Prof. Dr. Yaltırak: Marmara'da tek fay yok, risk haritaları hatalı

Prof. Dr. Cenk Yaltırak, "Marmara çok faylı bir alandır, öyle tek bir fay yok" dedi ve ekledi: "Deprem yönetmeliğinin dayandığı tehlike haritası tehlikeli bir harita. Çünkü o harita elmayı, armudu, eriği aynı yere atıyor ve bunların ortalama ağırlığını bir istatistik olarak alıyor. "

İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cenk Yaltırak’a göre geçen hafta aslında iki değil üç deprem oldu.

Yaltırak, Pazarcık’taki Kandilli tarafından 7.7 olarak kaydedilen deprem sırasında bir değil iki fayın aynı anda kırıldığını ve iki depremin toplamının 7.7 büyüklüğünde olduğunu söylüyor.

1999’daki Gölcük depremi sırasında da iki fayın aynı anda kırılarak toplamda 7.4 olarak ölçülen depreme neden olduğunu belirtiyor.

T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan Yaltırak'ın açıklamaları özetle şöyle:


-Maraş’ta birinci deprem dediğimiz o anda aslında iki deprem aynı anda oldu diyorsunuz. Herkes iki deprem diye açıkladı. Ama aslında 3 deprem mi oldu?

Evet. 1999 depremi de öyledir mesela. Ama iç içe geçtikleri için onu göremiyorlar. Ground motion ölçen aletlere baktığınız zaman bunu görebilirsiniz.

Bir tane 7.4 oldu, bir tane 7.6 oldu aynı anda. İkisinin toplam enerjisi yaklaşık 7.8. Bunu tam hesaplamak için daha çalışmamız lazım ama üç aşağı beş yukarı böyle oldu diyebiliriz.

1999’de bir tane 6.9 oldu. Bir tane 7 oldu, sonra da 7.4 oldu. Bunlar arka arkayadır. 7.4 en büyük olduğu için diğerleri onun arasında kayboldu. Hala o depremi uluslararası kayıtçılar 7.6 olarak gösterir.


-Maraş depremiyle 4 tane argüman yanlışlandı diyorsunuz. Bir, tehlike haritaları yanlışlandı. İki, “büyük deprem için fayın çok uzun olması lazım” tezi yanlışlandı.

Amanos segmenti 150 kilometre kadar kırıldı. Kuzeydeki Çardak segmenti de 110-120 kilometre kadar kırıldı. Halbuki birçok adama göre 110 kilometrelik fay 7.7 deprem yaratmıyor. Ama görülüyor ki iç içe geçtikleri zaman yaratıyormuş demek ki.

-Bir diğer yanlış argüman da şu diyorsunuz; faydan uzak olunca etkisini az hissederim…

Osmaniye’de, Adıyaman’da, Hatay’da gördünüz. Fayda uzaklıktan daha önemli olan fayın yarattığı enerjinin sizin bulunduğunuz zeminde yarattığı ivme.

Deprem yönetmeliği diyor ki buradaki tasarım ivmesi budur, sen buna göre bina yaparsan güvende olursun.

-O zaman deprem yönetmeliği de sıkıntılı, doğru mu?

Deprem yönetmeliğinin dayandığı tehlike haritası tehlikeli bir harita. Çünkü o harita elmayı, armudu, eriği aynı yere atıyor ve bunların ortalama ağırlığını bir istatistik olarak alıyor. Sonra da senin karşına ayva çıkma olasılığı 2500 yılda bir diyor. Öyle bir sınıflama yapılamaz.

-Çok önemli bir konu olduğu için tekrar sorarak net biçimde kayda geçirmek istiyorum. Ülkenin deprem tehlike haritaları yanlış, bunlar üzerine kurgulanmış deprem yönetmeliği de yanlış. Bunu mu söylüyorsunuz?

