Yeni yıla girdik. Yaklaşık 2 yıl Türkiye ekonomisi Nas Politikası ile “dine göre” itikata göre yönetildi. Enflasyon patladı. Birkaç kez kur şokundan geçtik. En önemlisi küçük tasarrufçular uzunca bir süre (ki halen devam ediyor!) enflasyonun 30 – 40 puan altında faize mahkûm edildiler. Paraları, alın terleri şirketlere ucuz krediye dönüştürüldü. Ev ve araba fiyatları tabir uygunsa uçtu gitti, gençlerimiz göçe başladı. Ücret baskıları yanı sıra yarattıkları hoyrat ortam ve tacizler akademisyen, doktor, mühendis göçüne yol açtı. Türkiye çok ciddi kapasite kaybına uğradı.
Seçimlerden önce kuru tutmak için 200 milyar dolar rezerv yakıldı. Seçimlerden sonra ekonomide yönetim değişti. Tanınmış piyasacılar işbaşı yaptı. Bazı önlemler alındı ve alınmaya devam ediyor. Neler olacak? Bizi neler bekliyor?
Dövizde sıkıntı devam edecek
Döviz ihtiyacı hala çok büyüktür. 80 milyar dolar civarında döviz KKM var. Bu para müdahalelerde kullanıldı, yükümlülüktür. Mudi çıktıkça veya hükümet bitirme kararı aldığında karşılanması gerekecektir.
MB’nin rezervleri eksi 50 milyar dolar seviyelerindedir. Üstüne en az 40 – 50 milyar dolar net rezerv biriktirmesi gerekecek. Sadece rezervleri doğrultmak için yaklaşık 100 milyar dolara ihtiyaç vardır.
Faiz artışı ve sıkılaştırma önlemleri ile ekonomi görece yavaşlayacağı için ithalat artış hızı yavaşlayacak, dış ticaret açığı azalacak, haliyle cari açık da bir miktar düşecektir ama (2023 Mayıs’ta 60,3 milyar dolarla zirveyi gördükten sonra ekim itibariyle 50,7 milyar dolarda seyreden yıllık cari açık halen yüksek seviyededir. (Ekleyelim, kısa vadeli borçlar -44 milyar doları kamu kesimine ait- 220 milyar dolara fırlamış durumda.)
"Kur hedefimiz yok" diyorlar ama müdahale de devam ediyor
OVP’ye göre dolar, 2023’ü 30,65 seviyesinde bitirmesi gerekiyordu ama yılın son iş gününü 29,4 liradan tamamladı. Yeni ekonomi yönetimi, öncekilerin -tabir uygunsa- hunhar satışlarından daha ılımlı da olsa müdahaleyi sürdürdü. Bu nedenle de kur artışları aylardır enflasyonun altında kaldı. Dolar yatırımcısı yılı zararla kapattı. Bu bağlamda, MB’nin son açıkladığı rapordaki “Kur hedefimiz yok, serbest piyasada oluşuyor” söylemi gerçekle örtüşmüyor. Yeni yılda bu politikanın devam edeceğini düşünmeliyiz. Yeterince güçlü bir döviz girişi başlamadan, sert artışları rezerv yakarak tutma politikası devam edecektir.
TL cinsi KKM sonlandırılıyor
Hükümet, TL cinsi KKM’nin bitirilmesi kararı aldı. Yeni hesap açılamayacak, vadesi dolan kapatılacak. TL dönüşümlü KKM stoku çok azaldığı için bu kararın önemli bir etkisi beklenmiyor. Döviz dönüşümlü KKM devam edecek. Asıl o önemli. Ondan bir anda çıkmak riskli. (TL – döviz payları açıklanmadığı için tam bilinmemekle birlikte, halen 2.650 milyar seviyesinde olan toplam KKM’nin 2.2 trilyonluk kısmı döviz cinsi tahmin edildiğinde, bu 80 milyar dolara denk geliyor. Bunu karşılayacak döviz yok.)
