halktv.com.tr yazarı Serpil Yılmaz'ın “Türkiye’nin ilk altın madenine 'uygun' raporu veren heyetin başındaki sürpriz isim” başlıklı bir yazısında kendisinden “Deprem uzmanı olarak her kelimesine kulak kesildiğimiz, Türkiye Bilim Akademisi kurucusu, Yüksek Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Naci Görür’ün ‘TÜBİTAK Proje Yürütücüsü’ olarak altında imzası olan ve 1999 yılında 8 ayda hazırlanan Ovacık Projesi Çevre Faaliyetleri İncelemesi ve Strateji Raporu var...” diye bahsedilen Naci Görür açıklama yayımladı.
Görür sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada süreci anlattı ve "Proje ulusal ve uluslar arası ölçütlere uygun bulunmuştu. Daha sonra Başbakanlık ne kararlar aldı onu bilmiyorum. Bugün bir takım kimseler (Hakaret etmek istemiyorum ) son derece saygısız ve terbiyesizce hakkımda yazıyorlar. Onları önemsemiyorum ama ( hepsini engelleddim) siz takipcilerime saygımdan ötürü bu açıklamayı yayınlıyorum" dedi.
"Beni suçlamaya başladılar"
Görür'ün açıklamasının tamamı şöyle:
"Arkadaşlar, birçok kendini bilmez daha neyin ne olduğunu anlamadan dinlemeden “mal bulmuş mağribi” gibi üzerine atlayarak beni suçlamaya başladılar. Mesele şu: Bundan 20-25 sene evvel, zamanın Ecevit Hükümeti TÜBİTAK’a bir görev veriyor. Görev de Bergama altın madeninin proje ve uygulama bakımından ulusal ve uluslar arası standartlara uygun olup olmadığı ve yenilikçi teknolojiler içerip içermediği yönünden incelenmesi ve durumun bir raporla Başbakanlığa bildirilmesi. Görevin TÜBİTAK Başkanlığına tevdi edildiği sırada ben TÜBİTAK MAM’ın (Marmara Araştırma Merkezi) başkanıydım. Doğal olarak Türkiye’nin önde gelen bilim adamlarından bir ekip seçtik. Hatta deprem bilimcilerden idareden bağımsız iki araştırmacıyı da bu ekibe kattık. İkisi de ulusal ve uluslar arası tanınır kişilerdi. Biri Prof. Dr. Aykut Barka, diğeri de Prof. Dr. Haluk Eyidoğan idi. Çalışma içinde meşhur Çevre Bilimci Prof. Dr. Derin Orhon ve konularında uzman başka hocalar da vardı. Ben de MAM Başkanı olarak koordinatör görevi gördüm."
"Maden ve madenci düşmanlığı yapıyorlar"
"Çalışma bitince Ankara’ya gönderildi ve burada TÜBİTAK BİLİM KURULU tarafından onaylandı ve Başbakanlığa sunuldu. Proje ulusal ve uluslar arası ölçütlere uygun bulunmuştu. Daha sonra Başbakanlık ne kararlar aldı onu bilmiyorum. Bugün bir takım kimseler (Hakaret etmek istemiyorum ) son derece saygısız ve terbiyesizce hakkımda yazıyorlar. Onları önemsemiyorum ama ( hepsini engelledim) siz takipçilerime saygımdan ötürü bu açıklamayı yayınlıyorum. Bir konu daha var önemli. Arkadaşlar, maden ve madenci düşmanlığı yapıyorlar. Sırf ideolojik nedenlerle madencileri hain diye gösteriyorlar."
"Eğer tüm madenciliğin zararlı olduğu düşünülüyorsa bütün yurtta madenciliği yasaklayacaksınız"
"Madencilik bir bilim dalıdır. Tarih boyunca çeşitli temel bilimler maden fakülteleri sayesinde gelişmiştir. İnsanlık madencilik sayesinde zenginleşmiş ve bugünlere gelmiştir. Yeraltı servetlerimiz çok önemlidir. Siz madenciliği kaide ve kurallarına göre yaparsanız gelişirsiniz. Bugünkü gibi abuk subuk uygulama ve işletme yaparsanız zarar verirsiniz. Bunu denetleyecek ve doğru iş yapılmasını isteyecek Devlettir. Eğer tüm madenciliğin zararlı olduğu düşünülüyorsa bütün yurtta madenciliği yasaklayacaksınız. Maden fakültesinin Dekanlığını da yapmış biri olarak ben bunları söyleyebilirim sanıyorum, sevgiyle."
Ne olmuştu?
“Türkiye’nin ilk altın madenine 'uygun' raporu veren heyetin başındaki sürpriz isim” başlıklı yazısında Yılmaz, “Bu raporla Eurogold’un Ovacık’ta altın aramakta kullanacağı üretim modeli ‘Mümkün olan en iyi teknoloji’ olarak tanımlanmış ve Türkiye’de ‘sömürge madenciliği’ bu tezlerin üzerine inşa edilmişti. Oysa resmî veriler altın madenlerinin yol açtığı felaketlerin başında siyanür sızıntısının geldiğini gösteriyordu. 1971-2015 yılları arasında dünyada kayıtlara geçen 11 altın madeni kaynaklı felaketin 7'si siyanürlü liç ile bağlantılıydı" diye yazmış ve Görür'e şu soruyu yöneltmişti:
"Erzincan İliç maden sahasının deprem fay hattı üzerinde olduğu ileri sürülüyor. Konunun uzmanı olarak buna ilişkin bir uyarınız olacak mı? İliç’te bekleniyorsunuz..." (Kısa Dalga)