Pandeminin ekonomik olarak vurduğu sektörlerin başında yeme – içme sektörü geliyor. Koronavirüsün ilk duyurulduğu Mart 2020’den sonra meyhaneler, restoranlar kapatılmıştı. Vakaların seyrinde düşüş olunca, mekanlar yeniden açıldı. Ancak birçoğu darboğazdan kurtulamadı ve açılmadı. İkinci dalgayla birlikte yeniden kapatıldılar. Yeniden ne zaman açılacakları belirsiz. İşsiz kalan sektör çalışanları eylemleri sesini duyurmaya çalışıyor.
Madalyonun diğer yüzünde ise içki fiyatlarına gelen zamlar, “meyhanelere meyhane ismi verilmesinin yasaklanacağı” yönünde açıklamalar var.
Tüm bunları Mey İçki Genel Müdürü Levent Kömür’le konuştuk. “Söz”e önce pandemi yasakları ve mekanların durumuyla başlıyor Kömür:
Üç önemli soru
“Olayı incelemeye işletmelerin gözünden bakalım. Onların kafalarındaki soruları gündeme getireyim. Aslında kimsenin fazla itirazı yok. Herkes ne feragat yapması gerekiyor yapacaktır. Sonuç da herkesin iyiliğine olacaktır. Hepimiz aslında krizi yönetmekten çok endişeyi yönetiyoruz. Endişe de belirsizlikle ortaya çıkan bir şey.
Birinci soru hangi kriterlere dayanılarak böyle kararlar alındı. Hesap sormak anlamında değil. O kriterler hangi noktaya gelirse açılacağını öğreneceğiz böylece.
İkinci soru, hangi kuruluşların açık hangilerinin kapalı olduğuna nasıl karar verildi?
Bir mekanı kapatmak bir maliyet, yeniden açmak başka maliyet. Bir kere açma kapamada sıkıntı daha az. Sürekli açma kapamada büyük sıkıntı oluyor.
Üçüncü ise belirsizlik. Diyelim sektör dedi ki ‘Kara Murat benim, tüm feragati ben üzerime alırım.’ O zaman bu sektöre nasıl bir pozitif ayrımcılık yapılacak?
“Rakamlardan çok insanlardan söz etmek gerek”
Zaten hiç açma kapama olmadan da insanların Covid endişesiyle dışarı çıkma istekleri azalmıştı. Yüzde 20’lere yakın düşüş vardı. Toplam restoranların işinde. 2020’de ikinci kapalı kaldığında yüzde 40 – 50’lere varan düşüş yaşandı. İlk 75 günlük kapanmanın ardından yüzde 15’i tekrar açılamadı. Yeni açılmada da böyle bir fire bekliyorum. Şöyle bir mantık getirilebilir. Bu sefer ki kapama marttan kötüydü. Marttaki kapatmada yüzde 15’lik fire varsa şimdi de en az 15 olacaktır.
Bu tür şeylerde rakamlarla konuşmak beni üzüyor. İnsanların hayatından bahsediyoruz. Bir mekanı kaybetmek on çalışanın iş kaybetmesi demek. Rakamlardan çok insanlardan söz etmek lazım.
Faruk Eren ve Levent Kömür'ün söyleşisini aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz
“Badem satan Ahmet Amca da ekosisteme dahil”
Büyük bir ekosistem bu. Alkol satma yetkisine sahip market ve bakkallar da var bu işin içinde. Bademci Ahmet amca da etkileniyor. Ve bu ekosistemin başlangıç noktasında çiftçiler var. Tarıma dayalı bir sanayiyiz. Üzüm yoksa, su yoksa, anason yoksa biz de yok.
Çiftçiden başlayarak incelediğinizde vergi politikasının herkesi mutsuz ettiğini görüyoruz.
Fabrikalardaki işçiler… Kapasite kullanımı düştüğü için onların verimliliği düşüyor. Alkollü içki satan bakkalın, marketin işi düşüyor.
“Adaletten uzak vergi sistemi”
Tüketiciler sağlıklarını hayatlarını kaybediyor sahte içkiden.
Öyle bir adaletten uzak vergi sistemi var ki.. Vergi kaçağından dolayı devlet gelir kaybediyor.
Bütün ekosistemde mutlu olan yok. Bir tek kaçak içki üretenler. İthal etil alkol getirenler mutlu bu sistemden.
“İnsanlar tükettiğini üretme özgürlüğüne sahip”
(Evde içki üretimi) İnsanlar içki içip içmeme özgürlüğüne sahiptir. Ama ayrıca insanlar kendi tükettiğini üretme özgürlüğüne de sahiptir. Ama ne zaman ki ticaretine soyunur o zaman haksız rekabet oluşmaması açısından başka kurallara uymak zorunda.
Tehlikelerinin farkında olarak yaptığını varsayarak tükettiğini üretme özgürlüğünün olduğunu düşünüyorum.
Etil alkole anason yağı karıştırıp rakı yapılıyor. Uzmanlar bu işi bilenler bunun rakı olmadığını söylüyor. Teknik olarak evet değil. Vatandaş olarak düşüncem şu, o insan ona rakı diyorsa rakıdır. Önemli olan o insanın sağlığını hayatını korumak, isminin ne olduğu önemli değil.
Etil alkolün maliyeti rakıdan ucuz. Metil alkolün maliyeti etil alkolden çok çok ucuz. Sıkıntı orada zaten
Bütün olay burada vergi sisteminin insan sağlığına etkisine geliyor.
“Meyhanede tanıştık, meyhanede evlendik”
Hayatım arkadaşım Arzu, 25 senedir beraberiz. Meyhanede tanıştık meyhanede evlendik. Herkes yaptığım işten dolayı meyhaneyi sevdiğimi zannediyor. Hayatımın merkezinde meyhane olduğu için bu işi yapıyorum aslında. Meyhane kültürü yok olmaz.
Çünkü sanat her zaman meyhaneyi meyhane kültürünü desteklemiş, yemek de aynı şekilde..
Sanat ve gastronomi var olduğu sürece meyhane de var olmaya devam edecek. Meyhane bu topraklarda toplumu sosyolojik olarak yatay kesen bir yer. Herkesin kendi olduğu yerdir meyhane. Hayatın size verdiği rolleri dışarda bırakıp girersiniz. Bizim ilk yapmamız gereken meyhaneyi ihraç etmek. Meyhaneyi ihraç edince rakıyı da otomatik olarak ihraç etmiş olacağız.”