DERYA OKATAN
TBMM Başkanvekili ve Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Kobane Davası'nın “AKP’yi yargılatmanın ön iddianamesi” olduğunu belirtti. Kobane davasında hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen ve Meclis’te yargılaması durmayan tek milletvekili olan Önder, “AKP içi iç iktidar kavgalarında çözüm sürecine muhalif olan kesim bu iddianameyle onları yargılatmanın ya da tasfiye etmenin ilk adımını atıyorlar” dedi.
Aralarında Kısa Dalga’nın da olduğu basın mensuplarıyla Meclis'te bir araya gelen Önder, konuşmasına "Bu ülkede bu cumhuriyet savaş meydanlarında kurulmamıştır” diyerek başladı.
“Bu ülke mahkeme salonlarında kuruldu”
Önder, şöyle devam etti: “Elbette bir Kurtuluş Savaşımız var, bunu biliyoruz fakat hepimiz biliyoruz ki savaşla bir ülke kurulmaz. Bu ülke mahkeme salonlarında kurulmuş, mahkeme salonlarında dönüştürülmüş ya da mahkemeler eliyle tahkim edilmiştir. İstiklal Mahkemelerinden başlayıp, sonrasında özel amaçlı mahkemeler, sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemesi, özel yetkili mahkemeler… Bugüne kadar adına demokratikleşme denilen, sözümona yargı bağımsızlığına dönük her adımda bir maddeyi kaldırmışlarsa, hacette olur diye TCK'da yeni maddeler buldular ya da istisnalar getirdiler. Ve bizler de tüm bu tarihsel sürecin demirbaş sanıklarıyız. Daha iyi bir dünya mümkün diyen, eşit adil bir dünyayı savunan toplumun tüm kesimleri bu mahkemelerin demirbaş sanığı.”
“Yaşar Kemal’e ceza vermiş bir TMK’nın neyini referans alacağız!”
Kobane davasını bir “kumpas” davası olarak tanımlayan Önder, son duruşmada savunma yapmadığını hatırlattı.
Hukuk ihlalinin ötesinde ağır bir hukuk dışılık söz konusu olduğunu ifade eden Önder, "Ben Meclis Başkanvekiliyim, milletvekiliyim. Hakkımda adli tedbir kontrolleri uygulanıyor ve yargılama durmadı. Bu kişisel bir şey değil tüm arkadaşlarımız için böyle. Mahkeme başkanı savcının mütalaasına uyarken, Terörle Mücadele Kanunu’nu referans alarak bu taleplerin reddine karar verdi. Ben de ona şunu söyledim; meydaya yer almadı çünkü medya lütfedip takip etmiyor, dünyada kendi yaşadığı dönemde söz mimarisi, cümle mimarisi kurmak bahsinde kendi çağdaşları içinde beş on şahsiyet arasında anılan bir değerimiz var bizim; Yaşar Kemal. Yaşar Kemal bir cümle kurdu diye TMK’dan 3,5 yıl ceza aldı. Terörle Mücadele Yasası dediğiniz bu sizin. Dünyada söz ustası olarak bilinen, en barışçıl, bu uğurda inisiyatif almış bu ülkenin yetiştirdiği en büyük değerlerden birisine kurduğu cümle üzerinden Terörle Mücadele Yasası’ndan 3,5 yıl ceza verdi. Biz bunun neyini referans alacağız. Sopa olmaktan başka hiçbir işlev görmüyor. 'Bunlar bir şey yapmışlardır ki yargılanıyorlardır' bahsi bile artık geride kaldı. O kadar pervasız, keyfi ve iktidarın hükmetme aracı haline getirdiler. Tüm bu tarih anlattığım kronoloji içerisinde iktidarın sopası olmayı ya da o günkü konjonktürde kendisinden bekleneni yapmayı tercih edip de hayırla anılan ne bir siyasetçi ne bir yargıç ne de bir savcı var. Bunları evlatları bile mahcubiyetle anıyorlar" diye konuştu.
“Kobane iddianamesi AKP’yi yargılamanın ön iddianamesidir”
"Burada kolluk bir siyasi parti gibi davranıyor” diyen Önder, “Mevcut iktidarda muazzam bir iç savaş yaşanıyor” ifadesini kullandı.