Evet. Haritalar da yanlış, haritalar üzerinden çalışılan senaryoları da yanlış. Siz hepsini 1’e göre hesaplıyorsunuz, buna 1.5 geldi bu yıkıldı. Ne yapacaksınız?

Deprem tehlike haritaları olasılıksal tehlike haritaları olmaktan çıkartmalı. Mesela Kuzey Anadolu fayında Erzincan depremi oldu. Tehlike haritasında Erzincan bölgesi hala kıpkırmızı. Ama orada 200 yıl hiçbir deprem olmayacak. Bitti orası. Orada yeniden 7’den büyük deprem olması için o fayın tekrarlanma periyodunun aşılması lazım.

Tek ve basit bir fay yok

-Peki yine çok tartışılan bir mevzu da şu. Oradaki bu büyük fay hareketi acaba Marmara’daki fay sistemini tetikler mi, etkiler mi?

Hiç alakası yok.

1999’da TPAO diyor ki Marmara’da tek ve basit bir fay yok. Biz TPAO olarak 4300 kilometre veri topladık. Bu verilere göre yaptığımız harita budur ve Marmara çok faylı bir alandır, öyle tek bir fay yok. Le Pichon ve Şengör. Neyi söylüyor? Daha hiçbir haritaları yokken harita yapmamışken Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde “tek fay var” diyorlar. Oysa TPAO bile artık 1999’da “çok fay var” dedi.

Sonra sınırlı sismik kesitle ben 1999’un Ocak ayında çizdiğim fay haritası çoklu fay sistemi var. Sonra toplanan sismik veriler ve batimetri haritasına dayanarak bu makaledeki fay haritasını hiç dikkate almıyorlar. Kimse bunu göstermek istemiyor. E tabii kendilerini yanlışlamış olacaklar. Tüm söylenenler gösterilenler ve yazılanlar güme gidecek."

-Bu kadar basit bir sebeple mi sümenaltı ediliyor haritanız?

Sümenaltı değil yok saymak diyelim. Ben kimim ki çizeceğim o haritayı? Hala diyorlar! Ve tek fayı test etmek için Çubuklu gemisini gönderiyorlar. Bakıyorlar ki o tek fay yok bu veride. Oysa yeni batimetri haritasını TPAO’nun fay haritasının üzerine koyunca ikisi birbirini doğruluyor. Yani tek fay olmadığı ortaya çıktı.

1997’de Kanada’dan Profesör Ali Aksu Marmara verilerini toplamaya başlıamış aslında, 3390 km veri var Marmara’da depremden önce Aksu’nun elinde. 1999 depremi sonrası bir mektup yazdım ve topladığı verilerden bir fay haritası yapmak istediğimi söyledim. Ali Aksu da benim makalelerimi biliyor o vakit. Beni doçent sanıyor. Araştırma görevlisi olduğumu duyunca çok şaşırdı ve Kanada’ya çağardı beni. Ben 2001 Ekim’inde eşimle birlikte Kanada’ya gittim. Memorial Üniversitesi’nin sismik laboratuvarında 3390 kilometre veriyi Ali Aksu bana verdi. Ben de onları haritaladım.

Bu arada TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergisinde 2000 yılında bizim çalışmalarımıza paralel bir makale TPAO çalışanları tarafından yayınlanıyor. Marmara fayının Le Pichon ve Şengör’ün dediği gibi bir fay olmadığını, her şeyinin farklı olduğunu anlatan bir makale. Bu makale de yine gözden uzak tutuluyor. Ne medya dikkate alıyor ne kamu.

