Nevşin Mengü: "Patron erkek, bunak editörü genel yayın yönetmeni yapıyor"

Gazeteci Nevşin Mengü, "Patronlu medyada aslında anladığımız anlamda bir serbest piyasa ekonomisi de yok. Patron dediğin adam kendi gibi düşünen iki tane yaşlı erkek bunak editörü genel yayın yönetmeni yapıyor" dedi.

Gazeteci Nevşin Mengü, ana haberi sunduğu CNN Türk’ten ayrıldığı 2017 yılından sonraki süreçte ağırlıklı olarak sosyal medyada devam eden tecrübesini, T24 Yıllık için anlattı. Ocak ayında dağıtılan T24 Yıllık 2022 sayısında yayımlanan söyleşi özetle şöyle:

Sizce YouTube ve benzeri yerlere kaymanın sebebi, Türkiye’deki politik rüzgârın gazetecileri patronsuz medya arayışına itmesi olabilir mi?

Tabii ki, aynen de öyle oldu. Çok da iyi ve hayırlı oldu benim açımdan. Tabii herkes benim kadar şanslı olmayabilir. Ama bir daha da Allah düşürmesin böyle patronlara plazalara. Çünkü patronlu medyada aslında anladığımız anlamda bir serbest piyasa ekonomisi de yok. Devletin kontrol ettiği bir piyasa var. Medya piyasası da aynı şekilde kontrol ediliyor. Sen çok izlenen bir program ürettiğin için reklamı almıyorsun aslında. Şu anda Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalı Halk TV, ama izlendiği oranda reklam almıyor. Çünkü kimin kime reklam vereceğini devlet belirliyor. AK Parti iktidarı kendisine bir rejim kurdu. Bu rejime uyum sağlayan patronlar kaldı, diğerleri gitti. Bu kadar basit. Burada yer almak istiyorsan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tamamen biat etmen gerekiyor. Ve o sana pastadan hangi payı uygun gördüyse ona tamam demen gerekiyor. Bu sisteme uyuyorsan varsın, uymuyorsan yoksun.

Dünden bugüne medya patronları için ilk cümleleriniz neler olurdu?

Biz çok köylü bir milletiz, yani daha kentleşmeyi iyi tamamlayamamışız. Bizde patron dediğin adam -bir uluslararası sermaye yoksa- KOBİ mantığıyla yönetiyor şirketleri. Bir tane adam eskiden deriden ayakkabı üretiyormuş, şimdi de televizyoncu diye başka bir şey üretiyormuş gibi, fark yok onun için. Kafa bu. Vizyonlu bir patron olsun, yenilikçi bir şey yapsın... Öyle biri yok. Olmaz zaten. Bunun için iki üç kuşak daha geçmesi lazım, o da Türkiye demokrasiye geçecek de ondan sonra belki bir kuşak onun içinde yetişecek de... Ancak öyle olur. Yoksa patron dediğin adam kendi gibi düşünen iki tane yaşlı erkek bunak editörü genel yayın yönetmeni yapıyor, onlar da bunak bunağa takılıyor. Genç biri, “Ya şöyle yapsak, bunu denesek” dese, sen oradaki o ilişki ağlarını kıracaksın da, dediğini kabul ettireceksin de belki biri seni dikkate alacak da... Böyle bir sistem yok kurumlarda.

Eski medya düzenini sorunlarından ayıklayarak hatırlayanlar az değil, sizin durduğunuz yerden nasıldı?

Eskiden de kötüydü bizde Türk medyası. Çok düşük ücretle çalıştırıyordu kaç sene. Herkes müdür. Sıyrılabilen bir köşe kapmış. Gazetecilikte yüzde 90 dedikodu yapıyorsun. Yükselmek istiyorsan dedikodu yapacaksın, patrona yakın duracaksın. Yoksa yükselemiyorsun.

YouTube’a geri dönelim. Yayınlarınızda otosansür uyguladığınız zamanlar oluyor mu?

Tabii ki uyguluyorum, çünkü ucu sonu belli olmayan bir Terörle Mücadele Yasası hepimizin tepesinde dolanıyor. Daha yeni Metin Gürcan, rapor yazdığı için casuslukla suçlanıyor. Mesela çok basit bir örnek vereyim. Erasmuslu bir arkadaşı yayına almıştım, Erasmus harçları yatmıyordu. Genç, bomba, mühendislik okuyan bir arkadaş… Anlattı, şöyle oldu böyle oldu diye ve sonra pek çok insan mail attı bize. “Erasmuslu öğrencilere maddi olarak yardımcı olmak istiyoruz” dediler. Sonra dedim ki; biz hiç girmeyelim o işe, yarın öbür gün bizi örgüte bağlarlar. Örgüt finansmanı filan diyebilirler çünkü Türkiye’de işin içine para girince...

YouTube neredeyse mecraların ‘ana akımı’ oldu, burayı popüler yapan sihir nedir?

Televizyonda haber yok, bu kadar basit. Bir de dijitalde tamamen demokrasi var, yaratıcılığa çok açık. Televizyonda mesela kafanda bir program önerisi var. Gidiyorsun genel yayın yönetmenine söylüyorsun, program müdürüne söylüyorsun. Onun kafasına yatacak da genel yayın yönetmeninin aklına yatacak da patron da he diyecek de dıdısının dıdısı. Burada kendin yaparsın. Haber veya müzik, ne bileyim ne istiyorsan. Yayıncılığın demokratikleşmesi olarak görüyorum ben bunu.

Nevşin de parayı buldu, televizyonda olsa yine bu kadar kazanırdı” diyebilir miyiz?

Bana hiçbir televizyon bu kadar para vermez. Bunu açıklıkla söyleyeyim. Bu işte parayı takip edeceksin. Dünyada trend nereye gidiyor, para dijitale kaydığına göre bu iş değişiyor. Televizyonda kalsam bunun onda birini belki kazanacaktım. Bunların hepsi benim param değil tabii, bir şirket kurdum sonuçta. Beraber çalıştığım arkadaşlara telif ödüyorum, dışardan arkadaşlara telif ödüyorum, Küçük bir şirket döndürüyorum. Başka birini alamıyorum, çünkü korkuyorum. Zaten Türkiye’de öyle bir vergi sitemi var ki, sistem “sen kimseyi işe alma” diyor. Bir kişinin normalde maliyeti bana bir olacaksa, vergiyle beraber üç olacak. Böyle aptalca bir sistem olmaz.

Gelir modelleriniz neler?

Araya reklam almak var mesela. Youtube’un farkı şu; diyelim ki televizyonda insanlar reklam vermeye korkuyorlar. YouTube’da ise reklamı YouTube’a veriyor. YouTube da kendi yerleştirmiyor bu reklamları. Yani orada bir Ahmet var da “Dur şu reklamı Nevşin’e vereyim” demiyor. Bu tamamen yapay zekâ. Böylece hükûmet baskısının bir tık ötesine geçilmiş oluyor. Ama sponsorluk gelmiyor iş dünyasından, izliyorlar ama sponsor olmak istemiyorlar. Bir de tabii izleyicilerin katkıları var. YouTube’da çeşitli modeller var, ilgilenen izleyiciler için iç siyasetteki kulis haberlerini ve dış haber videoları hazırlıyoruz. Bunları ayrıca yapıyorum ve izlemek için ekstra bir para ödemen gerekiyor. Sadece destek olmak için de para ödeyenler var. İzleyici katkısı da çok önemli, aşağı yukarı gelirin yüzde 20’sini oluşturuyor.

SÖYLEŞİNİN TAMAMI

Gündem Haberleri