramının geçersiz olduğunu söylemek zorunda kaldı. Cezası yaşam boyu ev hapsine çevrildi.
İnanç ile bilimin pek çok çatışması vardır ama sanırım bilinen en büyük çatışmalardan birisi budur. Bu çatışmayı ilk aşamada inanç kazandı. Ne var ki insanın gerçeği araması, araştırması yani kabullere karşın merakını yenememesi hiç bitmiyor. Zaman, Copernicus, Bruno ve Galilei’yi haklı çıkardı. İnanç, ilk aşamada kazandığı kavgayı bir süre sonra kaybetti. Çünkü bilim, gerçeği anlatıyordu. Bugün, insanlar, onları yargılayanların ve aşağılayanların kim olduğunu bile bilmiyor ama bu üç bilim adamının heykelini saygıyla ziyaret ediyor.
Kabuller, merakın ya da merak edilenin araştırılmasının önünü keser ama sonsuza kadar engelleyemez, bilimi durduramaz.
Zaman içinde bilim öne çıktıkça batı gelişti, yeni buluşlar, keşifler yapıldı. Orta doğuda ise bilim, Atatürk dönemi Türkiye’si dışında hiçbir zaman öne çıkamadı, o nedenle gelişemedi ve dolayısıyla sorgulayan, araştıran insan sayısı hep azınlıkta kaldı. Uzakdoğu, 20. Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak batıyı model almaya ve bilime yönelmeye başladı. Bugün, çok gerisinde başladığı yarışta orta doğuyu fersah fersah geçmesinin batıyı yakalamasının nedeni budur."