Doğrudan DTH ve KKM birlikte düşünürsek toplam mevduatın halen % 58,4’ü döviz cinsinden. Bir miktar gerilemekle birlikte Dolarizasyon halen çok yüksek. TCMB, son açıklamasında TL mevduat payını yüzde 50’ye yükseltme hedefi koydu. Bu da TL mevduatı daha cazip hale getirirken, DTH ve KKM’nin cazibesini azaltacak adımlar beklenebilir demek. 28 Aralık tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı: Mevduat faizi, devlet tahvili, fon vs. alanlardan elde edilen kazançlara uygulanan vergi avantajından yararlanma süresi 31.12.2023'ten 30.04.2024'e uzatıldı. Uzatmanın seçime endeksli yapıldığına dikkat çekelim ve Cumhurbaşkanı’nın vergiyi yüzde 40’a çıkarma yetkisi aldığını unutmayalım.
Bu asgari ücret 6 ay dayanmaz
Hükumet, (açıklamayı AKP genel merkezinde yapmak, ücreti komisyonda belirlemek ve ilan etmek yerine Cumhurbaşkanı’nın kararına bırakmak gibi) bütün teamülleri altüst ederek asgari ücreti 17 bin 2 lira olarak açıkladı. Bu ücret, aylık fiyat artışları devam ettiği için önümüzdeki nisan ayı sonrası yine açlık sınırının altında kalacak. Üstelik ilk 6 ay sonunda yeniden belirleme de yok. En büyük sorun diğer ücretlerin de asgari ücret veya yakın seviyelere çekilmesi… Ücretlerde dengeler tamamen değişti. 2002’de ücretlilerin %40’ı asgari ücretin 2 katından fazla maaş alırken, bu oran şimdi %18. (Tablosu sayfada) Giderek herkes asgari ücretli oluyor. Elbette en önemli sorun asgari ücretin, “açlık sınırı” gibi onurlu bir devletin utanacağı bir baz üzerinden tartışılması… Milyonlarca haneye, “size bir ücret vereceğiz ki onunla sadece karnınızı doyurabilirsiniz” demek oluyor bu. Türkiye’de toplumsal muhalefet ücret politikasında her haneyi yoksulluk sınırının üzerinde yaşatmayı hedef olarak seçmelidir.
2023'te tasarrufçu ne yana kaçsa kaybetti
2022’de TÜİK TÜFE’sine göre bile borsa dışında kazandıran, tasarrufçusunu enflasyona karşı koruyan başka yatırım aracı yoktu. Bu yıl da dolar, TL mevduat ve DİBS kaybettirdi. Euro zarar ettirmedi ama kar da ettirmedi. Borsa yüzde 6.4, külçe altın % 10 kazandırdı. Bu geçen yıldan daha az kötü bir tablo ama verilerin TÜİK TÜFE’sine göre olduğuna dikkat edelim. Eğer TÜFE’yi (aslında iki katı olduğunu ileri sürenler bile var, biliyorsunuz) sadece yüzde 10 yukarıda tahmin ederek bakarsak, kazandıran herhangi bir yatırım aracı kalmıyor. Peki kim kazanıyor bu durumda? Hala kredi kullanan şirketler kazanıyor. Yüksek getiri elde eden fonlara yatırım yapanlar kazanıyor. Borsa’da tahtaları yerinden oynatanlar kazanıyor. Milyarlarca dolarını yurtiçi yurtdışı gezdirenler kazanıyor. Enflasyon karambolünde fahiş fiyat artışları yapanlar kazanıyor.
2024'ün en önemli riskleri ve beklentiler
Birçok yorumcunun, analistin paylaştığı en önemli risk, yerel seçimlerden sonra Erdoğan’ın, Şimşek – Erkan ikilisiyle yolları ayırması, yeniden Nas politikasına dönmesidir.
