CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet, Gelecek ve DEVA partilerinin oluşturduğu altılı masa, dün ‘ortak politikalar mutabakat’ metnini açıkladı.
Metinde İstanbul Sözleşmesi'nden bahsedilmedi ancak "Kadına yönelik şiddetle etkin şekilde mücadele edecek, şiddetin önlenmesi adına uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümlerini etkili şekilde uygulayacağız" maddesiyle atıf yapıldı.
İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale ise kürsüdeki konuşmasında "Bütün uluslararası sözleşmelere geri dönüyoruz. Çünkü biliyoruz ki 'İstanbul Sözleşmesi yaşatır" dedi.
Programdan sonra ne oldu?
Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, bugünkü yazısında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklamanın yapıldığı salondan çıkarken 'hayıflandığı'nı ileri sürdü.
Sarıkaya, bir Saadet Partisi yöneticisinin buna neden olarak, Özlale'nin İstanbul Sözleşmesi'ne atıf yapmasını gösterdi.
Sarıkaya'nın yazısından ilgili bölüm şöyle:
"Bir diğeri de CHP ve İYİ Parti’nin olmazsa olmazı olarak sunduğu, SP’nin ise sıcak bakmadığı İstanbul Sözleşmesi…
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale, üzerinde mutabakat olmadığı için metinde yer almamasına rağmen konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapıp, Saadet ve Gelecek Partisi liderlerinin canını sıkmış olabilir.
Ancak kitapçıktaki metin okunduğunda da ortaya çıkan anlam da zaten İstanbul Sözleşmesi’ni çağrıştırıyor.
9 ana, 75 alt başlık ile kaleme alınmış 2 bin üzerindeki düzenlemede de bunu bulmak olasıydı…
Bundan çok daha iyi bir parlamenter sistem metni çıkarılamazdı…
Hazırlayanların üst bürokrasiden gelip partilerin yönetimlerinde görev alanlardan oluşmasının avantajının metne yansıtıldığı açıktı.
Şimdi gelelim asıl soruya…
Bu denli iyi hazırlanmış ortak politikalar mutabakat metni, aynı ağırlıkta sunuldu mu?
Kocaman bir “hayır…”
Salondaki izleyicinin coşkusu, hiçbir yönlendirme olmadan kendiliğinden yükselen alkışları, metni hazırlayanlardan daha dinamik ve beklenti doluydu.
Oysa salona kürsüye yansıyan monoton, bir o kadar da heyecanı eksik ses tonu değil, 6 farklı ideolojinin uyum içindeki armonisi hakimdi; onlardan fazla beklenti dolu ve dinamiklerdi.
Liderlerin bir iki kelime cümle söylemesi beklentileri de boşa çıktı…
Liderler imza atma seremonisi dahi yapmadı, öncekinde olduğu gibi sadece kitapçığı tutup, herhangi bir şey söylemeden ayrıldı; salonun heyecanını bir anda boşluğa düşürdü.
Tören sonrası koridorda yakın bir dostumla sohbet edip, içeriyi olduğu gibi veren ekrandan da gelişmeleri izlerken, bir anda liderlerin ayrılmakta olduğunu fark ettim.
İYİ Parti lideri Akşener, salondan ilk çıkan oldu, yanındaki kurmay heyetiyle birlikte önden yürüyüp liderlerin buluştuğu odaya girdi.
Kendisinden on adım kadar geride ise diğer beş parti lideri birlikte yürüdü.
Kısa mesafede SP lideri Karamollaoğlu ile Gelecek lideri Davutoğlu’nun yan yana yürürken yüzlerindeki hayıflanan çizgiler dikkatlerden kaçmıyordu.
SP kurmayına nedenini sorduğumda, hayıflanmakta haklı olduklarını, İYİ Parti Sözcüsü Özlale’nin metinde olmamasına rağmen “İstanbul Sözleşmesi”ne atıf yaptığını belirtmekle yetindi…
Daha fazla konuşmak istemeyen bir iç çekmeyle yanımdan hızla uzaklaştı." (Kısa Dalga)