Önder, bunun yansımalarının tüm baskılamalara rağmen her gün ortaya saçılan işlerden görüldüğünü belirterek, şöyle konuştu:
“Kobane iddianamesi, ileride AKP'yi yargılamak isteyenler bakımından bir ön iddianame niteliğindedir. Bunu bütün inancımla ve tecrübemle görüp söylüyorum. AKP içi iç iktidar kavgalarında çözüm sürecine muhalif olan kesim bu iddianameyle onları yargılatmanın ya da tasfiye etmenin ilk adımını atıyorlar. Çünkü iddianameyi okuyun, çözüm süreci faaliyetleri kriminalize ediliyor ve suç delili olarak değerlendiriliyor. Eğer mahkeme buna uyarsa, bununla ilgili dönemin muhatabı olan bütün bakanlar; Bekir Bozdağ, Sadullah Ergin, Efkan Ala ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bürokratlar, bunların hepsi bu davada feri şeri bile değil esas fail olarak yargılanacaklar. Çünkü kamusal gücü elinde tutanlar bunlar.
“Çözüm Süreci yasasını kadük ettiler”
“Çözüm süreci için getirilen çerçeve yasa, yönetmeliği çıkarılmayarak kadük edildi. O yasayı kendi elleriyle imha ettiler. Bizi siyaseten imha etmek isteyen anlayışta bu denklemi çözecek bir tane zeka yok. Tümü alık, tümü kategorik karşıtlıklar üzerinden, öfke ve kin siyaseti üzerinden, Kürt düşmanlığı üzerinden kendi iplerini yağlamakla meşguller. Bunun altını kalın bir şekilde çizmek istiyorum. Türkiye’de siyasal zaman çok hızlı akar, yaşayacağız göreceğiz.”
“Mahkeme bizden ‘her ihtimale karşı’ savunması istedi”
Kobane davasında “kıdemli bir sanık” olarak daha hiç karşılaşmadığı bir durumla karşılaştığını anlatan Önder, mahkemenin “Size belki bundan değil de örgüt yöneticiliği, üyeliğinden ceza veririz, her ihtimale karşı buna dönük savunma yapın” dediğini aktardı.
Önder, “Bunca senelik kıdemli sanığım böyle bir şey görmemişim. Çünkü her şahıs bakımından illiyetin somutlaştırılması lazım ki yargılanan kişi de o ithamı bilerek savunmasını yapabilsin. Ama bir çerçi torbası gibi ne bulurlarsa atıyorlar içine” dedi.
“Hepsi birbirine Kürdün üzerinden ateş ediyor”
Sırrı Süreyya Önder, şöyle konuştu:
“Bundan anlaması gerekenler anladı ve hemen bu iktidar çözüm sürecinde inisiyatif alanlar huylanmasın diye ek savunma diye keyfiyet geliştirdiler. Şu andaki iktidar Kürdü ve Kürtlüğü temsil eden her şeye kategorik bir düşmanlık çerçevesinde yaklaşıyor. Hayatın her alanından Kürdü ve Kürtlüğü silmek gibi bir misyon edinmiş kendisine. Bu gözü kararmışlığın bu duruma gelmesi bu ülke için dertlenen, bu ülkenin geleceği için umut besleyen herkesin derdi olmalıdır. Çünkü çözüm süreci şartlarında ilk defa bu topraklarda kendi iç dinamiklerimizle bu meseleyi çözme zemini yakalamıştık.
“Fakat iktidar aymazlığı, bu kendi iç çatışmalarında dikkat edin hepsi birbirine Kürdün üzerinden ateş ediyor. Bütün demokrat kamuoyunun, AKP’nin kendi kitlesinin, yurttaşların görmesi gereken temel olgu budur. Kriminalize ettiğiniz alan kiriminal bir alan değildir.
“İç iktidar çatışmanızın bir enstrümanı haline getirmeye çalışıyorsunuz. Şu ana kadar ortaya saçılan kısmı ile bile bu rezaletler, yargıya dönük ithamlarla bunun böyle olduğunu anlamak kafi. Duyduklarımızı bir tarafa bırakıyorum ortaya saçılandan bahsediyorum.”