Bir başka risk, AKP’nin ve ortağı MHP’nin siyaset alanında tansiyonu yükseltmesi, (Manisa’daki cenaze töreninde olup bitenler düşündürücüdür, sonrasında ana muhalefet lideri tehdit edildi!) kontrol dışı gerginliklerin yatırım – üretim – ticaret iklimini daha da bozması ve giriş işaretleri veren yabancının yeniden kaçmaya dönmesi, yeni kur şoklarıdır…
2024’ün en önemli iktisadi gündemi elbette en enflasyon ve döviz durumudur. Yürürlükteki ortodoks politikanın reçetesi bellidir: Ekonomiyi yavaşlat, ücretleri baskıla, talebi düşür… Bu da emekçiler için 2024’ün kolay geçmeyeceğini gösteriyor.
Türkiye şartlarında enflasyonu düşürmek o kadar kolay olmayacak. Çünkü hükümet kaynakları savurmaya, yandaşlara taksime, ihale dağıtmaya devam ediyor. Kamu harcamaları yönünden değişen hiçbir şey yoktur. Beklenmiyor da. Şimşek – Erkan ikilisinin yetkisi MB’nin sınırları içindedir. Enflasyonun en önemli kök nedenlerinden biri olan verimsizlik, düşük teknoloji yapısını düzeltmek bir – iki yıllık iş değildir. Bu bağlamda en önemli handikaplardan biri de hükümetin eğitim alanını kalifiye insan yetiştirmekten uzaklaştırıp ümmet yetiştirmeye odaklamasıdır. Türkiye bunun acısını uzun yıllar çekecektir. Hükümet sistem kurmada başarısız, yasaları uygulamada hukuk dairesinde ve kararlı değildir. Vergi barışları, yapılandırmalar kayıtsızlığı özendirmektedir. Yüzde 30 – 40’larda olduğu tahmin edilen kayıtdışılığı önlemek yerine yüksek harcamalar için vergilere yüklenmeyi tercih etmektedir.
Önlemlerle şu ana kadar olanlar şöyledir:
- Faizler yüzde 50 civarına toplaştı,
- Krediler yavaşladı,
- Dış ticaret açığı, beraberinde cari açık azaldı,
- Enflasyon yükselmeye devam ediyor. Beklenti 2024 ortalarından sonra düşmesi… Önce yüzde 70 üstünü görecek.
- İşsizlikte derin bir düşüş de artış da yok. Stabil diyebiliriz. Ancak yeni kredi koşulları bazı şirketleri sıkıntıya sokabilir. Konkordato haberleri geliyor. İşsizlikte artış görebiliriz.
- Dövize talep de müdahale de devam ediyor ama daha mutedil
- MB’nin rezervindeki açık 70 milyar dolar seviyelerinden 50 milyar dolar altına geriledi.
- Ücretleri baskılamak dışında, maliye politikasından enflasyonla mücadeleye destek yok. Hükümet harcamalarda bildiğimiz gibi…
Türkiye ekonomisi ihtiyacı olan dövizi üretebilir yapıdan hala çok uzakta. Büyürse cari açık artıyor, küçülürse cari açık daralıyor sarmalının içinde yolalmaya devam ediyor. Son zamanlarda kısmen inisiyatif verilen MB dışında ekonominin hiç bir kurumu yetki kullanamıyor. Dolayısıyla enflasyonla, diğer yapısal sorunlarla topyekün bir mücadele tablosu yok.
Eğer tek hane enflasyon hükümetin beklediği gibi 2026’da mümkün olacaksa… Halk deyişindeki gibi kaybettiğimiz eşeği ancak 10 yıl sonra (2016’da yüzde 8,5’ti) bulmuş olacağız. Dolayısıyla 2024, esasta ilerleme değil, bu 10 yıllık erimin uğrak yıllarından biri, daha başından heba edilmiş bir yıl olacak.