Bu arada Le Suroit gemisi geliyor yeni veri toplanıyor ve bu ekip yepyeni bir fay haritası koyuyor ortaya. Bunu Cumhuriyet Gazetesi’nin de manşetten tam sayfa yayınlanıyor. Bu röportajda buldukları için “Marmara Denizi’nin ilk fay haritasını hazırladık” diyerek garip bir şey söylüyorlar. Oysa 1920’den 2000’e kadar bir sürü fay haritası var ama hiçbir şey yok gibi davranılıyor. Fakat daha sonra Orhan Bursalı’nın Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınladığı bu fay haritası birdenbire ortadan kayboluyor. Çünkü aslında bu harita da “tek fay yok” diyor. Heyecanla, prematüre olarak veriyi açıklıyorlar. Sonra fark ediyorlar ki o güne kadar söyledikleri her şey güme gidiyor.


-Bir anlamda kendi çalışmalarını yalanlamış olacaklar mı diye düşünüyorlar? Oysa bilim tam da böyle bir şey değil mi; deneyip yanılmak ve yine denemek…

E tabii kendilerini yanlışlamış olacaklar. Tüm söylenenler gösterilenler ve yazılanlar güme gidecek. Ama bu arada çalışmalar devam ediyor. Ve bu noktada buldukları batimetri Siyako’nun haritasının iyi bir harita olduğunu gösteriyor. O sırada Aral Okay, Le Pichon’ların kullandığı veriden sürekli bir öncekiden farklı yeni bir hat haritalıyor. Yani aynı grup aynı veriden durmadan başka haritalar yapıyor. Tam 12 farklı harita, aynı veri.

-Kendileri de artık o noktada artık Marmara’da tek bir fay olmadığını fark ediyorlar.

Evet fark ediyorlar ama nasıl çıkacaklar işin içinden, ona uğraşıyorlar. En sonunda bu grup, 2001 yılında bugün Türkiye’nin hala kullandığı fay haritasını yayınlıyorlar. Daha önce yazıp çizdikleri tüm fayları siliyorlar. İzmir Körfezi’nden Adalar’a geliyorlar, Adalar’dan Ganos’a kadar tek bir fay yapıyorlar. Yani başından beri iddia ettikleri “tek fay” haritasını buluyorlar!

Yanlış yoldan doğru yere gidilmez


-Devlet kurumlarının da bu arada yanlış yönlendirildiğini iddia ediyorsunuz bu anlattıklarınızla, doğru mu?

Tabii, yanlış yönlendiriliyorlar. Yanlış yoldan doğru yere gidilmez.

-Ama sonuçta TPAO da bir devlet kurumu. Ve onlar 1999’dan beri Le Pichon ekibiyle çelişen veriler topladılar.

Ama TPAO ekibi memur ve gizlilik kuralını ihlal edemezler. Çıkıp bilimsel bir tartışmaya giremezler.

-Ya da TPAO, MTA ile kendi kafasına göre paylaşamıyor. Devlette birilerinin buna uyanmış olması lazımdı.

Evet paylaşamaz. Mesela ben istedim veriyi. Kullanabilmem için benden 118 bin dolar istediler.

Bu arada, Şener Üşümezsoy, Armijo Le Pichon’a karşı çıktığı için çıkıyor televizyonlara devamlı Armijo haritasını örnek veriyor. Halbuki Armijo’nun yaptığı tek fayı makasla ikiye kesmek. O sırada ben 16 Mayıs 2001’de Ali Aksu’nun Kanada’daki verileriyle bu çoklu fay sistemini gösteren fay haritasını yapıyorum. Ben bu haritayı 2002 yılında dünyanın bu alandaki en iyi dergisi Marine Geology’de yayınlıyorum. Ve bu Doğu Marmara çoklu fay segmentlerini 45-110 kilometre arası uzunlukta olduğunu gösteriyorum. Aslında diğerlerinin haritasında bir noktada bu fay vardı ama daha sonra bu haritalardan kayboldu.

18 Haziran 2008’de Celal Şengör beni odasına çağırdı. Marmara’nın yeni bir fay haritasını yapmamız lazım, bunu sen yap. Bütün bu bölüm bu olayı bilir. Caner İmren’den verileri alıp çalışmamı istedi. Caner’le biraz itişip kakıştık çünkü o benimle harita yapmak istemedi. Çünkü biliyor ki yeni bir fay haritası yapılırsa doktorasından farklı sonuç ortaya çıkacak. Ama Celal Şengör ısrar ettiği için bu fay haritası yapıldı.

