CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde bulunan Belediye Sanat Akademisi’nde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Burada konuşan Özel, geçen yıl Mayıs ayında yapılan seçim mağlubiyetini anımsatarak şunları söyledi:
“Seçmenlere şunu söylediler. ‘Evet, belki yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin, geleceğinden endişelisin ama tehlike büyük bize oy vermelisin. Biz olmazsak bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler, ezanı susturacaklar’ gibi büyük yalanlara sarıldılar. Cumhuriyet Halk Partisi gibi cumhuriyeti kurmuş, her bir bir bireyi Cumhuriyetin kurucu babalarına, kurucu kadrolarına, kurucusuna, devrimlerine yürekten bağlı bir partiye bile yalan videolarla saldırmaktan çekinmediler. O günlerde ‘Oyu bize verin. Seçimden hemen sonra her şey düzelecek’ diyorlardı. O gün bunu söylediklerinde belki korkuttukları, kandırdıkları yoksul insanların, işsiz insanların, güvencesiz insanların o gün oyunu aldılar ama bugün anlaşılıyor ki, esas olarak o insanların ahını aldılar. O gün 19 lira 70 kuruş olan mazot bugün 40 lira oldu. O gün 20 lira olan benzin, bugün 40 lira oldu. Benzinde yüzde 97, mazotta yüzde 106 zam var. Bu ne demek? Bundan sonra seçimden sonra iğneden ipliğe her şeye zam var.
“Emine Hanım'ın bileziklerini mi sattılar?”
Zaten bunu gizlemiyor Mehmet Şimşek. Diyor ki, ‘Seçimden sonra sıkı para politikası olacak’. Yani halk deyimiyle kemerler sıkılacak. Kemeri kim sıkıyor? Siz hiç fabrikatörün, holding sahibinin, tuzu kuruların, beşli çetelerin kemer sıktığını gördünüz mü? Kemer sıkma denince akla eski orta direk -şimdi hepsi yoksul-, akla esnaf, çiftçi, memur geliyor. Kemeri sıkmak, acı reçeteyi içmek hep vatandaşa, hep dar gelirlilere düşüyor. Kriz ortamında birileri paralarına para katıyorlar. Geçen yaşadığımız büyük krizden çıkış çaresini kur korumalı mevduatla buldular. 4 liralık dolar bir gecede 18 lira oldu. Dediler ki, ‘Siz paranızı dolara yatırmayın. Türk parasına yatırın. Dolar artarsa farkı biz karşılayacağız’. ‘Biz’ dediği kim? Emine Hanım’ın bileziklerini bozdurup mu verdiler? Bilal, Burak Erdoğan’ın sünnetlerinde takılan altınları mı bozdurdular? Hangi birikimle karşıladılar? Türkiye’nin orta gelir sınıfının ve düşük gelir sınıfının vergileriyle; babamızın, anamızın, dedemizin, ninemizin biriktirdiği Hazine rezervleriyle o farkları karşıladılar.”
“Erdoğan döneminde emeklinin cebinden 5,5 çeyrek altın çıkmış”
Türkiye İstatistik Kurumu’nun bugün açıkladığı enflasyon oranlarına da değinen Özel, şöyle devam etti:
“Şubat ayı enflasyonu 4,5 puan artmış. Kime göre? Artış çok yüksek ama bu artış bile TÜİK’e göre. Neyin baş harfleri? Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumu. Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumu yıllık enflasyonu yüzde 67 olarak belirledi. Gerçek enflasyon kaç? Gerçek enflasyon, yüzde 130. Peki, emekli ne zamandı? TÜİK doğru söylüyor olsa bile memurun ve işçinin cebinden para çalındı. İş emekliye geldiğinde bu sefer rakam yüzde 34, cepten çalınan para ve Tayyip Erdoğan, iktidara geldiği gün en düşük emekli maaşı bir buçuk asgari ücretti. Bugünkü hesapla 25 bin liraydı. Bugün 10 bin lira. Her şeyi altın hesabına vurmakta fayda var. En düşük emekli maaşıyla 3 Kasım 2002 günü tam sekiz 8 cumhuriyet altını alınıyordu. 20 yıllık iktidar boyunca Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığında emeklinin cebinden ayda 5,5 çeyrek altın çıkmış.”
“Acı reçete emeklinin, emekçinin gırtlağını yakacaktır”
31 Mart yerel seçimlerine dikkat çeken Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu gidişita, şu hiç olmazsa son 8 ayda mazotun, benzinin yüzde 100 artmasına, boğaz, gıda enflasyonunun yüzde 70 artmasına bir dur denmezse, biz sarı kart gösterilmezse, bir kırmızı ışık yakılmazsa ‘Biz buradayız. Bizi görün, esas patron biziz. Biz bu ülkenin ta kendisiyiz’ denmezse Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki dört yılda bize çok içireceği acı reçete vardır. Acı reçete emeklinin, emekçinin, esnafın, memurun, çiftçinin gırtlağını yakacaktır. Midesini delecektir. Dayanılmaz hâle gelecektir ama 2018’deki o seçim başarısından sonra, tek adam rejimini yerleştirdiği günden sonra 2019’da İstanbul’dan, Ankara’dan başlayarak 11 büyükşehirle genel iktidarın gücünü yerelden dengelediğimiz süreçte geçen seneki seçimlerde 51’e 49’luk duruma kadar gelip büyük bir talihsizlikle, kendi hatalarımızla o seçimi kazanamamıştık. Yarınlara umutla bakmak isteyen, ‘Bu hükümet beni görmezden gelmesin’ diyen, ‘Beni de hesaba katsın’ diyen herkesi 31 Mart’ta bu hükümete bir dur bakalım demesi lazım. Türkiye’nin bütün yoksullarını, bütün işsizlerini, bütün esnaflarını, bütün çiftçilerini, bütün emekçilerini ve bütün emeklilerini 31 Mart’ta sandıkta birleşmeye davet ediyorum. Bir tarafta Cumhur İttifakı var. AK Parti ve MHP, her geçen gün birbirine benziyorlar. En önemli meziyetleri tehdit etmek, hakaret etmek. Bu hakaretlerine, iftiralarına hiçbir zaman cevap vermiyoruz ama diğer tarafta Cumhur İttifakı, bir de yanına kimi aldı? ‘Kadınları sahiplendirmek lazım’ diyen, kadınları adeta birer eşya, birer mahluk olarak gören, geçmişte bu ülkeye Hizbullah korkusunu yaşatan, domuz bağcıların avukatlarını Meclis’e taşıdılar ya. Bir ittifak ortakları da onlar.” (Kısa Dalga)