“Efkan Ala çıksın 'eksik' desin, mahkeme istediği cezayı versin”
Çözüm sürecinin sonlanmasına dair kendi eksikliklerinin özeleştirisini verdiklerini kaydeden Önder, ancak sürecin tek sorumlusu HDP imiş gibi davranıldığını söyledi. Önder, “Çünkü muhataplarınız böyle bir iradeyi, cesareti göstermeyince iş bizim kucağımıza bırakılmak isteniyor” dedi.
Önder, 6-8 Ekim sürecinin tüm tanıklarının hayatta olduğunu belirterek, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın İmralı heyetinin çabalarına tanık olduğunu ifade etti.
Önder, şöyle konuştu: "O iki günü İçişleri Bakanı’nın odasında geçirdik. O bir yandan biz bir yandan gelmekte olanı görüyorduk, engellemek için iki gün mesai yürüttük. Çıksın ‘tam da onun anlattığı gibi olmadı’ desin, ben bütün bu sözlerimi yalayıp yutacağım, mahkeme de istediği cezayı versin. Efkan Ala, Davutoğlu, kamu güvenliği müsteşarı... Bunları çağırın dedik. Mahkemeye çıkaramıyorsanız dışarıdan demeç versinler. Sırrı yalan söylüyor demeseler de olur. Biraz sırasını karıştırmış desinler, ben savunma hakkımdan feragat ediyorum, ne ceza istiyorsanız verin."
“Ne zaman seçim dönemine girilse beka sözü dolaşıma sokuluyor”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Önder, Kuzey Irak’a yönelik operasyonlarla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye içeride uzun zamandır bölgesel güç olmaya çalışıyordu. Biliyoruz ki askeri olarak test edilmeyen güç, güç değildir. Ülke bir yerel seçime gidiyor. Ne zaman seçim dönemine girilse beka sözü dolaşıma sokuluyor. Ortadoğu barışı, tezkerelerle, savaşlarla sağlanacak bir barış değildir. Bunu defalarca yaptılar, sonuç alamadılar.”
“Anadilde eğitim istemek 16 yıldan başlıyor”
Yeni Anayasa’da Kürtlere dair talepleri sorulan Sırrı Süreyya Önder, şöyle konuştu:
“Yeni anayasaya ihtiyaç varsa, özgürlükler ve Kürt meselesi bu ihtiyacın en önemli başlıklarından birisidir. Ve fakat Kürt meselesinde diyelim anadilde eğitim, ulusal demokratik kimliğin geliştirilmesi, diyelim ki özerlik, bunların herhangi biri üzerinde teklifte bulunmak 16 seneden başlıyor.
“Yeni bir anayasa tartışmasına hiçbir zaman kapalı değiliz. Mücadelemiz halkların tümünün kendini içinde bulacağı, hukuka bağlı, evrensel insan haklarının hakim kılındığı bir ortak sözleşme. Buna niye karşı olalım, nasıl karşı olalım. Ama bunun için konuşmak lazım. Sadece siyasal parti temsilcileri de olmaz. Sivil toplum, düşünce kuruluşları, tüm temsiliyetler kendi düşüncelerini savunabilmeli. Ama şu anda devletin hakim söyleminin dışında edeceğimiz her laf 16 seneden başlıyor. Onun için bize gelinecekse yapılacak olan ve talep edilecek olan şey şudur; önce siz ifade özgürlüğünü sağlayın. Kategorik olarak ret içinde değiliz, hiçbir zaman olmadık.”
Toplantıda HDP Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü ve dava avukatlarından Nuray Özdoğan ile Av. Kenan Maçoğlu ve Av. Özgür Erol da davaya dair bilgi verdi.
Av. Özdoğan: Siyasetin takvimine göre işliyor
Av. Özdoğan, davanın açılış sürecine dikkat çekerek, “Bu dava siyasetin takvimine göre işliyor” dedi. Davanın siyaset ve yargı tarafından ortak yürütüldüğünü savunan Özdoğan, “Bu bir iddia değil, deliller var” diye konuştu.