-Peki o yapılan harita aslında sizin 2002’de yayınladığınız fay sistemi modelinin geliştirilmiş bir versiyonu mu oldu?

Evet. Zaten Celal Şengör benim o modeli 2002’de yayınladığımı bildiği için 2008’de bana o işi verdi.

-Bu izlekte devam edersek siz şunu mu söylüyorsunuz; Celal Şengör ekibi artık 2008 yılı itibarıyla kendi tezleriyle çelişen Marmara’da çoklu fay sistemini kabullenmekten başka çare yok diye düşünerek bu teoriyi sahiplenmeye karar veriyorlar.

Bunu bilmiyorum. Fakat haritayı tamamladığım akşam o ekibe güvenmediğim için bir kopyasını çalışma masasına koyuyorum, diğerini rulo yapıp doğru 4. Levent’teki fotokopiciye gidiyorum. Orijinal haritanın dijital çıktısını alıyorum kendim için. Ertesi sabah Celal Şengör’ün odasına gidiyorum. Kendisi haritaya bakarken hop oturuyor hop kalkıyor. “Ben Xavier’e söylemiştim tek fayın olamayacağını. Aferin Cenk, bu işi sen çözdün. Biz bunu dünyanın en iyi dergilerinde yayınlayacağız” diyor. Ama “sen yaz” demiyor. Makaleyi Caner yazsın, sen ikinci isim ol, Xavier Le Pichon üçüncü isim olsun, ben dördüncü isim olayım. Aradan dört yıl geçiyor dört yıl boyunca Caner İmren bu harita yayınlanmasın diye uğraşıyor. Şengör de Le Pichon’un haritayı görmesinden sonra bu olayı zorlamıyor. Çünkü Le Pichon yazdıkları onca makaleden sonra pozisyon değiştirmek istemiyor.


-Şengör ekibiyle harita çekişmesi orada bitti mi?

2014’te Celal Şengör beni tekrar çağırıyor; “Selin Grall geliyor birlikte yazacağız, bu pazar seni arayacağız” diyor. Ama aramıyor. Tabii o aşamada bilmedikleri şey, bu haritanın bir kopyasının bende olduğu. Bu arada ben Kanada’ya dönüyorum. Bir süre sonra 2014 yılı içinde bir harita yayınlıyorlar ama değiştirerek. Ve ilk defa kendi haritalarında olmayan ve benim 15 sene önce kendi haritama koyduğum fayı oraya ekliyorlar. Tek fay dedikleri yere diğerlerini de ekliyorlar ama bir ayrıntı var, gri çizgilerin yani diğer fayların artık aktif olmadığını söylüyorlar. Yani aslında bizim yaptığımız harita neredeyse ama orada ben yokum.

-Şengör ekibinin haritası sizin yaptığınız haritaya yakın artık ama sizin harita yorumunuz hala farklı.

Evet. Çünkü hala “Marmara’da tek fay var” diyorlar. Ama bizim yaptığımız haritayı temel alarak 2014’te yayınladıkları haritada 4 tane segment var. Bugün o segmentten birisinin üzerinde deprem olsa diyecekler ki “bizim haritamızda var”. Ya da öbüründe olsa “biz onun aktif olmadığını düşünüyorduk ama demek ki aktifmiş” diyecekler. Yani her şekilde haklılar. Ama bu harita kenarda yedek duruyor. Hala televizyonlara çıkıp anlattıkları harita eski tek faylı harita. Söz konusu haritayı çok göstermiyorlar ortalıkta ama bir sigorta olarak kenarda duruyor."

(Kısa Dalga)

Gündem Haberleri